7
Lenfositler: T ve B lenfositleri de iltihap alanına monositlerin toplanmasına benzer bir şekilde
göç eder. Lenfositler nonimmün iltihapta (enfarktüs ve doku travmaları) olduğu gibi, herhangi bir
immün reaksiyonda (enfeksiyon) da harekete geçerler. Kronik iltihapta T lenfositleriyle makrofaj-
lar arasında karşılıklı bir ilişki vardır. Aktive olmuş T lenfosit ve makrofajlar birbirlerine etki ede-
rek, her iki hücrenin de iltihap medyatörleri açığa çıkarmalarına neden olur. Lenfositler, antijen
sunan hücreler tarafından (özellikle makrofajlar ve dendritik hücreler) aktive edilebilir. Aktif len-
fositler bu sefer, bir dizi kimyasal medyatör salgılar. Bunlar sitokinlerdir ve makrofajların başlıca
stimülatörüdür. Bu sefer, aktive olmuş makrofajlar IL-1 ve TNF içeren sitokinler açığa çıkarır.
Bunlar da lenfositleri aktive eder. En son sonuç, antijen yok edilinceye kadar, iltihabi odakta mak-
rofajlar ve T hücreleri devamlı bir şekilde birbirlerini karşılıklı stimüle eder.
Plasma Hücreleri: B hücre aktivasyonunun en son farklılaşma ürünüdür ve B lenfositleri,
plasma hücrelerinin prekürsörleridir (öncü). Plasmasitler antikorların primer kaynağıdır. Antikor-
lar immunoglobulin denilen gammaglobulinlerdir. Plasmasitler iltihabi bölgede antijenlere veya
bazen değişen doku komponentlerine karşı direkt antikor üretir. Bir grup B hücresi, plasmasit’e
transforme olurken, diğer bir grup ise orijinal benzerliklerini koruyan yeni tipte ve çok sayıda B
lenfositleri olusturur.
Eosinofiller: Karakteristik olarak parazitik enfeksiyon odakları çevresinde veya IgE ile oluştu-
rulan immun reaksiyonlarda bulunur. IgE, tipik olarak allerjilerle ilişkilidir.
Mast Hücreleri: Yapı ve fonksiyon olarak bazofillere benzer. Histamin kaynağıdır. Bazofiller
periferal kanda bulunur, mast hücreleri bağ dokusu hücreleridir ve küçük damarların çevresinde
bulunur.
Fibroblastlar: Kollagen molekülleri üretir ve fibrozisden (skarlaşma) sorumludur. Fibroblast-
ların kemotaktik işleminden sorumlu faktörler fibrin, fibronektin, bazı sitokinler ve doğal kollagen
I ve V dir. IL-1, fibroblastları proliferasyon ve kollagen üretmeleri için, stimüle eder.
AKUT ve KRONİK İLTİHAPDAKİ ÖZEL TİPLER
İltihabi yanıtın şiddeti; iltihabı meydana getiren spesifik etken ve etkilenen dokunun özelliği,
bütün bunların hepsi, akut ve kronik iltihabın temel morfolojik görünümlerinde değişikliklikler
meydana getirebilir. Böyle görünümlerin klinik örneklerine çok sık rastlarız. Akut iltihap tipleri şu
şekilde sıralanır.
Seröz İltihap: Kan serumundan veya periton, plevra ve perikard kavitelerini döşeyen mezotel
hücrelerinin sekresyonlarıyla oluşan ince yapıda bir sıvının oluşumuyla karakterlidir. Deride yanık
sonrası oluşan kesecikler (bül) ve viral enfeksiyonlar (vezikül) derinin epidermisi altında sıvı top-
lanmasına güzel örneklerdir.
Fibrinöz İltihap: Vasküler geçirgenliğin fazlaca artması sonucu, büyük moleküllü plasma pro-
teinlerinin özellikle fibrinojenin (ve albumin) damar dışına bol miktarda sızması ve fibrin kümele-
rinin çökelmesi ile karakterlidir. Plevral kavite ve perikardiyal kese gibi, vücut boşluklarının ka-
rakteristik iltihabıdır. Histolojik olarak fibrin; eosinofilik ince ipliksi ağ şeklinde veya amorfös bir
koagulum (pıhtı) gibi görülür. Fibrinöz eksuda, fibrinolizis ile ve diğer depriler de makrofajlarca
giderilebilir; normal doku yapısı yeniden eski halini alır. Buna “rezolüsyon” denir. Eğer oluşan bu
fibrin giderilemezse, fibroblast ve kapiller tomurcuklarının fibrin kitlesi içine doğru, gelişmesiyle
vaskülerize bağ dokusuna dönüşür. Bu olaya “eksudanın organizasyonu” adı verilir. Zamanla da-
mar dokusu azalır, skar oluşur. Bu durum, organ fonksiyonlarına zarar verir. Bunun örneğine daha
çok perikardda rastlarız, “fibrinöz kardit” denir. Fibrinöz iltihap perikardın kalınlaşmasına ve
myokard’a yapışmasına neden olur. Bu da kalbin hareketlerini ve görev yapmasını engeller.
8
Süpüratif (Pürülan) İltihap: Bu tip iltihap, çok fazla miktarda nötrofil, nekrotik hücreler ve
ödem sıvısından oluşan, pürülan eksudanın (püy, cerahat, irin) oluşmasıyla karakterizedir. Süpüra-
tif; “cerahat oluşmasına neden olan” anlamındadır. Özellikle stafilokok gibi, belli bazı mikroorga-
nizmalar bu lokalize süpürasyonun nedenidir ve bu nedenle bu tür m.organizmalar, pyojenik (irin
oluşturan) bakteriler olarak adlandırılır. Lökosit kümesi doku içinde diffüz veya lokal birikim
şeklinde bulunur. İrinli iltihap, eğer diffüz bir şekilde doku içine yayılmışsa “flegmon” adı verilir.
Flegmon, iltihapsal tümör anlamındadır ve absede olduğu gibi, flegmonda doku erimesi yoktur.
Lokalize süpüratif iltihaba örnek “abse” verilebilir. Abse, doku içinde süpürasyonun (cerahat
oluşması) neden olduğu lokalize püy toplanmasına denir. Pyojenik bakterilerin doku içine derin
şekilde yerleşmesiyle oluşur. Nötrofillerin fokal birikimiyle abse oluşumu başlar. Nötrofillerin
devamlı birikimi pürülan eksudanın oluşmasına neden olur. Nötrofillerin ve çevre doku hücreleri-
nin, her ikisinin beraber ölümüyle ortaya çıkan “likefaktif nekroz”, bir boşluk (kavite) meydana
getirir. Lokalize ve sınırlı bir alanda irin birikimi, absenin asıl özelliğidir. Püy, canlı lökositler, ölü
lökositler, nekrotik çevre doku hücre ve artıklarında oluşan, proteinden zengin iltihabi eksudayı
belirtir. Bu nekrotik fokusun çevresinde canlı lökositlerden oluşan bir bölge vardır. Bunun hemen
dışında dilate damarlardan oluşmuş bir kuşak ve en dışta bunları tamamen çevreleyen, saran ve
abseyi sınırlama vazifesi gören fibroblastik proliferasyon görülür.
Ülserasyon: Deri, ağız mukozası, gastrik epitel barsak mukozası ve idrar torbası epiteli gibi,
epitelyal yüzeylerin iltihap (akut veya kronik iltihap) nedeniyle nekrotik olması ve yüzeyden dö-
külmesi ile karakterli bir iltihap türüdür. Epitelyal yüzeylerin toksik veya travmatik zedelenmeleri
sonucu da ortaya çıkabilir. Mide ve duodenumdaki “peptik ülserler” örnek verilebilir. Ağız muko-
zasındaki protez vuruğu sonucu ortaya çıkan, travmatik ülserler ile aftös ülserler de sık rastlanılan
örneklerdir. Ayrıca vasküler bozuklukları olan kişilerde (örn. diyabetliler) alt ekstremitelerde orta-
ya çıkan ülserler, diğer bir örnektir. Akut evrede (dönemde) yoğun lökosit infiltrasyonu ve defek-
tin kenarında vasküler dilatasyon vardır. Olayın kronikleşmesiyle, hücrelerden lenfosit, makrofaj
ve plasmosit birikimi dikkati çeker ve ülserin kenar ve tabanında fibroblastik proliferasyon, skar-
laşma gelişir.
Granulomatöz İltihap:
Bazı ajanların neden olduğu ve “granulomatöz iltihap” diye, adlandırılan farklı görünümde
kronik bir iltihap türüdür. Kronik iltihapta özel bir tiptir. Tüberküloz hastalığı, granülomatöz ilti-
habın en tipik örneğidir. Sifiliz, lepra, silikozis ve bazı mikotik (fungal) enfeksiyonlar bu grup
içindedir. Bunlar enfeksiyöz granulomlar olarak sınıflanır. Bunlar dışında yabancı cisimlere karşı
bir reaksiyon şeklinde oluşan, yabancı cisim granulomları da vardır. Bunların oluşturduğu iltihabi
dokulara, “yabancı cisim granulasyon dokusu” adı verilir. Bu granulomlar, istenmeyen materyali
(yabancı materyal) fagosite etmiş makrofaj topluluğu ve bol miktarda dev hücreleri bulundurur.
Yabancı materyal; (1)bitkisel materyal, sellüloz gibi, bitkilerin katı kısmını oluşturan madde,
(2)sentetik materyal cerrahi sütürlerde kullanılan ipek- naylon ve (3)partiküler materyal silika
olarak adlandırılan cam, toprak, metal parçacıkları ile pudra olarak gruplanabilir. Hatta derideki
kıl, keratin, kolesterol (kolestirin) kristalleri ve sökestir bile, yabancı madde gibi reaksiyon verebi-
lir. Fibroblastlar, lenfositler ve plasma hücreler (tüberkülozda görülmez) granulomlarda görülür.
Granulomatöz iltihabın tanısı, karakteristik hücrelerin (makrofaj) varlığında konur.
Tuberkülozdaki granulomatöz iltihabın spesifik yapısını oluşturan granulomlar, “epiteloid
hücreler” olarak adlandırılan modifiye olmuş (spesialize) makrofaj kümelerinden oluşmuştur. Bu
kümeler, kuşak şeklinde yapı oluşturan fibroblastlar ve T- lenfosit hücre topluluğuyla çevrelen-
miştir ve bu T- hücrelerinin salgıladığı sitokinler, kalıcı aktif makrofaj proliferasyonu ve kümelen-
mesinin nedenidir. Modifiye makrofajlar soluk pembe geniş sitoplazmalı skuamoz epitele benzer
hücrelerdir. Bu hücreler prolifere olarak, yan-yana gelip yoğun bir dizilim yapar ve epitele benzer