ARKEOLOJİK KAZILARDA ELE GEÇEN OK UÇLARI IŞIĞINDA ANADOLU’DA ATLI
GÖÇEBE KAVİMLERİN İZLERİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
B. SIZDIKOV
Özet: Bu çalışmada MÖ 8. yüzyılda Orta Asya kökenli atlı göçebe kavimlerin Kuzey Karadeniz steplerine
gelmeleri ve daha sonra Anadolu coğrafyasına girmeleri araştırılmıştır. Ayrıca, atlı göçebe kavimlerin
Anadolu coğrafyasındaki izlerini arkeolojik buluntular üzerinden kanıtlayarak, bölgede yer alan Urartu, Frig
ve Lidya kentlerinden ele geçen ok uçların tarihsel süreci değerlendirilmektedir. Bu değerlendirmenin
sonucunda söz konusu kavimlerin Anadolu Demir Çağı kültürü ve tarihindeki etkileri belirtilmektedir.
Bundan sonraki dönemlerde Anadolu’da atlı göçebe kavimlerin izlerini sadece yerleşim alanlarından değil,
nehir ve göl etraflarında aranması gerektiği önerilmektedir.
Anahtar Kelimeler: İskit, Kimmer, Anadolu, Orta Asya, Ok Ucu.
An Evaluation on Traces of Horseback Nomadic Tribes in the Light of Arrowheads Found During the
Archaeological Excavations
Abstract: In this study were discussed, the entering of Central Asian horseback nomadic tribes to the
Northern Black Sea steppes in 8th century BC, and there coming to the region of Anatolia. In addition, were
analyzed the traces of horseback nomadic tribes in Anatolia through archaeological findings and historical
process of arrowheads, found in such regional ancient states as Lydia, Urartu, Phrygia. On result of this
evaluation has been indicated that nomadic tribes had effects on Anatolian Iron Age cultures. It is
recommended that the traces of nomads in Anatolia should be searched not only in residential areas, but in
river and lake environment too.
Keywords: Scythians, Kimmerians, Anatolia, Central Asia, Arrowhead.
Giriş
MÖ 1. binde Orta Asya’da ortaya çıkan “Atlı Göçebe Kültürünü” Orta Asya kökenli göçebe
kavimlerin yaşatmış olduğu bilinmektedir. Bu atlı göçebe kavimlerin yaşadığı dönem Kazakistan
Tarihinde “Erken Göçebeler Dönemi” veya “İskit Dönemi” olarak adlandırılmaktadır. Yazılı kaynaklar ve
arkeolojik buluntular incelendiğinde söz konusu kavimlerin başında İskit kavimlerinin yer aldıkları ve bu
kavimlerin doğuda Çin Seddi’nden batıda Karpat Dağlarına kadar, güneyde ise Önasya’ya yayıldıkları
konusunda bilgiler bulunmaktadır [Artamonov: 1974, 7-10. Memiş: 1987, 4-7. Melyukova: 1989, 33-35.
Çay ve Durmuş: 2002, 75-76]. Söz konusu kavimler büyük coğrafyaya yayılmasının sonucunda Çin
kaynaklarında “Sai”, Pers kaynaklarında “Saka”, Asur kaynaklarında “Aşguzai”, Grek kaynaklarında
“Skythai” olarak tanınmıştır [Çay ve Durmuş: 2002, s. 477-479]. Ayrıca, İskit kavimleri Zerdüştler’in
kutsal kitabı Avesta’da “Yürük Atlı Turlar” olarak bahsedilmektedir [Kozıbaev: 1996, s. 159]. MÖ 8.
yüzyıl ve sonrasına ait yazılı kaynaklar ve arkeolojik buluntular, Orta Asya kökenli atlı göçebe İskit
kavimlerinin öncelikle Kuzey Karadeniz steplerinde yer alan Kimmerlilerin ülkesine, daha sonra
Kafkasya yolu üzerinden Anadolu coğrafyasına girdiklerini doğrulamaktadır [Schenk: 1999, s. 176-178].
Ele almış olduğum bu bildiride atlı göçebe kavimlerin Anadolu’ya göçü ve söz konusu kavimlerin
Anadolu’da varlığını göstermekte olan ok uçları üzerinde bilgiler verilmektedir.
1. Atlı Göçebe Kavimlerin Göçü
Orta Asya’da erken dönemlerde görüler göçlerin hepsi önemli olayların ve sosyal problemlerin
sonucunda gerçekleştiği ve bu göçlerin birisi de Demir Çağın’da Kimmer ve İskit kavimleri tarafından
Anadolu’ya gerçekleştirildiği bilinmektedir. Atlı kavimlerin göçü konusunda bilim adamların arasında iki
teori bulunmaktadır. Birinci teoriye göre Moğolistan ve Türkistan bölgelerinde meydana gelen uzun süreli
bir kuraklığın bu göçe neden olduğunu, yani bu kuraklığın sonucunda kavimler yeni otlaklar arayışında
batıya doğru göç ettikleri bilinmektedir [Tarhan: 1976, s. 365]. İkinci teoriye göre ise Aral Gölünün
güneyinde hayatını sürdürmekte olan Massaget kavimlerinin kuzeye yayılmaları neden olduğu, yani
Massaget kavimlerinden yenilgiye uğrayan diğer kavimlerin batıya doğru göç ettikleri bilinmektedir [Çay
ve Durmuş: 2002, s. 495].
Doktora Öğrencisi, Ahmet Yesevi
Üniversitesi, bakash22@mail.ru
38
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
Ele almış olduğu bu bildiride, kavimlerin göçü olarak bilinen bu dönemde Orta Asya’da hayatını
sürdürmekte olan İskit kavimleri tamamıyla batıya göç etmediklerini belirtmek istiyorum. Söz konusu
kavimlerin bir kısmı batıya doğru göç etmişse bir kısmı da kendi topraklarında yaşamayı devam
ettiklerini arkeolojik veriler kanıtlamaktadır [Akişev ve Kuşaev: 1963, 21. Çlenova ve Kubarev: 1990,
46-54].
Kavimleri göçü olarak bilinen bu tarihte Orta Asya’da yeni bir dönem başlanacaktır, Tunç Çağı
sona erir Demir Çağı başlar [Mongait: 1955, s. 145-178]. Bu dönemde İskit kavimlerinin silah endüstrisi
gelişmeye başlar. İskit tipi ok uçlar olarak bilinen iki veya üç kanatlı mahmuzlu ok uçlar ortaya çıkmaya
başlar [Smirnov: 1961, s. 39-42]. Ayrıca, bu önemde topluda atın önemi daha da artmaya başlar. Atın
göçebe kültüründe önemli yer aldığına Orta Asya’daki kurgan olarak tanımlanan mezarlardan at
gömülerinin sık sık rastlanması delil oluşturmaktadır [Pavel ve Samaşev: 2014, s. 23-45]. Göçebe
kavimler atı sadece günlük hayatta, etinde, sütünde kullanmamışlar, savaş sırasında da kullanmışlardır.
Böylelikle Kuzey Karadeniz steplerine göç eden atlı savaşı İskit kavimleri “Atlı Göçebe Kavimler” olarak
tanınmaya başlamışlardır.
Orta Asya’dan hareket eden atlı göçebe kavimler MÖ 8. yüzyılın sonu – 7. yüzyılın başında Ural
Dağlarının güneyinden Hazar Denizinin kuzeyinden dolaşarak Kuzey Karadeniz steplerindeki
Kimmerlerin ülkesine gelmişlerdir [Terenojkin: 1973, s. 7. Artamonov: 1974, s. 13. Tarhan: 1979, s. 355.
Leskov: 1981, s. 99. Melyukova: 1989, s. 11. Koca: 2002, 464. Çay ve Durmuş: 2002, s. 495. Telioğlu:
2005, s. 239. Bruyako: 2005, s. 309]. Söz konusu kavimlerin bu güzergâhı kullanmış olduklarını Güney
Ural ve Kuzey Kafkas bölgelerinde yürütülen arkeolojik kazılardan ele geçen buluntular kanıtlamaktadır.
Örnek olarak, Orta Asya’da MÖ 8. – 7. yüzyıllara tarihlendirmekte olan yaprak biçimli iki kanatlı
mahmuzlu ok uçların [İtina ve Yablonsky: 1997, s. 49] Güney Ural ve Kuzey Kafkas bölgelerinde MÖ 7.
– 6. yüzyıllarda görülmeye başladıklarını söyleyebilmekteyiz [Melyukova: 1964, s. 18. Smirnov: 1961, s.
10].
Kuzey Karadeniz bölgesindeki MÖ 9. – 8. yüzyıllara ait buluntular Kimmerlere ait olduğu ve MÖ
8. yüzyıllın sonu – 7. yüzyılın başında bölgede bir değişimin olduğu bilinmektedir. Bu bilgiyi Kuzey
Kafkas ve Kuzey Karadeniz bölgesinde yürütülen arkeolojik veriler desteklemektedir. Bu dönemde
görülemeye başlayan söz konusu değişimden Güney Ural bölgesi de etkilenecektir ve bölgede Sauromat
kavimi ortaya çıkacaktır. Bu kavimin ortaya çıkmasını birçok bilim adamlar İskit ve Kimmerlere
bağlantılı olduğunu ifade etmektedir [Grakov: 1954, s. 14. Mişenko: 1882, s. 477. Rostovsev: 1918, s. 33-
34]. Bu bilgilerden şöyle bir sonuca ulaşabilmekteyiz: “İskitlerden yenilgiye uğrayan Kimmerlilerin hepsi
Kafkas dağlarını aşarak güneye göç etmediler, bir kısmının İskit kavimleriyle asimilasyona uğrayarak
Güney Ural steplerine göç ettiler ve burada yeni bir tolum olarak tanımlaya başladılar”. Sebebi İtil Nehri
havzasında yer alan Sauromat kurganlarından ele geçen buluntular Kuzey Karadeniz ve Kuzey Kafkas
bölgesinden ele geçen buluntularla yakın benzerlik göstermektedir.
Kuzey Karadeniz steplerine gelen İskit kavimleri Kimmerlileri yenilgiye uğratarak, Karadeniz’in
batısına ve Kafkas dağlarını aşarak güneye inmelerine neden oluşturmuştur [Tarhan: 1979, s. 355. San:
2000, s. 2. Telioğlu: 2005, s. 239]. Açık bir ifadeyle Anadolu coğrafyasına Kirmerlilerin girmelerini MÖ
8. yüzyılın sonu, İskitlerin girmelerini ise MÖ 7. yüzyılın başı olduğunu söyleyebilmekteyiz [Sınor: 2000,
s. 144]. Atlı göçebe kavimlerinin Anadolu’ya yönelen göçlerinin gerçekleştiği bu dönemde, bölgenin
önemli siyasi güçlerinden olan Asur ve Urartu krallıkları topraklarını genişletme çabasında birbirleriyle
savaşmaktaydı [Kınal: 1991, 252-253]. Atlı göçebe kavimlerin Anadolu coğrafyasına girmeleriyle bu
savaş sona erecektir [Telioğlu: 2005, s. 240], Asur ve Urartu krallığı bu sefer Kimmer ve İskit akınlarına
karşı mücadele içerisine gireceklerdir.