Sayın Meslektaşlarım



Yüklə 2,98 Mb.
səhifə23/24
tarix11.06.2018
ölçüsü2,98 Mb.
#48000
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   24
Kaynaklar

  1. Gupta A, Gupta V, Bansal R, Arora S, Bambery P. Ocular tuberculosis in endemic areas. In: Uveitis: Text and Imaging. Gupta A, Gupta V, Herbort CP, Khairallah M (Eds). Jaypee Brothers, New Delhi, India, 563-577 (2009).

  2. Cimino L. Tuberculosis in non-endemic areas. In: Uveitis: Text and Imaging. Gupta A, Gupta V, Herbort CP, Khairallah M (Eds). Jaypee Brothers, New Delhi, India, 578-589 (2009).

  3. Whitcup SM. Bacterial and fungal diseases. In: Uveitis Fundamentals and Clinical Practice. Nussenblatt RB, Whitcup SM (Eds). Mosby, Philadelphia, USA, 157-184 (2004).

  4. Ang M, Hedayatfar A, Wong W, Chee SP. Duration of anti-tubercular therapy in uveitis associated with latent tuberculosis: a case-control study. Br J Ophthalmol 2012;96:332-6.

  5. Babu K, Kini R, Mehta R, Abraham MP, Subbakrishna DK, Murthy KR. Clinical profile of ocular sarcoidosis in a South Indian patient population. Ocul Immunol Inflamm 2010;18:362-9.

  6. Babu K, Kini R, Mehta R, Philips M, Subbakrishna DK, Murthy KR. Predictors for tubercular uveitis: a comparison between biopsy-proven cases of tubercular and sarcoid uveitis. Retina 2012;32:1017-20.

  7. De Luigi G, Mantovani A, Papadia M, Herbort CP. Tuberculosis-related choriocapillaritis (multifocal-serpiginous choroiditis): follow-up and precise monitoring of therapy by indocyanine green angiography. Int Ophthalmol 2012;32:55-60.

  8. Gan WL, Jones NP. Serpiginous-like choroiditis as a marker for tuberculosis in a nonendemic area. Br J Ophthalmol 2013.

  9. Gupta A, Bansal R, Gupta V, Sharma A, Bambery P. Ocular signs predictive of tubercular uveitis. Am J Ophthalmol 2010;149:562-70.

  10. Gupta V, Bansal R, Gupta A. Continuous progression of tubercular serpiginous-like choroiditis after initiating antituberculosis treatment. Am J Ophthalmol 2011,152:85763 e2.

  11. Gupta V, Gupta A, Rao NA. Intraocular tuberculosis--an update. Surv Ophthalmol 2007;52:561-87.

  12. Sanghvi C, Bell C, Woodhead M, Hardy C, Jones N. Presumed tuberculous uveitis: diagnosis, management, and outcome. Eye (Lond) 2011;25:475-80.

  13. Sharma P, Bansal R, Gupta V, Gupta A. Diagnosis oftubercular uveitis by quantitative polymerase chain reaction. J Ophthalmic Inflamm Infect 2011;1:23-7.

  14. Yeh S, Sen HN, Colyer M, Zapor M, Wroblewski K. Update on ocular tuberculosis. Curr Opin Ophthalmol 2012;23:551-6.

  15. Znaor L, Medic A, Karaman K, Perkovic D. Serpiginous-like choroiditis as sign of intraocular tuberculosis. Med Sci Monit 2011;17:CS88-90.

Dr. Sait EĞRİLMEZ*, Dr. Ekin Özgür AKTAŞ**

*Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı, İZMİR **Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı, İZMİR

Hekimlik mesleğinin doğası gereğince hastalık ve kazalar sonrası yapılan tıbbi girişimlerde her zaman arzu edilen sonuç elde edilemeyebilir.

Tıbbi bir girişim sonucunda arzu edilen iyileşme sonucunun elde edilmemesi veya istenen düzeyde başarı sağlanamaması yine doğal bir sonuç olarak hekim ve diğer çalışanların yaptıkları iş ve işlemlerin sorgulanması söz konusu olur.

Kimi zaman şikayet üzerine, kimi zaman res'en resmi makamlarca yapılan inceleme ve soruşturmalarda söz konusu hastalığın tanı ve tedavisinin tıbbi ve bilimsel kurallara uygun olup olmadığı, herhangi bir hata veya ihmalin olumsuz sonucun ortaya çıkmasında rolü olup olmadığı gibi bir çok konunun irdelenmesi gerekir.

Hukuki yönden bağlayıcılığı olan bu tıbbi değerlendirme ve yorumlara medikolegal değerlendirme adı verilir. Bu değerlendirme sonucunda yapılan inceleme, beyan, ifade ve değerlendirmelerin tümü söz konusu olay ile ilgili verilecek hukuki kararlarda etkili olur.

Medikolegal değerlendirme sıklıkla konuda bilirkişi olarak atanan göz hekimleri ve adli tıp uzmanlarınca yapılan bir değerlendirmedir. Değerlendirmenin usulüne uygun ve yeterli bilimsel içerik olmadan hazırlanması ise sıklıkla hekimlerin aleyhine haksız eleştiri ve cezaların verilmesine neden olur.

Günümüzde yapılan tıbbi işlemlerin yasal olduğunun varsayılması için dört temel unsura uygun olması beklenmektedir.

Bunlardan birinin dahi eksikliği yapılan işlem yararlı dahi olsa yasal olmadığı için sorumluluk doğurmaktadır. Bu dört temel unsur şunlardır;

  1. Müdahaleyi yapan kişinin müdahale konusunda yetkili olması

  2. Tıbbi açıdan gereklilik bulunması (endikasyon)

  3. Hastanın aydınlatılmış onamının alınması

  4. Müdahalenin yetki dahilinde, tıbbi kurallara ve özen yükümlülüğüne uygun yapılması.

Bir oküler enfeksiyonun medikolegal sorun olarak karşımıza çıkması, mesleki pratiğimizde birkaç değişik yolla mümkündür:

  1. Oküler enfeksiyonun tanısında yetersizlik-yanlışlık yapılması, göz ve görmenin zarar görmesi

  1. Doğrudan hastayı muayene eden hekim olarak

  2. Konsültan hekim olarak

  3. İcap nöbetçisi hekim olarak

  1. Verilen sağlık hizmetinin oküler enfeksiyonun ortaya çıkışına neden olması

  1. Muayene sırasında kontaminasyon

  2. Ameliyat sırasında kontaminasyon

  1. Enfekte gözde yapılan işlemin, kötü seyri

  1. Fark edilmemiş enfeksiyonun, işlem seyrini bozması

  2. Enfekte gözde yapılan işlemin başarılı olamaması

Tıbbi bir işlemde yukarıda belirtildiği şekilde her zaman ortaya beklenen sonuçlar çıkmayabilir. Hastada zarar oluşturan, beklenen iyileşmeyi sağlayamayan veya tedavinin uzamasına neden olan tüm durumlar tıbbi olumsuz sonuç olarak nitelendirilebilir.

Bazı olumsuz sonuçlarda kalıcı sekel bırakmadan iyileşme sağlanabilirken, bazı durumlarda görme ve göz kaybına kadar giden ve hastanın ömrü boyunca taşıyacağı değişik düzeylerde sekeller kalabilir.

Bu durumlara yol açan ve yukarıda liste halinde yer alan konular ile ilgili kısa açıklama yapacak olursak;

Oküler Enfeksiyonun Tanısında Yetersizlik - Yanlışlık Yapılması, Göz ve Görmenin Zarar Görmesi:

Sıklıkla olmasa da her göz hekiminin karşılaşabileceği bir sorundur. Bu sorunda müdahale eden veya tanı-tedavi kararını veren hekim olarak göz hekiminin pozisyonu ve çalışma şekli sorumluluğunu önemli şekilde etkiler.

Göz hekimi bizzat hastanın müracaat ettiği ve tedavisini üstlenen hekim ise kendisinden mesleğinin gerektirdiği özen ve dikkati göstermesi beklenir. Buradaki beklenti olağanüstü bir dikkat veya özen değil, aynı kıdem ve çalışma şartlarındaki bir diğer hekimin göstermesi gerekli ortalama dikkat ve özenin gösterilip gösterilmediğidir. Hekim elindeki tüm olanakları kullanıp, klinik bulguları ve buna uygun tanı ve tedaviyi uygulamış, buna rağmen oküler enfeksiyon ortaya çıkmış ise bundan sorumlu tutulması mümkün değildir.

Ancak oküler enfeksiyon olduğunu gösterir açık klinik bulgular var iken bunun atlanması, yetersiz veya etkisiz tedavi uygulanması, klinik takip eksikliği, gerekiyorsa diğer branşlardan (enfeksiyon hastalıkları gibi) konsültasyon istenmemesi gibi hekime atfedilebilir bir ihmal ve/veya hata varsa bu olumsuz sonucun ortaya çıkmasından hekim sorumlu tutulabilecektir.

Konsültan olarak görev yapan göz hekimi ise hastanın bizzat takip ve tedavisinden sorumlu değildir. Bu açıdan sorumluluğu kendisinden konsültasyon istenen konu ile sınırlıdır. Ancak konsültasyonun uzman tarafından bizzat yapılması, hastanın klinik olarak doğru değerlendirilmesi, tedavi gerekli ise uygun tedavi önerilmesi, takip gerekiyorsa uygun aralıklarla takibi gerektiğinin belirtilmesi, gerekli müdahalelerin zamanında yapılması, sevk gerekiyorsa nereye, ne zaman yapılmasının uygun olacağının belirtilmesi ve tüm bu bilgilerin tartışma ve yoruma gerek bırakmayacak açıklıkta yazılı olarak konsültasyonu isteyen hekime iletilmesi gereklidir.

Konsültanın da tanı ve tedavide uzmanlık alanının gerektirdiği bilgi ve beceriye sahip olası gereklidir. Bu nedenle göz hastalıkları açısından sorumlu hekimin sahip olduğu sorumluluğa sahiptir.

Konsültan hekimce yapılan öneri ve değerlendirmelerin hastanın tedavisi ile ilgilenen hekimlerce yapılmaması, tedavi ve takip eksikliği gibi sebepler ile ortaya çıkan olumsuz sonuçlarda konsültan yerine tedaviyi üstlenen hekim sorumlu olmaktadır İcap nöbetçisi hekimin görevi bir açıdan konsültan hekim, diğer açıdan sorumlu hekim gibi değerlendirilir. İcap nöbetçisi iken göz hastalığı veya travması nedeni ile gelen hastayı değerlendirmeye çağırılan hekim, hastanın sorunu sadece kendi branşını ilgilendiriyorsa hastanın sorumlu hekimi olarak kabul edilir. Eğer hastada başka branşları ilgilendiren başka ve önemli sorunlar var, icapçı hekim de konsültan gibi çağırılmış ise sorumluluk konsültan düzeyindedir.

İcap nöbetlerinde yapılan çağrılar ile ilgili temel kurallar çağrıya ulaşılabilir olma, davet geldiğinde mutlaka hastayı değerlendirmek için hastaneye gitmek ve hastayı bizzat muayene ederek değerlendirmektir. İcap nöbetçisine ulaşılamaması, telefon ile değerlendirme yapılması gibi hususlar hastanın eksik değerlendirilmesi halinde tüm olumsuz sonuçlardan icapçının sorumlu tutulmasına yol açacak olup, hiçbir zarar olmasa bile görevinin gereklerini yapmakta gecikme veya ihmal gösteren icapçı disiplin ve etik açıdan ceza alabilecektir.

Hekimin yukarıda açıklandığı şekilde, üzerine düşen görevi tam zamanında ve beklenen özeni göstererek yapmaması halinde ortaya çıkan zarar nedeni ile cezai ve tazminat sorumluluğu doğrudan hekime ait olacaktır. Bu tür hatalarda ortaya çıkan sorumluluğa görev kusur nedeni ile sorumluluk adı verilmektedir. Her ne kadar resmi kurumlarda çalışan hekimler aleyhinde doğrudan ceza ve tazminat davaları açılamıyor olsa da kuruma sorumluluk getiren ve tazminat ödenen durumlarda kurum tarafından bu tazminat tutarlarının sorumlu hekime rücu edilmesi anayasa ve devlet memurları kanunu ile zorunlu tutulduğundan hekimlerin zararı karşılamaktan sorumlu olmaları söz konusu olmaktadır.

Verilen Sağlık Hizmetinin Oküler Enfeksiyonun Ortaya Çıkışına Neden Olması

Hekimin bizzat neden olduğu iddia edilen zararlardan daha farklı değerlendirilmesi gereken boyutu daha geniş bir konudur. Bu tür zararlara sadece hekimin hatalı davranışları değil, iyi işlemeyen tıbbi hizmet ve tıbbi bakım hizmetlerinin eksik işleyişi de neden olabilmektedir.

Hekimin sorumlu olduğu durumlar muayene ve işlemlerde sterilizasyon ve kontaminasyonu engelleyecek tıbbi kurallara uyulmaması halleri ile sınırlıdır. Tüm göz hekimlerinin oküler enfeksiyonlardan kaçınma ve bulaşı engellemek için yapılması gerekli işlemleri bilerek uygulama sorumlulukları vardır. Hekimin ihmal veya hatalı davranışı söz konusu ise doğrudan hekimin sorumlu tutulması söz konusu olacaktır Bu tür bulaşlara sebep olan diğer bir sorun, steril olduğu kabul edilen bazı malzeme veya ilaçların steril olmaması halindeki bulaşlardır. Hekimin müdahale sırasında kurum veya görevli kişilerce sağlanan malzemelerin tıbbi kurallara uygun hazırlandığını varsayması nedeni ile bu tür bulaşlarda hekime sorumluluk yüklenmesi de söz konusu değildir Uygun sterilizasyon imkanlarının sağlanamaması, ilaç ve tıbbi malzemenin uygun şartlarda korunamaması veya hazırlanamaması gibi hekimin müdahalesi ile doğrudan ilgili olmayan konularda sağlık hizmeti sunucusu sorumlu tutulacaktır. Hizmetin istendiği gibi işlememesi hallerinde ortaya çıkan kusur hizmet kusuru adı verilir ve bu durumdan sağlık kurumu ve birimi yetkilileri (AD Başkanı, Başhemşire, Başhekim vb) sorumlu olurlar.

Aynı şekilde ameliyat sırasındaki bulaşlarda da hekimin kontamine malzemeyi tüm hastalarda kullanması nedeni ile hatası varsa hekim, hekim tüm dikkat ve özeni göstermesine rağmen enfeksiyon ameliyathane veya hastanenin diğer işleyişindeki sorunlardan oluştu ise hastane idaresi sorumlu olur.

Oldukça geniş bir konu olan hizmet kusuru ile ilgili bir diğer noktayı da belirtmeden geçmemek gereklidir. Hekimler tıbbi hizmet sunumunda görev yaparken doğal olarak içinde bulundukları kurumun tıbbi olanakları ile sınırlıdır ve işleyişine uymaları beklenir. Ancak tıbbi hizmetin işleyişi sırasındaki bu olanaklar veya işleyişteki bir unsur hastane enfeksiyonu için bir risk doğuruyorsa ilgili hekimin sorunu derhal yazılı olarak idareye bildirmesi gereklidir. Hekim tarafından idareye bildirilen soruna idare tarafından çözüm bulunamaması ve idarenin yazılı direktifi ile riskli işleme devam edilmesi halinde durumu uygun şekilde bildiren hekime sorumluluk yüklenemez. Ancak riskli durumu bilmesine karşın hiç itiraz etmeksizin ve idareye önlem alınması gerektiğini bildirmeksizin çalışan hekimin ortaya çıkan olumsuz sonuçtan dolayı sorumluluğu olduğu ileri sürülebilecektir. Yukarıda açıklanan sebepler ile hekimlerin çalışmaları sırasında tıbbi kurallara uygun olmayan çalışma şartları veya işleyişi (aynı malzemenin ekonomik gerekçelerle birden çok hastada kullanılması gibi) zaman geçirmeden ilgili idareye düzeltilmesi istemi ile bildirmeleri kendi yararlarınadır.

Enfekte Gözde Yapılan İşlemin, Kötü Seyri

Bu zarara yol açan sorun hekimin özensizliği nedeni ile var olan enfeksiyonu atlaması ise oluşan sonuçtan hekim sorumludur. Ancak hekimin tüm tıbbi olanakları kullanmasına rağmen enfeksiyon tanısının konması olanaklı değilse hekimin sorumlu tutulması da söz konusu olmayacaktır.

Enfekte gözde yapılan işlemlerin başarılı olmaması halinde hekimlere yönelik şikayetlerin temelde iki sebebi vardır.

Birincisi normale göre daha riskli olan bu girişimlerde ekstra risklerin ve düşük başarı oranının hastaya uygun şekilde aktarılamaması yani eksik bilgilendirmedir. Özellikle standart bilgilendirme formları ile bilgilendirme ve onam alınan kurumlarda ekstra risk içeren bu tür hastaların tümünde (diyabetli, kronik hastalığı, enfeksiyona yatkınlık vb. olan hastalar gibi) ayrı ve detaylı bilgilendirme yapılması hatalı anlama ve şikayetleri azaltacaktır.

İkinci sorun ise hekimin hastanın beklentisini artıracak tutum içine girmesi, daha da kötüsü riskli hastayı sonradan değerlendiren başka bir hekimin tıbbi ve bilimsel kurallara uymayan bilgiler vermesidir. Hastaya başka bir hekimi şikayet etmek mesleki ve etik değerlere uymayan bir tutumdur.

Göz hekimlerine yönelik şikayet ve davalarda yapılacak medikolegal değerlendirmelerde bir diğer önemli başlık müdahale eden hekimin kıdem ve pozisyonuna göre sorumluluğunun ne olduğudur.

Asistan Hekimin Yetki Ve Sorumlulukları

Asistan hekimler uzmanlık süresince yetki ve sorumluluk açısından temel olarak pratisyen hekim gibi değerlendirilir.

Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin (RG:18.07.2009, 27292) Uzmanlık yetkisinin kullanılması başlıklı 5. Maddesi uyarınca "Bu Yönetmelik hükümlerine göre uzmanlık belgesi almayanlar, hiçbir yerde ve şekilde uzmanlık unvan ve yetkisini kullanamazlar." Bu nedenle asistan hekimlerin uzmanlık belgesi almaksızın o alanda uzmanmış gibi davranma veya hizmet görmeleri yasal bir uygulama değildir. Tıpta uzmanlık eğitiminin temel bir öğesi olarak uzmanlık öğrencileri ihtisas sürecinde o alanla ilgili bilgi ve becerilerini artırmak için sağlık hizmeti sunumda görev alacaklardır. Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Uzmanlık öğrencilerinin hak ve sorumlulukları başlıklı 26. Maddesinde bu durum "Uzmanlık öğrencisi, eğitim sorumlusunun gözetim ve denetiminde araştırma ve eğitim çalışmalarında ve sağlık hizmeti sunumunda görev alır" şeklinde belirlenmiştir. Yani uzmanlık öğrencileri eğitim gördükleri alanda ancak eğitim sorumlularının gözetim ve denetimlerinde görev alabilirler.

Bu maddedeki belirlemelerden ilki gözetimdir. Gözetim için eğitim sorumlusunun yapılan işleme nezaret etmesi yani o sırada eğitilen kişi ile birlikte olması gereklidir. Gözetim görevi olan eğitim sorulusu yapılan tıbbi işlemin garantörüdür ve yanlış bir işlem yapılmasını engellediği gibi, yolunda gitmeyen duruma da derhal müdahale edecek mesleki yetkiye sahip hekimdir. Bu nedenle gözetim sorumluluğunun ihmal edilmesi, yani başka bir deyişle uzmanlık eğitimi gören asistanın yalnız müdahale veya girişimine izin verilmesi hem asistan hem de eğitim sorumlusunun ortak sorumluluğunu doğuran bir uygulama hatasıdır.

Asistan hekimlerin uzmanlık eğitimlerini tamamlamadan kendi başlarına müdahale ile görevlendirilmesi ciddi bir hizmet kusuru olup ilgili eğitim birimi sorumlusu ve hastane idaresine sorumluluk yüklemektedir.

Asistanların kurumca belirlenen esaslar haricinde uzmanlara bilgi vermeden kendi başlarına işlem yapmaları halinde ortaya çıkan tüm olumsuz sonuçlardan sorumlu olacakları ilgili yönetmelikteki düzenlemeler ile açıktır.

Asistanın ilgili uzmana olguyu danışması aşamasından itibaren, hastadan haberdar olan uzman hekimin asistan müdahalesine gözetim için olgunun başına bizzat gelmesi ve gözetim yükümlülüğüne uygun davranması gerekir. Bu nedenle asistanın aktardığı bilgiye rağmen olguyu bizzat değerlendirmeyen, asistan müdahalesine nezaret etmeyen uzman veya eğitim sorumlusu görevini ihmal ettiği için ceza ve tazminat açısından sorumlu olacaktır.

Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 26. Maddesinde yer alan diğer husus olan eğitimin denetimi için müdahale sırasında olgunun başında olmak zorunlu değildir. Denetim sorumluluğu ilgili birimin eğitim ve idari sorumlusunda olup, eğitimin beklenen gelişme düzeyinde olup olmadığını belirli aralıklarla izlenmesi yetkisini de içermektedir.

Konsültasyon İsteyen ve Konsülte Eden Hekimin Yetki ve Sorumlulukları

Konsültasyon isteyen hekimin temel olarak uzmanlık alanı ile ilgili olmayan başka bir uzmanlık alanından bilgi ve öneri istediği kabul edilir. Bu nedenle konsültasyonda kabul edilebilir bir yanıt ancak ilgili branşın uzmanı bir hekim tarafından verilen yanıttır.

Uzman olmayan hekimlerin ilgili alanla ilgili verdiği görüş ve önerilere itibar edilmesi ve uygulanması halinde bunun hatalı olduğu anlaşılırsa hem öneride bulunan hekim yetki tecavüzü yaptığı için, hem de konsültasyon isteyen hekim yetkisiz kişinin görüşü doğrultusunda işlem yaptığı için sorumlu olurlar.

Konsültasyon isteyen hekimin bir diğer sorumluluğu da konsültan hekimin önerilerini uygulamanın hasta yararına olup olmadığının değerlendirilmesidir. Hastaların tedavisi sırasında özellikle bir çok sağlık sorunu olan ve birden fazla branştan konsültasyon istenen hastalarda her branşın önerilerinin hiçbir değerlendirmeye tabi tutulmadan önerilmesi sıklıkla hastaya zarar veren etkileşimli ilaç kullanımı gibi zararlı uygulamalara yol açar. Bu nedenle sorumlu hekimin konsültan önerilerini alır ve uygularken hasta için bir risk oluşup oluşmadığı konusunu sorgulaması ve değerlendirmesi gerekir.

Ortalama bir hekimin rahatlıkla fark edeceği bir riskli durumu fark etmeden, değerlendirmeden sadece konsültan önerdi diye hastasına sorgusuz uygulayan hekimin özensiz davranışı nedeni ile ortaya çıkan zarardan da sorumlu tutulması söz konusu olacaktır

Konsültan görevi yapan göz hekimlerinin sorumlulukları yukarıda kısaca belirtilmiştir.

Göz Hekiminin Kendisine Ve Çalıştırdığı Kişilere Ait Tanı Ve Tedavi Kusurlarından Doğan Sorumlulukları

  1. Eksik muayene, tetkik: Tıbbi işlemlerde genel kabul gören ve ortalama uzmanlık alanı mensubu her hekimin uyması beklenen kurallar vardır. Hekimin doğal olarak uyması beklenen bu muayene ve tanısal işlemlere uymaması halinde de sorumluluk söz konusu olabilmektedir.

Tanı hataları iki ana başlık altında gruplanabilir.

Eksik İncelemeye Bağlı Tanı Hataları: Hataya neden olan hata tanı için gereken bir muayene, tetkik veya konsültasyonun yapılmamasıdır. Genellikle ilgili uzmanlık alanı ile ilgili olmayan, hastalığa eşlik eden diğer riskli sorun veya hastalıkların atlanması şeklinde görülür.

Yanlış Nitelendirmeye Bağlı Tanı Hataları

Yapılan muayene ve tetkikler sonucunda bir hastalığın tanısını koymaya yeter bulgular elde edilmesine rağmen, hekimin var olan bulguları yorumlayamaması veya yanlış yorumlaması sonucunda ortaya çıkan tanı hatalarıdır. Genellikle seyrek rastlanan tıbbi durumlarda rastlanır ve temel özellikleri kıdemli hekimlerin eldeki bulgulara bakar bakmaz doğru tanıya varabilmeleridir.

Tanı hatası sonuçta hastada zararlı sonuç oluşturan birkaç olaya neden olur. Bunlar; Hatalı olarak başka bir hastalık tanısı kondu ise gereksiz tedavilerin uygulanması ve buna bağlı gereksiz masraflara yol açması

Tanınamayan gerçek hastalığın ilerlemesi, tedavi edilmemesi, ağırlaşması gibi olumsuz sonuçları

Tanı konamadığı için gereksiz ve riskli diğer tanısal işlemlerin gerekmesidir

Hekimin yanında çalışan diğer tıbbi yardımcılarının neden oldukları hatalar sonucu oluşan zararların değerlendirilmesi de özel bir konudur. Zarar yardımcının belirgin hatası sonucunda oluşmuş ise ceza ve disiplin sorumluluğu yapan kişiye aittr. Ancak tazminat sorumluluğu olayla hiçbir ilgisi olmasa da çalıştıran kişi veya kurumun sorumluluğundadır.

Bu sorumluluğa kusursuz sorumluluk adı verilir. Tazminatı ödeyen işveren veya kurum, tazminat ödendikten sonra hataya yol açarak kendilerinin tazminat ödemesine neden olan kişilerden bunu geri isteme hakkına sahiptir (Rücu).

  1. Standart dışı tıbbi tedavi

i. İntravenöz ilaçların (antibiotik, antifungal, steroid, monoklonal antikor)

  1. Göz damlası

  2. İntrakameral

  3. İntravitreal uygulamaları

Tıbbi bir ilaç veya ürün ülkemiz yasalarına göre ancak Sağlık Bakanlığınca ruhsatlandırıldıktan sonra prospektüsünde belirtilen endikasyon ve şartlarda kullanılır.

Bir ilaç veya tıbbi ürünü farklı endikasyon, hasta grubu, yaş, cinsiyet veya farmasötik form ile kombinasyonda kullanmak ilaç araştırması niteliğindedir. Ülkemizde konu ile ilgili oldukça sıkı ve sert yaptırımlar içeren yasal ve etik kurallar nedeni ile ilaç araştırması niteliğinde olan standart dışı tedavi uygulamaları yapan hekimler için hapis cezası (TCK Madde 90), ciddi tazminat, etik ve disiplin cezası gerektiren bir suçtur.

Bu konuda geniş bilgi için bilimsel araştırmalarda etik ve yasal düzenleme ve kurallara bakılması önerilir. Artan hasta hakları bilinci, denetim ve izlemler bu tür olguların tespitini kolaylaştırmıştır.

Bu konuda sık görülmemekle birlikte ortay çıkması ve ispatı çok kolay olduğu için ciddi sorun yaratan bir diğer uygulama tez olarak verilen ve Faz 3 veya 4 niteliğindeki araştırmaların Etik Kurullardan izin alınmadan yapılması ve sonradan retrospektif gibi gösterilmeye çalışılmasıdır. Bu durum tez ile ilgili diğer resmi belgelerde (akademik kurulu kararı gibi) yer alması nedeni ile kolayca tespit edilebilmektedir.

Hatalı - Kusurlu Cerrahi İşlem

Hastaya zarar veren işlemin yapılan medikolegal değerlendirmede hatalı veya kusurlu bir işlem varsa ortaya çıkan tüm zarardan hekim sorumlu tutulur. Bu konuda yapılan değerlendirmenin hata yapan cerrah ile en azından aynı veya üst kıdemde bir meslektaşınca yapılması, çalışma şartları, olgunun opere edildiği yerin imkanları, o günkü çalışma şartları ve olguların dikkate alınarak yapılması gereklidir. Temel özellik kendi meslektaşının hatalı dediği bir uygulamada sorumluluktan kaçınılamamasıdır.

Bu konu oldukça suiistimal edildiği için mesleki hata değerlendirmelerinin ilgili uzmanlık derneklerince akredite edilmiş tarafsız, objektif bilirkişilerce yapılması gereklidir.

Standart Dışı Cerrahi İşlem

Tıbbi kurallara uygun olmayan, genel kabul görmemiş standart dışı cerrahi işlemler de temel olarak klinik ilaç dışı araştırma niteliğindedir. Uygun şekilde izin alınmadan yapılan bu tür işlemlerin hastalarda yarar oluşturacağı umulsa dahi cezai ve etik sorumlulukları oldukça ağırdır.

Tıbbi uygulama hatası olup olmadığı konusunda yapılan medikolegal değerlendirmeler birkaç farklı yol ile olabilir. Sorun yaşamamak için bunlardan da kısaca bahsetmekte yarar görüyoruz.

  1. Disiplin soruşturmaları: Genel olarak kamu görevlileri için söz konusudur. Kuruma yapılan şikayet üzerine yapılan bir işlemdir. Şikayet üzerine kurumca bir ön inceleme yapılır veya yetkili disiplin amiri doğrudan soruşturmacı atayarak soruşturma açabilir. Hekim ve diğer sağlık çalışanlarının kendilerine karşı açılan ceza ve tazminat davalarını kaybetmelerinde en önemli unsur disiplin cezaları sürecinde yapılan hatalardır.

Disiplin soruşturmaları sağlık çalışanlarınca kurumun iç işleyişi ile ilgili bir işlemmiş gibi algılanır. Oysa disiplin soruşturması sırasında genellikle aynı kurumda çalışan mesai arkadaşı soruşturmacıya yapılan samimi veya kaçamaklı ikrarlar, tüm bilgi ve belgelerin sunulması, savunmada yer alan sorumluluk getirebilecek unsurlar resmi delil niteliğine bürünür. Doğal olarak soruşturma sonucu lehte veya aleyhte olsun tüm bilgi, belge ve savunmalar şikayetçi tarafa iletilir.

Bu süreçten sonra kayıtlar ile oynanması resmi evrakta sahtecilik adı verilen diğer ve çok ağır bir suç oluşturur.

Şikayetçi tarafın daha sonra açacağı tazminat ve ceza davalarında bu bilgiler en önemli dayanak olacaktır.

Bu konuda sıkıntı yaşamamak için disiplin soruşturmalarında sözlü ifade ve savunmalardan kaçınılması, yazılı olarak ve sadece suçlama konularında savunma yapılması, sunulan bilgi ve belgelerin ciddi bir eleştirel göz ile değerlendirilmesi ve savunmanın mutlaka konuda deneyimli kişilere (Adli Tıp Uzmanı, avukat vb) inceletildikten sonra sunulması önerilir.

  1. Ceza Davaları:

Savcılığa yapılan şikayetlerde hekim serbest çalışıyorsa doğrudan soruşturma açılır. Soruşturma sonucunda ciddi suç şüphesi veya bulguları varsa savcı tarafından iddianame hazırlanarak ilgili mahkemeye iletilir. İddianamenin kabulü sonrasında dava açılır.

Kamu görevlileri için Savcılıkların doğrudan soruşturma açması mümkün değildir. Savcı kamu görevlilerinin yargılanması hakkındaki kanun uyarınca görevsizlik kararı vererek şikayeti ilgili kuruma iletir ve soruşturma izni ister.

Savcılıkça istenen soruşturma izni sonrasında hekimin çalıştığı kurum tarafından disiplin soruşturmasına benzer ancak farklı bir soruşturma açılır. Buna ceza soruşturması adı verilir. Bu soruşturma sonucunda ilgili hekim için Lüzüm-u muhakeme veya men-i muhakeme (son soruşturma açılması uygundur veya değildir) kararı verilir. Bu soruşturmalarda düzenlenen raporlara fezleke adı verilir.

Yukarıda disiplin soruşturması için değinilen tüm hususlar burada da söz konusudur. Kurum soruşturma açılmaması veya açılması kararı verse de idare mahkemelerince bu kararın bozulması söz konusu olabilmektedir.

  1. Etik Soruşturmalar

Tabip odaları veya hastane etik kurularınca yapılır. Tabip odalarının görev bölgelerinde kendilerine üye olsun olmasın tüm hekimler hakkında soruşturma açıp ceza verme yetkileri vardır. Etik inceleme sonucunda uyarıdan meslekten geçici mene kadar değişen bir yelpazede ceza verilebilmektedir.

  1. Tazminat Davaları:

Hastada tıbbi hata nedeni ile bir zarar oluştu ise söz konusudur. Bu zarar değişik şekillerde ortaya çıkabilir.

  • Oluşan zararın giderilmesi için yapılan muayene, tedavi ve girişimlere ait masraflar

  • Tedavi ve girişimler için yapılan yan masraflar, bakım giderleri

  • İyileşme-Nekahat döneminde çalışamama nedeni ile oluşan kayıplar (Geçici iş görmezlik-rapor süresince kişi %100 malül gibi varsayılır ve tüm ekonomik kaybı hesaplanır)

  • Sekel kaldı ve çalışma gücünde kayıp oluştu ise yaş ve mesleğine göre bu kaybın oluşturduğu maddi dezavantajın hesaplanması.

  • Oluşan zarar nedeni ile kişi ve ailesinin uğradığı elem, acı vb. manevi zararlar.

Ancak bugün, bu konferansın var olmasının ana nedeni olan seri endoftalmi (aynı gün katarakt ameliyatı olan 8 hastanın gözünde, ağır görme kaybı yaratan göziçi enfeksiyonu), bu endoftalmi serisi sonrası, disposable malzemelerin sterilize edilseler dahi tekrar kullanılmalarının uygun olmadığını tüm kamu hastanelerine bildiren sağlık bakanlığı genelgesi ve Sosyal Güvenlik Kurumu'nun katarakt ameliyatı için yaptığı ödeme ile, tüm sarf malzemelerinin bir kez kullanılması durumunda zarar edilmemesinin mümkün olmadığı ülkemiz gerçeği ele alınmalıdır.

Bu gerçek, katarakt ameliyatlarından planlı olarak zarar etmeyi kabul eden, diğer ameliyat kalemleriyle zararını karşılamaya çalışan hastaneler ile, re-sterilizasyon yaparak disposable malzeme kullanmaya devam eden hastaneleri farklı medikolegal risklere (sayıştay uyarısı, bilinçli taksir vb) neden olmaktadır.

Hekimin bizzat karar veremediği, ilgili kurumların uygulamaları nedeni ile sorumlu tutulmaması için bu uygulamaların ortaya çıkardığı risklerin ve nasıl giderilebileceği ile ilgili önerilerin resmi kanallar ile ilgili idare ve birimlere iletilmesi gereklidir.

Eğer hastanenin belirlenmiş başka bir emri yoksa sterilizasyon, sterilizasyon ünitesinde ve uzman ekiplerinin denetiminde yapılmalıdır. Çok sayıda hastane enfeksiyonu sonrası hastane enfeksiyonlarını önlemeye yönelik bir çok düzenleme yapıldı, genelge çıkarıldı ki buna göre lokal sterilizasyon yapılmamalı. Sterilizasyonu kendi ameliyathanesinde, kendi otoklavı ile yapanlar, bu yüzden sterilizasyona ait kusurlardan da sorumlu olurlar.

Eğer merkezi sterilizasyon üniteleri dışında, lokal sterilizasyon yapılıyorsa, sorunda kimin muhatap olacağı belli olsun diye, sterilizasyonun tam yapıldığını kimin tespit edeceğine yönelik bir yazılı görevlendirme yapılması uygun olacaktır. Ama artık bu uygulamanın tarihte kaldığını belirtmeliyiz.

Disposable malzemeleri, usulüne uygun şekilde sterilize edilse dahi, tekrar kullanmayı yasaklayan genelgeden sonra, halen disposable malzemeleri sterilize ederek kullananlar, başlarına bir şey geldiğinde 'taksir' den daha ağır bir suç işlemiş sayılacaklardır. Eğer açık bir emir olmasına rağmen buna aykırı hareket ediliyorsa, bu taksir (kusur) veya bilinçli taksir değil olası kasıt sayılır.

Ceza yasasına göre suçlarda kişilerin eylemlerine ceza uygulanırken cezanın belirlenmesinde kişinin hatalı eylemleri dörde ayrılarak değerlendirilir.

  1. Kusur (Taksir) : Hekimin sonucu öngöremediği, istemediği halde bunun oluşması (Aslında bu tanıma, onam formlarına yazdığımız, dolayısıyla öngördüğümüzü yazılı olarak beyan ettiğimiz tüm komplikasyonlar sokulabilir, ama ceza yasası yapılırken hekimlerden hiç itiraz gelmemiştir)

  2. Bilinçli Taksir: Hekimin sonucu öngördüğü ancak istemediği durumlardır. Enfeksiyon riski olmasına rağmen, ama inşallah olmaz yaklaşımı buna örnek olarak verilebilir. Nazolakrimal kanalı tıkalı, pürülan konjonktivitli gözde, önlem alınmadan yapılan katarakt cerrahisinin endoftalmiye neden yol açması gibi...

  3. Olası Kasıt: Hekimin sonucu öngördüğü, ancak engellemek için hiç bir şey yapmadığı durumlar. 'Aman be olursa olsun yaklaşımı'. Disposable malzemeyi, yeniden kullanmak gibi...

  4. Kasıt: Sonucu istediği ve hareketi buna göre yaptığı yaklaşım. Buna ait hekimlikle bağdaşan bir örnek bulmak veya vermek dahi istemiyoruz.

Bilinçli taksir, olası kasıt ve kasıt durumlarında, kişideki zarar Türk Ceza Kanunun 86, 87. Maddelerinde belirtilen ağır sonuçlardan birini oluşturdu ise olay doğrudan kamu davası haline gelir ve ceza ağırlaştırılır.

Ceza davalarında, temel olarak hasta gözün işlemden önce de 0.3 veya daha az düzeyde görüyor olması, zaten işlev kaybı durumundaki organda işlev kaybı olamayacağından hareketle, söz konusu değildir. Bu anlamda, katarakt ameliyatlarında görme keskinliğinin 0.3 seviyesine düştüğü seviyeleri beklemek, iskev zayıflaması veya işlev kaybı biçimindeki cezalandırmaları ortadan kaldırır, ancak gözde fitizis bulbi, görme kaybına bağlı sensoryel ekzotropya gelişmesi olasılıklarında 'yüzde kalıcı iz' biçimimde bir lezyona yol açacak ve daha ağır bir ceza gerektirecektir.

Tazminat davaları için ise, mesleki sorumluluk sigortasının zorunlu olmasına karşın, hekimlerin bu sigortadan yararlanmaları için, aşağıdaki unsurları bilmeleri çok önemlidir:

  1. Şikayet öğrenildikten sonra en fazla beş gün içinde ilgili sigorta şirketi belgelenebilir şekilde bilgilendirilmelidir. En uygunu iki dilekçe yazıp birini sigortacıya vermek, diğerinin üzerine bir örneğinin verildiğine dair imza almak ve saklamaktır.

  2. Tazminat davası açıldığında sigorta şirketine ivedilikle yani hemen haber verilmelidir Bildirim sürelerinin aşılması sigortacının sigortayı yok saymasına veya tazminat ödemeyi reddetmesine neden olabilmektedir.

Sigorta deney veya deneme niteliğindeki uygulama zararları ve çalıştırılan kişilerin neden oldukları tazminatları ödemez.

  1. Sigortanın geçerli olması için kısmen ya da tamamen hatanızı kabul etmemeniz, tazminatı nasılsa şirket öder dememeniz gerekir. Bu konuda en iyisi sigorta şirketi ile koordineli çalışmaktır.

  2. Dilerseniz sigorta şirketinden hukuki işlemler için (avukat bilirkişi raporu vb) avans alabilirsiniz.

Bunca hukuki yazının ardından, çok önemli bir felsefi gerçeği dile getirerek sözlerimizi tamamlayacağız. Medikolegal sorunlarda tıbbi bir durumu medikolegal bir durum haline getirenler, genelde meslektaşlarını rakipleri veya düşmanları olarak gören meslektaşlarımız olmuştur, olacaktır. Bu bakış, bazen her hekimin başına gelebilecek ve o çalışma koşullarında baş edilmesi ne kadar mümkün olabilirse o kadar iyi tedavi yönetimi yapılmış bir komplikasyonu, hasta ve hasta yakınlarının, hukukçuların tıbbi uygulama hatası olarak görmelerine ve inanmalarına neden olur.

Aşık Veysel'in deyişiyle:

'Bizi yakar bizim ateş Söndürmektir tek çaresi'

'Bizi yakan bizim ateşi' söndürmenin yolunu da Hz. Mevlana'dan dinleyelim:

Yüzde ısrar etme, doksan da olur.

İnsan dediğinde, noksan da olur.

Sakın büyüklenme, elde neler var,

Bir ben varım deme, yoksan da olur.

Hatasız dost arayan, dosttan da olur'


Yüklə 2,98 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   24




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə