PARANORMAL FENOMEN
min (DMT) gibi nöro-hormonlar üzerinde yoğun araştırmalar
yapılmaktadır. DMT; insanda mistik zevk ve halleri, fizik ötesi
'âlem e geçişi tetikler. Örneğin, çeşitli bitkilerin tohum ve
meyvelerindeki DMT molekülü, yiyecek veya içecek olarak
vücuda alındığında, epifizden salgılanan DMT molekülüne
benzer tesirlere yol açar.
Prof. Strassman, DMT maddesinin aliminin, ruhun
metafizik dünyaya geçişini tetiklediği fikrindedir. Nispeten
fazla DMT ihtiva eden bitkilere, Phalaris aruninacea,
Psychotria spp., Phalaris spp., Acacia spp., Arundo donax,
Desmanthus illinoiensis, örnek verilebilir, özellikle Phalaris
aruninacea isimli otsu bitki, DMT ve türevleri bakımından çok
zengindir.
DMT, hem epifizden salgılanır, hem de çeşitli bitkilerin
tohum ve meyveleri alındığında vücutta tesirlerini gösterir.
Bunları içen kişiler, farklı bilinç düzeylerine geçebilmektedir.
Başka birileri, insanın bu biyolojik yatkınlığını kullanarak,
zihinleri kontrol edebilir, idrak ve şuur seviyelerini değiştire
bilir. Örneğin kişiye, 1 gram üzerlik (Peganum harmala) tohu
mu çiğnetilirse veya bunun tütsüsü o kişiye yapılırsa, sero-
tonini parçalayan monoamin oksidaz enzimi engellenir.
Böylelikle serotoninin parçalanması durdurulurken, DMT
sentezi uyarılır. Kişi trans haline geçer.
Prof. Strassman, deneklerle yaptığı uzun araştırmalar
sonucunda epifizden salgılanan DMT'nin paranormal
uyarımına neden olduğunu açıkça ortaya çıkarmıştır.
Şamanist kültürlerde "öte alemle" iletişime girdiğini iddia
eden büyücüler, şamanlar, bazı bitki tohum ve ağaç köklerinin
mistik özelliklerini keşfetmişlerdi. Çeşitli otların dumanını
koklayarak, trans halini tetiklediklerini biliyorlardı. Günü
müzden yüzyıllar öncesinde yapılan bu mistik ritüeller, epifiz
den salgılanan DMT ile aynı özellikte DMT ihtiva eden bitki,
tohum ve köklerin vücuda alınması ile gerçekleştiriliyordu.
126
DUYU ÖTESİ ALGI DÜNYASINA GİRİŞ
D. YILDIZ SAATİ
“insanın varlığı sırla kuşatılm ıştır. Bizim dar bilgimiz
ve
tecrübemiz,
sınırsız denizlerde bir küpük adadır sadece.”
John STUART MİLL
1964'te "Mekan-Zaman Tahmini" isimli danışmanlık şir
keti kuran Louis ve Muriel Hasbrouck isimli karı-koca
«ıtsrolog, Güneş Sistemi'ndeki tüm gök cisimlerinin üzerinde
ki jeolojik olayların Güneş'e bağlı olarak şekillendiğini, Dünya
ve üzerinde yaşayan tüm canlı hayatın Güneş ile birebir ilişk
ili olduğunu söylüyordu. Ve bunda bir anormallik yoktu.
Daha antik çağlardan bu yana Dünya'ya en yakın olan Güneş,
astrolojinin çoğunu oluştururdu. Ancak yanardağ patla
malarının yanında siyasi ve ekonomik buhranların da
Güneş'le ilintili ve tahmin edilebilir olduğunu iddia eden çift,
bilim dünyasınca itiraz yağmuruna tutuldu. Hasbrouck'larm
finansman spekülasyonuyla ilgili bütün enteresan fikirleri
.ırasında en ters olanı da, "Şimdiki zamanı gelecek zaman
biçimlendiriyor" fikri olmakta idi. İlerleyen zamanla
I lasbrouck çiftinin çalışmalarının doğru yönde ilerlediği açık
lığa kavuştu. Sicilya'da Etna yanardağının patlayacağı günü
tam tarihiyle bildiklerinde, Alaska ve Nicaragua depremlerini
tahmin ettiklerinde ciddiye alınmaları gerekliliği ortaya çıktı.
15u tahminlerini nasıl başarıyorlardı? Hasbrouck'lar bu işi bir
takım gezegen hesaplarına dayanarak yaptıklarını kabul
etmektedirler ama kendi sistemlerinin geleneksel astrolojiden
çok daha girift olduğunu da hemen eklemektedirler. Mekân-
zaman tahminini geliştirip bugünkü durumuna getirmeleri
otuz yıllık yoğun araştırmalarla mümkün olabilmiştir. Muriel
I lasbrouck şöyle diyor: "Bizim sinyallerimizi bir sıralamaya
sokarsak, bunların Güneş'teki patlamalarla, jeomanyetik fırtı
nalarla ve bir dereceye kadar da depremlerle rastlantılı olduğu
127
PARANORMAL FENOMEN
görülür. Bu da, tüm doğal olayların birbiriyle ilişkili olduğu
nun oldukça kesin bir göstergesidir. Bizim bu olayları bu
kadar dakik biçimde zamanlayabilmemize sebep, gezegen
hareketlerinin önceden bilinmesidir. Biz de onları zaman ve
mekân içinde yerlerine yerleşti'rebiliyoruz." Hasbrouck'lar,
sistemlerinin doğru sonuç alması sayesinde, Federal İletişim
Komitesi'nce kabul edilmiş, "Ekonomik Gidişat Tahmincisi"
olarak ruhsat almışlardır ki, bu sırf onlara göre bir meslek
sınıfı olup, başka üyesi yoktur. Muriel Hasbrouck gençliğinde
astrolojinin temel elementleri üzerinde uzun ve yoğun çalış
malar yapmış, karşılaştırmalı felsefe dalında da lisans üstü
çalışmalarına eğilmiştir. Birarada uyum içinde çalışıp, bilgi ve
yeteneklerini birleştiren Hasbrouck'lar, radyo yayınlarının
aksayacağı zamanları önceden bilmenin bir yöntemini keşfet
mişlerdir. Bu yöntem Bell Telefon Laboratuvarları tarafından
1940'da denenmiş, daha sonra John N. Nelson tarafından
RCA'de kullanılan bir sistem haline gelmiştir ki, o sıralar RCA
dünyanın en büyük uzun mesafe iletişim şebekesi olarak bilin
mekteydi. İstenen, Güneş patlamalarının tam ne zaman yer
alıp da dünya atmosferinin en üst tabakalarında başlayan
iyonosferik fırtınalar oluşturacağını tahmin etmekti. Bu fırtı
nalar kısa dalga radyo yayınlarında parazit oluşturmaktaydı.
Parazit ancak iletişim uyduları kullanılmaya başlandıktan
sonra önlenebilmiştir.
Mart 1951'de John Nelson isimli Amerikalı bilim adamı
"RCA-Radyo Corporatin" isimli saygın bir dergide yaptığı
araştırmalarla ilgili bir makale yayımladı. Makale çok önemli
bir mesaj içeriyordu, çünkü sonuçları gezegen ve diğer gök
cisimlerinin hayatımızı etkilediği yönündeki astrolojinin
temeli olan iddiayı onaylıyordu. Elektronik ve radyo mühen
disi olan Nelson'un sansasyonel keşfine göre, Dünya'dan
gözlemleme konumuna bağlı iki veya daha fazla gezegen bir
birine yakınlaştığında ve birbirlerine olan açı dik veya 180
dereceye geldiğinde, radyo sinyallerini bozan manyetik fırtı-
128
Dostları ilə paylaş: |