Başka deyimle, bir olgu'nun, bir olayın diyalektik kavrayışla rea-
listçe aydınlatılması için, o olayda iki özelliği gözden kaçırmayacağız:
a) Objektif Kaçınılmazlık
(Nesnecil Gereklilik: Âfakî Zaruret)
Olayın neresinde nasıl bulunuyor? Bunu kavramak için, olayı yara-
tan çelişkilerin hangi canlı şartlarla ister istemez bir arada bulunduk-
larını belirteceğiz. Evet, Hayır'la niçin bir araya gelmiştir? Bunu, "Di-
yalektik öyle buyurdu" diye kafamızda icat etmeye kalkışmayacağız.
Olayların gerçekliği içinde yılmadan araştırıp yakalayacağız.
Kapitalizm; birbirine zıt olan Sermaye ile İşgücü'nün birlikte bu-
lunmasıdır
-
. İki çelişik kutup, ister istemez bir arada bulunur. Biri eksik
olsa, ötekisi yok olur. Her ikisinin birbirleriyle çelişerek gelişimi, ka-
pitalist ilişki şartları içinde doğar büyür. Ne Sermaye olmaksızın hür
İşgücü doğardı, ne hür İşgücü pazara çıkmaksızın kapitalist anlamda
Sermaye var olabilirdi.
b) Konkret Kaçınılmazlık
(Somut Gereklilik: Elle Tutulur Zaruret)
Olayın neresinde nasıl bulunuyor? Bunu anlamak için, olayı yaratan
çelişkilerin boyuna ilerleyici ve değişici biçimde ister istemez birbirlerine
geçtiklerini belirteceğiz. Evet, Hayır'la çarpışırken nasıl ve niçin birbirle-
rinin kalıbına girmiştir? Bunu da gene kafamızın içinde yakıştırmayaca-
ğız. "Dilimizin kemiksizliği"nden yararlanıp olayları olmadıkları biçimde
istediğimiz kılığa sokmayacağız. Gerçek olguların kendilerinde birinden
ötekine geçişi ve zıddına doğru kalıp değiştirişi elle tutup kavrayacağız.
Sermaye; elbet işgücünün zıddıdır; işgücü de kendisini sömüren
sermayeyle en kesin çelişki içindedir. Ancak sermayenin Değişir Kapi-
tal bölümü hür işçiyi gündelik ödeme yolu ile kiralayınca; ilkin işgücü
biçimine girer. İşgücü de, karşılıklı olarak, üretim süreci içinde kendi
değerini ve artıdeğeri yaratan Emek biçiminde gerçekleşir gerçekleş-
mez, Sermaye kılığına dönüşüvermiş olur. Ve bu karşılıklı çelişkilerin
birbirine girerek gelişmeleri, kapitalist düzenin ilerleyici canlı şartları
içinde değişir durur.
Objektif aydınlatma (açıklama, yorum): Belli bir olayın doğuşun-
da, oluşunda yatan bütün kaçınılmaz iç ve dış çelişkileri ve şartları
her yanlarından, oldukları gibi arayıp bulmaktır. Buna çelişkileri belli
mekân içinde yahut hiç değilse aynı niteliği gösterdikleri sürece, kav-
rayıştır, denebilir.
Somut aydınlatış (açıklama, yorum): Çelişkilerin bir araya gelme,
birlikte bulunma şartlarının zaman içinde geçirdikleri kaçınılmaz de-
ğişiklikleri ve atlayışları, olguların her durumunda, hiç kaçırmaksızın
gözden geçirmektir. Hiçbir şey, hiçbir olay, hiçbir ilişki, kaçınılmazlık
ve şart, hep dün olduğu gibi bugün ve yarın da mutlaka aynı, tıpkısı
tıpkısına kalamaz. Çelişkileri akar zaman içinde bir nitelikten başka
niteliğe geçiş durumunda kavramak gerekir.
Böylece, gerçek Diyalektik yorum, olayları yaratan çelişkileri, hem
Mekân içinde görülen bir niteliğin objektif şartlarıyla kavramaktır; hem
Zamanla başka niteliklere atlayan somut değişiklikleri ile kavramaktır.
Bu iki gibi görülen işlem bir tek olayın hep birden açıklanışıdır.
Biliyoruz; gerek Objektif [Öznel], gerekse Konkret [Somut] gibi
sözcükler ve terimler, her kafada az çok başka nüanslı anlamlara gi-
rer. Hele Metafizik düşünüşler, o gibi terimleri alacalı, bulacalı, lâstikli,
nereye çekilirse oraya giden kılıklara sokarlar. Onun için, biz burada,
Diyalektik Maddeci metot olarak objektif ve somut açıklamadan neyi,
nasıl anladığımızı az çok ayrıntıları ve çevreleri ile görmeliyiz.
Gerçi, nesnecil yorumu somut yorumdan ayırt etmek oldukça güç-
tür. Çünkü her çelişkinin bütün elemanları aynı zamanda hem birbiri-
ne karşıt, hem birbirine dönüşür durumda iç içe girmiştirler. O karma-
şalı durumda her çelişki momentinden biri ötekisinden ayrılamadığı
gibi, her iki moment de birbirinin hem nedeni, hem sonucu olurlar. Ne
var ki, incelenimi kolaylaştırmak için bir didaktik bölümleme yapmak
gereğinden kaçınılamaz.
Yoksa, elbet; her objektif araştırma, kendiliğinden somut açıkla-
madır ve her somut yorum, objektif bir aydınlatma olur.
I- OBJEKTİF YORUM
(Mekân İçinde Aynı Niteliğin Kaçınılmaz Çelişki Şartları)
Belli bir anda ve belirli bir yerde olanları nesnecil olarak kavramak
istiyoruz. Ta ki olanların nedenlerini ve sonuçlarını, şartlarını ve ilişki-
lerini toptan anlayalım. Ne yapacağız?Her şeyden önce şunu:
1- Çok dağınık ve kargaşalı olaylar içinde, az çok kaçınılmazca
birleşip yaylanmış olarak motorluk eden nedenleri, yani kaçınılmaz
çelişkileri arayacağız. O gerekli ana çelişkiler, olan bitenlerin canlılığı,
olayların yaşantı zembereği, olgunun canı sayılır.
2- O can noktası yakalandı m ıydı, ardından canlı motorun, yani olayı
yaratan birleşik çelişkilerin hangi şartlar; hangi kaçınılmaz ilişkiler için-
de kımıldadığını her yandan ve her yüzden izleyip incelemek gelir.
Bu iki işlemin kendisi de Diyalektik çelişkilidir. Kaçınılmaz çelişki-
leri ararken, özellikle bir olaya motorluk eden ana çelişkiyi, TEK kaçı-
nılmazlık olarak yakalıyoruz. Sonra, o çelişkilerin kaçınılmaz ilişkilerini
izlerken, olayın her yanını birden en ÇOK YANLI biçimleriyle gözden
geçiriyoruz. Yalnız ana çelişkiden yana olmak TEK YANLILIK ise, onun
karmaşık şartları ile ilişkilerini hesaba katmak ÇOK YANLILIK demektir.
Böyle, aynı zamanda hem (ana çelişkiyi yakalamakta) Tek yanlı,
hem (çelişkinin şartlarını ve ilişkilerini kavramakta) Çok yanlı düşü-
nüp davranarak yapılan araştırma nasıl bir objektif yorum olur?
Organizmadan bir örnek alalım. Hekim hasta başına geldi. Hasta-
lığı açıklayacak; yani teşhisi koyacak... Önce ne yapar?
Antika çağda hekimlik bir çeşit üfürükçülükle karışırdı. Hastalık,
içyüzü bilinmeyen insan yapısındaki "Hılt
(
*
)
: Hümör"lerden birinin
kabarmasıyla olur, sanılırdı. Gerçekte "Hılt" ne idi? Nerede niçin ka-
barır veya bozulurdu? Allah bilir. Yahut o çeşit sorgulara, yakıştırma
karşılıklar uydurulurdu. O bilgisiz yoruma uygun, göreneğe-geleneğe
dayanır tedavilere girişilirdi. Ne hastalığı yapan ana çelişki, ne onun
şartları objektif olarak bilinmeksizin, üstünkörü tedavi gelişigüzel uy-
gulanırdı. Hastanın işi Allah'a kalırdı.
Modern hekimlikte bilimcil teşhis için iki şey aranır:
a) Birlikte Olan Çelişki Güçlerini Yakalamak
Edinilmiş uzun denemelerle, önceden bilinir ki, her hastalık normal
vücutla, Toksin adlı herhangi iç veya dış bir zehir arasındaki çelişki ve
çatışkıdan ileri gelir. Antika çağlarda bile insanla Cin, Büyü arasında bir
çelişki düşünülürdü. Ama, Cin yahut Büyü insan kafasının uyduruğu
idi. Gerçekte öyle şeylerin aslı, faslı yoktu. Onun için akıldan atma Cin-
İnsan çelişkisi bir Diyalektik çelişki değildi.
Modern hekimlikte ise "Toksin" gerçekten vardır. Ya canlıdır; Mik-
roplar, Virüsler, Urlar gibi; yahut "cansız" sayılır; dışarıdan girme ze-
hirler (Eksojen Toksinler) ile, içeride olma zehirler (Endojen Toksin-
ler, Otoentoksikasyonlar)... Bunların hepsi klinik ve laboratuvarlarda
Kimyasal, Fiziksel, Biyolojik araçlarla araştırılıp bulunurlar. Uydurma
olmadıkları için, teşhis Diyalektik bir objektiflik taşır
-
.
Teşhisin ruhu, hastalığın motoru olan o canlı, cansız zehiri ya da
mikrobu bulmakta toplanır. Hasta bedende içerlek ya da dışarlak
Toksin sezildi mi, hastalığın teşhisinde en büyük adım atıldı sayılır.
Toksinin (ya da Mikrobun) bulunması, objektif yorumda kaçınılmaz
çelişkinin kavranılmasına benzer. Bu işte, elden geldiğince tek yanlı
kalmak; ana çelişkinin ta kendisini başkalarıyla karıştırmamak gere-
kir. Ana çelişki (hastalığın spesifik nedeni) ortaya çıkarılmazsa, teşhis
hipotezden, ihtimalden öteye geçmez.
Bugün her hastalıkta mutlak, bedenle çelişen bir ana Mikrop veya
Zehir bulunduğunu gözü kapalı söylerken, bize nasıl saçmalıyorsun
denilemezse, tıpkı öyle, her olayın motoru olan bir ana çelişki vardır,
onu aramalıyız derken de saçmalamış olmakla suçlanamayız. Yeter ki,
çelişkiyi her olayda en objektif gerçekliği ile yakalayıp gözönüne se-
<*> Eski hekimliğin insan bedeninde dem, balgam, safra, sevda olarak varsaydığı
dört unsurdan her biri.
Dostları ilə paylaş: |