110
İş bu kadarla da kalmamış, bütün varlıkların tek varlık olan Allah‘ın feyzine
intikal ettiğine inanılarak Yeni-Eflatunculuk mezhebinin ruhuna varılmıştır. Bu
mezhebe göre, bütün varlıklar Allah‘ın feyzi eseri olmasından başka varlıklar
birbirinden teselsül etmektedir. Mutasavvıfların ―Vahdet-i vücûd‖ hakkındaki telakkisi
ile felsefi bir mahiyet alarak onun yerini tutan diğer telakkileri tetkik eden kimsenin
göreceği manzara Plotinus mezhebinin bu telakkilere iyiden iyiye sinmiş olduğudur.
Plotinus mezhebinde Allah‘a aklı evvel, külli nefs, gayri musavver madde ve cüz-i
nefisler varlık mertebeleridir. Allah‘ın ilk feyzi aklı evveldir ki bütün varlıklar
varlıklarını ondan alırlar. Ve diğer feyizler ondan sâdır olur.
235
Bunlar öyle sözlerdir ki Muhyiddin İbn Arabî‘nin vahdet-i vücûd‘a ait
yazılarında Allah‘ın ilk feyzi saydığı ve sair mahlukatı onun mücerret feyizleri tanıdığı
Hakikati Muhammediyye nazariyesinde tam benzerini buluyoruz. Ömer b. El-Fârıd‘ın
vahdet-i şühud mahiyetindeki sözleriyle hakikati Muhammediye‘yi
ifade eden kutbiyet
hakkındaki sözleri de aynı mahiyettedir. Ona göre kutbiyet, hakikati
Muhammediyye‘den ibarettir. Hakikati Muhammediye, ilk taayyündür. Maddi, ruhi
sair taayyünler ondan sadır olmuştur. Halepli Şihabeddin Sühreverdi, Allah‘ı,
aydınlıkların aydınlığı sayar ve bu aydınlığın canlar ve akıllar aydınlığıyla ve cisim
olan Gaassık cevherlerle feyizlendiğini söyler. Bütün bu misaller Yeni-Eflatunculuğun
İslâm tasavvufunda bırakmış olduğu derin tesiri apaçık gösterir ki zaten bunu inkâr
etmeye imkân yoktur.
236
235
Doğrul, a.y.
236
Doğrul, a.g.e., s.42.