PARANORMAL FENOMENLER
düşüncelerini hiç zorlanmadan okuyabildiklerini söylemiş
olan ünlülerdendir. Zihin okuma aynı zamanda askeri alanda
geçerli olan üst seviyede bir özellikti. Bunun kanıtını Incil'de
okuyabiliriz. Incil'de Suriye-İsrail savaşından bahsedilen
zamandan 2500 yıl sonra, İkinci Dünya Savaşı'nda taraf olan
devletler, ajan olarak telepati yeteneği olan kişilerden yarar
lanmaya çalıştılar. Alman Gizli Servisi, okült deneyler yapmak
üzere, ayrı bir birim kurdu, başına Schellenberg ve Heinrich
Himmler'i getirdi. Amerikan Gizli Servisi ise, İtalyan asıllı
Brezilyalı bir ekstrasens olan Giuseppe Carbereri'yi, İtalyan
Mareşal Pietro Badoglio'yu "dinlemesi" için görevlendirdi.
Günümüzde bazı çevreler hala duyu ötesi algı fenomeninin
varlığını inkar etmelerine rağmen, başta FBI ve KGB olmak
üzere, birçok gizli servis, ekstrasens yeteneklerine sahip ajan
yetiştirmek üzere eğitim birimlerini oluşturmuşlardır.
Telepati ile durugörü sıkça birbirine karıştırılan kavram
lardır. Her iki parapsikolojik olgu, duyu ötesi bir şekilde alı
nan bir enformasyon olduğu halde, aralarında keskin bir sınır
bulunmaktadır. Telepatide, psişe birtakım hisler deneyimler.
Başka bir bireyin içsel deneyimine dair bir bigiyi alır.
Durugörüde ise psişe, bir şeyin dışsal karakteri, görüntüsü ile
ilgili duyu benzeri imajların oluşması ile sonuçlanan enfor
masyonlar alır.
Amerikalı yetkililer, uzay ortamındaki astronotlarla
gerçekleştirilen bir deneyi, yıllarca gizlemeyi başardılar. 31
Ocak-9 Şubat 1971 tarihleri arasında Apollo-14 Kaptanı E.D.
Mitchell dört ayrı kişi ile telepati deneyleri yaptı. Bu deney
lerin ikisi gidiş esnasında, diğer ikisi de dönüş esnasında
gerçekleştirildi. Bu deneyler esnasında standart telepati kart
ları kullanıldı, her bir karta konsantre süresi olarak birer
saniye verildi. Bu telepatik kart işlemleri tam olarak yirmi beş
kez uygulandı ve sonuç pozitifti.
Günümüzden iki bin yıl öncesinden Aristo ve Çiçero'nun
ele aldığı telepati olgusu ile ilgili ilk ciddi araştırmalar Londra
163
PARANORMAL FENOMEN
Psişik Araştırmalar Demeği (İngilizce kısaltması SPR) tarafın
dan yapılmıştır. 19. yüzyılın sonunda bazı aydınlar, bilimin
getirdiği katı maddeci anlayışın doğurduğu kısır dünya felse
fesine karşı açık olarak tepkilerini ortaya koydular. Ruhsal
araştırmalara yoğunlaşan büyük bilim adamları bu amaçla
örgütlenerek, demekler kurdular. İnsanın psişik yetenek ve
duyular dışı yönlerini incelemek amacı ile kurulan SPR'nin
üyeleri arasında Freud, Pierre Janet, C.G. Jung, Joseph Rhine
gibi zamanlarının büyük bilim adamları, filozof ve edebiy
atçıları vardı. Joseph Rhine ve eşi Louisa, psişik araştırmalarını
kontrol edilmiş deney ve istatistik grafiklerle bir laboratuar
bilimine dönüştürdüler. Parapsikoloji terimini de disiplerini
tanımlamak için buldular. Parapsikolojiye büyük emeği geçen
Duke Üniversitesi profesörlerinden Dr. Rhine (1895-1980),
telepati olgusuna Extra Sensory Perception, yani Duyular
ötesi İdrak ismini vermişti. Rhine, ilk olarak 1930'larda Zener
kartları ile gerçekleştirdiği deneyler ile telepati olgusunu
kanıtlayan sonuçlar elde etti. Zener kartlan daire, artı, dalga,
kare ve beş uçlu yıldız sembollerini içeren 25 karttan oluşan
bir destedir. Duke Üniversitesi'nin Parapsikoloji Laboratu-
varı'nda Zener kartlarıyla yapılan deneylerde, kartlar deste
den tek tek çekiliyor ve deneklerden, görmedikleri bu kartlar
da hangi sembollerin yer aldıklannı bilmeleri isteniyordu.
Deneklerin bu testlerde başarı oranı, beş sembol olduğundan
normalde en fazla %20 olması gerekirken, başarı oranının
%20'nin üzerinde olduğu gözlemlendi.
Duyular dışı uyarımı teşvik etmek üzere gerçekleştirilen
başka bir deney, Ganzfeld Uyarımı olarak isimlendirilen
"duyusal yoksunluk" sağlanması prensibine dayanan çalış
maydı. 1973 yılından itibaren kullanılan bu yöntemde denek
ler normal beş duyularını kullanamayacaktan her tür çevre
uyaranından yalıtılmış "izolasyon kabinlerine" kapatılarak,
telepati ve durugörü yeteneklerinin harekete geçirilmesi
amaçlanmıştı. Duyusal yoksunlukla farklı bilinç seviyelerine
164
PARANORMAl FENOMENLER
ulaşmak mümkündür. Organizma uyaranlara karşı izole
edildikten belli bir süre sonra bilinç normal neden-sonuç ilişk
isini kaybetmeye, zaman algısını yitirmeye, halüsinasyonlar
görmeye başlar. Düşüncede bütünlük bozulur. Mantık bütün
lüğünü belli bir ölçüde kaybeden bilinç, telepati, durugörü,
regresyon gibi duyu ötesi algılara açık hale gelir.
Telepati olgusunun varlığı kesin olarak deneylerle ispat
lanmasına karşın, buna neden olan mekanizma ile ilgili kesin
bilimsel ve tatminkar sonuçlara ulaşılamadı. Beyinde şekil
lendiği açıklıkla belli olan duyu ötesi algı ile ilgili îtzhak
Bentov şunları söyler:
"Bir an için düşüncelerin, eşya
ve
insanlar üzerindeki
etkilerine bakalım. Düşünce bir enerjidir
ve
beyindeki
sinir hücrelerinin belirli bir şekilde ateşlenmesine sebep
olur. Bu doğal olarak beyin kabuğunda küçük akım lar
üretir ve bunlar kafatasının yüzeyindeki elektrotlar
aracılığıyla, duyarlı araçlarla anlaşılabilirler. Başka b ir
deyimle b ir düşünce; küçük bir hareket olarak başlaması
na rağmen, en sonunda tam olgunlaşmış bir düşünce
şekline dönüşür ve beyin kabuğunda, en azından 7 0
mili volt gücünde bir gerilim üretir. İlk sinir hücresini
ateşler ve bu sinir hücresi de sırayla d iğ e r sinir
hücrelerinin belirli aralıklarla ateşlenmesine sebep olur.
Oysa bu evren içinde hiçbir enerji yok olmaz. Düşünce
tarafından üretilen akımı kafamızın dışında yakalaya
bilirsek bunun anlamı şu olur: Düşünce enerjisi, elektro
manyetik dalgalar şeklindeki yayındır ve bulunduğumuz
çevre içinde ve nihai olarak kozmos içinde ışık hızına
sahiptir."
1954 yılında Kolli ve Fachini adındaki İtalyan bilim
adamları mercimek ve fasulye tohumlarının bir tür ışın yay
dıklarını ispat ettiler. 1960'larda hücrelerin biyofoton ışınım-
Ian üzerinde başta Amerika, Japonya ve Rusya'da geniş bilim
165
Dostları ilə paylaş: |