35
Abdülmecit NUREDİN
İnsan bu süreç içinde kimlik edinmek amacıyla seçim yapmak, sahiplen-
mek ve yeniden üretmek zorundadır. Dolayısıyla ‘’öteki’’ modernitede kimli-
ğin kurucu unsurlarından biridir. Kimlik, her istenildiğinde değişebileceğinin
ve değişiklik yapılabileceğinin farkındadır.
Modernite geçmiş zaman biçimlerinin, değerlerinin ve kimliklerinin yok
oluşunu ve yenilerinin üretilebileceğinin mümkün oluşunu ifade eder. Moder-
nitede kimliğin anlamı, biz kendi benimizi nasıl kavrarız, yorumlarız ve bunu
kendi kendimize ve başkalarına nasıl sunarız demektir.
2. Balkan Ülkelerinde Modernleşme, Kimlik ve Din
Hiçbir toplum durağan, hareketsiz veya statik değildir. Her toplum ve kül-
tür sürekli bir değişim içerisindedir. Değişme zamana ve yere göre hızlı veya
yavaş olabilmektedir. Sosyal değişmeyi etkileyen çeşitli iç ve dış faktörlerden
söz etmek mümkündür. Ancak, değişme toplumlar için ne kadar doğal bir olgu
ise, onun meydana getirdiği uyum/uyumsuzluk problemlerine çözüm bulabil-
mek de o kadar önem taşımaktadır. Bu anlamda toplumun sürekliliği, değiş-
me sürecinde meydana gelen yeniden bütünleşme ve uyum düzeyine bağlıdır
denilebilir. Değişimi sosyal ve kültürel yapının ihtiyacı oranında özümsemesi
“sosyo- kültürel bütünleşmeye”, değişmenin benimsenmemesi ve mevcut ya-
pıyla çatışması ise, “sosyo-kültürel çözülmeye” sebep olmaktadır.
Modernleşme, Batı’ya ait bir olgu olmakla beraber, etkileri az ya da çok
tüm dünyada hissedilen bir olgudur. Modernleşmenin sosyal ve ekonomik
gelişmişlik düzeyini, okur-yazarlık oranındaki artışı, insan hakları, demokra-
si sekülerizm gibi bazı özellikleri bünyesinde barındırdığı varsayılmaktadır.
Batı dışındaki toplumlar için modernleşme sosyal, siyasal, ekonomik, kül-
türel vb. alanlarda Batı toplumlarının sahip olduğu yapı, kurum, değer ve
sistemlere sahip olmak amacıyla yapılan tüm düzenlemeleri kapsamaktadır.
Modernleşme, hem sosyal yapıda meydana gelen kurumsal değişmeleri, hem
de bireysel düzeyde tutum ve davranış değişmelerini içeren karmaşık bir sü-
reçtir.
6
Balkanlarda modernleşme süreci Fransız devrimi ile yaygın bir anlayış
halini almıştır. Ancak Batı modernleşmesi ilemkıyaslandığında Balkana-
lar’daki modernizmin tarihi arka planının çok gerilere gitmediği de bir ger-
çektir. Balkan modernleşmesinin arkasındaki itici güç, toplumun kendi iç di-
namiklerinden ziyade dışarıdan gelen etkiler sonucu olarak başlanmıştır. Batı
6
Bryan S. Turner, Orientalism, Postmodernism and Globalism
,
Publisher: Routledge,1994,
s.72
36
Din-Kimlik Bağlamında Balkanlar’da Kimlik Arayışları
modernizminin Balkanlardaki tesiri Slav milliyetçiliğin yükselişiyle birlikte
İslâm kimliğinin belirginliğini yitirmesiyle süreç başlamıştır.
7
Altı asır Balkan coğrafyasındaki egemenliğini sürdümüş olan Osmanlı
İmparatorluğu’nda değişim askeri alanda görülen yetersizlikleri gidermeye
yönelik ihtiyaçtan doğmuştur. Bu sebepledir ki III. Selim döneminden iti-
baren bu alanda yenilik çalışmaları başlatılmıştır. Tanzimat ise, daha ziyade
azınlık haklarını korumaya yönelik ve özellikle de Osmanlı tebaasının mil-
letten vatandaşlığa geçişini sağlayan adımların ilki olmuştur. Osmanlı Devle-
ti’nin karşılaştığı
sorunları çözebilmek amacıyla önce askeri, sonra eğitim, idare ve hukuk
alanlarında gerçekleştirilen yenilikler daha çok devleti kurtarmak amacıyla
sisteme yönelik ve kısmi reform niteliği taşımaktaydı.
Birinci ve İkinci Meşrutiyet dönemlerinde bir taraftan devletin işleyişin-
deki aksaklıkların giderilmesine yönelik çözüm aranırken, diğer taraftan top-
lumsal sorunların çözümüne de önem verildiği görülmektedir. Bu tartışma
konuları arasında din (İslâmiyet) çok özel bir konuma sahipti. Burada esas
olarak, iki farklı temayül söz konusudur. Bunlardan birincisi dini modernleş-
menin önünde bir engel olarak algılayan Batılılaşma taraftarlarının görüşle-
ridir. Bu fikir hareketine mensup olanlar, tıpkı Batı’da olduğu gibi bir reform
hareketinin başlatılmasını istemekteydiler. Osmanlı’daki değişim talepleri,
Balkan milliyetçiliğinin de fitillenmesini hızlandırmıştır.
2.1. Geçmişten Günümüze Balkan Coğrafyasında Kimlik Mücadelesi
XX. yüzyılda dünyanın en kanlı, en karışık ve en huzursuz bolgelerinden
birin olan Balkanlar, günümüzde hâlâ Avrupa’nın ortasında, büyük bir sorun
olarak durmaktadır.Bölgede yaşanan kimlik çatışması bu durumun en önemli
nedenlerinden biridir. Balkanlar’daki son savaşların ardından imzalanan an-
laşmalar, bölgeye barışı getirmişse de, bu coğrafyada adaletten söz etmek
günümüz için bile çok olası gorunmemektedir. Bu yönüyle Balkanlar’da hâlâ
bir otorite boşluğundan söz etmek mümkündür.
8
Osmanlının Balkan bölgesine getirdiği yeni yönetim sistemi, bölge mil-
letleri tarafından çok çabuk benimsenmiştir. Osmanlı bölgedeki iktisadi ve
sosyal yapıyı bütünüyle değiştirmiştir. Bundaki en önemli etkenlerden biri,
7 Glenny Misha, Nationalism, War and the Great Powers 1804-1999, Penguin Books,
2001,s.301.
8 McGarry John and Brendan O’Leary, The macro-political regulation of ethnic conflict,
in The Politics of Ethnic Conflict Regulation, Routledge, 1993,s.14.
37
Abdülmecit NUREDİN
bölgedeki feodal Hristiyan yapının bölge insanlarını ve emeklerini sömürme-
si olmuştur.
Osmanlı öncesinde yerel halklar, adaletsiz yönetimler karşısında iyice sin-
mişler ve adeta bir kurtarıcı arayışına girmişlerdir. Zaten Osmanlının bölgeye
kılıç zoru olmadan girmesi ve bu bölgede rahatlıkla hüküm sürmesinin altın-
daki birinci neden bu olmuştur.
9
Ayrıca, Osmanlının bölge halklarını koruması ve devlet güvencesi altında
bir yaşam sunması, Balkan milletlerinin özlemini duyduğu bir atmosferdir.
Osmanlı ile beraber vergiler düşürülmüş ve halkın devlete olan angarya hiz-
metlerine son verilmiştir. Köylü rahatlamış, asayiş kurulmuştur.
Osmanlı buna ek olarak eski sınıfın kudretlilerini ortadan kaldırmış, onun
yerine orta sınıfı destekleyerek bölge halklarını entegre sürecine dâhil etmiş-
tir. Osmanlı devlet sisteminin en belirgin özelliği tebaasına hoşgörülü yak-
laşımı olmuştur. Özellikle Hristiyan eyaletlerde yerel diller, dinler ve hatta
siyasal ve sosyal kadrolar korunmuş; kilise ve ruhbanlarla anlaşılarak onlara
vergi imtiyazı dahi sağlamıştır.
Bölgedeki Hristiyan kavgasına son veren Osmanlı, özellikle Bogomilizm
inancına sahip zümrelere gösterdiği hoşgörü ve yaklaşımı ile ileride bu inanç
sahiplerinin din değiştirip Müslüman olmalarına zemin hazırlamıştır. Hâki-
miyet sağlanan bölgelerdeki halkı asimilasyonu düşünülmemiş, nede bu yön-
de cebri uygulanmıştır. Osmanlı toplumu, Müslüman ve gayrimüslim olmak
üzere iki ana guruba ayrılmıştı.
Bireylerin toplumdaki statülerini belirleyen temel factor dindi ve toplum
inanç timeline gore çeşitli Milletlere ayrılmıştı. Millet,bir din yada mezhebe
bağlı topluluk anlamına gelmekteydi.Osmanlıda millet kavramı, bir ırkı yada
ortak bir dile sahip topluluğu ifade etmek için değil, aynı inanç ya da mezhebe
mensup insanları ifade eden idari ve kültürel bir terim olarak kullanılmıştır.
XX. yüzyıla gelindiğinde Balkan milletleri romantizm ve milliyetçilik
akımlarının etkisiyle ve Avrupa devletlerinin kışkırtmasıyla yavaş yavaş Os-
manlıdan ayrılarak bağımsızlıklarına kavuşmuşlardır. Sınırları Avrupalı dev-
letlerce yeni Balkan ülkeleri milli kimliklerini yeniden inşa edebilmek için
Ortaçağdaki sınırlarını yeniden kazanmak hayali peşine düşmüşlerdir.
10
9 Mazower Mark, The Balkans, Weidenfeld & Nikolson, London, 2000,s.161.
10 Terzić Slavenko, The Serbs and the Macedonian Question, University of Belgrade,
publisher - Faculty of Geography, Belgrad,1995,s.149.
Dostları ilə paylaş: |