Bir yerde satıcı oldu mu, onun zıddı alıcısı var demektir. Köyde fa-
kirleşen ekinci toprağını zenginleşene satar. Toprağı ve işgücünü, satın
alan zengin köylü işletince tarım burjuvası olur. Tarım İşçisi ile Tarım
İşvereni köyün ana çelişkisini temsil ederler.
Ondan sonra: Bu ana çelişkinin hangi zorunlulukları geliştirdiğine
bakılır. Köyde kapitalizmin gelişimi, eski yapının aşınmasıyla atbaşı
gider. Eski doğal ekonomiye, yerel tüketim için ürün üretimine daya-
nan gerek kapalı Komunalar (ortak köy mülkiyetleri: Mir'ler) ve ge-
rekse küçük üretmenlerin eşitliği parçalanır. Canımız istesin, isteme-
sin, bir yerde özel mülkiyet kutsal ve hâkim prensip gibi tutuldukça,
orada küçük meta üretmenleri ekonomisi ilerlediği ölçüde, mutlaka
küçük meta üretmenleri arasında bir farklılaşma başgösterir. Eski-
den az çok birbirine eşit olan üretmenler, zenginler ve fakirler diye
ikiye bölünüp parçalanırlar. Sonuçta bunların fakirleri işçi, zenginleri
kapitalist haline girer. Bu başka türlü olamaz. Köyde de aynı sürecin
önüne geçilemez. Toprak işinde gündelikçilerle tarım sermayedarları
arasındaki ilişki, yani kapitalist üretimi aldı yürüdü mü, ister istemez,
Ortaçağa ait bütün iktisadi eski yapıyı: Derebeylik ekonomisini, küçük
üretmenler ekonomisini aşındırıp çöktürür.
İşte bu inceleme üzerine, Sosyalizmi ciddiye alanlar, yani bir bilim
olarak benimseyenler, eğer gerçekten Sosyalizme inanıyorlarsa, her
yeni toplumsal düzen gibi Sosyalizmin de kendinden önce gelişmiş çe-
lişkilerden doğacağını, gerçek Sosyalizmi ancak İşçi-Patron çelişkisinin
yaratacağını, köyde ezbere Sosyalizmden evvel, tarım işçileriyle kapita-
listler arasındaki zıtlığın büyümesi ve eski Derebeyi yapısını temizlemesi
gerektiğini kavrarlar. Onun için, köyde yeni yapının gelişimini önlemeye
kalkmazlar. Tersine, her türlü eski yapı kalıntılarının, Derebeyi artıkları-
nın, köy ekonomisine yüzyıllarca işlemiş Ağa ve Toprak köleliği ilişkileri-
nin, angarya ve keyfî muamelenin yok olmasını isterler. Bilimsel Sosya-
listlere göre, kapitalizmin bir kere gelişmeye başladığı köyde, Ağalık ne
kadar azalırsa Modern gelişim o kadar çabuk yürür ve ancak o Modern
gelişimin varacağı sonuç hakiki Sosyalizm olabilir.
Hâlbuki Narodnikler ne yapar? Önce köyde başlamış olan Modern
sınıf bölünmelerinin objektif zorunluluğunu, önüne geçilmezliğini kav-
rayamaz. Ondan sonra, bu zorunlu gidişe karşı kafa tutmaya ve ezbere
tekliflerle akıntıya kürek çekmeye uğraşır. Küçük meta üretmenlerinin
hep birbirlerine eşit küçük mülk sahipleri olarak kalmalarını, farklılaş-
mamalarını arzular. Onların, objektif olgularla ilgisiz ve sırf kitapta kalan
bu istekleri, fiilî Parti programı halinde hayata uygulanınca; köyde sı-
nıf farklılaşmasını yaratan kapitalizmi durdurarak, Derebeyliği korumak
gerekir. Çünkü, tekrar edelim: Toplumun hâkim mülkiyet ilişkisi özel
mülkiyete dayanır ve hâkim siyaset Derebeyi artıklarının elindedir. Öyle
bir rejimde, küçük üretmenlerin eskisi gibi, Köy Komunalarının eskisi
gibi kalmalarına çalışmak, eski rejimi, eski yapıyı tutmaktır
-
.
Böylece, Hayalci Sosyalizm, Narodnikçilik, sözde köylülerin eşitli-
ğini isterken, iş'te ve gerçekte eski düzeni savunmakla gerici Ağala-
rın ekmeğine yağ sürer. Bu sözde "devrimci"lerin [Narodniklerin ve
S.R'lerin (Sosyalist Devrimci'lerin)] ağızlarından devrim sözü düş-
mez. Yaptıkları iş ise bal gibi koyu gericiliktir. Çünkü, Reformdan son-
raki ve 1917 Ekim Devrimi'nden önceki Rusya'da: Meta ekonomisi,
meta üretimi düzeni ancak kapitalizme varabilir. Küçük köy üretmen-
lerinin önce birbirlerine eşit olabilmeleri, sonra hiç soyulup ezilmeden
Hakiki Sosyalizme geçebilmeleri için bir tek şart vardır: Modern İşçi
Sınıfının çalışkan köylü tabakalarıyla birlikte siyasi iktidarı ele geçir-
mesi ve dolayısıyla da, proletaryanın öncülüğü altında, İşçi Sınıfı da
dahil olmak üzere, Toplumda her türlü Sınıf farklarını kaldırmaya gi-
rişmesi lâzımdır. Ancak özel mülkiyetin her şeyden üstün tutulmadığı
ve şehirde büyük sanayii, köyde modern tekniği Sosyalizme temel
yapan İşçi Sınıfının keşif kolluğu yaptığı bir toplumsal düzende, köy-
lülerin eşit haklı ve az çok eşit mülklü çalışkan üretmenler kitlesi ola-
rak Sosyalizme geçmeleri mümkündür. Bunun için dahi, hatta bizzat
köyde ve köylü tabakaları arasında bir köy proleterleri zümresi, tarım
gündelikçileri doğmak zorunluluğundadır
-
.
İşte, olayların diyalektiğini objektif olarak kavrayışın veya kavra-
mayışın sonu budur. Ortada fol yok, yumurta yokken, bir takım coş-
kuların uydurma dilekleri Toplumun çarklarını geri çeviremez. İnsan,
bütün iyi dileklerine rağmen, olayların objektif aydınlatılmasına va-
ramazsa, mutlak sapıtır. Söylediğinin tersini yapmaya düşer. Hatta
Rusya'daki Narodnikler kadar istibdat düşmanı olduğu, onlar kadar
mevcut geri düzene karşı yiğitçe dövüşmeyi göze alabildiği zaman
bile, boşuna kan döker, toplumsal hareket içinde gericiliğe yarar.
II- SOMUT AYDINLATMA
(Zaman İçinde Nitelik Değişmeleri ve Sıçrayışları)
Aydınlatmada objektif olmanın bir şartı da, görünüşe aldanma-
maktır. Görünüşe aldanmak, zannedildiğinden çok ve sık başa gelir.
Çünkü insan düşüncesi toplumsal bir üründür. Yani, şahsın kafasına
dışarıdan dayatılmış olan, uzun müddet benliğine hâkim olan bir şey-
dir. Ve doğadaki her şeyde görülen Atalet Hassası [eylemsizlik özelli-
ği] adlı kanunla, insan düşüncesi de, bir kere edinilmiş kurallara alıştı
mı, onlardan kolayca kopuşamaz.
Hâlbuki hayat ve hele toplum yaşayışı, bütün Varlık gibi, hiç dur-
madan boyuna değişir. Bir zaman objektif incelemelerle varılan ger-
Dostları ilə paylaş: |