111
uçakları ile Suudi Arabistan‟ın kuzey batı sınırı, Ürdün‟ün güney ve
güneydoğu sınırından geçilerek yaklaĢık 2.000 km‟lik bir mesafe kat edilmiĢ
v
e 2 dakika süren bombalama sonrasında nükleer reaktöre büyük ölçüde
zarar verilmiĢti. Uçaklar muhtemelen hiç fark edilmemiĢ ve hiçbir hasar
görmeden Ġsrail‟e dönmüĢlerdi (Shaked, 1982: 194
-
195). Ġsrail‟in bu saldırıyı
gerçekleĢtirmesinde, Irak hava kuvvetlerinin Arap ülkeleri üzerinden bir
saldırı beklememesinin etkili olduğu söylenebilir. Daha öncesinde Ġran‟ın
reaktörün yakınına kadar gelerek reaktöre zarar verebilmesinin de Ġsrail‟i
cesaretlendirdiğini ifade etmek mümkündür.
Ġsrail BaĢbakanı Begin, 8 Haziran‟da Kudüs Radyosu‟na verdiği
mülakatta, Osirak‟ın, Irak‟ın Ġsrail‟e bir nükleer saldırı gerçekleĢtirmek
amacıyla inĢa edilmekte olan bir reaktör olduğu ve bu sebeple vurulduğunu
ifade etmiĢtir (Armaoğlu, 1994: 464). Saldırı bu anlamda önleyici vuruĢ (
pre-
emptive strike
)‟nın da önemli bir örneği konumundadır. Osirak Saldırısı
uluslararası literatürde önleyici vuruĢ bahsinde sürekli referans verilen örnek
bir olaydır.
Saldırıya uluslararası toplumun tepkisi büyük olmuĢ ve saldırı sert
bildirilerle kınanmıĢtır. Saldırının gerekçesi, gerekliliği ve yapılıĢ biçimi
tartıĢmalara neden olmuĢtur (Shaked, 1982: 195). Reagan Yönetimindeki
ABD, Ġsrail‟le geliĢtirilen yakın iliĢkilere rağmen saldırıyı sert biçimde
kınamıĢtır. Fransa, saldırıyı “kabul edilemez” görmüĢ; Ġngiltere, “uluslararası
hukukun ağır bir ihlali” olarak nitelemiĢtir (Kristof [web], 2002). Ġlerleyen
süreçte BaĢkan Reagan; “Saldırıda ABD
-
Ġsrail arasında imzalanan 23
Temmuz 1952 tarihli Savunma Yardımı AntlaĢmasına aykırı olarak F
-16
uçakları kullanıldığını, bu sebeple de Ġsrail‟e yönelik F
-
16 satıĢlarının
durdurulduğunu” açıklamıĢtır. Saldırı, Orta Doğu‟da da geniĢ yankı
uyandırmıĢtır. Buna göre, Mısır Hükümeti, yayınladığı bir bildiri ile saldırıyı
Ģiddetli biçimde kınamıĢ, diğer Arap ülkelerinde de yoğun protestolar
gelmiĢtir (Armaoğlu, 1994: 464
-
465). Aynı Ģekilde Arap Birliği de, saldırı
sonrasında Irak‟ın çağrısı üzerine yapılan toplantıda, BM‟ye; Ġsrail‟e karĢı
ambargo uygulaması gerekliliğini belirtmiĢ, ABD‟nin Ġsrail‟e desteği
112
sayesinde, Ġsrail‟in agresif ve yayılmacı politikaları için cesaret bulduğunu,
ABD‟nin bu tutumundan vazgeçmesi gerektiğini ifade etmiĢtir. Arap Birliğinin
bu kararları değerlendirildiğinde, beklenenin aksine yumuĢak bir karar olarak
nitelendirilebilecektir. Zira bu kar
arların bir petrol ambargosu, askeri önlemler
içermemesi ve Ġsrail‟in BM‟den ihracına iliĢkin herhangi bir karar alınmaması
bu görüĢü doğrular niteliktedir (Shaked, 1982: 203
-
204). Arap Birliğinin bu
çok da sert olmayan yaklaĢımının ardında, yeni bir Arap
-
Ġsrail çatıĢmasından
çekinme, Mısır‟ın Ġsrail‟le yürüttüğü barıĢ görüĢmelerinin sekteye
uğratılmama çabaları ve genel olarak Irak‟a komĢu olan ülkelerin Saddam
Hüseyin‟in nükleer faaliyetlerinden rahatsızlık duymaları gibi gerekçelerin
bulunduğunu ifade etmek mümkündür.
Ġsrail saldırısına tepki gösterenler arasında, Uluslararası Atom Enerjisi
Ajansı da yer almıĢtır. Ajansın Genel Direktörü 9 Hazirandaki demecinde,
Irak‟ın, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢmasına (
Non-
Proliferation Treaty) t
araf olduğunu ve nükleer faaliyetlerinin Ajans
kontrolünde olduğunu belirtmiĢtir (Armaoğlu, 1994: 464
-465).
Saldırı sonrasında BM Güvenlik Konseyi‟nin 487 sayılı kararıyla,
“Ġsrail‟in saldırısının, BM AntlaĢmasının 2/4 maddesine aykırı olduğu” ifade
edilmi
Ģ ve saldırı Ģiddetle kınanmıĢtır. Kararda ayrıca, “Irak‟ın nükleer
faaliyetlerini, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı kontrolünde sürdürdüğü ve
Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢmasına taraf olduğu buna
karĢın Ġsrail‟in aynı antlaĢmayı imzalamadığını ve nükleer santrallerini UAEA
kontrolüne açmadığı” belirtilmiĢtir. Kararın sonuç bölümünde ise aĢağıda
belirtilen hükümler yer almıĢtır (Undemocracy Ġnternet Sitesi
[web], 2010):
Ġsrail, açık bir Ģekilde BM AntlaĢmasını ve uluslararası hukuku ihl
al
etmiĢtir.
Ġsrail‟e gelecekte bu ve benzeri davranıĢ ve tehditlerde bulunmaması
çağrısı yapılmıĢtır.
Bu saldırı, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢmasının
kurumsal göstergesi olan UAEA‟ nın kontrol rejimini tehdit etmektedir.
113
Irak dahil tüm milletlerin, ülkelerini kalkındırmak için barıĢçıl nükleer ve
teknolojik araĢtırmalarda bulunabilme hakkı bulunduğu belirtilmiĢtir.
Ġsrail‟den nükleer faaliyetlerini UAEA kontrolünde yürütmesi istenmiĢtir.
Irak‟ın Ġsrail‟den tazminat alma hakkı bulunduğu belirtilmiĢtir.
Buna göre, BM Güvenlik Konseyi‟nin Ġsrail saldırısını hoĢ görmediği ve
uluslararası toplumun hemfikir olduğu görüĢler doğrultusunda bir karar
aldığını ifade etmek mümkündür.
Ġsrail‟de baskın haberi, kamu oyunun tüm kesimleri ve siyasal
partiler
arasında coĢku ile karĢılandı. Sonraki süreçte ise, uluslararası toplumdan
gelen tepkiler, olası bir Arap Koalisyonu ya da Irak cevabi saldırısı, yaklaĢan
Ġsrail seçimleri ve Güney Lübnan krizinin çözülememiĢ olması Ġsrail‟de büyük
tartıĢmalara neden oldu. Ancak bu tartıĢmalar uzun sürmedi ve doğal geliĢen
süreçte toplumun saldırıya ilgisi azaldı. Saldırının Ġsrail açısından sonuçları,
Ġsrail‟in Orta Doğu‟da nükleer üstünlüğünün ve caydırıcılığının artması, Irak‟ın
yeni bir reaktör inĢa edene kadar
geçecek sürede, Ġsrail‟in kendi kabiliyetlerini
geliĢtirme imkânına sahip olması Ġsrail açısından avantajdı. Bununla birlikte,
Araplar arasında Ġsrail‟e karĢı nefretin artması da, saldırının, Ġsrail açısından
bir dezavantajı olarak ifade edilebilecektir (
Shaked, 1982: 199-203).
Saldırının ardından uzmanlar, Irak‟ın saldırıyı sineye çekeceği ve yeni
bir
Arap-
Ġsrail savaĢının çıkmasını önlemek için karĢı saldırıya
geçmeyeceğini belirtmekteyken, Irak farklı bir yol seçerek, yok olan reaktörü
yeniden inĢa etmek için uluslararası arenada lobi ve baskı yapmaya baĢladı.
Bu çabaları özellikle Arap Ligi ve BM nezrinde yürüttü. Bu durum, ne olursa
olsun Irak‟ın nükleer faaliyetlerden vazgeçmeyeceğini göstermekteydi.
Nitekim Saddam Hüseyin, 23 Haziran‟da Irak kabinesine yaptığı ve Bağdat
Radyosunda da yayınlanan konuĢmasında “Araplar nükleer bomba elde
etmeli ki Ġsrail‟in nükleer bombasına karĢı durabilsinler. Bu, barıĢın
gerçekleĢmesini sağlayacaktır…” demiĢti. Bu durum Saddam Hüseyin‟in Orta
Doğu barıĢı için Arapların Ġsrail‟le bir güç dengesine ulaĢması gerektiğini ve
Dostları ilə paylaş: |