36
kalenin Urartu Dili’nde yazılmış eski adında bulunabilir.
M
Ru-sa-a-i URU.TUR :
“Rusa’nın Küçük Şehri” ; İlk işaret olan :
M
veya ( I
)
:
bir determinatifdir ve bir sonraki
sözcüğün cinsel niteliğini ( M (I): Masculine: Eril = Erkek) belirtmektedir. Bu telafuzu
olmayan tamamıyla grafiksel bir ayraçtır ve basit dikey bir çivi işaretidir. Ru-sa :
determinatifin işaret ettiği şahıs yani Urartu Kralları’ndan birisidir ve bu iki ayrı hece
işareti ile belirtilmiştir. Rusa’dan sonraki - a : vokal hecesinin açıklaması Urartular’ın
yazıtlarında bazen gereğinden daha fazla sesli harf kullanmaları şeklindedir. Bunu
yapmalarının en önemli sebebi ise; yazı şeridi içerisindeki boşlukları doldurma istekleri
olarak belirtilmektedir. Diğer vokal işareti olan -i : genetif ekidir ve cümle içerisinde
Rusa’ nın anlamını vererek aidiyet belirtmektedir. Rusa’nın küçük Şehri adı içerisinde
bulunan son iki işaret URU.TUR : bir ideogramdır URU: Şehir; TUR: Küçük “ küçük
şehir” anlamında tüm sözcüğü genel bir şekilde ifade etmektedir
38
.
Akad-Yeni Assur yazısında 600’den fazla standart çivi yazısı işareti olmasına
karşın Urartular sadece bunların 155 kadarını kullanmışlardır. Urartu’nun kendine model
aldığı Assur çivi yazısındaki işaretler çok anlama gelirken Urartu Çivi yazısındaki
işaretler bir veya iki anlam ifade etmektedir. Bundan dolayı Urartu çivi yazıları
Assur’unkinden daha kolaydır denebilir
39
.
Çivi yazısını kullanan tüm halklarda olduğu gibi Urartu Çivi yazısı da soldan
sağa okunmaktaydı. Urartular kayalara ve taşlara yazıyı yazmadan önce muhtemelen
satır çizgilerini yerleştirmekteydiler. Bu gelenek Urartu’ya özgü olarak görülmektedir.
Yazıda kelimeler boşluklar bırakılarak birbirlerinden ayrılmaktadır
40
. Her ne kadar her
zaman ve sistematik bir şekilde olmasa da harfler içerisinde bir sözcük ayırıcının da
kullanıldığı görülmekte
41
.
38
Zimansky 1998,
103
39
Melikişvili
1971, 20
40
Wilhelm 2004,
120
41
Melikişvili
1971, 19, 20
37
Kelimelerin satır sonunda bölünmemekte, bunun yerine bazı heceler arasında
fazla mesafe bırakılmakta, ya da kelime aralarına fazla sayıda ünlü konulmaktaydı.
Urartu metinlerinde yaygın olmamakla birlikte kelimelerin kısaltıldığıda görülür
42
.
Urartu yazısına ait bir özellik, Urartu anıtsal çivi yazısındaki bir ayrıcalıktır ki, bu taş ve
metaller üzerinde uzun yatay (horizantal) çivi işaretlerinin dikey (vertical) çivi
işaretleriyle kesiştikleri yerlerde birbirlerinden ayrılmasıdır. Örneğin : Yeni Assur
Dönemi’nde ni anlamına gelen : çivi yazısı işaretinin, Urartu yazı
stiliyle görülüş şekli : bu şekildedir. Bu yazı formuyla İşpuini’nin Krallığı’nın
son dönemlerinde tanışıldı ve bu özellik düzenli olarak I. Rusa’nın Krallık dönemi olan
M.Ö. 7. yüzyıl içlerine kadar uygulandı. Daha sonra Urartu duvar ustaları kesilmeyen
yatay çizgilerin uygulandığı geleneksel döneme döndüler
43
.
4.2.4. URARTU ÇİVİ YAZILI BELGELERİ
Urartu yazıtlarının bulunduğu bölgeler, Urartu’nun coğrafik yayılım alanıyla
parelellik göstermektedir. Günümüze kadar, 1500 civarında Urartu dili ile yazılmış yazıt
tespit edilebilmiştir. Bu yazıtlar; Urartu başkenti Tušpa (Van) ve Van Gölü havzası
merkez olmak üzere, Urmiye Gölü’nün kuzeyi ile Türkiye’ye bakan kesiminde, İran’ın
Tebriz Bölgesi ve Ermenistan’ın Erivan bölgesinde, daha yoğun olarak bulunmuşlardır
44
( harita 1).
Eskiçağda kullanılan yazı taşıyıcılarının en önemlilerinden biri olan taş; papirus
(bir çeşit bitki) ve pergament (işlenmiş deri) gibi bir hazırlama teknolojisine ihtiyaç
olmaması nedeniyle ilk seçilen yazı malzemesi olmuştur. Kayalar ve mağara duvarlarını
da taş grubu içerisinde ele aldığımız zaman taşın yazı için kullanımının ne kadar eski
olduğu anlaşılmaktadır. İlk insanın icraatını ve düşüncelerini yazmak için seçtiği taş,
42
Wilhelm
2004, 121
43
Zimansky
1998, 101 ; Wilhelm
2004, 121
44
Kemal Balkan, Belleten XLVIII. Urartular’ın Kökeni ve Dilleri, TTK, Ankara 1984 517, 518 ;
B. A. ve M. Salvini, The Blingual Stele of Rusa I. fromMovana, (West-Azerbaijan-İran), SMEA 44/1
2002, 32
38
zamanla anıtsal kayalar, dikili taşlar (steller) veya yapıların duvarları haline gelmiştir.
Yazı bu yapılar ve yapıtlar üzerine de çağlar boyu uygulanarak varolan değerine
anıtsallığı da katmıştır
45
.
Urartu yazıtlarının da büyük bir bölümü; andezit, bazalt ve kireçtaşı gibi taşlar
üzerine tekdüze bir şekilde yazılmışlardır. Bu yazıtlar genellikle kale içlerinde bulunan
mimari yapılardaki; kolon, sütun, sütun temelleri ile kaya yüzeyleri ve açık alanlardaki
stellerde yer almaktadırlar. (resim 5 - 8) Bunlar krallar tarafından; inşa faaliyetleri,
askeri sefer ve zaferler ile azda olsa dinsel etkinlikler gibi konuları sunmak amacıyla
yazdırılmışlardır (bkz. Örnek Urartu Yazıtları s. 82-89).
İnşa yazıtlarına krallığın en erken tarihlerinden, en geç dönemlerine kadar
rastlanmakta ve bu türden yazıtların en çok Urartu Kralı Minua’ya ve ondan daha az
olarak Urartu Kralları’ndan İşpuini, I Argişti ve II. Sarduri dönemlerine tarihlendiğini
görmekteyiz. Askeri zaferleri anlatan yazıtlar ise en çok; İşpuini, Minua, I. Argişti ve II.
Sarduri dönemlerine aittir. Bu türden yazıtların bazılarında sadece, yazıtın hangi kral
tarafından yaptırıldığı; ve yazıtı tahrip edenlere karşı bir lanet dileği kaydedilir.
Bazılarında ise daha nadir olarak tanrılar için gereken kurbanlar sıralanır ya da
tanrılardan kralı koruması ve kollaması istenir
46
.
Urartu Dili, anlaşıldığı gibi, çivi yazısı sisteminin büyük oranda krali yazıtlarda
anlatılmasından ibarettir. Assur örneğine göre iyi örgütlenmiş bir memur devleti olan
Urartu’da devlet icraatının bu şekilde öne çıkması doğaldır. Ancak, Mezopotamya’da
görülen mitolojik, hukuki ve dini içerik çeşitliliğini ilginçtir ki Urartu yazınında
göremiyoruz. Acaba bu gibi metinler başka bir yazı sistemi ile; Arami alfabesi örneğinde
olduğu gibi papirus ya da deri üzerine mi yazılmıştı? Eğer böyle bir uygulama vardıysa
bunu kanıtlamamız oldukça zordur. Çünkü bu tip malzeme günümüze kadar Doğu
Anadolu ikliminde ancak olağanüstü koşullarda gelebilirdi
47
.
45
Nuray Yıldız, Eski Çağda Yazı Malzemeleri ve Kitabın Oluşumu, TTK, Ankara, 2000, 121
46
M. R. Payne, Urartu Yazılı Belgeler Kataloğu, İstanbul, 1995
47
Dinçol 2003, 44, 45
Dostları ilə paylaş: |