b) Canlı Organizmadan Örnekler için önce Bitkilere, sonra Hay-
vanlara bakalım.
1- Bitkilerden Örnekler:
"Bir arpa tanesini ele alalım. Milyarlarca benzer taneler ezilirler,
kaynatılırlar, mayalandırılır ve en sonunda tüketilirler. Ama böyle bir
arpa tanesi kendisi için normal olan şartlara rastlarsa, elverişli bir
toprağa düşerse, sıcağın ve nemin etkisi altında, kendine özgü bir
biçim değişikliğine uğrar, çimlenir; tane olarak tane yok olur, inkâr
edilir; tanenin yerine içinden doğan bitki geçerek, tanenin inkârı olur.
Ama bu bitkinin normal hayatı nedir? Büyür, çiçeklenir, döllenir ve
en sonunda yeniden arpa taneleri üretir; o yeni taneler olgunlaşır
olgunlaşmaz, sap ölür; sap da kendi yanından inkâr edilmiş olur. Bu
inkârın inkârından çıkan sonuç şudur: Elimize yeniden başlangıçtaki
arpa tanesi geçmiştir. Ne var ki bu tane on kat, yirmi kat, otuz kat ço-
ğalmıştır. Hububat denilen taneler çok yavaşlıkla değişirler. Onun için
bugünkü arpa yüzyıl öncekinin hemen hemen aynıdır. Ona karşılık,
değişmesi kolay olan bir süs bitkisini, örneğin bir kasımpatıyı yahut
orkideyi ele alalım: Bitkiden alınmış yumruyu bahçıvanlık sanatının
prensiplerine göre işleme uğratalım, böylece elimize yalnız daha çok
yumru geçmiş olmaz, bir de en güzel çiçekleri üretecek niteliği düzel-
tilmiş yumrular da elde etmiş bulunuruz ve bu sürecin her yenilenişi,
her yeni inkârın inkârı o süreci mükemmelleştirecektir." (F. Engels,
age., s. 209-210 (Marks-Engels, Werke, C. 20))
2- Hayvanlardan Örnekler:
Yumurtadan nasıl civciv çıktığını biliyoruz. Aynı şeyler insan için de
tekrarlanabilir. Formel Mantığa göre ana karnında çocuğun gelişimi
pek basit bir büyümedir. Vaktiyle insan tohumu içinde mikroskopla
görülebilecek bir insancığın bulunduğu sanılırdı. Bu mantıkla mikros-
kop altında yumurta yahut meni (sperm) içine gizlenmiş insan yavru-
sunun kaşı gözü merak edilip aranabilirdi.
Gerçekte insan tohumu da, tavuğunki gibi, önce basit ve zıt iki
hücrenin ortalarından bölünüp birbirlerine hücum etmesi ile doğar. Bu
hücumla birleşen zıtların hücresi ikişer ikişer bölünerek çoğalır
-
. Hay-
vanlar silsilesinin doğada milyonlarca yıl geçirdiği binbir değişiklikleri
çok kısa basamaklarla atlaya atlaya insan kılığına dek gelir. Kadınla
erkeğin birleşmesi zıtların beraberliği idi. Spermle yumurtanın çarpış-
ması gene zıtların bir araya gelmesi ile oldu. Ana karnında çocuğun
gelişmesi aynı diyalektik evrim konaklarından geçer.
Dokuz ay on gün sonra evrim bitmiştir. Ansızın sancılar başlar ve
kanlı, yırtınmalı bir çırpınışla çocuk ana rahminden çarçabuk dünyaya
gelir. Bu geliş diyalektik gelişimin sonuçlanması, meyvelenmesi, yani
nicelikten niteliğe atlamasıdır. Çocuk rahim içindeki nitelikten dışarı
dünyanın bambaşka insanı niteliğine girer.
Dünyaya gelen çocuğun daha sonraki gelişim konakları da hep
öyle zaman zaman önemli nitelik değişikliklerine uğrayarak devrimler
yapar. Görünüşte çocuk sırf büyüyor gibi gelir. Gerçekte çocuğun iç-
yapısına bakılırsa, orada sonsuz bir savaşın zaman zaman altüstlükler
yarattığı görülür. Çocuk büyük insan örneğinden ufaltılmış bir minya-
tür değildir.
"Bu süreç birçok böceklerde, örneğin kelebeklerde, tıpkı arpa ta-
nesinde görüldüğü gibi olur. Böcekler yumurtayı inkâr yoluyla oradan
çıkarlar, cinsel olgunluğa gelinceye dek metamorfozlarını (kalıp değiş-
tirmelerini) geçirirler, eşleşirler ve bundan böyle inkâr edilirler; yani,
döl yetiştirme süreci başarılır başarılmaz ve dişi böcek çok sayıda
yumurtalarını yumurtlar yumurtlamaz ölürler. Başka bitkiler ve başka
hayvanlar için işlerin bu basitlik içinde geçmemesi, o gibi varlıkların
ölmeden önce bir defa değil, birçok defalar taneler, yumurtalar yahut
yavrular üretmeleri, şu anda bizim için önemli değildir; burada bir tek
şeyi ispatlamak istiyoruz: Organik dünyanın her iki türünde de İNKÂ-
RIN İNKÂRI gerçekten üremekte, türemektedir."(F. Engels, age., s.
210-211. (Marks-Engels, Werke, C. 20))
Hayvanlar zincirinin en alt halkası gibi, en üst olanı insan da, ha-
zım yoluyla içimize giren besilerin metabolizmasıyla yaşar. Hücreleri-
miz, besi maddelerini yakmakta yahut kendi yıkılmış yerlerinin onarıl-
masında kullanırlar. Ve birçok metabolizma artıkları idrar, safra, deri,
solunum vb. yollarıyla tekrar dışarıya atılır. Demek Organizma içinde
birbirine zıt sonsuz bir faaliyet vardır: YAPMAK ve YIKMAK...
Kısa bir süre sonra vücudumuzda bir zaman var olmuş bütün mad-
deler yıkılıp yerlerine yenileri geçer. Biz ise hâlâ eski vücudumuzu, ilk
hücrelerimizi taşıdığımızı sanırız. Bu sanı ile büyürken geçirdiğimiz
ani sıçramalar ve değişiklikler unutulur. Bir insanın bulûğa ermesi,
âdetten kesilmesi ansızın patlak vermiş krizler ve atlayışlardır. Or-
ganizmanın geçirdiği bütün o "iç hareketi" ve TEKÂMÜL-İNKILÂPLAR
(Evrim-Devrimler), canlı vücut içinde çarpışan hücrenin sindirim (asi-
milasyon) ve karşı-sindirim (dezasimilasyon) gösterileri, kasların ka-
sılma ve gevşemeleri, kanın asitliği ve alkaliliği, bitkicil sinir sistemi-
nin sempatik ve para-sempatik bölümleri hep hayatın birbiriyle taban
tabana zıt güçlerinin nicelikten niteliğe atlayışlarıdır.
c) İnsan Topluluğundan Örnekler:
Bugün Medeniyetin gelişimi, zenginliklerin basitçe üst üste yığıl-
maları, yapıların ve nüfusun gittikçe artması, vb. gibi gözükür. Oysa
Dostları ilə paylaş: |