T. C. Kara harp okulu savunma bġLĠmlerġ enstġTÜSÜ GÜvenlġk bġLĠmlerġ anabġLĠm dali



Yüklə 5,01 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə104/104
tarix21.06.2018
ölçüsü5,01 Kb.
#50123
1   ...   96   97   98   99   100   101   102   103   104

EK-A 
 
A-1 
1.       BĠLKENT  ÜNĠVERSĠTESĠ ÖĞRETĠM ÜYESĠ PROF. DR. NORMAN 
STONE ĠLE YAPILAN MÜLAKAT
 
SORU:  
Irak SavaĢının ilan edilen gerekçeleri sizce ne derece geçerliydi?
 
CEVAP:  
Bence,  Ģu  anda  Ģunu  biliyoruz  ki  kitle  imha  silahları  mevzuu 
tamamen bir uydurmaca idi. Korkarım, ilan edilen gerekçeler açıkça bir sürü 
ıvır zıvırdan ibaretti ve doğru değillerdi. ġunu ifade etmek istiyorum; Saddam 
Hüseyin‟in  kötü  Ģeyler  yapabileceğinden  herkesin  Ģüphe  duyduğu  gerçekti, 
fakat 
ortada gerçek kitle imha silahları yoktu.
 
SORU :  
Irak SavaĢı‟nın gerçek sebepleri ne idi?
 
CEVAP:  
Burada  biraz  kiĢisel  intikam  faktörü  vardı.  Oğul  Bush  babasının 
küçük  düĢürüldüğünü  ifade  etmiĢtir  ve  ona  göre  “Babası  Bağdat‟a  doğru 
ilerleyiĢini  sürdürmeliydi.  Saddam  Hüseyin‟i  alaĢağı  etmeliydi.”  Bu  düĢünce 
bir  faktördü,  bir  de  benim  o  zamanda  söylediğim  bir  Ģey  daha  vardı: 
“Bağdat‟daki  rejimi  değiĢtirmek  ve  yerine  sivil  bir  rejim  getirmek.”  Bu  iyi  bir 
Ģeydir.  Biliyorsunuz,  Irak  tarihine  baktığınızda,  bu  ülke  akıllı  insanlara 
sahiptir. Ülkenin tarihi çok eskilere gider. Bunları göz önüne aldığınızda, ülke 
bu  kötü  yönetimden  kurtulursa,  insanlarının  yerel  politikacıları  iktidarda  yer 
bulacaktır. Bu yüzden, bu durumda, Saddam Hüseyin‟i alaĢağı etmek ve yeni 
bi
r seçim ilan etmek mantıklıydı. Sonra, belki Fukuyama‟nın sözlerindeki gibi 
“Tarihin  sonu  gelirdi”.  Bakın  hemen  Ģimdi  itiraf  edeceğim.  Ben  hatalıydım. 
Ġstisnasız  bütün  Türk  arkadaĢlarım,  benim  hatalı  olduğumu  söylediler.  Bazı 
Türkler  Irak‟taki  durumu  biliyorlardı.  Ben  görüĢlerime  öyle  bazı  Amerikalılar 
(Biliyorsunuz Neo-
Conlar deniyor onlara) gibi sıkı sıkıya bağlanmadım. Fakat 
siz  de  Orta  Doğu‟daki  liderlerden  hiç  haz  etmiyorsunuz.  Değil  mi?.  Siz  de 
Osmanlı  Ġmparatorluğu‟nun  Araplardan  fazla  haz  etmediğini
   
düĢünmüyor 
musunuz?  Haz  ediyorlar  mıydı?  Sizin  de  geçmiĢte  bu  liderlerle  sorunlarınız 
oldu… Sorun vardı, çözüldü ama sonuç bir fiyasko‟ya döndü, tam bir fiyasko 
„ya…
 


EK A’NIN DEVAMI
 
 
A-2 
Sonuçta ben Irak‟a girmenin iyi bir fikir olduğunu düĢünen hiçbir Türk‟e 
rastlamadım.  Orada  neler  olduğunun  farkındaydınız  ve  oraya  dokunmayın 
dediniz. Haklıydınız...
 
SORU :   
Irak SavaĢı‟nda Ġsrail nasıl bir rol oynadı?
 
CEVAP:  
Saklayacak  çok  bir  Ģey  de  yok  aslında.  ġu  kesinki  Saddam  gibi 
birisine karĢı güvende olmak istediler ve çok muhtemel ki Amerikalıları teĢvik 
ettiler. Fakat diğer yandan, Ġsraillilerin bu iĢin sonunda bir kargaĢa çıkacağını 
düĢünmediklerine inanmak çok zor. Gerçekten, bunu tamamen anlayabilmiĢ 
değilim. Ġsrail politikaları bazen çok zekice olmuyor.
 
SORU :  
Irak  SavaĢı  sonrasında  Ġsrail‟in  Orta  Doğu  ülkeleri  ile  olan 
iliĢkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
CEVAP: 
Bence  Orta  Doğu  ülkeleri  Ġsrail‟den  korkuyorlar.  Yapabilecekleri 
çok  Ģey  var  gibi  gözüküyor  ama  yapamıyorlar.  Bu  yüzden  Ġsrail‟den 
korktuklarını  düĢünüyorum.  Mübarek  Ġsrail‟le  uyum  içinde  hareket  etti  ve 
Gazze  Ģeridini  asayiĢ  içinde  tutmak  istedi.  Ürdün  de  keza  uyum  içindeydi. 
Suriye  mantıklı  bir  çizgiye  doğru  geliyordu.  Bu  noktada,  Ġsrail  Arap 
dünyasında  bir  açılım  fırsatını  yakalayamadı  gibi  duruyor.  Bu  güvenli
klerine 
katkıda  bulunacak  bir  Ģeydi.  Fakat  biliyorsunuz  ben  onları  anlayabiliyorum, 
belki de “Ġsrail‟in güvenliği” diye bir olgu yoktur.
 
SORU :  
Günümüzde  Orta  Doğu‟da  yaĢanan  Halk  hareketleri  Ġsrail 
açısından düĢünüldüğünde nasıl etki doğurur ?
 
CEVAP:    Be
nce  kötü.  Ġsrail  için  her  değiĢiklik  kötüdür.  Hemen  hemen  her 
Ģey,  ne  olursa.  Hiçbir  Ģeyin  değiĢmesini  istemeyen  bir  düĢünceye 
sahipler...Bu  değiĢim  Ġsrail‟i  HAMAS‟ın  dev  bir  versiyonu  ile  karĢı  karĢıya 
bırakabilir.  Mısır  her  zaman,  Türkiye  için  kurgulanabilecek  en  kötü 
senaryodan  daha  kötü  durumdaydı.  ġanslıyız  ki,  Ġstanbul  Kahire  değil, 


EK A’NIN DEVAMI
 
 
A-3 
Ġstanbul,  bir  Barselona.  Kahire‟nin  nüfusu  30  milyon.  Ġnsanlar 
kanalizasyonlarda  gecekondular  inĢa  ediyorlar.  Karanlık,  çürümüĢlük, 
mezarlar...Ölen 
eĢekler 
ve 
köpeklerden 
alınan 
postları 
kullanıyorlar...Hıristiyanlar kalan kırıntıları ve artıkları topluyorlar. Ve sonunda 
bir  sosyal  patlama  ile  yüz  yüze  kalıyorsunuz,  bu  kitlelerin  ve  ortalıkta 
amaçsızca  dolanan  eğitimlilerin  devrimi  ile...Gerçekten  bir  Ģey  olmasını 
beklemiyo
rum...Türklerin de kendilerine ait bir tecrübesi var: Trablusgarp. 
                                                                  
2. 
AHĠ  EVRAN  ÜNĠVERSĠTESĠ  ÖĞRETĠM  ÜYESĠ  YRD.  DOÇ.  DR. 
SERHAT ERKMEN ĠLE YAPILAN MÜLAKAT
 
SORU :  
Irak SavaĢının ilan edilen gerekçeleri sizce ne derece geçerliydi?
 
CEVAP:  
Geçerli  değildi.  Bazı  Ģeyler  yasaldır,  bazı  Ģeyler  meĢrudur.  Irak 
SavaĢının  ilan  edilmeye  çalıĢılan  gerekçeleri  ne  yasaldı  ne  de  meĢruydu. 
Yani ABD ülkeye savaĢ açarken, Saddam Hüseyin‟in ülkede çeĢitli kitle
 imha 
silahları  bulundurduğu,  Irak  halkına  zulmettiği  iddialarıyla  bu  savaĢa  giriĢti. 
Bu  gerekçeler  ne  yasal;  ne  de  meĢru  olmadığı  için  ABD  BM  Güvenlik 
Konseyinden karar bile çıkaramadı.
 
BM  kararı  da  alınmadığı  için  ABD  Irak‟ı  istediği  gibi  yapılandırdı  ve
 
iĢgal etti. 1,5
-
2 yıl kimseyi Irak‟a sokmadı. BM de buna dahildir. Daha sonra 
ABD,  Irak‟ta    BM‟nin  desteğine  ihtiyaç  duyduğu  ölçüde  BM  Güvenlik 
Konseyinden    Irak‟ın  yeniden  yapılandırılmasına  iliĢkin  kararlar  çıkartıldı. 
Hatta o dönemde BM özel temsilcisi
 
Bağdat‟ta öldürüldü. Bu olaydan sonra 
BM  de  Irak‟tan  elini  çekti,  her  Ģey  ABD‟lilere  kaldı.  Bu  bana,  bir  anlamda 
ABD‟nin kendi istediği doğrultuda yeniden yapılandırma sürecinin bir parçası 
gibi  geliyordu.  Yani  Irak  ordusunun  yetersiz  Ģekilde  örgütlenmesi
 
üzerine, 
eğitim  üzerine  bir  program  istendi.  Türkiye  bu  çerçevede  destek  verdi. 
Sonuçta meĢru değildi ve kimse de meĢruiyetini kabul etmedi. 
 
Bu gerekçelere inanan da olmadı. Konu uluslararası hukuk açısından 
ve  uluslararası  kuralların  meĢruiyeti  açısında
n  da  defalarca  incelendi.  Bu 


EK A’NIN DEVAMI
 
 
A-4 
konu  ile  ilgili  olarak,  2002  yılı  sonu

2003  yılı  baĢında  pek  çok  makale  de 
yazılmıĢtı.  Konu  uluslararası  iliĢkiler  ve  uluslararası  hukuk  literatürü 
açısından da önemliydi.  Bu durum da tesadüfen ortaya çıkmadı yani insanlar 
du
rduk  yere  bu  konu  ile  ilgili  makaleler  yazmaya  baĢlamadılar.  Çünkü  ABD 
özellikle  11  Eylül‟den  sonra  baĢka  devletlerin  iç  iĢlerine  müdahale  etme 
konusunda  uluslararası  hukuk  alanında,  uluslararası  platformlarda  bu 
durumu meĢrulaĢtırmak için kendine yeni yöntemler aradı. Bunda da önemli 
ölçüde baĢarısız oldu.  Bu tartıĢmaların o zaman yapıldığı dönemde,  herkes 
Ģu  soruyu  soruyordu:  “Ne  yani  her  kendi  içinde  kötü  yönetim  gösterene 
operasyon  mu  yapılacaktı?  Ya  da  o  ülke  iĢgal  mi  edilecekti?”  Nitekim 
ABD‟lilerin  Irak‟ı  iĢgali  aslında  bu  sorunun  yanıtına  önce  “evet”  dedi.  Yani 
Ģöyle söyleyebilirim. Irak‟ın ABD ordusu karĢısındaki gücü neydi ki? O dönem 
güçlü  olan  taraf  tabi  ki  ABD‟lilerdi.  O  dönem  bütün  Orta  Doğu  ülkelerinde 
buna  Türkiye  de  dahil  olmak  üzere  ABD  tarafından  kolaylıkla  iĢgal 
edilebileceği  düĢüncesi  oluĢtu.  Nitekim  Türkiye‟de  bu  konuyu  iĢleyen  bazı 
komplo  teorileri  üretildi,  Metal  Fırtına  türü  kurgu  romanlar  da  çok  sattı.  Bu 
odakta  bakıldığında  iĢgalin  yasallığı  yoktu.  MeĢruiyeti  de  yoktu.  Ama  bu  bir 
ge
rçekti  ve  iĢgalden  sonra  da  sorgulanmaya  ve  dikkatleri  üzerine  çekmeye 
devam etti.  
SORU :     
Irak SavaĢı‟nın asıl gerekçesi neydi?
 
CEVAP:  
Orta  Doğu‟nun  yeniden  yapılandırılması.  Bu  çok  açıktı.  Bence 
ABD‟nin Irak‟ı iĢgal etmesinin en önemli nedeni, Orta Doğu‟daki sürecin kendi 
aleyhine geliĢtiğini çok net bir Ģekilde görmesiydi. Bunu söyle tanımlayabiliriz. 
Bugün nasıl Orta Doğu‟daki güncel geliĢmelerin bir kısmının arkasında ABD 
varsa; bundan 10 sene önce de bunların yapılması gerektiğini düĢünüyordu. 
Çünkü Orta Doğu‟daki mevcut  yapıda,  halk kendilerini bulundukları konuma 
ABD‟lilerin  getirdiğini  düĢünüyor  ve  ABD  karĢıtı,  Ġsrail  karĢıtı,  kendilerini 
yöneten rejimlere karĢı olan ve her geçen gün artan oranda bir kitle mevcut 
ve huzursuzluğun sürekli arttığı
 
bir yapı vardı. Kaldı ki sadece ABD‟liler değil, 
Ġngiltere‟nin  Osmanlı  sonrası  Orta  Doğu‟da  kurduğu  yapı  da  önemli  bir 
sorundu.  Ġngiltere  sistemin  içindeki  Irak‟ı  Ģöyle  ifade  edeyim  Ürdün,  Irak, 


EK A’NIN DEVAMI
 
 
A-5 
Suriye,  Suudi  Arabistan,  Ġran  gibi  geniĢ  bir  perspektifte  düĢünerek  Irak‟ın 
sınırlarını  çizmesi  Orta  Doğu‟daki  diğer  devletlerin  inĢa  edildiği  yapıyı 
belirlemiĢti.  Bu  yapıyı  kökten  değiĢtirebilmek  için  Irak‟ın  durumunun 
değiĢtirilmesi Ģarttı. Irak‟ın ordusu Körfez SavaĢı sonrası zayıflamıĢtı. Yoğun 
bir ambargo uygu
lanıyordu. Temel niyet ABD‟nin iĢine yarayabilecek yeni bir 
sistem oluĢturulmasıydı ve bunun yapılması için Irak kitlesel bir değiĢimin ilk 
noktasıydı. Bunu bir süre devam ettirdiler. Ne zaman ki Irak‟ın içinde durum 
ABD aleyhine dönmeye baĢladı. O zaman durdular. Ondan sonra da  Irak‟ın 
içindeki  yapılanma  da  değiĢmeye  baĢladı.  Sünni  Arapların  tekrar  sisteme 
dahil  edilmeye  baĢlaması  2006‟nın  sonundaki  olaylar  neticesinde  Bush 
yönetiminin  kısmi  tavır  değiĢikliği,  Obama‟nın  bambaĢka  bir  yol  izlemesi. 
Suriye  i
le  diyalog  yolunun  tercih  edilmesi,  Ġran‟la  keza  diyalogun  açılması, 
Mısır‟ın  pozisyonu  Türkiye‟nin  iç  iĢlerinin  gözden  geçirilmesi,  Irak‟ın  Kürt 
varlığının  dizginlenmesi,  aĢırılıklarının  dengelenmesi  gibi  olaylar  yeni  bir 
durumu  iĢaret  ediyordu.  BaĢlangıçtaki  hedefleri  yeniden  düzenlemekti  fakat 
iĢlerine yaramadı.
 
SORU :   
Irak SavaĢı‟nda Ġsrail nasıl bir rol oynadı?
 
CEVAP:  
ġimdi,  Ģunu  söyleyebilirim.  Irak  iĢgalini  Ġsrail  baĢlatmadı  fakat 
Irak‟ın  iĢgaliyle  ortaya  çıkmıĢ  olan  gündem,  baĢlangıçta  Ġsrail  açısından 
olumlu  sonuç  verdi.  O  dönem  Ġsrail  güvenlik  stratejisine  bakıldığında  Ġsrail 
doğu  cephesi  iki  temel  tehditten  oluĢuyordu.  Birincisi  Irak;  ikincisi  Suudi 
Arabistan‟dan  gelen  tehditti.  Bir  kere  Suudi  Arabistan  ordusu  Ġsrail‟le 
mücadele  edebilecek  büyüklükte  değildi.  1973  savaĢı  ve  1967  savaĢı  
gösterdi ki, Irak‟ın destekli ordusu Ġsrail‟i zor durumda bırakabilirdi. Özellikle 
Irak  ordusunun,  Ürdün  ve  ġeria  Nehri  üzerinden  Ġsrail  topraklarına 
girebilmesi, Irak‟ı önemli bir tehdit konumuna getiriyordu. Irak‟ın Ġsrail karĢıtı 
büyük  bir  ordu  olarak  denklemden  çıkması  Ġsrail‟i  rahatlattı.  Fakat  yeni  bir 
tehdit de  yarattı.  Zaten  önemli  bir  düĢman olan  Ġran‟ın  daha  da  güçlenmesi 
olgusunu yarattı.
 


EK A’NIN DEVAMI
 
 
A-6 
SavaĢtan önce bazı Yahudilerin yazılarına bakıldığında, savaĢı ne
t bir 
Ģekilde  desteklediği  görülüyor.  Fakat  bazı  Yahudi  stratejistler  aynı  fikirde 
değildi.  Irak‟ın  iĢgalinin  Ġsrail  açısından  beklenen  sonuçları  vermeyeceğini, 
Ġran‟ın daha da güçleneceği ve dolayısıyla iĢgalin Ġsrail açısından çok olumlu 
sonuçlar  doğurmayacağını  söylüyorlardı.  Bunlar  haklı  da  çıktılar.  Fakat 
çoğunluk  öbür  taraftaydı.  Bunlar,  ABD‟nin  getireceği  güçlü  ordunun  Orta 
Doğu‟yu kontrolü altına alabileceğini, yönlendirebileceğini, oluĢturulacak Yeni 
Orta  Doğu  içinde  Ġsrail‟in  daha  etkin  bir  konuma
 
geleceği  ve  güçleneceğini 
düĢünüyorlardı  ve  projeyi  bu  nedenlerle  destekliyorlardı.  Fakat  zamanla 
ortaya çıktı ki, ABD Irak‟ta çok kötü batağa saplandı ve güçlenen asıl faktör 
Ġran  olmaya  baĢladı.  Bu  Ġsrail‟in  özellikle  Irak  özelinde  bakıldığında  bir 
poli
tikasının çok daha önemli olduğunu görebileceğiz. Hiçbir Ģey Ġran faktörü 
Ġsrail  için  tehlike  yarattıkça,  Ġran  Irak‟ın  içindeki  çeĢitli  gruplara  oynamaya 
baĢladı.  Bunların  baĢında  ġiiler  geliyor  ki  bunların  arası  hala  Araplarla  çok 
kötü. 
 
ġunu söyleyebiliriz, Irak‟ın kuzeyindeki Ġsrail varlığı, basın organları ile 
vb.  organlarla  kanıtlandı.  2006
-
2007  yıllarında  çeĢitli  ajanslarda  Ġsrail 
güvenlik  kuvvetlerinin  peĢmergeleri  eğittiğine  iliĢkin  görüntülü  kanıtlar  da 
ortaya  çıktı.  Bu  anlamda  bakıldığı  zaman  Ġsrail‟le  Irak‟lı  Kürtler  arasındaki 
iliĢki,  saklanamayacak bir konuma geldi.  
 
Bu  noktada  Ģunu  söyleyebiliriz,  Ġsrail  belki  doğrudan  Irak  SavaĢını 
yaratmadı,  birinci  derecede  savaĢın  temel  aktörü  değildi.  Fakat  iĢgal 
baĢladıktan  sonra,  Irak‟ta  çeĢitli  aktörlerin  yönlendirilmesinde  önemli  rol 
oynadı.  Fakat  Irak‟ın  geleceğinin  belirlenmesinde  önemli  bir  faktör  olup 
olmadığı  tartıĢmalıdır.  Sadece  Irak‟lı  Kürtler  bakımından  düĢünüldüğünde 
önemli  bir  faktör  olduğu  ortada  ama  Ġsrail‟in  ne  kadar  bağımsızlığı 
destekl
ediği  ne  kadar  desteklemediği  bir  soru  iĢareti,  çünkü  Irak‟ın 
parçalanması  ve  Irak‟lı  Kürtlerin  Ġsrail  tarafından  olması  Ġsrail  açısından  bir 
avantaj  ve  Araplar  üzerinde  yeni  bir  baskı  anlamına  geliyor  ama  diğer 
taraftan, Ġran‟ın çok daha güçlü olabileceği
 
bir Irak devleti anlamına gelir ve 


EK A’NIN DEVAMI
 
 
A-7 
evet,  Irak  devleti  Ģimdikinden  çok  daha  fazla  Ġsrail  karĢıtı  olacaktır.  Bu 
durumda, Ġsrail‟in çok ciddi bir ikilem içinde olduğu görülecektir. 
 
SORU :   
Yani Irak SavaĢı sonrasında Ġsrail daha güvenli hale geldi mi?
 
CEVAP:  
BaĢlangıçta  evet,  sonrasında  hayır.  Bugün,  Ġran‟ın  Ġsrail  üzerinde 
yarattığı güvenlik tehdidi, Saddam‟ın yarattığı tehditten çok daha büyük. 
 
SORU :   
Günümüzde  Orta  Doğu‟da  yaĢanan  halk  hareketleri  Ġsrail 
açısından düĢünüldüğünde nasıl etki doğurur ?
 
CEVAP:  
Avantajları da var, dezavantajları da var. Orta Doğu‟nun en önemli 
meselelerinden birisi Irak‟ta hükümetin kurulması ve Ġsrail Filistin meselesidir. 
Buradaki  Ġsrail
-
Filistin  meselesi,  Hamas‟tan  vs.  kaynaklanmıyor,  ĠĢin  bir 
tarafında  kabul  edilemeyen,  herkesle  kötü  iliĢkilere  sahip,  sürekli  sorun 
çıkaran, batıda da çok iyi bir Ģekilde tanınmayan bir DıĢiĢleri Bakanı ve Ġsrail 
hükümetinin  oluĢudur.  Zaten  sadece  Ġsrail  hükümeti  kötüdür  ya  da  barıĢın 
önünde  önemli  bir  engeldir  biçiminde  kimse  bir  söylem
 
üretmiyor.  Yani,  bir 
taraftan  bakıldığında  Ġsrail  hükümeti  çok  ciddi  bir  rahatlama  içindedir.  Öte 
taraftan bakıldığında, Ġsrail açısından bu rejimlerin zor durumda olması kısa 
vadede  Ġsrail‟i  rahat  bırakır.  Ancak,  uzun  vadede  bakıldığında,  eğer  Orta 
Doğu‟daki  geliĢmeler  belli  bir  yöne  doğru  giderse,  Ġsrail  çok  ciddi  bir  Ġslam 
tehdidiyle karĢılaĢır ve Ġran‟dan daha büyük bir tehdit ortaya çıkar. Özellikle 
güçlü  Sünni  rejimlerin  ortaya  çıkması,  Ġsrail‟i  zor  durumda  bırakır.  Ayrıca 
Mısır‟da  belli  bir  iktidar  değiĢikliği  söz  konusu  ama  bir  rejim  değiĢikliğinden 
bahsetmek  Ģu  an  için  mümkün  değil.    Ama  eğer  Mısır‟da  Müslüman 
kardeĢler, iktidarı önce ele geçirir sonra da siyasi alanı yönlendirebilirlerse ki 
bu durumda Mübarek rejiminin Ġsrail‟le sürdürdüğü Soğuk BarıĢ sona ererse 
ya  da  Ġsrail‟in  isteklerini  yerine  getirmeyen  bir  yönetim  oluĢursa,  Ġsrail  çok 
daha büyük bir düĢmanla karĢılaĢır. 
 
Ayrıca aynı tehdit, Ürdün‟ü ve Suriye‟yi de etkiler. BeĢĢar Esad rejimi 
Ġsrail‟le barıĢ yapmamıĢ ve Ġsrail‟e düĢman bir rejimdir. Ancak bu düĢmanlık 


EK A’NIN DEVAMI
 
 
A-8 
gerçek  değildir.  Nasıl,  Mısır‟la  Ġsrail  arasında  soğuk  bir  barıĢ  varsa,  Ġsrail‟le 
Suriye  arasında  da  Soğuk  bir  savaĢ  vardır.  Ġsrail‟in  Suriye  içinde  yapmıĢ 
olduğu operasyonlar dıĢında karĢılıklı adam öldürme falan yoktur. Birbirle
rine 
karĢı  yürütmüĢ  oldukları  bir  takım  dolaylı  faaliyetler  vardır.  Bunu  özellikle 
Ġsrail  gerçekleĢtiriyor  ki,  2007‟de  Korelilerin  kurmaya  çalıĢtığı  nükleer 
reaktörün vurulması ya da 2002‟deki Esad‟ın sarayının üzerinden Ġsrail savaĢ 
uçaklarının geçmesi gibi…
 
Fakat Müslüman KardeĢler; Suriye‟de Esad rejimini devirecek olursa, 
ilk etapta Ġran etkisinden çıkan, yeni bir Suriye oluĢacaktır. Bu yeni Suriye, en 
az  Mısır‟daki  kadar,  siyasal  Ġslamcı  olabilir  ve  böylece  iki  cepheli  hatta 
Ürdün‟ün  de  katılması  ile  3
 
cepheli  bir  Müslüman  KardeĢler  kıskacında  bir 
Ġsrail  sonucu  ortaya  çıkabilir  ki  bu  tehdit,  Ġran‟ın  1500  km  öteden  yolladığı 
füzeden daha büyük bir tehdit olacaktır.
 
Buna  göre,  ABD‟nin  süreci  kontrol  edebilmesi  ve  yönlendirebilmesi 
Ġsrail‟in  lehine  sonuçlar  ortaya  çıkarabilir  ancak  ABD‟nin  beklentileri 
karĢılanamayacak  olursa  o  zaman  Ġsrail  aleyhine  geliĢmeler  ortaya 
çıkabilecektir.   
 
3. 
KUDÜS  ĠBRANĠ  ÜNĠVERSĠTESĠ  ÖĞRETĠM  ÜYESĠ  DR.  PĠKĠ  ISH 
SHALOM ĠLE YAPILAN MÜLAKAT
 
SORU :  
Irak  SavaĢı‟nın  ilan  edilen  gerekçeleri  sizce  ne  derecede  geçeli 
idi? 
CEVAP:  
Irak  SavaĢı‟nın  ilan  edilen  gerekçeleri,  Irak‟ta  kitle  imha  silahları 
bulunduğuna, Irak‟ın terörizme destek vermesine ve insan hakları ihlallerine 
dayalı  inanıĢtı.  Kesin  bir  kanıya  varmak  zor  ancak,  Irak‟ta  Kitle  Ġmha  Silahı 
bulunduğuna  kesinlikle  inanmıĢlardı,  Terörizme  yönelik  bir  amaç 
edinildiğinden  emin  değilim.  Ġnsan  hakları  ihlalleri  nedenler  arasında  yer 
alıyordu ancak destekleyici yönde bir nedendi. 
 


EK A’NIN DEVAMI
 
 
A-9 
SORU : 
Irak SavaĢı‟nın asıl nedenleri neydi ?
 
CEVAP:  
Petrolün ya da kiĢisel husumetin (bir grubun ortak husumeti olması 
muhtemel)  gerçek  neden  olduğunu  iddia  etmenin  zor  olduğunu 
düĢünüyorum. Sonuçta Kitle Ġmha Silahı bulunması ve bölgeyi istikrarlı hale 
getirmek  için  demokrasi  ihraç  etmek  gerektiğine  yönelik  inanıĢ  ile  sınırlı 
kalıyoruz.
 
SORU :   
Irak SavaĢı‟nda Ġsrail‟in rolü neydi?
 
CEVAP: 
Irak  SavaĢı‟nda  Ġsrail  kayıtsız  kalmıĢtı.  Ġsrail  güvenlik  politikaları 
savaĢın karĢısındaydı zira istikrarsızlığa neden olacaktı. 
 
SORU :   
Irak SavaĢı Ġsrail‟in güvenlik
 
politikalarını nasıl etkilemiĢti?
 
CEVAP:  
Irak  SavaĢı,  Ġsrail‟in  güvenliğini  olumsuz  etkiledi.  Zira  Ġran  bunu 
Orta Doğu‟da etkinliğini artırmakta kullandı.
 
SORU :  
Irak  SavaĢı  sonrasında  Ġsrail‟in  Orta  Doğu  ülkeleri  ile  olan 
iliĢkilerini nasıl değerlendir
iyorsunuz ? 
CEVAP: 
Bazı  ülkelerle  iliĢkilerde  geliĢme  yaĢandı  çünkü  Ġran  ortak 
düĢmandı.  (Son  geliĢmelere  kadar)  Mısır‟la  yürütülen  iliĢkiler  bu  yöndeydi. 
Diğer  ülkelerle  ise  gerileme  yaĢandı  ki  bu  ülkeler  Ġran  ile  iĢbirliği  yapmayı 
tercih ettiler. Bu duru
m da bana göre Türkiye ile yaĢanan durumu açıklıyor.
 
SORU :  
Orta  Doğu‟da  son  dönemde  yaĢanan  halk  hareketlerinin  Ġsrail 
açısından değerlendirebilir misiniz? 
 
CEVAP: 
Böyle  bir  değerlendirme  yapmak  için  henüz  çok  erken.  Bu 
geliĢmelerin  bir  demokratikleĢme  süreci  olmasını  temenni  ediyorum.  Ancak 
hala bu geliĢmeler farklı bir yöne de kayma potansiyeline sahip. Kısa vadede, 


EK A’NIN DEVAMI
 
 
A-10 
Ġsrail
-
Mısır  iliĢkilerine  zarar  verecektir.  Fakat  sonraki  süreçte  neler 
olabileceğini bilemiyorum...
 

Yüklə 5,01 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   96   97   98   99   100   101   102   103   104




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə