1. Mezhepler Öncesi Dönem



Yüklə 23,14 Kb.
tarix30.10.2018
ölçüsü23,14 Kb.
#76375

FIKIH 2. ÜNİTE

FIKIH İLMİNİN DOĞUŞU VE GELİŞMESİ



1. Mezhepler Öncesi Dönem

Fıkıh ilminde mezhepler öncesi dönem üç ana başlık altında ele alınır. Bunlar;

Hz. Peygamber dönemi, Sahabe dönemi ve Tabiîn dönemidir.


    1. Hz. Peygamber Dönemi

Mekke döneminde Hz. Peygamberin tebliği daha çok inanç ve ahlaka yöneliktir. İnanç ve ahlakla ilgili ilkeler ibadetlerin ve sosyal ilişkilerin temelini oluşturmuştur. Mekke döneminde fıkhi hükümler azdır ve genel kural niteliğindedir.

Medine dönemi, fıkıh tarihi açısından önemlidir. Bu dönemde toplumsal yapı oluşmaya başlamıştır. Buna bağlı olarak bireysel alanda olduğu gibi toplumsal alanda da önemli düzenlemeler yapılmıştır. Müslümanlar arasında yapılan kardeşlik anlaşması ile diğer dinî gruplarla yapılan Medine Sözleşmesi buna örnek verilebilir. Medine döneminin en belirgin özelliği fıkhi hükümlerin tedricî olarak konulmasıdır. Yani, toplumun henüz hazır olmadığı bazı konularda, hükümler zaman içinde aşamalı bir şekilde konulmuştur. Örneğin, içki üç aşamada yasaklanmıştır. Hz. Peygamber, gelen vahyi açıklamış, uygulamalarda bulunmuş ve sahabenin bazı davranışlarını onaylamıştır. Böylece fıkhi hükümlerin ilk örnekleri oluşmuştur.

Hz. Peygamber, kimi zaman sahabeye danışarak bazen de bilgi ve tecrübelerine, içinde yaşadığı çevre şartlarına göre kendi rey ve içtihadı ile de hükümler vermiştir. Bu hükümler isabetli değilse vahiy tarafından düzeltilmiştir.

Sahabenin ileri gelenleri açık bir nas bulunmayan konularda içtihat ederek çözüm üretirlerdi. Elde edilen sonuçlar Hz. Peygambere sunulurdu. Bunlar yanlışsa Hz. Peygamber düzeltir, doğru ise onaylardı. Sahabenin onaylanan bu içtihatları takriri sünneti meydana getirmiştir.



Fıkhi hükümlerin özünü oluşturan kolaylık ilkesi bu dönemin en belirgin özelliklerinden biridir. Ayrıca bu dönemde var olan bazı uygulamaların vahiyle nesh edildiği (değiştirildiği) bilinmektedir. Örneğin, İslam’ın ilk dönemlerinde Mescid-i Aksa’ya doğru namaz kılınırdı. Bakara suresinin 149 ve 150. ayetleri ile kıble değişmiş ve Mescid-i Haram (Kâbe) yeni kıble olmuştur.

Hz. Peygamber döneminin fıkhî özellikleri:

Teşri (yeni hüküm koyma) • Hükümlerde tedricîlik

Hükümlerde kolaylık • Nesih (hükmün kaldırılması)

1.2. Sahabiler Dönemi

Sahabiler dönemi Hz. Peygamberin vefatı ile başlayıp hicri ikinci asrın başına kadar olan zamanı kapsar. Bazı sahabiler ilim, anlayış ve vahiyden istifade etme imkânı açısından diğerlerinden farklıydılar. Bunlar Peygamberimizin vefatından sonra meydana gelen problemlere ondan öğrendikleri istişare ve içtihat metoduyla anında çözüm üretebiliyorlardı.

Hz. Ebu Bekir 2 yıl halifelik yaptı, çeşitli fıkhî uygulamalara imza attı. Mesela Hz. Peygamber, müellefe-i kuluba zekâttan bir fon ayırırdı. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer’le yaptığı istişare sonucunda, desteklerine ihtiyaç kalmadığı gerekçesiyle onlara pay ayırmadı. Ayrıca bu dönemde birçok problem uzun tartışmalardan sonra bir karara bağlanmıştır. Topluca alınan bu karara ve yapılan içtihada “şûra içtihadı” denilmiştir. Örneğin, Kur’an’ın toplanıp kitap (mushaf) hâline getirilmesi şûra içtihadı neticesinde olmuştur.

Hz. Ömer, fıkhi konularda istişare etmek için bazı müçtehit sahabilere Medine’den çıkma yasağı koymuştu. Hakkında Kur’an ve sünnette hüküm bulunmayan bir olayla karşılaştığında, sahabileri toplar, konuyu onlara açar ve onların görüşlerini alır ve müzakere sonucunda varılan kararı uygulardı. Bu uygulama icmanın oluşmasına ve fıkhın temel kaynaklarından biri olarak kabul edilmesine de zemin hazırlamıştır.

Hz. Ömer, zamanın şartlarını dikkate alarak bazen kendinden önceki uygulamalardan farklı hükümler ortaya koymuştur. Örneğin, savaşta elde edilen taşınmazların mülkiyeti, Peygamberimiz döneminde savaşa katılan askerler arasında paylaştırılırdı. Hz. Ömer, bu tür arazilerin mülkiyetlerini vergi almak üzere esas sahiplerine bırakarak yeni bir toprak hukuku sistemini başlattı. Bu uygulama kendisinden sonraki dönemler için örnek teşkil etti. Ayrıca kıtlık yıllarında hırsızlık suçunun cezasını uygulamadı. Hz. Ömer, herkese belli ölçüde ihtiyaçları dikkate alarak hazine (Beytü’l-Mal)den yardım yapmaya başlamış ve maaş bağlamıştır.

Kufe ve Hicaz Ekolü’nün Ortaya Çıkışı

Hz. Ömer’in vefatından sonra sahabiler İslam’ı öğretmek için fethedilen ve yeni kurulan şehirlere gönderilmişlerdir. Kûfe’de İbn Mesud, Mekke’de İbn Abbas, Basra’da Ebu Musa el-Eş’arî, Mısır’da Abdullah b. Amr, Şam’da Muaz b. Cebel ilim halkaları oluşturmuşlardır.

Sahabiler gittikleri şehirlerde Kur’an ve sünnete göre hüküm veriyorlardı. Bunlarda hükmünü bulamadıkları konularda kendi görüş (rey) ve içtihatlarıyla çözüm üretiyorlardı. Örneğin, Kûfe’de ilmî faaliyetlerini sürdüren İbn Mesud, o çevrenin özel şartlarını da göz önünde bulundurarak hüküm veriyordu. Çünkü sosyal ve kültürel çevre, ihtiyaçlar ve problemler farklıydı. Bu nedenle Kur’an ve sünnetten hareketle içtihatta bulunmuş, kendi görüş ve yorumlarıyla çözümler getirmiştir. Bu konuda son derece başarılı olan İbn Mesud, Irak’ta “rey” ağırlıklı fıkıh ekolünün temellerini atmıştır. Burada birçok talebe yetiştirmiş ve Rey (Kûfe) Ekolü’nün kurucusu kabul edilmiştir.

Kûfe’de gelişen rey ekolüyle eş zamanlı olarak Medine merkezli Hicaz bölgesinde ise Hz. Peygamberin hadisleri ile sahabe fetvalarından oluşan “eser” ağırlıklı Hicaz Ekolü’nün temeli atılmıştır. Hicaz ekolünün geliştiği ortamda, Hz. Peygamber döneminde yaşanan sorunlar büyük ölçüde benzer şekilde tekrarlanıyordu. O dönemde verilen cevaplar, o günün sorunlarına da cevap teşkil edebilecek karakterdeydi. Bu nedenle reye fazla ihtiyaç duyulmamıştı. Zeyd b. Sabit ve Abdullah b. Ömer bu ekolün öncülerindendi.



NOT: Sahabe döneminde pek çok fakih yetişmiştir. Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Abdullah b. Mesud, Hz. Abdullah b. Abbas, Hz. Ayşe, Hz. Zeyd b. Sabit, Hz. Abdullah b. Ömer önde gelen fakihlerdendir

1.3. Tabiiler Dönemi

Sahabiler gittikleri yerlerde dini öğretiyor, talebe yetiştiriyor ve örnek oluyorlardı. Onların yetiştirdikleri talebeler tabiin neslinin âlimleri olmuşlardır

Kûfe (Rey) Ekolü: Abdullah b. Mesud --- Alkame b. Kays, İbrahim en-Nehaî ve Hammad Ebî Süleyman --- İmam-ı Azam Ebu Hanife.

Hicaz (Hadis) Ekolü: Abdullah b. Ömer --- Nafi Mevla İbnü Ömer --- İmam Malik, İmam Şafii ve Ahmet b. Hanbel

Tabiin âlimlerinin birçoğu Kitap ve sünnete göre içtihat edip hüküm çıkarmışlardır. Asıl kaynaklarda hükmünü bulamadıkları pek çok konuda kendi içtihatlarıyla hüküm vermişlerdir. Böylece bunlar rey ekolünü geliştirmiştir. Fıkhın alanı genişlemiş ve gerek hoca gerekse bölge farklılığından dolayı farklı içtihatlar meydana gelmiştir. Fıkıhla ilgili yazılı metinler bu dönemde ortaya çıkmaya başlamıştır. Ayrıca hadisler de ilk defa bu dönemde fıkıh konularına göre düzenlenmiş ve bu eserlere de “müsannef türü eserler” denmiştir.

2. Mezheplerin Oluşum Dönemi

Mezheplerin oluşumu tabiin dönemine rastlar. İmam-ı Azam Ebu Hanife, İmam Malik, İmam Şafii, İmam Ahmed b. Hanbel ve İmam Cafer-i Sadık gibi ilim adamları kullandıkları metotlarla yaptıkları yorumlar neticesinde bölgelerinin fıkıh imamları olmuşlardır. Bu âlimlerin etrafında zamanla mezhepler oluşmaya başlamıştır. Başlangıçta şehirler bazında gerçekleşen fıkhi oluşumlar, giderek daha geniş bir coğrafyaya yayılmıştır.

2.1. Fıkıh Mezheplerinin Doğuşunu Hazırlayan Sebepler

* Âlimler arası kişisel ve sosyal çevre açıcından farklılıkların olması (İnsanların anlayışları, yetenekleri, değer yargıları, kişilik özellikleri, yetiştiği ortam, geçmiş yaşantıları, görgüleri, tecrübeleri, bilgi ve becerileri birbirinden farklıdır. Bu kadar farklılığın, beraberinde yorum farklılıklarını getirmesi doğaldır.)

* Âlimlerin fıkhi hükümleri çıkarmada kullandıkları kaynak ve metotların farklı olması

* Kur’an ve Sünnet’in âlimlerce farklı anlaşılıp yorumlanması



2.2. Hanefi Mezhebi

Asıl adı Numan b. Sabit olan Ebu Hanife Kûfe’de doğmuş, Bağdat’ta vefat etmiştir. Ebu Hanife ilmî çalışmalarının yanında ticaretle de uğraşmıştır. Mekke ve Medine’de Hz. Enes b. Malik ve Hz. Abdullah b. Evfa gibi sahabilerle görüşmüştür. Bu nedenle kendisi tabiinden sayılmaktadır.

Ebu Hanife, Kûfe’de gelişen rey ekolünün düşünce tarzıyla yetişmiştir. Hocası Hammad b. Süleyman’dan sonra bu ekolün önde gelen ismi olmuştur.

Ebu Hanife fıkhi hüküm çıkarmada öncelikle Kur’an ve sünnete başvururdu. Nassın bulunmadığı durumlarda istihsan veya kıyasa göre hüküm verirdi. Ayrıca sahih olduğu kesin olarak bilinmeyen hadislerin yerine içtihadı tercih ederdi. Hüküm çıkarmada, parçadan bütüne gitme metodu olan tümevarım metodunu kullanmıştır.

Ebu Hanife’nin hüküm verme yönteminin en belirgin özelliklerinden biri, asıl kaynakların yanı sıra örf, âdet ve teamülleri dikkate alan “istihsan” prensibine başvurmasıdır.

Ebu Yusuf, İmam Muhammed ve İmam Züfer, Ebu Hanife’nin önde gelen öğrencileridir.

Ebu Hanife’nin, inanç esaslarını anlatan el-Fıkhu’l-Ekber adlı eseri vardır. Onun fıkha dair görüşlerini ise öğrencilerinden Muhammed b. el-Hasan eş-Şeybanî, Zâhirü’r-Rivaye adlı kitapta derlemiştir. Bu kitap Serahsî tarafından el-Mebsût adıyla otuz cilt hâlinde şerh edilmiştir.

Hanefi mezhebi daha çok Türkiye, Suriye, Irak, Pakistan, Kafkaslar ve Balkanlarda yaygındır.

2.3. Maliki Mezhebi

Malik b. Enes, Medine’de doğmuş, hayatını orada geçirmiş ve orada vefat etmiştir. İmam Malik’in hocaları arasında Zührî, Nâfi ve Rabiatu’r-Rey gibi fıkıh ve hadis bilginleri vardır.

İmam Malik, fıkhi hükümler çıkarmada Kitap, sünnet, icma ve kıyas delillerine başvurmuştur. Ayrıca Medine halkının uygulamasını (amel-i ehl-i Medine) ve mesalih-i mürseleyi (toplum menfaatini) dikkate alması, onun fıkhının karakteristik özelliklerini oluşturur.

İmam Malik’in meşhur eseri el-Muvatta’dır. Abdurrahman b. Kasım, İmam Malik’in görüşlerinin yer aldığı el-Müdevvene adlı eseri gözden geçirip tashih eden öğrencisidir.

Maliki mezhebi Kuzey Afrika’da yaygındır.

2.4. Şafii Mezhebi

Muhammed b. İdris eş-Şafii, Gazze’de doğmuş Mısır’da vefat etmiştir. Irak’ta Ebu Hanife’nin talebesi olan İmam Muhammed’den, Medine’de İmam Malik’ten ders almıştır. Ömrünün sonlarına doğru Mısır’a yerleşmiştir. Bu nedenle onun görüşleri daha çok Mısır’da yayılmıştır. Ayrıca Güney Arabistan, Endonezya, Malezya ve Türkiye’de de Şafiilik yaygındır.

İmam Şafii’nin, er-Risale adlı eseri fıkıh usulüne dair yazılan ilk eserdir. Fıkha dair en önemli eseri ise el-Ümm adlı kitabıdır.

Şafii, fıkhi hüküm çıkarmada öncelikle Kitap ve sünneti esas almıştır. Daha sonra da icma, sahabe kavli ve kıyası delil olarak kullanmıştır. Fıkhi hükümlerde daha çok tümdengelim metodunu kullanmıştır. İmam Şafii diğer imamlardan farklı olarak istishab deliline daha fazla yer vermiştir.



2.5. Hanbeli Mezhebi

İmam Ahmed b. Hanbel, Bağdat’ta doğmuş ve orada vefat etmiştir. Uzun süre İmam Şafii’den ders almıştır. Aynı zamanda büyük bir hadis bilginidir.

Ahmed b. Hanbel’e göre esas alınması gereken kaynaklar arasında Kitap ve sünnet ilk sırayı alır. Sahabe kavlini de delil sayar. Kıyasa ancak zaruret hâlinde başvurur. Bununla birlikte istishab delilini çokça kullanır.

Ahmed b. Hanbel’in en önemli eseri el-Müsned adlı hadis kitabıdır. Fıkıhla ilgili görüşleri ise Hırakî’nin el-Muhtasar adlı eserinde derlenmiştir. İbn Teymiyye ve talebesi olan İbn Kayyım bu mezhebin önemli bilginlerindendir.

Hanbeli mezhebi daha çok Arabistan Yarımadası’nda yaygınlaşarak günümüze kadar varlığını sürdürmüştür.

2.6. Caferi Mezhebi

Şiiliğin en büyük koludur. Cafer-i Sadık, Medine’de hicri 80 (miladi 699) tarihinde doğmuş ve aynı yerde hicri 148 (miladi 765) yılında vefat etmiştir. Kendisinden İmam Ebu Hanife, İmam Malik ve Süfyan-ı Sevri gibi bazı âlimler ders almıştır.

Caferi mezhebi daha çok İran, Pakistan ve Irak gibi ülkelerde yaygındır.

Caferiler, fıkhi konularda Hanefi mezhebine yakındır. Dinin iman esaslarında, temel ibadetlerinde ve yasaklarında diğer mezheplerin çoğunluğu ile ittifak hâlindedirler. Ayrıldıkları konulardan bazıları şunlardır: Abdestte çıplak ayak üzerine mesh edilmesi, ehl-i kitap kadınlarla evliliğin caiz olmaması, ezan ve kamette, “Eşhedü enne aliyyen veliyyullah” cümlesinin ilave edilmesi, öğle ve ikindi namazlarının birleştirilerek öğle vaktinde, akşam ile yatsı namazlarının birleştirilerek akşam vaktinde (cem-i takdim şeklinde) kılınması.



2.7. Mensubu Kalmayan Fıkıh Mezhepleri

Mensubu kalmamış fıkhi mezhep müçtehitlerinden bazıları şunlardır:

• Basra’da Hasan el-Basrî (öl. 110/728)

• Kûfe’de Süfyan-ı Sevrî (öl. 161/778)

• Kûfe’de Abdurrahman b. Ebî Leyla (öl. 148/765)

• Suriye’de Evzâî (öl. 157/774)

• Mısır’da el-Leys b. Sa’d (öl. 175/791)

• Bağdat’ta Davud b. Ali ez-Zâhirî (öl. 270/883)



3.1. Taklit Dönemi

Fıkhi mezheplerin oluşturduğu verimli içtihat faaliyetlerinden sonra hicri 4./miladi 10. Asrın başlarında fıkhi faaliyetlerde bir duraklama ve taklit dönemi başlamıştır. Önceki dönemde karşılaşılan sorunlar bir şekilde belli metotlarla çözüme kavuşturulmuştu. Sorunların öncekilere benzemesi ve çözümlerin hazır şekilde bulunmasından kaynaklanan fikri durgunluk fıkıh çalışmalarını da etkilemiştir. Bu nedenle belli mezheplerin fıkhi görüşleri ile yetinmeye başlayan fıkıhçılar, müstakil bir hüküm çıkarma yoluna gitmemişlerdir. Ayrıntılı bir şekilde tedvin edilmiş mezhep kitapları, fıkıh faaliyetlerinin azalmasına yol açmıştır. Ayrıca mezhep taassubu ve içtihat faaliyetlerinin azalması gibi etkenler de bu dönemde öne çıkmıştır. Bu dönemde içtihat faaliyetlerinin durma noktasına gelmesinin bir başka sebebi de kanunlaştırma hareketlerindeki gelişmelerdir. Bu gelişmelere bağlı olarak hakimler bulundukları bölgelerde yaygın olan mezhebin görüşlerine göre hüküm vermeye başlamışlardır.



3.2. Fıkhın Kanunlaştırılması

Büyük hukuk ve devlet adamı Ahmet Cevdet Paşa başkanlığında bir heyet oluşturularak medeni kanun oluşturmak amacıyla bir çalışma başlatıldı. 1869 yılında başlatılan çalışma 1876 yılında tamamlandı.

Fıkıhla uğraşan ilim adamlarından oluşan heyet, fıkıh kitaplarında yer alan hükümleri bir kanun kitabında topladılar. Oluşturulan bu kitaba “Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye” adı verilerek uygulamaya konuldu.

Mecelle, içerik olarak Hanefi mezhebi esas alınarak kanun tekniğine uygun maddeler şeklinde hazırlanmıştır. Hukukun genel kaideleri bağlamında başlangıç kısmına 100 madde konulmuştur.



1851 maddeden oluşan Mecelle, 1876 yılında padişah fermanıyla kanunlaşmıştır. Ancak, yürürlük esnasında karşılaşılan zorlukları aşmak için Mecelle Tadil Heyeti oluşturulmuştur. Bu heyet zamanla duyulan ihtiyaçları dikkate alarak diğer mezheplerden de yararlanma yoluna gitmiş, bazı hususları düzenlemiştir. 1926 yılına kadar geçerli olan Mecelle, yabancıların kurdukları diğer mahkemelerin de kapatılmasıyla birlikte yürürlükten kaldırılmıştır.

1926’da İsviçre Medeni Kanunu tercüme yoluyla aynen kabul edilerek Mecelle’nin yerini almıştır.
Yüklə 23,14 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə