222
TEBRÝZ
yid ve þerifler
için misafirhane, hamam ve
odalar mevcuttu. Bakýmý için kervansaray
ve çarþý yaptýrarak
100
altýn tümen gelir
vakfeden Gazân Han burada medfundur.
I. Abbas’ýn
1020
’de (1611) tahrip ettirdi-
ði,
1641
depreminden ciddi hasar gören
külliye
1725
’te Köprülüzâde Abdullah Pa-
þa tarafýndan onarýlmýþtýr. XIX. yüzyýlda
harap bir þekilde duran Þenbigazân’dan
günümüze bir þey kalmamýþtýr. Þehrin en
eski eseri Hârûnürreþîd’in zevcesi Zübey-
de Hatun adýna VIII. yüzyýlda yaptýrýlan ca-
midir. Mütevekkil-Alellah’ýn Dýmýþkýye Ca-
mii (IX. yüzyýl), Reþîdüddin Fazlullah-ý He-
medânî’nin Rab‘ýreþîdî (709/1309), Tâced-
din Ali Þah’ýn Ali Þah Camii (1312-1322),
Karakoyunlu Cihan Þah tarafýndan yaptý-
rýlan Gökmescid (870/1465-66), Uzun Ha-
san’ýn Nâsýriyye Külliyesi (889/1484) ve Kay-
seriye Çarþýsý, Akkoyunlu Yâkub Bey’in
Heþt-Bihiþt Sarayý (888/1483), Þeyh Keçe-
ci Medresesi (XV. yüzyýl), Þah Maksud Ca-
mii, Þah Abbas Camii, Mirza Sâdýk’ýn Sâ-
dýkýyye Medresesi (XVII. yüzyýl) þehrin di-
ðer tarihî eserleridir.
BÝBLÝYOGRAFYA :
Belâzürî,
Fütûh (Fayda), s. 467, 475; ¥udûdü’l-
£âlem (Minorsky), s. 142; Sem‘ânî, el-Ensâb, III,
21; Ýbnü’l-Esîr,
el-Kâmil (trc. Ahmet Aðýrakça –
Abdülkerim Özaydýn), Ýstanbul 1987, IX, 392; XI,
339; XII, 342, 393, 466; Ebü’l-Ferec,
Târih, I, 298;
II, 591, 638; Reþîdüddin Fazlullah-ý Hemedânî,
TârîÅ-i Mübârek-i øåzânî (nþr. K. Jahn), London
1940, s. 85, 102 vd.; Marco Polo,
Seyahatnâme
(trc. Filiz Dokuman), Ýstanbul, ts. (Tercüman Gaze-
tesi), I, 27-28; Müstevfî, Nüzhetü’l-šulûb (Stran-
ge), s. 75-80; Nizâmeddîn-i Þâmî, Zafernâme (trc.
Necati Lugal), Ankara 1949, s. 116-118, 290, 349;
R. G. de Clavijo,
Embassy to Tamerlane: 1403-1406
(trc. G. le Strange), London 1928, s. 153-154; Ah-
med Kummî,
ƒulâ½atü’t-tevârîÅ (nþr. Ýhsan Ýþrâ-
k
ý), Tahran 1359 hþ., s. 35-37, 143; Tahmasb,
Tezkire (trc. Hicabi Kýrlangýç), Ýstanbul 2001, s.
29, 38, 44-46; Hasan-ý Rûmlû,
Ahsenü’t-Tevârîh
(trc. Mürsel Öztürk), Ankara 2006, s. 58, 62, 83-
86 vd.;
Don Juan of Persia: A Shiàh Catholic,
1560-1604 (nþr. G. le Strange), London 1926, s.
63-64; Ýskender Bey Münþî,
TârîÅ, I, 28, 123-125,
208, 224 vd.; II, 642-644, 687 vd.; Evliya Çelebi,
Seyahatnâme, II, 245-268; J.-B. Tavernier, XVII.
Asýr Ortalarýnda Türkiye Üzerinden Ýran’a Seya-
hat (trc. Ertuðrul Gültekin), Ýstanbul 1980, s. 38,
41; Nâdir Mirza,
TârîÅ ve Co³râfî-i Dârü’s-sal¹a-
na-i Tebrîz, Tahran 1323, s. 2-6, 59, 66-67 vd.;
CHIr., VI, 7, 14, 161, 241; VII, 29-33, 203-205
vd.;
Osmanlý-Ýran-Rus Ýliþkilerine Ait Ýki Kaynak
(trc. ve nþr. H. D. Andreasyan), Ýstanbul 1974, s.
36, 65-66 vd.; Oktay Efendiyev,
O Periodizatsii Ýs-
torii Tebriza, XV-XVI. vv, Moskova 1979, s. 237-
245; Seyidaða Onullahi,
XIII-XVII. Asrlarda Tebriz
Þeherinin Tarihi, Bakü 1982, s. 127-128 vd.; Sü-
leyman Aliyarlý,
Azerbaycan Tarixi, Bakü 1996,
s. 214-216, 305 vd.; Hüseyin Sultânzâde,
Tebrîz,
Tahran 1376, s. 68-180; Oðuz Tekin,
“Baþlan-
gýcýndan Türkiye Cumhuriyeti’ne Kadar Türk
Devletlerinin Sikkeleri”, Türkler (nþr. Hasan Ce-
lal Güzel v.dðr.), Ankara 2002, V, 416; Bahattin
Keleþ,
“Memlüklerde Ticaret”, a.e., V, 440; Ali Si-
nan Bilgili,
Osmanlý Ýran ve Azerbaycaný I, Erzu-
rum 2004, s. 52, 94, 130, 167, 219; Karl Jahn,
“Tebriz: Doðu ile Batý Arasýnda Bir Ortaçað Kül-
tür Merkezi” (trc. Ýsmail Aka), TAD, XIII/24 (1980),
s. 59, 63-65; Galibe Haciyeva,
“Tebriz Yer Adýnýn
Kaynaðý”, TDA, sy. 129 (2000), s. 115-119; Os-
man G. Özgüdenli,
“XIV. Yüzyýlda Tebriz’de Bir
Hayýr ve Kültür Kurumu: Þenb-i Gazân (Gâzâniy-
ye)
”, TD, sy. 37 (2002), s. 253-289; V. Minorsky,
“Tebriz”, ÝA, XII/1, s. 82-98; a.mlf. – [C. E. Bos-
worth],
“Tabrýz”, EI
2
(Ýng.), X, 41-49; S. S. Blair,
“Tabrýz”, a.e., X, 49-50; W. Kleiss, “Azerbaijan”,
EIr., III, 220-221; K. Schippmann, “Azerbaijan”,
a.e., III, 221-224; C. E. Bosworth, “Azerbaijan”,
a.e., III, 224-231; B. Kuniholm, “Azerbaijan”,
a.e., III, 231-234; R. Tapper, “Azerbaijan”, a.e., III,
234-238; Mustafa Müminî,
“Tebrîz”, Dâniþnâ-
me-i Cihân-ý Ýslâm, Tahran 1380/2002, VI, 379-
408.
ÿAli Sinan Bilgili
–
—
TEBRÎZÎ, Celâleddin
(
א
א
)
Ebü’l-Kåsým Muhammed Celâlüddîn
b. Muhammed b. Ýbrâhîm et-Tebrîzî
(ö. 642/1244 [?] )
Sühreverdiyye tarikatýnýn
Bengal’de yayýlmasýný saðlayan
ilk mutasavvýflardan.
˜
™
Tebriz’de dünyaya geldi. Bazý kaynaklar-
da doðum tarihi
532 (1137)
olarak kayde-
dilmiþtir (Abdülhak ed-Dihlevî, s. 101). An-
cak Tebrîzî’nin
539
’da (1145) doðan Ebû
Hafs Þehâbeddin es-Sühreverdî’ye intisap
ettiðinde þeyhin hayli yaþlý olmasýndan ha-
reketle bu tarihin doðru sayýlamayacaðý,
ayrýca dostu ve pîrdaþý Bahâeddin Zeke-
riyyâ’nýn
566 (1170)
yýlý civarýnda dünyaya
gelmesiyle irtibat kurularak muhtemelen
560
’ta (1165) doðduðu ileri sürülmüþtür.
Celâleddin et-Tebrîzî, Tebriz’de babasýnýn
da baðlý olduðu Bedreddin Ebû Saîd-i Teb-
rîzî’ye intisap etti. Onun vefatýnýn ardýn-
dan Baðdat’a gidip Sühreverdiyye’nin pîri
Þehâbeddin es-Sühreverdî’ye baðlandý ve
yedi yýl hizmetinde bulundu. Her yýl onun-
la birlikte hacca gitti. Sühreverdî, Bahâ-
eddin Zekeriyyâ’yý doðum yeri Mültan’a
irþad için gönderdiðinde Tebrîzî ona arka-
daþlýk etti. Yolculuk sýrasýnda Nîþâbur’da
konakladýklarýnda Tebrîzî’nin Ferîdüddin
Attâr ile görüþüp etkisinde kaldýðý, bu sý-
rada Sühreverdî’yi bir süre aklýndan çýkar-
masý yüzünden Bahâeddin Zekeriyyâ’nýn
kendisinden ayrýlýp Mültan’a yalnýz gitti-
ði rivayet edilmektedir (Hasan Dihlevî, s.
298-299; Muhammed Ýkrâm, s. 298). Da-
ha sonra Çiþtî halifesi Kutbüddin Bahti-
yâr ile Mültan’a giden Tebrîzî Moðol asker-
lerinin þehri kuþatmasý sýrasýnda þehrin va-
siyasî merkezidir. Safevîler’in Azerbaycan’-
daki idarî yapýsýný bozmayan Osmanlýlar’ýn
1593
idarî taksimine göre Tebriz eyaleti
Tebriz (merkez, Serdsahra, Mihrânrûd, Ar-
danak, Anzâb, Zenûz, Þahâ, Vidhir, Dih-
harkân, Dizecrûd, Adangý, Heþrûd, Rud-
gât, Mevâzi‘cân), Suldus, Dizmâr (Sendyan,
Gerger), Merâga (Seracû, Leylân, Egertû,
Kavdûl, Miyandûvab, Ahtacî-yi Ulyâ, Ah-
tacî-yi Suðrâ), Sarukurgân (Acrî-yi Ulyâ,
Acrî-yi Suðrâ, Siyehkûh, Hüseyinâbâd),
Saîdâbâd, Alîk livâ ve nahiyelerinden olu-
þuyordu.
1728
’de eyalete Serdsahra, Hýtay,
Þahâ, Vidhir, Rûdgât, Dihhûvarkân, Dizec-
rûd, Mihrânrûd, Uçân, Abbas, Hanemrûd,
Alanberagûþ, Bedûstân, Mevâzi‘cân, Ar-
danak / Arvanak, Merend, Sovukbulak, Ze-
nûz ve Tasuç baðlýydý. Nâdir Þah dönemin-
de Safevî-Osmanlý idarî yapýsý kaldýrýldý; Tif-
lis, Þirvan, Gence-Karabað, Cenûb-i Azer-
baycan ve Çukursa‘d birleþtirilip Tebriz mer-
kezli Azerbaycan eyaleti kuruldu. Kaçar-
lar bunu devam ettirdi.
1925
’te eyaletin
“hâkim-niþînlik” merkezi yapýlan Tebriz’e
Tasuç, Hamte, Rûdgât / Sufiyân, Þâyester,
Gözekenan, Þerefhâne, Basmýc, Saîdâbâd,
Sehrânerûd, Dikmetaþ, Hanýmrûd ve Uçar /
Hacýaða bölükleri baðlýydý. Bugün Tebriz
Doðu Azerbaycan eyaletinin merkezidir.
Tebriz’in en önemli eseri Gazân Han’ýn
1303
’te inþa ettirdiði, yapýmý yedi yýl sü-
ren Þenbigazân Külliyesi’dir. Külliyede tür-
be, cami, iki medrese (Hanefî-Þâfiî), has-
tahane, rasathâne, kütüphane, tekke, sey-
Tebriz’de Cami-Mescid
223
na “urs” denilen anma törenleri düzen-
lenmektedir. Tebrîzî çileye girdiði Panduh
yakýnlarýndaki Deva Talla’da Bender Dive
Mahal adlý bir hankah daha kurmuþtur.
Kendisine nisbetle günümüze kadar Teb-
rizâbâd adýyla anýlan bu dergâh Muham-
med Ali Burcî tarafýndan tamir ettirilmiþ,
Sultan Rükneddin Bârbek Þah, Sultan Nâ-
sýrüddin Nusret Þah ve Süleyman Kererâ-
nî gibi Bengal sultanlarý döneminde cami
ve çeþitli yapýlarla büyük bir külliye haline
getirilmiþtir. Bengal’in Ýslâmlaþma’sýnda
ve Sühreverdiyye’nin bölgede yayýlmasýn-
da önemli rol oynayan Celâleddin et-Tebrî-
zî’nin
623 (1226)
veya
642 (1244)
yýlýnda
vefat ettiði, kabrinin Panduh yahut Deva
Mahal’deki dergâhlardan birinin hazîresin-
de bulunduðu kaydedilmektedir; son dö-
nem araþtýrmalarýnda Deva Mahal’de oldu-
ðu görüþü kabul görmektedir. Tebrîzî’ye
nisbet edilen Þer¼-i Neved ü Nüh Nâm-i
Bârî Te£âlâ adlý eser günümüze ulaþma-
mýþtýr. Ýbn Battûta, Celâleddin et-Tebrîzî
ile Bengal’in Kamrop-Assam bölgesinde
faaliyet gösteren Þah Celâl-i Mücerred Sil-
hetî (ö. 740/1340) adlý bir sûfî mücahidi
birbirine karýþtýrmýþ, bu hata bazý Farsça
ve Urduca kaynaklarda yer almýþ, bu se-
beple Celâleddin et-Tebrîzî hakkýnda bir-
çok farklý rivayet nakledilmiþtir.
BÝBLÝYOGRAFYA :
Nizam ad-Din Awliya,
Morals of the Heart (trc.
B. B. Lawrence), Mahwah 1992, s. 117, 196, 212,
246, 253, 284, 345, 362; Hasan Dihlevî,
Fevâßi-
dü’l-fußâd, [baský yeri yok] 1377/1957 (Ýntiþârât-ý
Rûzne), s. 214, 298-299; Ýbn Battûta, Seyahat-
nâme (trc. A. Sait Aykut), Ýstanbul 2000, II, 870-
873; a.mlf.,
Ibn Batutah’s Account of Bengal (trc.
Harinath De, ed. P. N. Ghosh), Calcutta 1978, s. 9-
17, 6 (appendix I); Ebü’l-Fazl el-Allâmî,
The Âßîn-i
Akbarî (trc. H. Blochmann), Delhi 1989, III, 406;
Abdülhak ed-Dihlevî,
AÅbârü’l-aÅyâr (trc. Sübhân
Mahmûd – Muhammed Fâzýl), Delhi 1414/1994,
s. 101-105; Gulâm Server Lâhûrî,
ƒazînetü’l-a½fi-
yâß, Leknev 1914, I, 278; M. Mohar Ali, History
of the Muslims of Bengal, Riyad 1985, I/B, s.
773, 833; Athar Abbas Rizvý,
A History of Sufism
in India, New Delhi 1986, I, 139, 199-202; Mu-
hammed Ýkrâm,
Âb-ý Kev¦er, Lahor 1992, s. 297-
303; M. Yahya Tamizi,
Sufi Movements in Eastern
India, Delhi 1992, s. 61-67; R. M. Eaton, The Ri-
se of Islam and the Bengal Frontier: 1204-1760,
Delhi 1994, s. 73; Abdülhay el-Hasenî,
Nüzhetü’l-
Åavâ¹ýr, Beyrut 1420/1999, II, 149; N. Hanif, Bi-
ographical Encyclopedia of Sufis: South Asia,
New Delhi 2000, s. 377-382; Kamer-ul Huda,
Þi-
habeddin Ömer Sühreverdî: Hayatý, Eserleri,
Tarikatý (trc. Tahir Uluç), Ýstanbul 2004, s. 157,
179; M. Mansooruddin,
“Hadrat Shah Jalal”, JPHS,
III/4 (1955), s. 268-272; M. A. Toor,
“Shaikh Jalal
al-Din Tabrizi”, The Proceedings of the Pakistan
History Conference, sy. 17, Karaçi 1981, s. 344-
363; Þahid Çûhderî,
“Seyr-i Tasavvuf ve .Ýrfân ez
Îrân be Þibh-i Karre ve Sehm-i .Ârifân-ý Tebrîzî
der ân Þeyp Celâleddîn Tebrîzî”, Neþriyye-i Dâ-
niþgede-i Edebiyyât ve £Ulûm-i Ýnsânî, IV/177,
Tebriz 2000, s. 61-102; a.mlf.,
“Celâleddîn Tebrî-
zî”, Dâniþnâme-i Cihân-ý Ýslâmî, X, Tahran 1385,
s. 499-500; F. Sobieroj,
“Tabrýzý, Djalal al-Dýn”,
EI
2
Suppl. (Ýng.), s. 771-772; Hamid Algar, “Ba-
hâeddin Zekeriyyâ”, DÝA, IV, 462; Enver Konuk-
çu,
“Kutbüddin Bahtiyar”, a.e., XXVI, 483.
ÿSemih Ceyhan
–
—
TEBRÎZÎ, Hatîb
(
א
À א )
Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Alî
b. Muhammed el-Hatîb et-Tebrîzî
(ö. 502/1109)
Arap dili ve edebiyatý âlimi.
˜
™
421 (1030)
yýlýnda Tebriz’de doðdu ve
burada yetiþti. Yâkut el-Hamevî ve Ýbnü’l-
Kýftî, kendisinin deðil babasýnýn hatip ol-
duðunu ileri sürerek onu Ýbnü’l-Hatîb diye
anarsa da kaynaklarýn çoðu lakabýný Ha-
tîb þeklinde kaydeder. Ýlk eðitiminden son-
ra Tebriz’e yakýn þehirlerde öðrenimini sür-
dürdü. Baðdat’ta Ebü’l-Kasým er-Rakký ve
Hasan b. Muhammed Ýbnü’d-Dehhân, Bas-
ra’da Fazl b. Muhammed el-Kasabânî,
Cürcân’da Abdülkahir el-Cürcânî gibi âlim-
lerin derslerine devam etti.
443-446 (1051-
1054)
yýllarýnda kaldýðý Maarretünnu‘mân’-
da Ebü’l-Alâ el-Maarrî’den Muhammed b.
Ahmed el-Ezherî’nin Teh×îbü’l-lu³a’sý-
ný, Maarrî’nin bazý eserlerini, ayrýca dil ve
edebiyata dair temel kitaplarý okudu. Bu-
radan ayrýlýp Baðdat ve Basra’ya geçen
Tebrîzî
456 (1064)
yýlýnda Dýmaþk’a gide-
rek Hatîb el-Baðdâdî’den ders aldý. Sûr’-
da Süleym b. Eyyûb er-Râzî’den hadis din-
ledi. Kahire’ye gidip Ýbn Bâbeþâz ile bilgi
alýþveriþinde bulundu, ona Arap filolojisiy-
le ilgili son tartýþmalarý aktardý. Muhte-
melen bir hac yolculuðunun ardýndan Bað-
dat’a döndü. Devrin hemen bütün önemli
ilim merkezlerini dolaþan Tebrîzî, Ahmed
b. Ali Ýbn Berhân el-Baðdâdî, Ali b. Mu-
hassin et-Tenûhî, Hilâl b. Muhassin es-Sâ-
bî, Ebü’l-Kasým es-Seyyârî, Ebü’t-Tayyib
et-Taberî, Ebû Bekir el-Allâf gibi âlimler-
den de faydalandý. Arap lugatý ve grame-
riyle Arap edebiyatý sahasýnda geniþ bilgi
sahibi olarak haklý bir þöhrete kavuþtu. Bir
taraftan bu alanlarda eser kaleme alýrken
diðer taraftan Nizâmiye Medresesi’nde
edebiyat ve dil dersleri verdi, ayrýca bura-
nýn kütüphanesinde kayyýmlýk yaptý. Yetiþ-
tirdiði öðrenciler arasýnda Ýbnü’l-Eþkar el-
Baðdâdî, Ebü’l-Hasan Ýbnü’t-Tilmîz, Ebü’s-
Saâdât Ýbnü’þ-Þecerî, Ebû Bekir Ýbnü’l-
Arabî, Ýbnü’l-Hebbâriyye, Mevhûb b. Ah-
med el-Cevâlîký, Ýbn Nâsýr es-Selâmî ve
Ebû Tâhir es-Silefî gibi âlimler bulunmak-
lisi Nâsýrüddin Kabâce’ye destek verdi, va-
li tarafýndan þeyhülislâmlýkla görevlendiri-
len Bahâeddin Zekeriyyâ ile görüþtü, vali-
nin ýsrarýna raðmen Mültan’dan ayrýldý ve
Gaznîn ile Ûç þehirlerinde bir süre konak-
ladýktan sonra Delhi’ye geçti. Gulâm Ser-
ver Lâhûrî, Tebrîzî’nin Kutbüddin Bahtiyâr
ile sohbetini delil gösterip onun Çiþtiyye’-
ye de intisap ettiðini ileri sürer.
Celâleddin et-Tebrîzî, Delhi’de Kutbüd-
din Bahtiyâr’ýn müridlerinden olan Delhi
Sultaný Þemseddin Ýltutmýþ tarafýndan say-
gýyla karþýlandý. Ancak bir Çiþtî halifesi olan
Þeyhülislâm Necmeddin es-Suðrâ kendi-
sini kýskandý ve zina iftirasýnda bulunarak
onu sultana þikâyet etti. Delhi Camii’nde
kurulan mahkemede yargýlanan Tebrîzî,
Mültan’dan davet edilen Þeyhülislâm Ba-
hâeddin Zekeriyyâ’nýn baþkanlýðýný yaptýðý
ve Hamîdüddin Nâgevrî gibi
200
’den faz-
la âlim ve sûfînin katýldýðý mahkemede suç-
suz görülerek beraat etti. Bunun üzerine
sultan Necmeddin es-Suðrâ’yý þeyhülis-
lâmlýktan azledip yerine Kutbüddin Bah-
tiyâr’ý getirdi, Tebrîzî bu hadiseden sonra
Delhi’den ayrýlarak Bedâûn’a gitti. Kaynak-
larda Necmeddin es-Suðrâ’nýn kýskançlý-
ðýnýn sebebi olarak sultanýn Tebrîzî’ye ve
Kutbüddin Bahtiyâr’a çokça hürmet et-
mesi, Tebrîzî’nin semâ taraftarý, Suðrâ’nýn
buna muhalif olmasý gibi hususlar göste-
rilmiþtir. Tebrîzî’nin Delhi’de karþýlaþtýðý sû-
fîlerden biri de Kutbüddin Bahtiyâr’ýn ha-
lifesi Ferîdüddin Mes‘ûd’dur. Delhi’de faz-
la kalmayan Tebrîzî, Bengal yolculuðu sý-
rasýnda uzunca bir süre Bedâûn ve Lek-
henûtî’de bulundu. Lekhenûtî’de bir han-
kah inþa etti. Bedâûn’da Kadý Kemâled-
din ile dostluk kurdu. Tebrîzî’nin, “Ulemâ
Kâbe’ye doðru namaz kýlar, sûfîler ise Kâ-
be’ye yönelik olarak Allah’ýn arþýný müþahe-
de etmedikçe namaz kýlmaz” sözüne kar-
þý çýkan Kadý Kemâleddin’in, rüyasýnda onu
arþýn önünde namaz kýlarken görmesi üze-
rine kendisine intisap ettiði belirtilmekte-
dir.
Bengal’in Hint racalarýnýn hâkimiyetin-
den çýkýp müslümanlarýn hâkimiyetine gir-
diði
611 (1214)
yýlý dikkate alýnarak Tebrî-
zî’nin
592-597 (1196-1200)
yýllarý arasýnda
Kuzey Bengal’deki Panduh bölgesine yer-
leþtiði, büyük bir Hindu tapýnaðýný satýn alýp
bir dergâh inþa ettiði ve ölümüne kadar
burada yaþadýðý nakledilmektedir. Müslü-
man sultanlar zamanýnda Bengal’in baþ-
þehri olan Panduh’taki bu dergâh kaynak-
larda Bari Dergâh
(Bâis Hazari)
diye anýl-
maktadýr. Burada her yýl Receb ayýnýn
1
’in-
den
22
’sine kadar Celâleddin et-Tebrîzî adý-
TEBRÎZÎ, Hatîb