1
Eski Yunan Tarihine Giriş: 6. Dersin Metni
25 Eylül 2007
1. Bölüm: Hoplit ve Phalanksa Giriş
Profesör Donald Kagan: Bundan önce, genel olarak, polisin ortaya çıkışını ve gelişimini
konuşmuştuk ve size öncelikle Hanson’ın aile çiftliğinin ortaya çıkışı kuramını anlatmış,
aile çiftliklerinde çalışan bireylerin öykümüzdeki önemini vurgulamıştım. Şimdi ise,
bağımsız bireyselliğe önayak olan, ekonomik üretimi sağlayan aynı kişilerden söz
edeceğim. Bunlar asil değildi, ama hayatlarını özerk bir biçimde sürdürebilmekte,
gerektiğinde de savaşabilecek nitelikteydi. Hatta savaşarak devlet sistemlerine girmiş ve
önemli kararlara katılmış, devletin politik ve başka kararlarında etkin olmuşlardı. Bu
kişiler kendi karakterlerini şekillendirerek devletteki kendi konumlarını etkileyebildi ve
dünyadaki yerlerini oluşturabildiler. Bugün bu konuya dönmek istiyorum. Asker olarak
konumları, ortak bir dava için savaşarak, ki bu ortak dava bireysel anlamda var
olmamaktaydı, fakat tüm şehir halkına bağlı olarak ortaya çıkmıştı, bir süreç içinde
oluşmaktaydı ve tahminimce kaçınılmaz bir şekilde oluşmak zorundaydı, çünkü ortak
davaları olan şehirleri, yani polisleri için savaşıyorlardı.
Bu dönemde oluşan savaş tekniklerini anlatacağım. Görülüyor ki tarihte ilk defa, hoplit
phalanks, yani
hoplit dizisi olarak adlandırılmaktadır; bu terminolojiyi şöyle
açıklayabiliriz. Hoplit kelimesi Yunanca ‘hoplites’den gelmektedir ve ‘hoplon’dan
türemiştir. Hoplon, piyadelerin kullandığı özel bir kalkandı ve özel bir oluşum kurarak
savaşan piyadelerin taşıdığı kalkandı. Bu kalkanı tek kolla rahatlıkla hareket
ettirebileceğiniz yuvarlak, yaklaşık bir metre çapında bir silah olarak hayal edin. Şuraya
çıkayım da size göstereyim. Beni arkadan duyabiliyor musunuz? Uygun mu bu?
Söylediğim ölçülerde bir kalkan düşünün; önemli olan unsurlardan birisi, kalkanın
kenarları, sağ kenarında, sağ kolumun tuttuğu yeri düşünün, burada tutulacak bir yer
olacak ve kalkanın ortasında kolun geçebileceği deriden gevşek bir kayış bulunmaktaydı,
böylece kalkan bir kenardan kavranılarak ve kısmen kola yaslanılarak tutulabiliyordu.
Böylece söylediğim boyutta, ahşaptan yapılmış, deriyle kaplanmış, bazen tunç detayları
olan, hatta önünde tunç levhaları bulunan ve dolayısıyla oldukça ağır olan kalkanı
rahatça kontrol etmek mümkün oluyordu. Ağır olduğundan uzun süre taşıması çok zor
oluyordu. Tabii ki tüm savaş süresince bu denli ağır bir şeyi taşımak neredeyse olanaksız
bir şeydi, ama kalkan savaş için en önemli şeydi. Hoplit kelimesi de bu hoplondan
türeyen savaşçıların piyade birliğidir.
Phalanks, piyadelerin her birinin elinde hoplonuyla sıralar halindeki bir oluşumu
göstermektedir. Önce bir sıra, sonra bir sıra daha, bir sıra daha, yaklaşık sekiz sıra
derinliğinde bir oluşum kurgulanmaktadır. Oluşum ne kadar derin olursa olsun, öndeki
askerler arkadakileri kapatır. Phalanks da oklava gibi yuvarlanan bir şey anlamına
gelmektedir. Bir tepeden bakıyor olsanız, phalanks aşağıdaki düzlükte, sanki
2
yuvarlanarak ilerleyen, ihtişamlı bir görüntüye sahip, önündeki her şeyi normal olarak bir
biçer gibi biçip geçebilecek güçte bir şeydi. İşte buna biz
hoplit phalanks diyoruz. Piyade
bölüklerinin merkezini oluşturan ağır silahlı bir asker bloğunu oluşturmaktaydı.
Tamam, bu ne zaman ortaya çıkmıştı? Bugünün dersine başlarken ilk olarak size bu
konudaki standart düşünceleri anlatmak istiyorum. Örneğin
hoplit phalanks nasıl
çalıştığı hakkında. Hanson daha önce bize en ayrıntılı ve işe yarar bilgiler sunmuştu.
Ama tabii siz bunu biliyorsunuz, okumalarınızdan öğrenmiş olmanız gerek, son yıllarda
bu bakış açısı ciddi boyutta eleştiri almaya başladı ve bu eleştiriler hakkında bugün ders
süresince bir şeyler söylemek istiyorum. Burada size sunacağım geleneksel, yani eski
moda olan bakış açısı. Bana kalırsa phalanks, İ.Ö. 700 – 650 civarlarında ortaya çıkmıştı,
yani en erken polisler oluştuktan sonra, ve bu bakış açısına göre, bu ikisi bir arada gelişti.
Bu sürecin nasıl yürüdüğünden kimse emin değildir, olamaz. Bu öykünün parçası olan
tartışmalardan en önemlilerinden birisi bu savaş tekniğinin ne zaman ortaya çıktığıdır;
yani oldukça hızlı, belki birkaç yıl içerisinde mi, yoksa uzun bir süreçten sonra mı. Bu
konuyu en ciddi derecede eleştirenler, yüzyıllar boyunca derken, size bahsettiğim hoplit
phalanks tam haliyle İ.Ö. 5. yüzyıla dek ortaya çıkmadığına inanırlar. Burada şimdi
geleneksel bakış açısına bakalım.
2. Bölüm: Hoplit
Eğer bunun polis oluşurken ortaya çıkıp geliştiğini düşünürseniz, size izin verin bir
hoplitin nasıl olduğunu ve
phalanksın nasıl oluşturulduğunu ve işlediğini,
hangi koşullar
altında ortaya çıktığını anlatmaya çalışayım. Hoplitin kendisi, öncelikle kalkanından,
sonra da, korunma kapasitelerini ele alırsak, vücudunu koruma amacıyla kaplayan ciddi
ölçüdeki zırhından tanınabilir. Kafasında ağırlığı belki 2.5 kilograma ulaşan tunçtan bir
miğfer taşır.
Polis ortaya çıkarken bütün bunların da aynı zamanda geliştiğini düşünün. Bakın şimdi
size hoplit savaşçılarının nasıl phalanksı oluşturup, savaştıklarını ve ortaya çıkmalarının
nasıl sonuçlar doğurmuş olduğunu anlatayım. Bir hoplit için iki önemli öğeden birisi
kalkanı, öbürü de, -‐-‐ korunma özelliklerini ele alırsak -‐-‐, bütün vücudunu koruma
amacıyla kaplayan zırhıydı. Kafasında tunçtan yapılmış yaklaşık 2.5 kilogram ağırlığında
bir miğfer taşımaktaydı; tabii bunlar yaklaşık ağırlıklarıydı, insandan insana da bir miktar
değişmekteydi. Bunların arasında en önemli özelliklerden bir tanesi de göğsünde taşıdığı
18 kilograma çıkabilen bir göğüs plakasıydı. Bacaklarında baldırlarını koruyan zırhlar
vardı; bunlar beyzbolcuların giydiği bacak korumalarını andırmaktaydı ve tunçtan
yapılmıştı. Daha önce de bahsettiğim gibi, kalkanları ahşaptandı, üzeri deriyle ve bazen
de bronzla kaplanmıştı, ağırlıkları 7 – 7.5 kilogramla 9 kilogram arasında değişebiliyordu
ve daha önce anlattığım gibi kolda taşınıyordu.
İşte böyle hoplit savaşçısını düşünün, her şeyi üzerinde ve elinde kalkanıyla. Göstermeye
çalışayım size, baştan aşağı bir zırhla kaplı
olarak, tamamen koruma amaçlı, her şeyin