41
Abdülmecit NUREDİN
Dolayısıyla Türkiye’ye düşen, Balkanlar’daki etnik ve dini mozaiği iyi
analiz etmek ve bu mozaik içinde, kendi tarihsel kimliğine uygun bir strateji
belirlemektir. Bunu yaparken etnik, dini ve kültürel değerlerin dünya siyase-
tinde her geçen gün daha fazla önem kazandığını, dünyanın giderek daha artan
bir biçimde medeniyetler arasındaki ilişkilerle tanımlanacağını da hatırlamak
gerekmektedir. Dahası, Balkanlar, etnisite, din ve kültür gibi kavramların en
etkili olduğu bölgelerin başında gelmektedir. Bir başka deyişle, Soğuk Sa-
vaş sonrası dünyada, Türkiye Balkanlar’a bakarken kendi tarihsel ve kültürel
kimliğini ön plana çıkarmalı ve bu kimliğe uygun bir strateji belirlemelidir.
Balkanlar’da, aslında etnik olarak “Türk” olmamalarına karşın, kendileri-
ni “Türk kültürü bünseyinde” gören ya da görmeye eğilimli büyük bir Müs-
lüman nüfussözkonusur. Bu “uç beyleri”ı Türkiye’ye bu denli bağlayan unsur
ise Türk-İslam ahlakı ve Osmanlı mirasıdır. Nitekim 1997 yılının başlarında
Belgrad’da yapılan gösteriler esnasında protestocuların “Türk Yönetimine
Özlem”, “Neredesin Ey Türk (Osmanlı) Yönetimi Altındaki Günler” şeklinde
pankartlar açmaları Batı basınının da dikkatini çekmiş ve Türkiye’nin bölge-
de aktif olması gerektiğinin altını bir kez daha çizmiştir.
18
3.1. Balkanlarda Kimlik Arayışları ve Dış Etken Faktörü
Balkanlar, Osmanlı hakimiyetinin sona ermesiyle birlikte, bölgede, din-
sel, coğrafik,dilsel ve kültürel mücadelenin sahnesi haline dönüşmüştür. Bu
bağlamda, ön plana çıkan Güney Slavlarına öncülük eden Sırp milliyetçiliği
bölgenin “makus talihinde” etkili olmuştur. Kurulan SHS (Sırp-Hırvat-Slo-
ven) krallığı neticesinde, Osmanlı eserleri olmak üzere, tarihi, kültürel miras
olarak sayılan bütün yapıtlara zarar verilip, müslüman nüfusun sindirilmesi
gerçekleşmiş, dini duyguları tahrik edip, göç ve toplu katliamlarla yüzleşme-
sine neden olmuştur. Bu dönemde Balkan Yugoslavyasında öne çıkan egemen
kimlik “slav ortodoks” unsurudur.
19
Burada etkili olan bolşevik devrimi ve balkanlardaki tezahürü olarak algı-
lanmaktadır.
20
Yugoslavya’nın çökmesiyle birlikte, etnik anlamda yeni ulus-devlet insaşı
sürecine giren Balkanlarda çok yönlü ayrışım ve kimlik algılamaları ön plana
çıkmaktadır. Boşnaklar müslüman – Türk olarak nitelendirildikleri için tari-
18 Бенедикт Андерсон, Замислени заедници ,Култура, Скопје, 1998,s.34.
19 Smith Anthony D.,Chosen peoples: Sacred sources of national identity, Oxford
University Press, 2003,s.196.
20 Katerina Limenopoulou, The politics of ethnic identity in the Balkans in a post
Communist power vacuum, M.Phil in development Studies,2004,s.7.
42
Din-Kimlik Bağlamında Balkanlar’da Kimlik Arayışları
hi hesaplaşmanın kurbanı olmuştur. Neticesinde Avrupa’nın göbeğinde insan
katliamı milliyetçi Sırp’lar tarafından gerçekleşmiştir.
21
Diğer yandan, Enver hoca yönetiminde seküler bir yönetim tarzına bürü-
nen Arnavutluğun belirgin kimlik kavramı
“Feja e Shqitparit Eshte Shqip-
taria” (Arnavutların dini Arnavutçuluktur) desturu doğrultusunda şekillen-
miştir. Halbuki, Enver Hoca dönemine kadar, Osmanlı kimliği belirginliğini
korumuş, Arnavutça’da binlerce Türkçe kelimenin yanında, günlük yaşamda-
ki “Osmanlı-Türk” kimlik yapısı varlığını etkin bir biçimde devam ettirmiş-
tir. Örneğin, kişiler arası anlaşmazlık olduğunda, kanaat önderlerine danışan
taraflar, kanaat önderine yemin ederken “mos qofsha Turk” (yalanım varsa
Türk olmayayım) ifadeleri dikkat çekicidir.
22
Etnik kimlik çeşitlemesine sahip Balkan coğrafyasının tamamı için din ek-
senli ayrışma olağanken nüfusunun neredeyse tamamı Arnavutlardan oluşan
Arnavutluk için aynı ifadenin kullanılması mümkün değildir. Ülkede yapılan
ve iptal edilen son nüfus sayımı analiz edildiğinde, “Tanrıya inanıyor mu-
sunuz?” gibi aslında “devlet”i ilgilendirmeyen bu mevzu, son 20 yılın mis-
yonerlik faaliyetlerinin Enver Hoca’nın “Ateist” Arnavutluk’unu ne ölçüde
dönüştürebildiğini sorgulamaktadır.Hangi dine mensup olunduğunun soruş-
turulması da öncelikle Ortodoks ve Katolik Arnavut sayısının belirlenmesi
dış etkenlerin yansımasıdır. Bundan daha önemlisi ise din hanesinde “Müs-
lüman” ya da “İslam” yerine “Sünni”, “Bektaşi” gibi seçeneklerin olmasıdır.
Mezhep farklılaşmasının da soruşturulması “Arnavutluk’un aslında Müslü-
man bir devlet olmadığı “gerçeği” ile yüzleştirme kimlik oluşturma mücade-
lesinin tezahürüdür.
23
Nüfusun %65 Müslüman olduğu verisi değiştirilmek için mücadele edil-
mektedir.
Bektaşiliğin ayrı bir din gibi algılanması –AB sürecinde Aleviliğin
de İslam dışı gibi algılanarak azınlık statüsü yaratılmak istenmesinde oldu-
ğu gibi- Müslüman nüfusu daha az gösterilmesi hedeflenmektedir. Böylece
Arnavutluk hakkında bilinen en önemli ayrıntı olan “Müslüman çoğunluk”
gerçeği, “çok dinli Arnavutluk” ile değiştirilmesi hedeflenmektedir.
Tıpkı Arnavutlukta olduğu gibi, Kosova,Makedonya,Bosna ve Karadağda
21 Doç.Dr. Abdülmecit Nuredin, Balkanlardan Türkiye’ye Göç ve Etkileri,
Ankara,2011,s.301.
22 Miranda Vickers,The Albanians: A Modern History, Published, I. B. Tauris, 2001,
s.146
23 Doç. Dr.Abdülmecit Nuredin, Osmanlı Sonrası Arnavutluk, Ankara,2013,s.77