Karma diller ve İKİ Örnek



Yüklə 170,28 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix04.11.2017
ölçüsü170,28 Kb.
#8521


 

1

KARMA DİLLER ve İKİ ÖRNEK: 



Klasik Osmanlıca ve Kürtçe 

 

Prof. Dr. Ahmet BURAN  

 

 

 



 

Fırat Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, aburan@firat.edu.tr 

 

Özet 

 Bu makalede dil türleri bağlamında “karma diller” ele alınarak, oluşum süreçleri, örnekleri ve 

özellikleri incelenmiştir. “Klasik Osmanlıca” ve “Kürtçe” karma dil örneği olarak incelenmiş; manzum ve 

mensur metin örnekleri ile söz varlığı üzerindeki değerlendirmelerle “karma dil” olma durumları tespit 

edilmiştir. 

 

Anahtar Sözcükler: Dil türleri, karma diller, Türkçe, Klasik Osmanlıca, Kürtçe 

 

 

Mixed Languages 



 

 In this article, mixsed languages with the process of their formation and their features were 

investigared by giving examples in the context of kinds of language. The classical Ottoman Turkish and 

Kurdish were investigated as the examples of mixed languages and they were determined as mixed languages 

by giving examples in verse and prose styles. 

 

Key words: Kinds of language, mixed languages, Turkish, Klassical Ottoman Turkish, Kurdish 

 

 

Giriş 



Dil, insanların bilme ve bildirişme ihtiyaçlarını karşılayan bir araçtır.    İnsan-varlık ilişkisinde 

dil bilgi aracı, insan-insan ilişkisinde ise bildirişme aracıdır

1

. Dilin toplumsal ve kültürel yanı insan-



insan ilişkileri, yani bildirişimi sağlama işleviyle ilgili olduğu için, dil daha çok bu boyutuyla 

bilinmekte ve tanımlanmaktadır. Dolayısıyla F. de Saussure de dili "bildirişimi sağlayan göstergeler 

dizgesi" olarak tanımlamıştır

2



Dili "bir etkinlik" ya da bir "uygulayım" olarak tanımlayanlar, aynı zamanda, dilin statik, doğal 

bir tanımını yapmanın hayal olduğunu da söylerler

3

. Nitekim her etkinlik kendi bağlamında 



gerçekleşir ve her gerçekliğin kendine özgü bir bağlamı ve yapısal görünümü vardır. N. Chomsky ise 

derin yapıda aynı özelliklere sahip olan dillerin yüzey yapıda dönüştükleri ve değiştikleri 

kanaatindedir

4



Nasıl tanımlanırsa tanımlansın bu tanımların hiçbiri dilin temel işlevinin bilme ve bildirişme 

olduğu gerçeğini değiştirmez. Tabiî ki bilme ve bildirişme olayı da akıl ve bilinç ile doğrudan ilgili 

bir olgudur. Kişisel ve toplumsal olarak insanın  varlığı algılama biçimiyle ilgili olduğunu 

düşündüğümüz dili, niteliklerine göre şöyle tasnif edebiliriz: 



1- Doğal Diller: 

Bunlara ana dilleri demek de mümkündür. Kendi doğal  şartları içinde doğup gelişen bu 

dillerin, toplumun zihinsel ve sosyo-kültürel dünyası ile sıkı bir bağı vardır. Sesbirim, biçimbirim, 

sözcük ve cümle gibi dilin temel birimleri bakımından bu diller özgün özelliklere sahiptirler. Aynı 

zamanda bu diller bir toplumu millet hâline getiren temel kültür değerlerinin de başında yer alırlar. 

Ortak (standart) diller, ortak dillere dayanan yazı dilleri, lehçe ve ağızlar, bu dil alanı içinde 

bulunurlar. Ayrıca doğal dillerin çeşitli şekillerde karışması ile oluşan ve “karma dil” denilen diller 

de vardır. Bu dilleri biraz sonra daha geniş bir şekilde incelemeye çalışacağız. 



2- Yapma Diller: 

Bir ya da daha çok kişinin, çeşitli dillerin söz varlığından ve kurallarından yararlanarak 

yaptıkları dillerdir. Bu tür diller, farklı dillerle konuşan insanların anlaşmazlık sorununu gidermek 

amacıyla yapılmışlardır. Bilinen ilk örneği Mehmet Muhiddin tarafından 

yapılan ve 1580 tarihli bir mecmuada özellikleri gösterilen Balibilen adındaki dildir. Daha sonra 

dünyada 500 dolayında yapma dil denemesi olduğu bilinmektedir. Volapük, İdo, Universal ve 

Occidental gibi örnekleri arasında en tanınmışı Esperanto'dur. 

 

 

                                                 

1

 Günay Karaağaç, Dil, Tarih ve İnsanAnkara 2002, s. 9 



2

 F. de Saussure, Genel Dilbilim Dersleri (Çev. Berke Vardar), İstanbul 1988, s. 46 

3

 Pierre Achard, Dilsel Toplumbilim (Çev. Deniz Kırımsoy), İtstanbul 1993, s. 37 



4

 N. Chomsky, Dil ve Zihin, Ankara 2001, s.173-236 




 

2

3- Özel Diller: 

Belli bir sosyal grup arasında oluştuğu için "sosyolekt" terimi ile ifade edilen bu dillere "grup 

dili" ya da "özel dil" denmektedir. Sosyolekt "birey üstü dil dizgesinin, bir dilbirliğinin üyelerinden 

bir grup tarafından karakteristik kullanılışı

5

" biçiminde tanımlanmaktadır.  



Kimi meslek mensupları, sosyal ve siyasal gruplar ile yaş grupları arasında böyle  diller 

oluşabilmektedir. 

Bir gruba mensup kimselerin, kelimelerin yapı ya da anlamlarını değiştirerek oluşturdukları 

diller de vardır. Bunlara jargon diyoruz. Jargonlar da özel diller arasında yer alır. A. Caferoğlu'nun 

ilk defa tespit ettiği "Erkilet çerçilerinin gizli dili" ya da "kuş dili" olarak bilinen ve çeşitli şekilleri 

olan anlaşma araçları jargon örnekleridir

6



Argoyu da özel diller arasında değerlendirmek mümkündür. Argo, çeşitli grupların kendi 



aralarında anlaşmayı sağlamak için ortak dilin kelimelerine farklı anlamlar yükleyerek oluşturdukları, 

sanatlı, nükteli bazen de kaba ve müstehcen dildir

7



 



 Dil İlişkileri 

İnsanlar topluluklar hâlinde yaşarlar. Toplu hâlde yaşayan insanlar arasında bildirişim 

kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Nitekim, dil de insanın bu ihtiyacından doğmuştur. Aynı toplumun üyeleri 

arasında iletişim ve bildirişim nasıl bir ihtiyaç ve gereklilikse, topluluklar, milletler arası iletişim ve 

bildirişim de bir ihtiyaçtır. Tarihte aynı coğrafyayı paylaşan, iç içe ya da yan yana yaşayan 

topluluklar arasında, komşuluk, ticaret, turizm ve kültürel ilişkiler dolayısıyla dil ilişkileri de 

gerçekleşmiştir. 

Günümüzde, çağdaş iletişim teknolojileri dolayısıyla, artık mesafe kavramı ortadan kalktığı 

için, sadece yakın komşu ülkelerin dilleri ile değil, dünyanın herhangi bir yerindeki diller ile de 

ilişkiler kurulabilmektedir.                       

Diller arası ilişkide, her dil, bir diğerinden çeşitli unsurlar alır veya verir. Bu alış verişin 

temelinde ise iki ana öge vardır: "İhtiyaç/bilgi" ve "moda/özenti". Bir dil diğer dillerden ihtiyacı 

dolayısıyla "bilgi alıntıları" yapabilir. Bilgi alıntıları alıcı dile yeni bir kavram getirirler. Bu yüzden 

de genellikle kalıcı olurlar ve girdikleri dilin söz varlığı içinde uzun süre yaşayabilirler. Moda ve 

özenti alıntıları ise, bir ihtiyaçtan kaynaklanmayan ve alıcı dilinkavram dünyasına fazla bir şey 

katmayan alıntılardır. Bu tür alıntılar uzun ömürlü olmazlar, genellikle kısa bir süre içinde 

kullanımdan düşer ve unutulurlar

8



Diller arası ilişkide alıntının yönü, genellikle, üst kültürden alt kültüre, yönetenden yönetilene, 

merkezden taşraya, üretenden tüketene doğrudur. Bu esaslar içinde alıntıları kaynakları bakımından 

üç bölüme ayırmak mümkündür. 

Ödünç Kelimeler: Daha çok aynı dil ailesi ya da aynı dilin çeşitli katmanları arasındaki iç 

alıntılardır. Bu tür alıntılarda alınan kelimeler ses, şekil ve anlam yönünden hiçbir değişikliğe 

uğramazlar. Dillerin beslendiği bu kaynaklar "dillerin hayat damarları" olarak değerlendirilir. 

Melez Kelimeler: Bunlara dış alıntılar diyoruz. Alıntıların en yaygın biçimidir. Bu tür 

alıntılarda, alınan kelimelerin ses ve anlam yapılarında değişiklikler olur; genellikle alıcı dil onu 

kendi yapısına uydurur: narduban > merdiven, skala > iskele gibi. 

Anlam Aktarması: Alıntılardaki yerleştirmenin "en uç” noktasını oluşturan bu tür alıntılarda, 

kelimenin anlam yapısı alıcı dilin kendi unsurlarıyla karşılanır

9

. Cold war = soğuk savaş, le mur du 



son = ses duvarı, prendre du soup = çorba almak  

 

 

                                                 

5

 Doğan Aksan, Her Yönüyle Dil, Ana Çizgileriyle Dilbilim-I, Ankara 1987, s. 87 



6

 Zeki Kaymaz, Türkiye’deki Gizli Diller Üzerine Bir Araştırma, İzmir 2003, s. 111-130 

7

 Doğan Aksan, age, s. 80-92 



8

 Günay Karaağaç, age,  s.  97-100 

9

 Günay Karaağaç, age, s. 103-106 




 

3

Karma Dil Nedir? 



Ve Yehova, "Bunların hepsi tek kavim" dedi. " Konuştukları 

dil aynı, giriştikleri işi yarıda bırakacağa benzemiyorlar. 

Gelin de toprağa inelim, dillerini ayıralım  şunların. 

Birbirlerini anlayamaz olsunlar."   dedi. 

(Osmanlıca lisan-ı muhtelit, İng. mixed Language, Alm. mischsprache, Fr. Langue mixt) 

Efsaneye göre, Hz. Adem'den Babil'e kadar insanlar, kusursuz olduğu kabul edilen bir tek dili 

biliyor ve kullanıyorlardı

10

. Günün birinde Tanrılık iddiasında bulunan Firavun göğe yükselen  bir 



kule yaparak Tanrı'yı yakalamaya karar verir. Kule inşaatı devam ederken, Tanrı "Bunların dillerini 

karıştırayım da birbirlerini anlamaz olsunlar; kendi aralarında kavgaya tutuşsunlar ve benimle 

uğraşmaktan vazgeçsinler" der. Tanrı dediğini yapar, dillerini karıştırır ve insanlar birbirini 

anlayamazlar; kendi aralarında kavgaya başlarlar ve böylece Tanrı ile uğraşmaktan da vazgeçerler. 

Tevrat kaynaklı bu efsaneye göre dillerin karışması ve farklılaşması, dolayısıyla da çoğalması, 

bu olay ile başlamış ve bu tarihten sonra gelişmiştir. 

Bu rivayetin gerçekliği konusunda kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Ancak, günümüzde 

genellikle iki ya da daha çok dilin çeşitli tarihî, coğrafî, siyasî ve kültürel sebepler ile karışmasından 

meydana gelen bazı karma dillerin varlığını biliyoruz. "Karma dil", "vernaküler" ya da "sınır 

dilleri" denilen bu tür dillere, batılı araştırmacılar niteliğine ve gelişme düzeyine göre, "Sabir", 

"Pidgin"  ya da "Creol' adını vermektedirler. 

Türkiye'de yayımlanan bazı sözlüklerde de karma diller hakkında bilgiler verilmektedir: 

Berke Vardar, karma dilleri şöyle tanımlamaktadır: "Çeşitli dillerin karışmasından oluşmuş dil. 

Karma diller, yeterince gelişmemiş bir aşamada bulunan çeşitli toplulukların, ülkelerine gelen 

gelişmiş topluluklardan bireylerle daha kolay ilişki kurabilmek,, alış veriş yapabilmek vb. nedenlerle 

onların dillerinden büyük ölçüde öge almaları sonucu oluşmuştur. Akdeniz yöresinde rastlanan 

Fransızca ve Provansça, İspanyolca ve Katalanca, İtalyanca ve Arapça karışımı Sabir dilleri tecimle 

ilgili olarak yaratılmış, sınırlı bir alana özgü, kısıtlı birleşim kuralları olan anlaşma araçlarıdır. Ana 

dili olarak kullanmazlar. Sabir terimi başka yörelerde rastlanan benzer anlaşma yöntemleri  için de 

geçerlidir. Picin  ise İngilizceyle Uzak Doğu dilleri (özellikle Çince) arasındaki ilişkilerin ürünüdür 

ve Sabir'den çok daha gelişmiş bir yapısı sözlüğü vardır. Kreoller, çeşitli toplumsal ve tarihsel 

nedenlerle ana dili düzeyine yükselmiş karma dillerdir. Haiti'de, Martinique'te, Guadeloupe'ta Fransız 

kreolleri, Jamaika'da İngiliz kreolü konuşulur. Portekiz, Hollanda kreolleri de vardır

11

".  


Mehmet Hengirmen, "Çeşitli toplumsal etmenler sonucu iki veya daha fazla dilden alınan 

ögelerin ortak kullanımına dayanan, zamanla kendilerine özgü bir yapı kazanmış olan diller

12



şeklinde; Ahmet Topaloğlu; "Genellikle medeniyet bakımından alt seviyede bulunan toplulukların, 



ilişki kurdukları üst seviyedeki milletlerin dilinden aldıkları türlü ögelerle meydana getirdekleri 

dil


13

”; Atakan Altınörs, "Kültürler arası etkileşim yoluyla, ıki ya da daha fazla dilden alınan ögelerin 

ortak kullanımına dayanan ve zamanla kendine özgü bir yapı kazanmış olan dil

14

" ; Zeynep Korkmaz 



ise "Çeşitli dillerin karışmasından oluşan dil; daha kolay anlaşabilmek amacıyla, aşağı bir uygarlık 

düzeyinde bulunan toplulukların ilişkide bulundukları veya bir arada yaşadıkları üstün uygarlıktaki 

toplulukların dillerinden aldıkları türlü ögelerle meydana getirdikleri karma dil. Akdeniz'deki Sabir, 

Çin sularındaki Pidgin English, Pasifik'teki Beach-la-Mar dilleri ve yerli Amerikan dillerinden 

Chinook dili ile karışmış  İngilizceden oluşan Chinook İngilizcesi gibi. Bunlarda jargon ve Lingua 

franka nitelikleri vardır

15

” şeklinde açıklamaktadır. 



 

Karma Dillerin Oluşum Süreci 

Özellikle "melez kelimeler" ve "anlam aktarması" başlıkları ile belirttiğimiz alıntılar, sayı ve 

kullanım sıklığı bakımından ileri bir düzeyde olursa, dilin yapısı, mantığı bozulmakta ve söz konusu 

dil yavaş yavaş değişmektedir. Bu değişim bazı hâllerde millî dili bütünüyle yok edebilmektedir. 

                                                 

10

 Umberto Eco, Avrupa Kültüründe Kusursuz Dil Arayışları (Çev. Kemal Atakay), İstanbul 1995, s. 82-83 



11

Berke Vardar, Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1998,s. 134-135 

12

Mehmet Hengirmen, Dilbilgisi ve Dilbilim Terimleri Sözlüğü, Ankara 1999s. 241 



13

Ahmet Topaloğlu, DilbiIgisi Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1989, s. 96 

14

Atakan Altınörs, Dil Felsefesi Sözlüğü, İstanbul 2000, s. 48 



15

 Zeynep Korkmaz, Gramer Terimleri Sözlüğü, Ankara 1992, s. 96 




 

4

Nitekim A. Millet "Psikologie du Langue" adlı eserinde geri kalmış milletlerin önce iki dilli 



olduklarını, daha sonra da dillerini kaybettiklerini yazar. 

Joseph Vendryes "Conferences de İnstitut de Linguistique de Universite de Paris" eserinin 

1933'te çıkan "La Mort de Langues" (Dillerin Ölümü) adlı konferansında dillerin ölüm sebeplerini 

şöyle açıklamaktadır: 

1. Güçlü ve hakim bir dilin millî dili yavaş yavaş sömürmesi 

2. Bozuk dilli yeni kuşaklar oluşurken özgün dili konuşan insanların ölüp gitmesi 

3. Gramerinin unutulması dolayısıyla dil bünyesindeki bozulma 

4. Faydalı bir yabancı dile aşırı ilgi gösterilmesi 

5. Yeni bir yabancı dili öğrenen kuşakların ana dilini ihmal etmesi 

6. Millî dil ile birlikte öğrenilen faydalı yabancı dil dolayısıyla çift dilli bir toplum hâline gelmek ve 

zamanla faydalı yabancı dilin galip gelerek millî dili saf dışı bırakması 

7. Başta dil olmak üzere, millî kurumların taklitçilik yüzünden tahrip olması ve aydınların gafleti 

yüzünden ana dilinin kaba, aşağılık bir halk ve köylü dili sayılması 

8. Millî dilin edebiyattan ve edebî yetenekten yoksun kalması 

9. Millî dil ile yabancı dilin rekabeti sırasında halkın millî dile sahip çıkmaması 

10. Çeşitli sebeplerle dilin ses yapısının bozulması ve telaffuz bozuklukların ortaya çıkması 

11. Yabancı ve yanlış türetmeler yüzünden millî dilin söz varlığı ve yapım sisteminin bozulması ve 

dilin tarihselliğinin tahrif edilmesi 

12. Dilde hayata, çağa uyma ve hayatı ifade etme imkanının kalmaması 

13. Konuşma dilinin yazı dili hâline gelmesi 

14. Ana dilinin çöküşü, yok oluşu karşısında toplumun top yekun ilgisiz kalması.  

Bu on dört maddede özetlenen sürecin sonunda, kutsanan, önemsenen faydalı görülen dil ya 

da diller karşısında işlevsiz kalan millî dil, Rene Balibar'ın ifade ettiği gibi, "kendisinin diğer 

dillerden farklı olduğunu gösteremez ve aralarındaki ilişkiyi tanımlayamaz" hâle gelir

16

. Farklılığını 



gösteremeyen ve diğer dillerle ilişkisini tanımlayamayan diller, ya bütünüyle yok olur ya da başka 

dillerle karışarak karma diller hâline gelirler. 

Tarihte varlığı bilinen ancak bugün yaşamayan onlarca kavim vardır. Bu kavimler, topluca ve 

birdenbire yok olup gitmemişlerdir. Dilleri ve dolayısıyla kimlikleri değiştiği için başka isimlerle ve 

başka dilleri kullanarak yaşamaya devam etmişlerdir. Yakın tarihimizde de dil değiştiren birçok 

topluluk mevcuttur. Örneğin J. Deny "Les Langues du  Mond" adlı  eserinde Samoyetçe konuşan 

Kamassi taifesinin 1840'tan itibaren Türkçenin Kaça lehçesini, 1890'dan sonra da Rusça 

konuştuklarını ve yaklaşık seksen yıl içinde iki defa dil değiştirdiğini belirtmektedir. Bulgar Türkleri, 

Slav Bulgarcasını benimsemiş ve kendi dillerini tamamen. kaybetmişlerdir. Memluklar da artık 

tamamen Arapça konuşmaktadırlar. Lars Johanson, Tofaca konuşan topluluğun iki yüzyıl önce 

Samoyetçe konuştuğunu yazmaktadır

17

.  



Karma diller, çok dilliliğin yaşandığı coğrafyalarda, ortak bir anlaşma aracı, "Lingua franka", 

geçer bölge dili olarak ortaya çıkarlar. Akdeniz'deki Sabir, Çin sularındaki Pidgin English, 

Pasifik'teki Beach-la-Mar, Amerika'daki Chinook İngilizcesi; New York'taki Porto Rikoluların kendi 

aralarında kullandıkları ve İngilizce ile İspanyolcanın karışımından meydana gelen dil, Kamerun'un 

Fransız ve İngiliz yönetimi altında kalan bölgelerinde oluşan Kreoller ve Malta adasında Arapça ile 

Latin dillerinin karışımından meydana gelen Maltaca gibi birçok dil bu bağlamda söz konusu 

edilebilir. Yine Fransa ile Almanya arasındaki Alsace Lorraine yöresi ile Avusturya ile İtalya 

arasındaki Trentino Alto Adige yöresinde de karma diller kullanılmaktadır. 

Pierre Achard, karma dillerin Sabir ve Pidginden daha ileri bir düzeyini temsil eden Kreollerin 

oluşum süreçlerini şöyle izah etmektedir: 

"1. Aşama: Yabancı dille konuşan bir A grubu, bir B durumunda, kendi diliyle iletişim 

kurmayı dener. Bu değişimler düzenliyse, işlevselliği aza indirgenmiş bir dil ortaya çıkar. Söz dağarı 

fakir, biçimbilgisi ve sözdizimi basit olan bu dile, "Pidgin"  veya "Sabir" adı verilir. 

2. Aşama: A ve B arasındaki ilişkiler yoğunlaşırsa Pidgin karmaşıklaşır. Eğer A, 

birbirlerinden belki de uzak olan Bl, B2, vb. gruplarla aynı biçimleri kullanırsa Pidgin iletişim dili 

hâline gelir. Bu aşamadaki mantık, bu tür bir değişkene bir görünürlük kazandırır. Bu görünürlük 1. 

aşamada yoktur. 

                                                 

16

Pierre Achard,  age., s. 49 



17

Lars Johanson, Türk Dili Haritası Üzerinde Keşifler (Çev. Nurettin Demir-Emine Yılmaz), Ankara 2002, s.34 




 

5

2. Tekrar Aşama: Daha önce iletişim dili durumunda olan A dili yayılımındaki önceliği 



kaybeder ve A sicili B ile birçok şekilde birleşerek Al, A2 gibi değişkenlerin doğmasını sağlar. 

3. Aşama: Bir A değişkeni, bir B durumunda , C alt kümesinin "anadili” durumuna geçer. 

İşlevler bütünü oluşmasa da   (çok dillilik savına göre) artık C olarak adlandırılabilecek A değişkeni 

bir "kreol" olacaktır. (Bu durumda 3. aşama bir dekreolleşme ya da doğuş  aşaması olarak 

adlandırılabilir). 



4. Aşama: Dil bütünlüğü içinde C, bir değişken olarak ele alınabilir. (A ile çift dillilik 

açısından ilişkisini sürdürse bile). Bu durumda C karmaşıklaşır ve Kreol konumundan çıkar. 

Toplumsal olarak, 2. aşamadaki bir değişken Pidgin, 4. aşamadaki bir değişken de Kreol adını alır. 

Bilimsel sınıflandırmalar ve toplumsal sınıflandırmalar arasında bir sapma vardır

18

". 


 

Karma Dil Olarak “Klasik Osmanlıca” ve “Kürtçe” 

Bizim coğrafyamızın en büyük karma dilleri "Klasik Osmanlıca" ve onun yeterince 

gidemediği coğrafyalarda "Kürtçe" ve "Zazaca"dır. 

Bilindiği gibi, yabancı yapısal ögeleri yoğun biçimde kopyalayan diller, genellikle tehlike 

altındadır. Bu dillerin başka dillerden kopyaladıkları yapısal ögeler, dilin gramer mantığını ve 

işleyişini bozarak onu karma dil hâline getirirler. Bu durum daha da ilerler ve dilin bir sosyal işlevi 

kalmazsa, o zaman dil bütünüyle ortadan kalkar ve yerini yeni ve farklı bir dile bırakır. 

Türklerin  İslamiyeti kabulü ile başlayan süreçte Arapça ve Farsçanın kutsanması, bilim, din, 

edebiyat ve devlet dili olarak daha çok bu dillerin tercih edilmesi ve Türkçenin kaba, zayıf ve kötü 

bir köylü dili olarak görülmesi, Türkçede önemli bir sosyal işlev kaybı oluşmasına sebep olmuştur. 

Çok yoğun bir yapısal öge kopyalaması ile birlikte, bilgi alıntılarının yanında moda ve özenti 

alıntılarıyla, sayı ve sıklık bakımından yabancı ögelerin belirleyici olması sonucunda Türkçede 

“Klasik  Osmanlıca” adı verilen bir yazı dili dönemi yaşanmıştır. Bu dönem ve anlayış içinde yabancı 

ögeler, Türkçenin kimliğini değiştirmiş ve söz varlığı ile gramer özellikleri bakımından karma bir dil 

hâline gelmesine sebep olmuştur. 

Osmanlıca: 

Osmanlı devleti içinde kullanılan dili iki bölümde değerlendirmek gerekir. Biri halkın 

kullandığı günlük ve edebî dildir. Bu dili Yunus Emre'de, Dede Korkut'ta, Pir Sultan Abdal'da, 

Dadaloğlu'nda; atasözlerinde, deyimlerde, masallarda, bilmecelerde, ninnilerde, tekerlemelerde, 

türkülerde görmek mümkündür. Türkçenin kimlik ve varlık mekânları olan bu anonim ve ferdî halk 

edebiyatı mahsullerinde Türkçe bütün sadeliği ve güzelliğiyle korunmuştur. 

İkincisi ise "Klasik Osmanlıca" dediğimiz "edebî dil"dir ki, bu dil, söz varlığı ve gramer 

kuruluşları bakımından tam bir “karma" dil karakterindedir.  Özellikle divan edebiyatında kullanılan 

bu dilden seçtiğimiz biri manzum, diğeri mensur iki örneği burada incelemek istiyorum 

Manzum örnek: 

Ey tab-ı hüsnün afet-i nîruy-ı âfitâb  

Haclet-pezîr-i reng-i rûhun rûy-ı âfitâb 

Nailî 


"Ey güzelliğin, parlaklığın, güneşin ışığının gücünü yok eden sevgili! Senin yanağının rengi utançtan 

güneşin yüzünü kızartır." 



 

 

Kelimelerin dillere göre dağılımı: 

                                                 

18

Pierre Achard,  age., s.45-46 



 

T(1) 

Ey 


 

 

 



 


 

6

 



 

 

 



 

 

Ar(2) 

hüsn  

haclet 


 

 

 



 

 

 



 

 

 



Far (8)  

tâb 


âfet 

nîrûy 


âfitâb 

pezîr 


renk 

ruh 


rûy

 

 



 

Tamlamalar: 

tâb-ı hüsn (Far.+Ar. kelimelerle Farsça tamlama) 

âfet-i nirûy-ı âfitâb (Farsça tamlama) 

haclet-pezîr-i reng-i ruh (Ar.+Far.+Far.+Far. kelimelerle Farsça tamlama) 

ruy-ı âfitâb (Farsça tamlama) 

Ekler 

hüsnün (hüsn Arapça, "ün" eki Türkçe)  

ruhun (ruh Farsça, "un" eki Türkçe) 

Mensur örnek: 

"Te'affûn-i hevâ-yı  şi'âb ve harâret-i rîk-i Batha'dan gül-i nev-bahâr-ı ömr-i nâzenîn olan etfâl-i 

nâz-perver ve hurd-sâli hevâ-zede-i sumûm-ı helâk olmaktan sakınurlardı". 

 Veysî, Dürretü’t-Tac 

 

"Yolların (sokakların) havasının kokusundan ve Mekke'nin kumlarının sıcaklığının ömürleri 



nazlı ilkbahar gülü olan nazla beslenmiş çocuk ve gençlerini) öldürücü zehir gibi olan hava 

vurgunundan korurlardı". 



 

Kelimelerin dillere göre dagılımı: 

 

Tür.(3)    Ar. 

(8) 

 

 

 

 

Far(8) 

hevâ 

olan 

olmaktan 



sakınurlardı 

 

 



 

 

 



ömr  

etfâl 


sumûm 

helâk 


te'affün  

harâret 


Batha (Mekke) 

 

şi'ab  



 

 

gül 

nev-bahâr 

nâzenîn 


nâz-perver 

hurd-sâl 

hevâ-zed  

rîk 


Tamlamalar: 

te'affun-i hevâ-yı şi'âb (Ar. + Far. + Ar. kelimelerle Farsça tamlama) 

harâret-i rîk-i Batha (Ar. + Far. + Ar. kelimelerle Farsça tamlama) 

gül-i nev-bahâr-ı Ömr-i nâzenîn (Far. + Far. + Ar. + Far. kelimelerle Farsça tamlama) 




 

7

etfâl-i nâz-perver (Ar. + Far. kelimelerle Farsça tamlama) 



hurd-sâl (Farsça) 

hevâ-zede-i sumûm-ı helâk olmak (Far. + Ar. + Ar. + T. kelimelerle Farsça tamlama) 



Ekler 

Batha'dan(Batha Arapça, "dan" eki Türkçe)  

olan (ol-an Türkçe)  

olmaktan (ol-mak+dan Türkçe)  

sakınurlardı (sakın-ur-lar-dı) 

 

Görüldüğü gibi kelimeler, ekler, tamlamalar bakımından neredeyse bütünüyle, cümle mantığı bakımından 



da büyük oranda farklılaşmalar görülmektedir. Arapça, özellikle edebî eserlerde kelime seviyesinde yer alırken, 

Farsça kelime, tamlama ve kısmen de cümle bakımından bu ortak yapıda yer almaktadır. Türkçe ise az sayıda 

kelime, ki bunların çoğu da yardımcı fiildir, biraz da ek olarak yer almaktadır.  

Kürtçe: 

Kürtçe, yazı dili geleneği olmadığı için standartlaşmamış ve adeta Osmanlıcanın halk ağızlarındaki 

kullanımını temsil eden bir karma dil görünümüne bürünmüştür. Kürtçenin gramer yapısındaki karmaşıklığı 

daha önce yazdığımız kimi yazılarımızda da belirtmiştik

19

. Söz varlığı konusunda bugüne kadar çok sayıda 



çalışma yapılmış ve yayınlanmıştır

20

. Bu çalışmalarda genellikle Kürtçenin söz varlığının karma olduğu da 



ortaya konmuştur. Biz burada Rusya Bilimler Akademisi tarafından yayınlanan  “Kürt Dilinin Etimolojik 

Sözlüğü

21

”nü esas alarak Kürtçenin söz varlığı üzerinde özet bir değerlendirme yapmaya çalışacağız. Söz 

konusu sözlüğün birinci cildinde yer alan 3499 kelimenin 3435’i -aşağıdaki tabloda görüleceği gibi- başka dil 

ve lehçelere aittir. Kalan 64 kelimenin kökeni ise açıkça belirtilmemiştir.  

Kökeni açıkça belirtilmeyen kelimeler şunlardır: “agana, agin,angutin, ar, araj, armuş, avir, azap, 

angir, adine, alandin/alın, argun, arşil, axinin,/axin, balangaz, balgar, ban, band, baş, bawbaw, bahir, balara, 

bani, bebaxti, bicang/picang, bilçasura/bilçazarda, bilur, biriyan, çandi, çip, çopi, çam, çavbal, çeli, çirusin, 

çük, dafa, dasalat, do, danin, derav, dolidang, du, existin, ejgar, farzik, firkas, fig, firangula, gavızin, girov, 

gornapişik, herati, hamez, hajin, kurdunda, kaşkalan, kelak, kotan, mahjub, mamik, mar”  Bu kelimelerden bir 

bölümünün kökeni ya da Kürtçeye hangi dilden geldiği bellidir. Mesela, du  kelimesi Farsçadan Kürtçeye geçen 

iki anlamındaki sözdür. Dolayısıyla bu kelimelerin de önemli bir kısmının kökeni başka dillerdir.  

Aslında, binlerce kelime arasında birkaç kelimenin kökenini bilinmemesi ya da bulunamaması tek 

başına bir anlam ifade etmez. Özgün bir dilden bahsedebilmek için, söz konusu dilin, “ dilin temel birimleri” 

dediğimiz “ sesbilgisi, yapıbilgisi, söz varlığı, cümle bilgisi ve vurgu” gibi  beş esas bakımından özgün olması 

gerekir. Kürtçe bu beş esas bakımından özgün değildir. Sesleri ve ses sistemi, yapısal özellikleri ve ekleri, söz 

varlığı ve cümle yapısı itibariyle kendisini oluşturan dillerin özellikleri dışında hiçbir özgün özelliğe sahip 

değildir. Türkiyede bu konuda yapılan çalışmalara atıfta bulunmak çoğu zaman kabul görmediği için, ben 

dilcilik konusunda otorite sayılan Rusya Bilimler Akademisinin bir çalışmasına atıfta bulunmak istiyorum. 

Rusya Bilimler Akademisinin yayınladığı Kürt Dilinin Etimolojik Sözlüğüne göre, Kürtçenin söz varlığının 

dillere göre dağılımı şöyledir: 

 

 

 



   


Á  

Ā 

 B 



 Ç 

  D 


  Ē 

  F 


  G 

  γ  


H   

X  


 

İ 

  Ī 



  Ĵ 

 K 


   Ķ 

 L 


 M 

TOP 


YÜZDE 

ARAP. 


101 

97 


53 91 6 78 4 84 5  29 

100 81 


51 80 88 6 52 52 

349 


1407 

%40,96 


FARS. 52 9 93 134 74 130 4  29 99 7 58  9 1  5  41 37 

109 


31 

82 1004 


%29,23 

TÜRK. 20 4 58 87 85 61 10 19 37  

  7  5 1  9  8  14 

57 9 15 506 %14,73 

YUN. 



  



  

  





  

  

  



  

  



  



  

18 



%0,52 

ERM. 


  

10 





  

  



  

  



  

  



10 

16 


  

76 



%2,21 

RUS 


  

  



  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

%0,06 



AZER. 

  

  



  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

  





%0,23 

ES.İR. 3  5 14 88 13 38 1  2  26  

  21  6  

  1  8  14 

21 8 35 304 %8,85 

İT. 


  

  

  



  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

%0,06 



AV. 

  

  



  

  



  



  

  



  

  

  



  

  

  



  

  



%0,26 

LUR. 


  

  

  



  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

  



%0,12 



                                                 

19

 Ahmet Buran, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Üzerine Araştırmalar II-Ağızlar-, Ankara 1992 



20

 Tuncer Gülensoy, Kürtçenin Etimolojik Sözlüğü, Ankara 1994 

21

 P. L. Tsabolov, Etimologiçeskiy Slovar Kurdskogo Yazıka- Tom 1, Moskva 2001 



 


 

8

TALCA 



  

  

  



  



  

  



  

  



  

  

  





  

15 


%0,44 

FA.AĞ 


  

  

  



10 



  

  



  

  



  

  

  





38 


%1,11 

GÜR. 


  

  

  





  

  



  

  



  

  

  



  

  



  

10 


%0,29 

LASG. 


  

  

  



  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

%0,03 



AVR. 

  

  



  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

  



%0,06 

ES.Hİ. 


  

  

  



  

  



  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

%0,09 



PARF. 

  

  



  

  

  



  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

  



%0,03 

ALM. 


  

  

  



  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

%0,03 



ARA. 

  

  



  

  

  



  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  



%0,12 

SOR. 


  

  

  



  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

%0,06 



LAT. 

  

  



  

  

  



  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  





%0,09 

ÇİN. 


  

  

  



  

  

  



  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

%0,03 



OSET. 

  

  



  

  

  



  

  



  

  

  



  

  

  



  

  



  



%0,09 

SANS. 


  

  

  



  

  

  



  

  



  

  



  

  

  



  

  



  

%0,09 



BEL. 

  

  



  

  

  



  

  

  



  

  



  

  

  



  

  



  

  



%0,06 

AFG. 


  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

  



  

  

  



  

  

  



  

%0,03 



BAHT. 

  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

  



  

  



%0,03 

SEM 


  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

  



  

%0,03 



HUNS. 

  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  

  

  



  



%0,03 

Hİ.AV 


  

  

  



  

  

  



  

  



  

  

  



  

  

  



  

  



  

%0,06 



 

 

 



 

 

 



 

 

 



 

 

 



 

 

 



 

  

  



  

  

3435 



100,00 

 

 



 

 

Görüldüğü gibi Rusya Bilimler Akademisi tarafından hazırlanan Kürt Dilinin Etimolojik Sözlüğü’ne göre 



Kürtçenin söz varlığının % 99’dan fazlasının kökeni başka dillerdir. Başka dillerden gelen kelimelerin % 

40.96’sı Arapça; % 39.09’u Farsça(

Türkçedir. (Türkçe %14.73 + Azerice<%0.23). Bu üç dilden alınan kelimelerin toplamı yaklaşık olarak % 

95’tir. % 2.21’lik Ermenice kelimeyi de katarsak bu oran %97’ye yükselmektedir. Daha küçük oranlarda 

kelimesi olan dilleri de katınca bu oran %99’u geçmektedir.Bu, bizim tespitimiz değil, Rusya Bilimler 

Akademisi tarafından hazırlanan Kürt Dilinin Etimolojik Sözlüğü’nün yaptığı etimolojinin ortaya çıkardığı bir 

sonuçtur. 

Yukarıda ortaya konan gerçeği metinler üzerinde göstermek için, biri manzum, diğeri mensur iki  

örnek metni burada incelemek istiyorum. 

 

Manzum örnek: 



Kürtçesi: 

Hendan bı ke hunçeya dehane  

Nâlan ke hezare dasitane 

(Mem u Zin, s. 228) 

 

Farsçası: 

handân be kun gonca-i dehân 

nâlân be kun hezâr dâsitân 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kelimelerin dillere göre dagılımı: 

 

 

 



 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ar

 

 



 

 

 




 

9

 



Far. (7) 

hendan (handân) 

bı ke (be kun) 

hunçe (gonca) 

dehan (dehân) 

nalan 


hezar 

dasitan


 

Tamlamalar: 

hunçeya dehane (gonca-i dehân, Farsça)  

hezare dasitane (hezar-ı dâsitân, Farsça 

Kürtçesi: 

nam ü neseba hwe hun ayan kın  

sırra dile bo mera beyan km 

(Mem u Zin) 

 

Farsçası: 

nâm ü neseb-i hod tu ayan kun  

sırr-ı dil-e bo mera beyân kun 

Kelimelerin dillere göre dağılımı: 

 

T   Ar.  



Far.(9) 

   

 

 

 

 

nam 


hwe (hod) 

eyan (ayan) 

kın (kun) 

sır 


me ra (ma ra) 

dil 


beyan 

Tamlamalar: 

nam ü neseba hwe (nâm ü neseb-i hod, Farsça)  

sırra dile bo (sırr-ı dil-i bo, Farsça) 

 

 

Mensur örnek: 

Kürtçesi: 

Wi lı ser reki ne aw heye ne çamor, we erdė hışkda korpiyek çekıriye. 



Türkçesi: 

Ne su ne çamur olan o yolun üstünde, o kuru yerde, bir köprü yapmış. 




 

10

Farsçası: 

Seri an rah ne ab hest ne gil u der cay-i huşk peli kerde. 

Kelimelerin dillere göre dagılımı

 

T(4) 

ne 


çamor 

korpi (köprü)  

he (he, evet, var) 

 

 



 

 

 



 

 

 

 



 

Ar.(1) 

erd (arz) 



          

 

 



 

 

 



 

Fars.(7) 

wi (u/vey) 

ser 

rek (reh ki) 



kın (kun) 

aw (ab) 


hışk (huşk) 

çékiriye(çe-kerden



Tamlamalar: 

erde hışkda (arz-ı huşk: Ar. + Far. kelimelerle Farsça tamlama) 

 

Ekler: 

hışkda (hışk Farsça (

(köprü (Türkçe)+yek (Farsça) 

 

Sonuç 

Görüldüğü gibi karma diller, sadece Avrupa dilleri ile ilişkide olan diller arasında değil, 

dünyanın her yanında meydana gelebilmektedir. Uzun süreli kullanımları sonucunda kreol durumunu 

aşıp, kendine has kurallar geliştirerek edebiyat ve bilim dili hâline de gelebilmektedirler. Ancak her 

hâlükârda bu diller ve bu dilleri konuşan topluluklar tek kökenli (homojen) değil, çok kökenli 

(heterojen) bir karaktere sahiptirler. Kürtçe ağırlıklı olarak Arapça, Farsça ve Türkçeden oluştuğu 

gibi, Kürtler de köken bakımından Arap, Fars ve Türk kökenli topluluklardan oluşmaktadır. 

Osmanlıca ile Kürtçenin eş zamanlı ve benzer bir karışım ve oluşum süreci vardır. Osmanlıca 

daha çok yazı dili olarak, Kürtçe ise konuşma dili olarak kullanılmıştır

22

. Arapça-Farsça ve Türkçe 



ile diğer bazı dillerin kesişme noktasında (sınır bölgelerinde), çok dilliliğin kaçınılmaz sonucu olarak, 

bir dil karışması meydana gelmiş ve Kürtçe bu coğrafyada bir geçer bölge dili (Lingua franca) hâline 

gelmiştir. Devlet, bilim ve edebiyat dili olmadığı hâlde, birçok topluluğun Kürtçeyi benimsemesi ve 

zamanla asıl dillerini terk etmesi ise, Kürtçenin basit kurallara dayanan ve kolay öğrenilen “geçer 

bölge dili” olmasıyla ilgilidir. Yukarıda verdiğimiz örnekler, gramer özellikleri ve söz varlığı 

bakımından bu karmaşıklığı açıkça göstermektedir. 

 

 

 

 

 

 

KAYNAKLAR 

Ahmet Buran, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Üzerine Araştırmalar II-Ağızlar-, Ankara 1992 

Ahmet Topaloğlu, DilbiIgisi Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1989 

Atakan Altınörs, Dil Felsefesi Sözlüğü, İstanbul 2000 

Berke Vardar, Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1998 

                                                 

22

Tuncer Gülensoy, Doğu Anadolu Osmanlıcası-Etimolojik Sözlük Denemesi-, Ankara 



1986 

 



 

11

Doğan Aksan, Her Yönüyle Dil, Ana Çizgileriyle Dilbilim-I, Ankara 1987 



F. de Saussure, Genel Dilbilim Dersleri (Çev. Berke Vardar), İstanbul 1988 

Günay Karaağaç, Dil, Tarih ve İnsanAnkara 2002 

Lars Johanson, Türk Dili Haritası Uzerinde Keşifler (Çev. Nurettin Demir- 

Emine Yılmaz), Ankara 2002 

Maurice Olender, Cennetin Dilleri (Çev. Dost Kitabevi), Ankara 1998  

Mehmet Hengirmen, Dilbilgisi ve Dilbilim Terimleri Sözlüğü, Ankara 1999  

N. Chomsky, Dil ve Zihin, Ankara 2001 

Pierre Achard, Dilsel Toplumbilim (Çev. Deniz Kırımsoy), İtstanbul 1993  

P. L. Tsabolov, Etimologiçeskiy Slovar Kurdskogo Yazıka- Tom 1, Rossiyskaya Akademiya Nauk, 

İnstitut Vostokovedeniya, Moskva 2001 

Umberto Eco, Avrupa Kültüründe Kusursuz Dil Arayışları (Çev. Kemal 

Atakay), İstanbul 1995  

Tuncer Gülensoy, Doğu Anadolu Osmanlıcası-Etimolojik Sözlük Denemesi-

Ankara 1986 

Tuncer Gülensoy, Kürtçenin Etimolojik Sözlüğü, Ankara 1994 

Zeki Kaymaz, Türkiye’deki Gizli Diller Üzerine Bir Araştırma, İzmir 2003 

Zeynep Korkmaz, Gramer Terimleri Sözlüğü, Ankara 1992 

 

 



Yüklə 170,28 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə