Paul karl feyerabend 13 Ocak 1924'te Viyana'da doğdu. Avusturya asıllı abd'li filozof. Bilimsel gelişmenin ancak yeni kuramların eskilerini yadsımasıyla sağlanabileceğini ileri



Yüklə 8,94 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə28/135
tarix24.12.2017
ölçüsü8,94 Kb.
#17198
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   135

biriyle ilgili girişimlerinde rehberlik edebilir. Bunu açıklamak için
işe biraz tarihsel arkaplan vererek başlayacağım.
Farklı   gruplar   arasındaki   yakın   işbirliğine   dayalı   toplumların
çoğunda özel bilgiler ve özel becerilerle donanmış uzmanlar vardır.
Öyle anlaşılıyor ki avcılar ve toplayıcılar hayatlarını idame ettirmek
için gereken tüm bilgi ve becerilere sahiptiler. Geniş ölçekli avcılık
ve   tarım   zamanla   işbölümüne   ve   daha   sıkı   toplumsal   kontrol
biçimlerine yol açtı. Uzmanlar bu gelişme sonucunda ortaya çıkmış
olmalılar:   Homeros’un   kahramanları   savaş   sanatında   uzmandılar;
Agamemnon  gibi   krallar   ayrıca   farklı   kabileleri   tek   bir   amaç
etrafında   toplamayı   da   biliyor;   hekimler   bedenleri   sağaltıyor,
kâhinler   işaretleri   yorumluyor   ve   kehanette   bulunuyorlardı.
Uzmanların   toplumsal   konumu   her   zaman   yaptıkları   hizmetin
önemine   denk   düşmüyordu.   Savaşçılar   toplumun   tehlike   anında
vazifeye çağrılan ama barış dönemlerinde özel bir etkileri olmayan
hizmetkârları   da   olabilirler;   toplumu   kendi   savaşçı   ideolojilerine
göre biçimlendiren efendileri de. Bilimadamlarının bir zamanlar bir
tesisatçı kadar bile hükmü yoktu; bugün toplumun büyük bir kesimi
olup bitenler konusunda onların gözüne bakıyor, onların görüşlerini
yansıtıyor.   Uzmanlar   Mısır’da,   Sümer,   Babil   ve   Asur
İmparatorluklarında,   Hititler,   Hurriler,   Fenikeliler   ve   Yakın
Doğu’da yaşamış diğer kadim halklar arasında doğal karşılanırdı.
Yıllar   sonra   ortaya   çıkarılmış   Taş   Devri   matematiği   ve
astronomisinden bize kalan göz kamaştırıcı şeylerin gösterdiği gibi,
Taş   Devri’nde   önemli   bir   rol   üstlenmişlerdi.   Uzman   bilgisinin
getirdiği sorunlara dair bilinen en eski tartışma MÖ 5. ve
4. yüzyıllarda Yunanistan’da sofistler arasında ve sonraları Platon
ve Aristoteles’te geçer.
Bu tartışma konu çevresindeki modern sorun ve yaklaşımların
çoğunu   haber   verir.   Ortaya   koyduğu   düşünceler   basit   ve   dobra
dobradır; modern entelektüel tartışmalarda görülen gereksiz teknik
ayrıntılarla   tıknefes   edilmemiştir.   Hepiminiz   bu   yaşlı   dü-
şünürlerden,   onların   argüman   ve   görüşlerinden   öğreneceği   bir-
şeyler var.
Tartışma tıp ve denizcilik gibi özel alanlardaki otorite sorununa
da   takılıp   kalmaz;   iyi   bir   hayat   ve   âdil   bir   yönetim   biçimi
konusundaki soruşturmaları kapsayacak şekilde genişler: site ör-


neğin   kral   gibi   geleneksel   bir   otorite   tarafından   mı   yönetilmelidir,
siyasi uzmanlardan oluşmuş bir kurul tarafından mı? Yoksa yönetim
herkesin sorunu mu olmalıdır?
İki görüş belirir.  
Birinci görüşe
  göre uzman önemli bilgiler üreten
ve önemli becerileri olan bir kimseydi. Onun bilgi ve becerileri uzman
olmayan   kimseler   tarafından   tartışma   konusu   yapılmamalı   ya   da
değiştirilmemeliydi.   Bu   bilgi   ve   beceriler,   toplum   tarafından   tam
olarak uzmanların önerdiği biçimlerde devralmmalıydı. Başrahip, kral,
mimar ve hekimlerin yaptıkları işi zaman zaman böyle algıladıkları
olmuştur   -ve   onların   içinde   faaliyet   yürüttüğü   bazı   toplumların   da.
Ama Yunanistan’da (MÖ 5. yüzyıl, Atina) bu görüş alay konusuydu.
30
ikinci   görüşün
  temsilcileri   uzmanların   sonuç   çıkarma   sürecinde
çoğu kez ufuklarını kısıtladığını söylüyordu. Tüm görüngüler yerine
yalnızca   belirli   alanlardaki   görüngüleri   alıyor,  hattâ   onların   da   tüm
veçhelerini değil, zaman zaman oldukça dar- laşabilen kendi ilgi ve
çıkarlarıyla   ilintili   yönlerini   inceliyorlardı.   O   yüzden   uzmanlık
sınırlarının   ötesine   geçen   başka   incelemeler   yapılmadan   uzmanların
düşüncelerim   “doğru”   ya   da   “gerçek”   -son   nokta-   kabul   etmek
budalalıktı.   Ve   uzmanların   mesleki   amaçlarıyla   toplumun   amaçları
arasında   bir   anlaşmazlık   olup   olmadığını   araştırmadan   söz   konusu
düşünceleri   toplumda   uygulamaya   koymak,   yine   aynı   derecede
budalalıktı.   Hattâ   bu   konuda   politikacıları   bile   ihmal   etmemek
gerekiyordu, çünkü politikacılar her ne kadar bir bütün olarak toplumla
ilgileniyorlarsa   da,   bunu   parti   çıkarları   ve   boş   inanlarının
rehberliğinde, oldukça kısıtlanmış bir tarzda yapıyorlardı; başkalarının
“doğru bilgi” diyebileceği bir bilgiye göre davrandıkları nadirdi.
Bu   görüşü   benimseyen   Platon’a   göre,   bahsi   geçen   daha   ince
araştırmalar   süper-uzmanlann,   yani   filozofların   işidir.   Filozoflar
bilmenin ne demek olduğunu tanımlar ve toplum için neyin iyi ol-
duğuna karar verirler. Birçok entelektüel bu 
otoriter yaklaşıma  
sıcak
bakar.   Bunlar   sevgili   insanoğlu   adına   göz   yaşartıcı   bir   endişe
duyabilirler,   “doğruluk”tan,   “akıP’dan,   “nesnellik”ten,   hattâ
“özgürlük”ten dem vurabilirler, ama aslında tek istedikleri kendi
30. Krş. örneğin J. Burkhardt,  
Griechische Kulturgeschichte,
  Münih 1977, Cilt 4,
s.118 ve devamı.


kafalarına   göre   dünyayı   yeniden   biçimlendirecekleri   bir   güçtür.   Bu
hayalin, üzerinde kontrol kurmak istediği düşüncelerden daha az tek
yanlı   olacağını   kabullenmek   için   hiçbir   neden   yok,   öyleyse   o   da
dikkatle gözden geçirilmelidir. Fakat bunu kim yapacak? Bu sefer de
konuyu   havale   ettiğimiz   makamın   kendi   dar   görüşlerini   önümüze
sürmeyeceğinden nasıl emin olabiliriz?
Cevap   (tartışmamız   ilerledikçe   açıklık   kazanacağı   üzere)   özel
tarihsel   ortamlarda   ortaya   çıkmış  demokratik   yaklaşımdan  gelir.
“Doğal”   toplumlar,   üyelerinin   fazla   bilinçli   bir   planlama   faaliyeti
olmadan “büyümüştür”. Yunanistan’da, gerek özel alanlarda gerekse
genel   olarak   toplum   düzeyinde   gündeme   gelen   büyük   değişiklikler
zamanla tartışma ve açık yeniden inşa konusu haline geldi. Perikles
dönemi   Atina   demokrasisi   her   özgür   insanın   tartışmada   sözü
olabilmesine ve bir süre için herhangi, en geniş yetkilerle donatılmış
bir   makamda   bile   görev   alabilmesine   özen   gösterdi.   Bu   özgün
uyarlanma   tipine   çıkan   adımların   neler   olduğunu   bilmiyoruz   ^ma;
kesin   olan   bir   şey   var   ki   bu   gelişme   her   açıdan   hayırlıydı.   Bugün
başımızı ağrıtan çeşitli güçlüklerden anlıyoruz ki tartışma ve özelinde
“akılcı müzakere” evrensel bir her derde deva değildir. Muhtemelen,
saadetimize   yönelmiş   daha   ince   tehditleri   kuşatamayacak   kadar
kabadır ve şu hayat vazifesini yerine getirmenin daha uygun yolları
vardır.
31
 Fakat kendini demokrasiye adamış ve ona uygun bir özgürlük
ve değerli hayat tarifi yapmış toplumlar, ne kadar alakasız olursa olsun
tek   bir   düşünce   kırıntısına   bile   kulaklarını   tıkayamazlar.   Siyasi
tartışmalar yurttaşların ihtiyaç ve arzularından başka ne hakkındadır
ki? Ve bu arzu ve ihtiyaçları
31. Bahsi geçen sorun daha yeni yeni anlamaya başladığımız dev bir konudur. Örneğin şu
bazı “Üçüncü Dünya” ülkelerinin yaşadığı sıkıntıların bu ülkelerdeki toprakların bileşim
itibarıyla   verimsiz   olmasının   ya   da   tarımla   uğraşan   kesimlerin   ehliyetsizliğinin   değil
güdümleyici   Batı   akılcılığının   eseri   olabileceği   giderek   iyice   açıklık   kazanıyor.   Batı
uygarlığının yayılma sürecinde birçok yerli halkın onuru ayaklar altına alındı, varkalma
araçları yağmalandı. Uzun süre “ilkellerle ilgilenmenin en uygun şekli savaş, köleleştirme
ve   yok   etmeydi.   İnsancılların   gangsterlerden   her   zaman   daha   iyi   davrandıkları   da
söylenemez. İnsan olmanın ne demek olduğu ve iyi bir hayatın nelerden oluştuğu ko-
nularındaki   görüşlerini   yerli   halklara   dayatarak   çoğu   kez   sömürgeci   ecdadlarının   bir
kıvama getirdiği yıkıma yeni katkılar sundular. Ayrıntılar için bkz. Dipnot 9'da zikrettiğim
eserler.


Yüklə 8,94 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   135




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə