Bütün varlık olayları elektriğin çeşitli gerçekleşmeleridir. 19. Yüz-
yılda Maddeye karşıt gibi Kuvvet adıyla konulan; ısı, ışık, renk, ses ve
benzeri bütün fizik olaylar, bugün elektrikle elde edilebiliyorlar. Elek-
triğin kendisi Diyalektiğin sonsuz tez ve antitez, sonra sentez gidişini
temsil eder.
Elektrik akımı, pozitif ve negatifin çarpışmasından doğduğu gibi,
Hayat da sindirim ve karşı-sindirim (Anabolizma ve Katabolizma) süre-
ciyle yürür. Yaşamak, dışarıdan madde edinip dışarıya madde atmakla
özetlenir. Canlıların üremesi de böyle zıtlıkların bir arada bulunuşu ile
olur. Bir canlı tek hücrenin çoğalması başlıca üç şarta bağlıdır:
1) Döllenme,
2) Ortam değiştirme,
3) Açlık ve Yaralanmak...
Demek hücrenin başka bir hücre ile veya başka bir ortamla yahut
açlık ve yara gibi gereklerle çarpışması kaçınılmaz gerçekliktir. Bu
çarpışma sonunda tek hücre öle de bilir, çoğala da bilir. Demek ha-
yatın aslında, ölmekle dirilmek bir arada yürür. O yüzden çoğalmak
ölümle dirim arası bir olaydır.
Sınıflı toplumun sınıflar savaşı ile, sınıfsız toplumun doğa ile biçim
değiştirmesi gibi, Düşüncemiz de zıt fikirlerin çarpışıp boyuna yeni
sentezlere varmasıyla işler.
III- NİCELİKTEN NİTELİĞE ATLAMA:
ANLAYIŞ (İDRAK) KANUNU
Nerede bir süreç, yani hareket ve değişme yapan gelişim görürsek,
orada her şeyden önce birlikte bulunan zıtlıkları arayacağız. Ancak bir
süreç içinde kımıldayan zıtlıkları kavrarsak, süreç üzerine doğru dü-
rüst fikir edinebiliriz. Onun için zıtlıkların beraberliği Formel Mantığın
zannettiği gibi, gelgeç bir TESADÜF yahut Plekhanof gibi oportünist-
lerin anlattıkları gibi bir "ÖRNEKLER TOPLAMI" değildir. Zıtlıkların bir-
liği, biricik birlik olan "ANLAYIŞ KANUNU"dur (Lenin). Tüm varlığın
ve düşüncenin en genel oluş kanunudur. Büyük olayları ancak onunla
doğru anlayabiliriz.
Formel Mantık gerçekliğin bir parçasını yahut ufak olaycıkları ya-
hut yüzeyde geçen biçimleri pekiştirmeye yarar. Fotoğraf da yerinde
kullanılır. Ancak büyüğü, derini, özü her yanından tümüyle kavramak
için, yüzeydeki biçimlerden iç öze (şekilden muhtevaya [içeriğe]), kü-
çük parçadan büyük bütüne (cüz'den küll'e) erişebilmek için elimizde
bulunan biricik araç Diyalektik Mantık, yani Diyalektik Maddeciliktir.
Formel Mantık kolayımıza gider. Çünkü alışılmış tanımlamalardan
öteye geçemez. Ancak bu yüzden görünüşe aldanabilir. Bütün bilimler
geliştikçe, Formel Mantık da evrene bir hareket ve değişmenin, bir ge-
lişimin yayıldığını görür. Ancak bu gelişimin açıklamasını yaparken zıt-
lıkların birliğini inkâr etmekle işe başlar. O zaman ister istemez anah-
tarın oynattığı yayı görmeksizin ve anlamaksızın, sadece kilidin açılıp
kapandığını söyler. Gerçek sürecin içyüzüne aykırı yargılara düşer.
Tıpkı iki mantık gibi, Varlık ve Düşünce sürecini anlatan iki gelişim
kavrayışı vardır:
"İki temelli (Veya iki mümkün? Yahut iki tarihçe derlenip topar-
lanmış?) gelişim (evrim) kavranışı esastır: Birisi çoğalma ve büyüme
halinde gelişim, tekrarlama halinde gelişimdir. Ötekisi zıtlıkların bir
arada bulunuşu ile gelişim (bir'in birbirini iten zıtlıklara bölünmesi ve
bu zıtlıklar arasında karşılıklı ilişki)."(Lenin, Diyalektik Üzerine Prob-
lemler, s.14-15 (Collected Works, C. 38, s. 360)
a) Formel Mantığa Göre Gelişim Nasıl Olur?
Çoğalma ve büyüme biçiminde olur. Yani bir şeyin gelişmesi o şeye
zıt olmayan başka parçaların gelip katılması ile olur. Aynı tür şeylerin
aynı yerde üst üste gelmesiyle çoğalma başlar. Vaktiyle bir insan to-
humunun içinde mikroskopla güç görülecek küçük bir insan bulundu-
ğu sanılırdı. Bir fasulyenin tanesinde de ufacık bir fasulye bitkisi var
gibi gelirdi.
Bir şey durduğu yerde niçin çoğalır? Formel mantık buna karşılık
veremez. Yahut şeyleri canlı cansız diye ikiye parçalar. Canlı şeylerin
büyüyüp çoğalması canlılık gereğidir, diye kestirip atar. O zaman bü-
yüme, "CAN" yahut "RUH" gibi adlarla anılan kuruntu ve uydurma bir
güce, biraz daha sıkışılırsa Tanrı'ya bağlanır.
Ne var ki, büyümeye böyle bir ad yahut soyadı takmak yetmez.
Büyümenin iç zembereğini bulmak gerekir. Büyüme ve çoğalma bir
yığılma değil, bir gelişimdir. Bugünkü bilimlere göre artık cansız de-
nilen Madde dahi "ölü" değildir. Tıpkı canlı bitkiler ve hayvanlar gibi,
cansız madde ve nesnelerin de kendilerine özgü birer ömürleri vardır.
Dünyamız vaktiyle böyle değildi. Bir zaman sonra şimdikinden bam-
başka olacaktır. En son keşfedilen radyoaktif cisimlerden kimilerinin
hayatları saniyelerle ölçülecek kadar kısadır. Öteki basit cisimlerin ha-
yatları ise ölçülerimizin erişemeyeceği kadar uzun görünüyor. Demek
Madde dediğimiz ve cansız saydığımız nesne de zamanla doğup büyü-
mekte ve ölmektedir. Her şey ezeli bir gelişimle değişmektedir.
Bütün problem o genel gelişim gidişinin iç sebebini, gizli zembere-
ğini yakalamakta toplanır. Formel Mantık ise gelişimi üstünkörü tasvir
ve tarifle kalır; açıklamaya girişemez. Gelişimin iç sebebini bulmak
şöyle dursun, böyle bir sebebi aramak gerektiğini dahi önüne koy-
maz. Çünkü nedenler zembereği zıtlıklara dayanır. Formel Mantığın
ise yüzünü "Zıtlık yok kanunu" gibi kapkara bir gözbağı örter.
b) Diyalektik Materyalizme Göre Gelişim Nasıl Olur?
Diyalektiğe göre gelişimin nedeni zıtlıkların birlikte çarpışmasına
bağlanır. Formel Mantığın çoğalma ve yalınkat büyüme yahut tekrar-
lanma sandığı şey, gerçek gelişimin ancak en yüzeyde kalan üstünkö-
rü bir kaba görünüşüdür. Formel Mantığa göre çoğalan şeyin kalitesi
(niteliği) değişmez; kantitesi (niceliği, miktarı) yahut sayısı artar.
Oysa gelişim her şeyden önce bir nitelik değişikliği getirir.
"Normal bir atmosfer basıncı altında su 0°C ısıya düştü mü katı-
laşır, 100°C'de akıcı halden gaz haline geçer."(F. Engels, Anti Düh-
ring, s. 192 (Marks-Engels, Werke, C. 20, s. 117-120))
Yani niteliği akıcı olan su 0°C'ye kadar akıcılığını soğuyarak korur,
ama o dereceye gelir gelmez, artık hiç beklemeksizin birden bire akı-
cılıktan çıkıp buz kesilir. İşte bu bir nicelikten (suyun içindeki ısının
derece azalışından) sonra ansızın başka bir niteliğe, katılığa atlama-
sıdır
-
. Bu ğu olması da gene öyledir. Demek zıtlıkların çatışması uzun
süre birikiş yaptıktan sonra ansızın bir atlamayla başka niteliğe geçer.
Gerçek değişiklik böyle iki basamaklı gelişimle olur.
Bütün olaylar bize bunu ispatlar.
"Eğer kimyada olduğu gibi, bir karbon atomuna (C), bir hidrojen
atomuna (H), bir oksijen atomuna (O) dersek ve karbon atomlarının
sayısına (n) dersek"(F. Engels, age., (Marks-Engels, Werke, C. 20, s.
117-120)), normal Parafin: CnH2n+2 olur. Buna 1 tane (O) katarsak:
CnH2n+2O formülüyle ilkel alkoller elde edilir.
Ya ğ asitlerinden sirke asidi C2H4O2 formüllüdür. 170 °C'de erir,
1180 °C'de kaynar. Buna 1C, 2H katılınca, Propiyonik asit olur. 170
°C'de erir, 1400 °C'de kaynar. Sirke asidine 2C, 4H katılırsa, Butirik
asit olur. 1620 °C'de kaynar... vb... "Burada bütün bir seri cisimler
görüyoruz, hepsi de sırf içlerine katılan elemanların sayısıyla (nice-
liğiyle) başka başka nitelikler kazanmışlardır." (F. Engels, age., s.
194-195 (Marks-Engels, Werke, C. 20, s. 117-120))
Napolyon şöyle der:
"İki Memluk, mutlak surette üç Fransız'a üstündü; yüz Memluk
ile yüz Fransız aynı değerde idiler; olağan olarak üç yüz Fransız üç
yüz Memluk'a üstün geliyordu; bin Fransız her zaman bin beş yüz
Memluk'u alaşağı ediyordu." (F. Engels, age., Marks-Engels, Werke,
C. 20, s. 117-120))
Napolyon'un Mısır savaşlarında yaptığı bu gözlem bizi şaşırtmaz,
toplum olaylarında da aynı diyalektik, nicelikten niteliğe atlayış kanu-
nu egemendir.
Canlı varlıklarda görülen bütün duyular madde titreşimlerinin or-
ganizmada yarattığı etkilerdir. İnsan için en canlı nitelik farkları Görme
ve Renk duyusudur. Başka duyularımızın: Koku'nun, Dokunma'nın,
Dostları ilə paylaş: |