88
bilinen bir gerçektir. İşrâkilik de özünde bu nitelikleri barındırdığından özellikle sûfî
ve Şiî çevrelerde büyük ilgi uyandırmıştır; günümüzde de hâlâ canlı bir düşünce
akımı olarak varlığını sürdürmektedir. XII. yüzyıldan itibaren Meşşâî felsefenin
zayıflaması üzerine onun yerini büyük ölçüde İşrâkîlik almış ve bu teosofik felsefe
İbn Arabî‘nin beslendiği başlıca kaynaklardan biri olmuştur.
184
Bu konuya tasavvuf açısından bakılması
gerekirse;
Fârâbî, İbn Sînâ ve İhvân-ı Safâ‘da mevcut olan İşrâki eğilimlerin
Sühreverdî tarafından tasavvufa sokulması, Sühreverdî dönemi ve sonrasında terim
olarak değilse bile kavram olarak mutasavvıfların bu hususa ilgi duymasına sebep
olmuştur. Öte yandan İbn Arabî ve takipçileri işrâk felsefesini oldukça ayrıntılı bir
şekilde ele almışlar ve bunu vahdet-i vücûdla bütünleştirmişlerdir. Esasen onlara bu
yolu açan, özellikle Mişkâtü‘l-envâr‘da ışık ve karanlığı (nur- zulmet) esas alarak bir
bilgi ve varlık anlayışı ortaya koymaya çalışan Gazâlî olmuştur.
185
İşrâkilik Gazâlî'den önce de İbn Sînâ tarafından Hay b. Yakzân, Selâmân ve
Ebsâl, et-Tayr, el-‗Işk, el-Kaşîdetü‘l-‗ayniyye ve el-Hikmetü‘1-meşrikıyye gibi
eserlerde ele alındığı gibi İbn Sînâ‘nın bu eserlerdeki fikirleri Gazâlî ve Sühreverdî
ile birlikte Sühreverdî‘nin çağdaşı olan İbn Tufeyl‘i de etkilemiştir. İbn Tufeyl‘in
Hay b. Yakzân adlı felsefî romanında bu etki ve İşrâki temayül açık olarak görülür.
İşrâkiyye hareketi ve hikmet-i meşrikıyye Sühreverdî‘den sonraki
184
Kaya, a.y.
185
Süleyman Uludağ,
“Tasavvuf”, T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 2001, Cilt,
23., s.438.