56
Dədə Qorqudun Feili Bağlamaları Bugünki Dilimizdə
Dədə Qorqudda:
Qadir Allah vermeyincə ər bayınmaz,
Qaraqoca qıymayınca yol alınmaz.
Y.Emrede:
Çağırdı Sel getmeyince disarı
Vaz keçdi bu iştəm bağırmaz qayrı
Azərbaycan dilində:
Narınca bax narınca
Saxlaram saralınca
Heyva kimi saraldım
Yardan cavab alınca.
Məruzəmin həcm və xarakteri yol vermədiyi üçün bütün feili bağlama şə-
kilçiləri haqqında bəhs etmək, misallar vermək deyil. Ona görə də aşağıdakı
cədvəldə fikrimizi yekunlaşdırırq.
Feili bağlama
şəkilçisi
Feili bağlama
İndi işlənənlər
Azərbaycan
dilində
arxaikləşənlər
ıb
4
gəlib
ıb
4
ıban
qalıban
-
+
ıbani (ibəni)
gəlibəni
-
+
anda - əndə
gələndə
+
-
kan, kən (ikən)
gəlirkən
+
-
duqda
oturduqda
+
-
dikcə
gəldikcə
+
-
incə
gəlincə
+
-
ali - əli
gələli
-
+
madan-mədən
gəlmədən
+
-
madin - mədin
gəlmədin
-
+
caq - cək
gəlcək
+
-
gac -gəc
görgəc
-
+
andan - əndən
gələndən
+
-
yu, yü
deyi
-
+
Tarihi - Kültürel Gelişim Sürecinde
Türk Kadının Konumu
Afsana MAMMADOVA
1
Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil,
omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın!
(Atatürk)
Geçmişe Tarihsel Bakış
Tarihi - kültürel gelişim sürecinde Türk halkının kahraman kimliğinin or-
taya çıkmasında kuşkusuz cemiyetin kolunun büyük rolü olmuştur. Maddi -
manevi değerlerin oluşumunda kadın yalnız kendi fizyolojik doğası ile değil,
hem de toplumun, halkın gelişiminde sosyal bir güç olaraktan katkıda bulun-
muştur. İşte bu nedenle, sevgili, güzellik sembolü, aile ocağının koruyucusu,
fedakâr eş ve anne özelliklerinin en güzel örneği olan Türk kadını tarihte
hem de tanrıça, savaşçı, ulusun yöneticisi, Doğu kadın hareketlerinin öncüsü
olarak kalmıştır.
Tarihe baktığımızda, ilkel anlayışlarda tanrısal varlık ve Tanrı imgeleri-
nin Yaratıcı Kadın, kutsal Ana kültünde canlandırıldığını görürüz. Dünyanın
yaratılışı, insanın yaranması, eşyaların biçimini ve içeriğini değişmesiyle il-
gili düşünen eski insanlar tüm evreni yaratıcı ana figürlerinde toplamışlardır.
Toprak, tüm biyolojik yaşamın kaynağı olarak düşünüldüğü gibi, kadın da
insanoğlunun yaşamının kaynağı olarak görülmüştür. (1, s. 24) Doğal olarak-
tan, bazı eski yazıtlarda “altın dönem” kadının hâkim olduğu dönem olarak
tarif edilmiştir. Eski mitolojik anlayışlarda dünyanın kadın rahminde oluş-
tuğu, insanın dünyaya gelmeden önce anne rahminde yarandığı, öldüğünde
ise yeniden anne rahmine - toprağa döndüğü inancı mevcuttur. İnsanın tüm
yaşam döngüsü – rahimden rahme, somut olarak “anadan büyük anaya – top-
rağa” dönüşüne kadar olan dönem gibi düşünülmüştür. (1, s. 25) Bu inanç
eski Türklerde de hâkimdi. Ana (büyük) tanrıça ilahe Umay (Humay) kadın
rahmini yansıtıyordu ve tüm yaratılışın himayecisiydi. Eski inançlara göre,
insana yaşam gücü bahşeden Umay, doğarken insanın kalbinde ilahi ışık ya-
1 Doç. Dr., Azerbaycan Milli İlimler Akademisi,
58
Tarihi - Kültürel Gelişim Sürecinde Türk Kadının Konumu
kar, öldüğünde ise bu ışığı söndürür. Umay tanrıçasına Orhon - Yenisey ya-
zıtlarında da rastlanmaktadır. Bu taş kitabelerde Umay᾿ın karakteri insanlara
rızık - bereket veren, anneleri ve bebekleri himaye eden, üremeden sorumlu
iyiliksever tanrıça gibi canlandırılır. (2, s. 28) Eski Türklerde ilahe Umay᾿la
birlikte diğer kadın tanrıçalar da mevcuttu; tanrıça Yer - Sub. Bu tanrıça güzel
kadın simasında ana yurdu, ana toprağı ifade ediyordu. Tüm doğa onun hi-
mayesi altındaydı .(1, s. 82) Gök ve Yer birbirinden ayrı olmadığı gibi tanrıça
Yer - Sub ve Gök Tanrı olan Tengri de bir başlangıcın birbirine zıt olmayan
iki tarafı olarak kabul ediliyordu: tıpkı bir bütünün iki yarısı gibi. Tanrı baba,
Yer ise ana olarak algılanıyordu.
2
Gök Tanrı - Tengri, Yer - Sub ve Umay
kutsal tanrısal üçlük olup, eski Türklerin başlıca koruyucu Tanrılarıydı. Eski
Türklerde Tengri baş ilah olsa da, yaratılış kadın tanrıçalarla ilişkindi. Maa-
lesef, ilk dini inançlardan uzaklaştıkça ve kadını şer kaynağı gibi anlatan dini
görüşler oluştukça kadın tanrıçalar kendi gücünü kaybetmeye başlamıştır. Gi-
derek, Tanrı beşeri özellikler arz etmiş, kadın başlangıcı güçlü ve gösterişli
erkek başlangıcı ile değişmiştir.
Eski Türk boylarında kabilenin tüm üyeleri eşit sayılmaktaydı. Kadın kül-
tü yaratıcı ana, güzellik, cesaret ve sadakat kavramlarını bütünleştirmekteydi.
Bazı Türk kabilelerinde kadının otoritesi erkeğin otoritesinden daha fazlaydı.
Örneğin, M.Ö. 7. – 8. yüzyıllarda Çin sınırlarından Tuna nehrine ve Anadolu᾿-
ya kadar uzanan geniş topraklarda yaşayan eski Türk kökenli İskit (Skit, Skif,
Sak) kabilelerinin kadınları büyük sosyal - politik nüfuza sahiplerdi; mücade-
leci ve savaşçı olan bu kadınlar usta avcı ve cesur askerler gibi tanınmaktaydı
.(3) Arkeolojik kazılarda Skif ve Sarmatlara ait kadın mezarlarında bulunan
çok sayıda silah onların “amazon kadın” olma ihtimalini kuvvetlendirmekte-
dir. Şöyle ki, eski Yunan tarihçileri Herodot ve Prokopius᾿a göre, bu kabilenin
kadınları erkeklerle eşit savaşa katılmakta, at binmekte, avlara katılmakta,
hatta erkek kıyafeti kullanmaktaydılar. Kabile kurallarına göre, İskit bir kız
henüz bir düşman öldürmemişse, kocaya varamazdı .(4; 5) Bu gelenek Sümer
kabileleri arasında da bulunmaktaydı. Araştırmacı Z. Hasanov Amazonların
babalarının İskitlerle yakınlığı olduğunu ve İskit dilinde konuştuklarını ileri
sürmektedir .(15, s. 362) Amazon kadın boylarının Azerbaycan᾿da yerleşmesi
ve onların Türk olma ihtimali araştırmacı yazar Mark Verkhovski tarafından
da ileri sürülmüştür. Yazar bu iddiasında eski Yunan tarihçisi Diodorus ve
Roma tarihçisi Kursiy᾿in
3
M.Ö. 330 yılında Kafkas Dağları eteklerinde Ha-
2 Bu eski inanç Sofizm᾿e de yansımıştır. Sofi eğitiminde “Doğa Ana” Allah᾿tan sonra ikinci
kutsal varlık sayılmaktadır.
3 E.ə. 90-30 yılları arasında yaşayan Kursiy büyük fatih Makedonyalı İskender᾿le ilgili 10
ciltlik tarih eserinin yazarıdır.