PARANORMAL FENOMENLER
Duyu ötesi algı çeşitlerini kısaca saydıktan sonra, teker
teker onları ele alıp anlatmaya çalışacağız. Daha sonra da
gözlemlenen psikokinetik fenomenlere -telekinezi, levitasyon,
astral seyahat, materilizasyon (bedenlenme), teleportasyon
(ışınlanma)- değineceğiz.
Telepati
Uzaktan düşünce, kelime, his, duygu durumu, vizyon
(görüntü) vb. aktarmak telepati kavramına girer. Pasif bir
aktarım olabileceği gibi, insan ile başka insan veya hayvan,
bitki arasında aktif bir iletişim olarak da kendini gösterebilir.
Radyestezi
Radyestezi, Latince ışın anlamına gelen radius ile hissiyat
karşılığına gelen aisthesia kelimelerinden türemiştir. Bu
yeteneğe sahip hassas insanlar bilinçsiz olarak, farkında
olmadan çevredeki kozmik enerji enformasyonunu algılaya
bilirler.
Psikometri
1849 yılında Byukenen, canlı veya cansız varlıklara doku
narak, onların birikmiş anılan ile ilgili fikir sahibi olma
fenomenini psikometri (psychometris) olarak adlandırmıştır.
Şayet kendisiyle ilgili bilgi edinilen varlığa dokunmak söz
konusu değilse, mesafeden algılama anlamında kullanılan
telemetriden söz ederiz.
Psikometri, telemetri ile telepati olguları sıkça birbirleriyle
kanştırılabilmektedir. Ancak birbirinden kesin çizgi ile ayrılan
kavramlardan telepatide "canlı yayın" misali uzaktan
düşünce, fikir okuma söz konusu iken, telemetride, varlığın o
ana dek birikmiş tecrübeleri ile ilgili bilgi edinilir.
153
PARANORMAL FENOMEN
R cgresyoıı
Latince geriye hareket karşılığına gelen regressus
kelimesinden türeyen regresyon, anılarda geriye doğru
dönerek, varlığın başladığı ilk ana kadar hatırlanması
fenomenidir.
K e h a n e t
Geçmiş, bugün ve gelecekte vuku bulacak olaylar ile ilgili
fikir sahibi olma durumunu kehanet olarak adlandırırız.
154
PARANORMAL FENOMENLER
C. TELEPATİ
“ İste, alırsın. Ara bulursun; vur, açılır.”
M A TTA 7 :7
25 Temmuz 1959'da ilk Amerikan nükleer denizaltısı
Nautilius'a Jones takma isimli gizemli bir yolcu alınır.
Denizaltı personeli ile hiçbir iletişime girmesine izin verilme
den, bir odaya yerleştirilir. Yolcu, denizaltının Atlantik
Okyanusunda kaldığı 16 gün boyunca günde iki defa olmak
üzere Anderson ismindeki gemi komutanına beş mistik sem
bolden oluşan kartonları teslim eder. Daire, eşkenar üçgen,
kare, artı ve eşittir şekillerinden oluşan sembol kartlarının her
defasında yerini değiştirmektedir. Naudlius'tan 2000 km uza
kta ise, Smith adında bir kişi yine her gün günde iki defa
olmak üzere bir makinenin otomatik olarak karıştırdığı sem
bollerin olduğu kartları çeker. Smith, çektiği her kartta
üzerindeki sembole odaklanır.
10 ağustos 1959'da denizaltı Kroton limanına yanaşır ve
Teğmen Jones adındaki gizemli yolcunun verdiği kartlar
VVestinghouse adlı araştırma şirketine teslim edilir. Sonra
denizaltıdan gelen sembollerin olduğu listeler ile Smith'in
kartları çekiş sırasının yazılı olduğu listeler birbiriyle
kıyaslanır. Sonuç olağanüstü derecede şaşırtıcıdır. Listeler
tarih ve sembol sıralaması bakımından birbiriyle % 90 gibi
büyük bir oranda örtüşmektedir!
Bilindiği üzere normal koşullarda tesadüfen bilebilme
oranı en iyimser tahminle %20'yi aşmamaktadır. Westing-
house şirketinin bu çok iyi hazırlanarak yürütülmüş deneyi,
İngiliz filozof Pr. Meyer'in telepati olarak adlandırdığı enfor
masyon veya düşünce aktarımının mümkün olduğunu açıkça
ortaya koymaktadır. Burada düşünce kavramını genişleterek,
telepati ile yaşanan bir olayı, görüntü, kavram, his, bilinçaltın
155
PARANORMAl FENOMEN
da yatan bir fikir veya sürecin de aktarılabileceğini ilave ede
lim. Telepatik aktarımda alıcı ve vericinin arasındaki mesafe
engel teşkil eden bir faktör konumunda değildir. Aralarında
telepatik aktarımın oluştuğu kişilerin aynı mekanda veya bir
birlerinden binlerce kilometre uzakta olması sonuçlarda
değişikliğe sebep olmaz. Hatta telepatik partnerin hayvan
veya bitki olması bile mümkündür. Çünkü her canlı sürekli ve
istem dışı olarak kozmoenerjik dalgalar yaymaktadır. Bu dal
galar, düşünce süreçleri ile ilgili bilgi vermektedir.
1935 yılında Riga'da bir Profesör olan Ferdinand von
Neureiter, Litvanyalı, doğuştan özürlü sekiz yaşında bir çocuk
hakkında bir kitap yayınladı. Bu çocuğun iki yaşındayken
kelime hâzinesi sadece iki sözcükten oluşuyordu. Duyular dışı
algı yetenekleri, adeta bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştı. Öğret
meninin ifadesine göre, çocuğun okuma becerisi yoktu, fakat
bu arada çok ilginç bir şey keşfetmişti: Kendisine bir okuma
parçası okunduğu zaman, İlga adındaki çocuk, hiç takıl
madan, zorlanmadan tüm parçayı olduğu gibi ezberden
tekrarlıyordu. Okuma parçası İlga'nın hiç duymadığı bir
yabancı dilde olsa dahi fark etmiyordu. Ezberden tekrarlama
becerisi aynı şekilde yabancı dilde okunan metinler için de
geçerliydi. İlga'nın matematik yeteneği de yoktu, fakat öğret
meni bir problemin çözümünü kafadan yaptığı zaman, sonu
cu bulabiliyordu.
Bu vakayı duyan Prof. Neureiter, Riga Üniversitesi'ndeki
meslektaşlarıyla birlikte İlga'nın yeteneği ile ilgili bir dizi çalış
ma başlattı. Testler bazen çocuğun evinde, bazen de Riga
Üniversitesi'nde yapılıyordu. Bu denemelerde vericinin,
İlga'nın bulunduğu odanın dışında olmasına özen gösteriliy
ordu. Bu şekilde çocuğun, karşısındaki kişinin dudak hareket
lerini izleyerek sonuca varma olasılığını da ortadan kaldırmış
oluyordu. Testlerin birisinde, Prof. Neureiter'ın meslek
taşlarından Prof. Amsler kelimeler ve sayılar listesi hazırla
yarak İlga'nın annesine verdi: Ger, til, fil, 123, 213, 212. öteki
156
Dostları ilə paylaş: |