arda erel
Kendine İyi Bak /
Arda Erel
©
2018,
inkılâp Kitabevi Yayın Sanayi ve Ticaret AŞ
Yayıncı ve Matbaa Sertifika No: 10614
Bu kitabın her türlü yayın hakları Fikir ve Sanat Eserleri Yasası gereğince
inkılâp Kitabevi'ne aittir. Tüm hakiarı saklıdır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar
dışında, yayıncının izni alınmaksızın, hiçbir şekilde kopyalanamaz, çoğaltılamaz,
yayımlanamaz
ve
dağıtılamaz.
Genel yayın yönetm eni
Ahmet Bozkurt
Editör
Çağla Melek Kaçarlar
Kapak tasarım
Berkcan Ok ar
Sayfa tasarım
Eyüp işkuran
ISBN: 978-975-10-3860-9
18 19 20 21 7 6 5 4 3 2 1
İstanbul, 2018
Baskı ve Cilt
İnkılâp Kitabevi Yayın Sanayi ve Ticaret AŞ
Çobançeşme Mah. Sanayi Cad. Altay Sk. No. 8
34196 Yenibosna - İstanbul
Tel : (0212)496 11 11 (Pbx)
İnkılâp Kitabevi Yayın Sanayi ve Ticaret AŞ
Çobançeşme Mah. Sanayi Cad. Altay Sk. No. 8
34196 Yenibosna - İstanbul
Tel : (0212)496 11 11 (Pbx)
Faks : (0212)496 11 12
posta@inkilap.com
inkilap.com
arda erel
Aforizmalar
ÎİİÎ İNKILÂpPJ.y//
1995 yılında inşaat mühendisi bir babayla ev hanımı bir annenin tek
oğlu olarak İstanbul'da doğdu. Yaşadıklarını, hissettiklerini kâğıda
dökme isteği çok küçük yaşlarda başladı. Kendini bildiğinden bu yana
günlükler tutan Arda Erel, daha sonra içinden gelenleri dijital ortamda
paylaşmaya başladı. Sosyal medyada takipçilerinin sayısı bir milyonu
geçen Erel, Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde reklamcılık eğiti
mine devam etmektedir. Yazarın 201 5 yılında
Senin için,
2017 yılında
Arayış
isimli kitapları İnkılâp Kitabevi tarafından yayımlanmıştır.
Arda Erel
sonra güzel bir insan girecek hayatına.
sen, “ kaldı mı böyle iyi kalpliler?” derken bulacaksın kendini,
ilk başta anlayamayacaksın çünkü uzun zamandır yalnız his
setmiş olacaksın kendini koca evrende, onca insan olmasına rağ
men.
ama o, ayna olacak sana,
bir ışık olacak sonra, karanlığını aydınlatan,
kitap olacak, okunması gereken,
yol olacak, beraber yürüyeceksiniz...
onu arıyorsan koca evrende, o da seni arıyordur aslında,
sadece hazır olmayı bekliyorsunuz ikiniz de.
bu yüzden karşılaşana dek bazı acılardan geçecek, bazı kötü
günler geçireceksiniz, birbirinizi bulunca daha çok kıymet bil
meniz için.
ayrı hayatlarda ama hep aynı frekanslardasınız,
çünkü bağlısınız birbirinize, doğduğunuz günden beri,
korkma yalnız olmaktan!
şu an yalnızsın belki ama bu ona hazır olman için gereken bir süre
sadece...
5
sen onlardan olma,
insanlar kötü olsa da sen iyi ol.
çünkü günün birinde onlar kötülüklerinden kaybederken, sen
iyi kaldığın için kazanmış olacaksın.
6
sevdiğin, senin aynandır.
hiç böyle düşündün mü?
kendine en yakın gördüğün kişilere bak.
hepsinde senin yansıman var.
biri çok eğlenceli, bu yüzden eğlenceli tarafını yansıtıyor sana,
biri çok sırdaş, bu yüzden sır tutan tarafını gösteriyor sana,
diğeri çok mutsuz, kırgın tarafını belli ediyor...
ya da geçmişten bugüne kadar âşık olduğun insanlara bak.
hepsinde senden izler var.
kimi serseri, kimi kırılgan, kimi saf, kimiyse kızgın...
ama hepsi senin birer yansıman.
mesela sen kızgınsan ailene, hayata kızgın birini çekersin kendine,
serseriysen ilişkide, serseri olan biri gelir bulur seni...
çünkü sen hangi enerjideysen, o enerjideki insanlarla buluştu
rur hayat seni.
“ ben böyle birini hiç istememiştim.” deme.
onda o kadar çok şey gördün ki kendinden sakladığın...
bu yüzden sevdin onu...
her şey ayna görevi görür, unutma.
sen neysen, bil ki hep kendinle karşılaşırsın...
“ en iyi sen” le karşılaşman dileğiyle!
7
aklına düşen hiçbir şey imkânsız olamaz.
aklına düştüyse gerçekleşmesi için her zaman bir olasılık vardır.
sen imkânsız zannetsen bile...
8
“ neden hiçbir arkadaşım benim yaşadığım sorunları yaşamıyor-
ken, ben bunları yaşıyorum?” diye çok düşündüm...
anladım ki yaşadıklarımın hiçbiri tesadüf değil...
“erkekler güvenilmez.” deyip güvenilir erkek bulanı görmedim
hiç.
“ kadınlar şeytandır.” deyip melek gibi kadınlarla beraber olan
erkekleri de...
çünkü kendi dünyamız bizim yansımalarımızdan ibaret,
kadınların şeytan olduğuna inananların karşısına tabii ki kötü
kalpli kadınlar çıkacak!
erkekler güvenilmez dersen, güvenilmez erkekler bulacak seni,
çünkü sen ona inanıyorsun.
evren de seni dinleyecek, isteğini yerine getirecek ve seni onunla
karşılaştıracak.
ama sen güzel şeyler düşünürsen, değerli olduğunu bilirsen, iyi
olduğuna inanıp, evrende her şeyin yansıma olduğunu fark ede
bilirsen kendin gibilerle karşılaşacaksın.
9
çok sevmeye inanıyorum ama çok bağlanmaya inanmıyorum,
başımıza gelen kötü şeylerin de çok sevmekten değil, çok bağ
lanmaktan geldiğini düşünüyorum,
çok sevmek zarar vermez.
hatta iyileştirir insanı, canlı tutar, yaşıyor hissettirir insana, nefes
alışının değerini bildirir.
ama çok bağlanmak öyle değildir.
bağlanmak, muhtaç enerjisi yayar.
karşındaki onsuz yapamayacağını hisseder.
tehlikelidir yani.
ama sevdiğinde öyle mi?
onsuz da yapabilirsin.
onsuz da sevebilirsin.
bu yüzden çok sev ama hiçbir zaman çok bağlanma.
koşuyorsun oradan oraya.
yanında birilerini yok sanıyorsun ama zihninde var ettiğin için
seninle beraber geliyorlar.
“ son ilişkin nasıldı?” diye sorsam sana, “ beni aldattı.” , “çekip git
ti.” , “yalancının, karaktersizin tekiydi.” dersin değil mi?
hepimiz benzeriz.
hep derim, aynı hayatlardayız hepimiz!
peki ilişkin bittikten sonra sende ne izler bıraktığını düşündün
mü hiç?
hayatının ve senin ne kadar çok değiştiğini?
artık aşka daha az inandığını, insanlara daha az güvendiğini
görebiliyor musun?
kendini başkalarının sevgisine daha az açtığını...
artık ilişki yaşamaktan bile soğuduğunun farkında mısın?
bunlar, yanında hâlâ onu taşıdığın için oluyor.
zihninden onu çıkar artık.
çıkar ki, kalbine başkaları girebilsin.
11
insanları kurdukları cümlelerden tanımayı bıraktım.
yaptıklarına bakıyorum.
hem daha kolay hem daha gerçek oluyor.
12
unutmaya çalışma...
çalıştıkça daha çok hatırlayacaksın onu.
“ unuttum” dediklerinde bile, insanlar bir kere daha hatırlarlar,
marifetmiş gibi böbürlenir bazıları da...
değil ki! biz öyle sandık.
“ unutamıyor hâlâ yazık.” dedik,
unutursak, mutlu oluruz sandık,
peki ya hatırladıkça iyileşsek, olmaz mı?
evet, bizi üzen insanlar oldu.
yaraladılar, ağlattılar; heveslerimizi, umutlarımızı, hayallerimizi
çalıp götürdüler.
ama ben birini daha unutmak istemiyorum.
bana ne yapmış olursa olsun, onu iyi hatırlamak için bir sebep
bulmak istiyorum.
çünkü biliyorum ki o sebep de benim onu bulmamı istiyor.
biri vardı, beni çok üzmüştü,
kendimi güçsüz hissettirmişti.
ama sonra kendimi bulmamı sağlamıştı.
üzmeseydi, güçsüz hissettirmeseydi; hâlâ kendimi arıyordum belki
de.
sen de hayatına giren hiç kimseyi unutmaya çalışma,
güzel bir sebep bul onu hatırlamak için,
hayat, hiç kimseyi sen üzül diye göndermedi sana,
mutlaka başka bir sebebi daha var senin göremediğin,
unutma, hatırla.
onu hatırladıkça, kendini iyi hissettiğin bir sebep bul...
çünkü bir sebep var.
ve o sebep senin onu bulmanı bekliyor...
13
sevdiğini söylemeye gerek duymaz bazıları.
kelimeleri sevmezler.
gözleriyle severler onlar.
gözleriyle korurlar.
kolları vardır, sarılırlar.
sarılırken, elleriyle konuşurlar.
tabii hissedebilirseniz.
bazen konuşmak, hissettikleri sevgiyi anlatmaya yetmez onlar için.
zaten eyleme dökmek de daha mantıklı gelir onlara.
çünkü seviyorum diyen herkes sevmiyordur.
ama gözlerinden sevdiğini okuyabildiğiniz biri, sizi sevmiyor
olamaz.
14
hatırlıyor musun?
çok yakışırdın yanıma,
belki de en çok sen yakışmıştın.
kızıyorum sana, özellikle geceleri,
niye geceleri diyeceksin.
çünkü sabahları hep bir koşturma hali, gelmiyorsun aklıma,
geliyorsun ama anca radyoda “ o şarkı” çalarsa,
o bile çalmıyor artık...
belki şarkılar bile bizi ayırmaktan yana hakkını kullanıyor,
bilmiyorum ama çok kızıyorum sana,
niye kızıyorum değil mi?
dün, “ tam benlik” diyerek giydiğim kazağı bile bugün ihtiyacı
olan birine verdim.
dün, “ beni anlatıyor.” diyerek dinlediğim şarkıyı bugün radyoda
yine duyduğumda frekansı değiştirdim.
halbuki ne çok severek giymiştim o kazağı, ne çok huzurla dinle
miştim o şarkıyı,
seni de ne çok sevmiştim,
belki sen de öyleydin,
bedenden bedene gezdin, ruhtan ruha,
belki o zamanlar benim sana ihtiyacım vardı,
belki bugün başkasının ilacı oluyor, onu ısıtıyor, onu dinliyor,
ona yakışıyorsun,
kızmıyorum...
nasıl kızayım?
insan, sevmediği yemeği bile sırf sağlıklı diye zorla yediğinde
sinir oluyor.
sana nasıl zorla, “ beni sev.” diyebilirim?
kızmıyorum artık...
anladım ki insan kızmadığında, özlemeye başlıyormuş meğer,
ne güzel insansın, yanımda yokken bile bir şey daha öğrettin
bana.
15
kendi değerini unutacak kadar çok sevmemelisin birini,
çünkü başkasının gözünden kendi değerini belirlediğinde,
bir gün mutlaka değersizleşiyorsun...
16
birini nefret edecek kadar çok sevmek diye bir şey var bu dünyada,
“ adını duymak istemiyorum, bir daha benim yanımda onu an
mayın.” dedikten sonra saatlerce nerede, ne yaptığını merak edip
durmak diye bir şey var.
aşk ne garip şey değil mi?
insanı kendisiyle savaşa sürüklüyor,
sevginin nefrete karışması diye bir şey var dünyada.
“ görmek istemiyorum, bir daha aram a.” dedikten sonra tekrar
karşılaşmak için içten edilen dualar var.
“ duam kabul olsun, başka bir şey istemem.” diye konuşulup
durulan, allah ile dertleşilen geceler var.
aşk ne garip şey değil mi?
dünyadaki her şeyi anlamsızlaştırabiliyor.
nefretin, sevgiyi geçtiği durumlar var bu dünyada.
“ sevdiğim insan bu muymuş?” diye sorularla baş başa bıraktığı
sabahlar var.
aşk ne garip şey değil mi?
çok sevdiğin birini, çok nefret ettiğin birine dönüştürebiliyor.
17
olmazlara meyillidir çoğu insan.
çoğu insan dediğime bakma, hepsi aynıdır da bazıları bu yönlerini
diğerlerine nazaran daha iyi bastırır.
merak ediyorsun değil mi seni neden terk ettiklerini?
neden artık sevmediklerini?
neden başkasını tercih ettiklerini?
neden sana seviyormuş gibi yaptıklarını?
biliyorum, ben de çokça düşündüm bu sorduklarını.
buldum sorularımın cevaplarını.
dikkatli bak insanlara.
dikkatli bakarsan, hiç kimse ilk başlarda kazanmak için uğraş
madığı insanın değerini bilmiyor,
insan öyle yaratılmış sanırım, inan bunu bilmiyorum,
ama eminim, hepsi ilk başta emek vermek istiyor, uğraşmak is
tiyor, koşmak istiyor, koşarken yorulmak istiyor, düşmek istiyor...
yara almak isteyenler bile var.
hepsi bunlardan sonra ulaşmak istiyor, yanında olmasını iste
diğine...
ve sen de; o koşmasın, o uğraşmasın, o yorulmasın diye düşü
nürken, fark etmeden aslında elinin tersiyle başka yöne koşmasına
izin veriyorsun...
“ imkânsız ol.” diyemem sana.
ama sana koşa koşa gelen birine hemen açma kollarını,
biraz “ zor” ol ki değerin bilinsin...
18
meğer kimse kötü değilmiş.
şenmişsin sana kötülük yapılmasına izin veren.
bazılarını dışarıda bırakmak yerine, kalbine misafir eden.
herkesi içeriye alırsan tabii mutsuz olursun.
bazılarının suratına kapıyı kapa.
içeriye girmek isteseler de alma.
mutsuzluk kapılarını kapamadıkça mutluluk hayatına nasıl
girebilir ki?
19
üst üste kötülük gördüğün insanı bırak...
çünkü bu sana bir işarettir,
hayatından çıkar, demektir,
işaretleri fark et...
20
bundan sonra beraber olamayacağınızı söyleyecekler size.
“ bu kadar şeyden sonra, olur mu hiç?” diyecekler.
“ sakın arama bir daha, gurursuz musun sen?” diyecekler,
“ tam am .” diyeceksiniz.
“ sen öyle diyorsan, vardır bir bildiğin.” diye ekleyeceksiniz sonra,
belki bazılarınız peşi sıra sebeplerini sunacak ama onlar dinle
meyecek, hatta duymayacak.
“ bir kere bittiyse bitmiştir aması yok.” diyecekler,
peki bir kere bittiğinde bitiyor mu gerçekten?
hani aşkımıza sahip çıkacaktık?
neden bir daha aramamam gerekiyor?
“ şunu sev.” dediklerinde, “ olur hemen seveyim.” diyebiliyor
musunuz siz?
ben diyemiyorum.
bazı şeyler bir kere hissedilir.
bazı insanlar hayatınıza bir kere gelir ve bazı aşklar imkân varken,
imkânsızlaştırılır.
dinlemeyin kimseyi, hemen koşun gidin...
bu hayat sizin, bu kalp sizin...
21
verdiğiniz kıymeti hak etmiyorsa bazen siz çok isteseniz de
hayat alıp götürür onu sizden,
çünkü siz çok kıymetlisinizdir...
22
insanın mutlu olması için illa ki birinin elini tutması mı gerekiyor?
mesela bazen benim elim çok arayıp, “ sonunda tam da ken
dime göre, aradığımı buldum.” diyerek bir kazağı tutabiliyor,
bazen çıkmasını dört gözle beklediğim bir kitabı da, “ sonunda
çıktı.” diyerek tutup ona sarılabiliyor, bazen vizyona girmesini
heyecanla beklediğim sinema biletini de çok severek tutabiliyor...
illa ki bir insanın tuttuğu elle mi “ mutlu” olacağım?
“ tamam, olacağım.”
belki biraz garip bir düşünce ama...
sinema bileti seni terk etmiyor mesela, kitaplar üzmüyor, aldığın
kazak seni aldatmıyor.
insan yalnızlığa alıştığında da onun elinden tutan şeyler var;
onu hayata bağlayan, sevindiren, heyecanlandıran...
sonuç olarak yalnızlığa alışmak hem güzel hem de kötü bir şey.
ama emin olduğum tek şey var, o da arayıp zar zor bulduğum
bir kazak kadar “ bana yakışan” , bir sinema bileti gibi “ çok
özel” , dört gözle beklediğim bir kitap gibi “çok anlamlı” değilsen;
ben böyle de mutluyum zaten...
23
geçmişte hatırlamak istemediğin ama sürekli hatırladığın şey
var ya, o çoktan bitti.
hatırlaman düzeltmeye yaramayacak.
geçmişe dönüp değiştiremezsin onu.
“ kötü bir şey.” diyerek iyileşemezsin.
bazı şeylerin sadece yaşanması gerekir, öğretidir çünkü.
en önemlisi de geçmiş sana takılmaz, sen ona takılırsın...
o gün sözcükler çıktı ağzından ve o günün doğması gereken
güneşi doğdu, ardından battı yine.
karardı gece.
ve senin de hayatın devam etti,
daldın o gün uyuman gereken uykuna,
belki aynı, belki değil.
ama hayatın devam ederken, sen devam edebildin mi?
yoksa o günde misin hâlâ?
işte sorun tam da burada başlıyor zaten.
eğer geçmişi orada, o günde bırakabilirsen, sende bıraktığı iz
lerden de kurtulabilirsin.
çünkü sen bunu düşündükçe, bugünün tarihinde değil, o günün
tarihinde yaşıyorsun fark etmeden.
ama o gün bitti.
ve bir daha yaşanmayacak.
ne geçmişe bakıp üzül, ne de geleceğe bakıp tedirgin ol.
unutma: bazı günleri geçmişte bırakamazsan, kendine hiçbir
zaman güzel bir gelecek yazamazsın.
24
“ daha iyisi” nin olması için istemediklerinin bitmesi gerekebilir,
hak ettiğinle karşılaşman için hak etmediklerinin gitmesi gerektiği
gibi.
yani aslında hayatında kötü hiçbir şey yok şu an.
hatta kötü zannettiğin birçok iyilik var.
sadece farkında değilsin.
oysa tüm gidişler senin iyiliğine, hepsi senin için.
25
neden iyi olayların üzerinde durmak varken, geçmişindeki kötü
olayları düşünüyorsun?
neden iyiliğinden şüphe ettirmeyecek insanlar dururken, kötü
olduğunu bildiğin insanlar aklında hep?
peşinden gittiğin, senin hak ettiğin değil.
kötüyü mü hak ediyorsun?
hiç sanmıyorum.
onu bırak ki hak ettiğin sana gelsin...
26
birini mutlu etmek için zor bir dönemden geçmesini bekleme
yin.
ya şu an zor bir dönemdeyse ama size belli etmiyorsa?
birine ne kadar değerli olduğunu söylemek için size bir faydasının
dokunmasını beklemeyin.
değerli olduğunu düşünüyorsanız, şimdi söyleyin ona.
“ içimden geldi söylemek!” diye ekleyerek...
birine bir hediye almak için doğum gününün gelmesini bekle
meyin.
yarın bir şey alın, mutlu edin onu.
ne kaybedersiniz?
birine, “ çok güzelsin.” demek için güzel giyinmiş olmasını,
çok güzel gülmesini beklemeyin.
içi zaten güzelse, güzel olduğunu söylemek için bir sebep her
zaman vardır.
dışından size ne?
hadi yapın!
beklemeyin hayatı...
beklettiklerinizi, bir gün sizi beklerken bulamayabilirsiniz.
27
ben sevdiğim birinin yanında hemcinsimi görünce kıskançlık
krizlerine girmek istemiyorum.
ben sosyal medyada ayrılık sonrası benim inadıma hareketler
yapan biriyle hayatımı paylaşmak istemiyorum.
ben birinin benimle sırf dış görünüşüm için beraber olmasını
istemiyorum.
birinin göz zevkini doyurmak istemiyorum,
çünkü yaşlanacağım, seneler geçecek.
sokakta alışveriş poşetlerini taşımakta zorlandığı için yardım
ettiğim o yaşlı adama dönüşeceğim.
ben birinin benim malım mülküm olduğu için benimle beraber
olmasını istemiyorum.
hiçbir şeyin garantisi yok çünkü.
göz zevkimizi doyuran herkesin peşinden gittik hep.
neler yaptık sırf göz zevkimiz doysun diye, neler feda ettik...
sonuç?
koca bir hiç!
çünkü hiçbir zaman kalbimiz iyi hissetsin istemedik,
hiçbir zaman kalbimizin güvenmesini sağlamaya çalışmadık,
ne öğrendiysek onu yaptık.
“ annem güvenemiyor, demek ki erkekler güvenilmez.”
“ babam kötü biri, ben de öyle olmalıyım.”
“ arkadaşım aldatıldı, kesin ben de aldatılacağım.”
anladım ki güvensizliğimizi elbette ki biraz insanlara, biraz
beklentilerimize, biraz da “ ne aradığımıza” borçluyuz.
28
o olsun veya olmasın ne fark eder?
her türlü devam edeceksin,
ettin...
ediyorsun da...
29
aklına gelen şey hayatına da gelir m utlaka...
30
gitmen gerekiyor, kalacak yeterli bir sebebin yoksa...
affetmen gerekiyor, seni geceleri uyutmayan çok şey varsa...
dinlemen gerekiyor, susmuyorsa kalbin...
kabullenmen gerekiyor, ağırlık varsa üstünde, dolduruyorsa du
rup dururken gözlerini...
vazgeçmen gerekiyor, huzur terk etmişse bedenini...
unutman gerekiyor, hatırlamak çare olmuyorsa...
başlaman gerekiyor, bitmişse bir şeyler...
kendin için, kalbin için...
31
hayatına bir türlü biri gelmiyorsa ya yanından ya da kalbinden
Dostları ilə paylaş: |