A'dan Z'ye Felsefe



Yüklə 1,64 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə60/77
tarix20.01.2022
ölçüsü1,64 Mb.
#83020
1   ...   56   57   58   59   60   61   62   63   ...   77
A\'dan Z\'ye Felsefe - Alexander Moseley ( PDFDrive )

POSTYAPISALCILIK


Bir postyapısalcıyı anlamak için önce bir yapısalcıyı
anlayabilmemiz gerekir. Yapısalcılık 1960’h yıllarda Paris’in,
varoluşçuluğu gölgede bırakan modalarından biriydi. Bu
kısmen yapısalcılığın antropoloji, edebiyat araştırmaları ve
kültürel araştırmalar gibi alanlarda daha büyük çekiciliği
olduğu için böyleydi. Bu alanlarda yapısalcılara hâlâ
rastlamak mümkündür. Buradaki temel fikir Saussure’ün
dilbilim alanında yaptığı çalışmalardan kaynaklanıyordu.
İnanç sistemleri ve kültürler, dillerin incelendiği gibi, yani
sözcüklerin bir cümleyi oluşturduğunda aralarında kurulan
ilişkilerin incelenmesi yoluyla ele alınabilir.
“Ben postyapısalcılığı anlamıyorum” cümlesi, sözcüklerin
göreli yerinden kaynaklanan bir anlam içerir, “Anlamak”
yerine, “sevmek” ya da “inanmak” gibi bir dizi başka sözcük
yerleştirilebilir. Ama “ancak”, “yat”, “üzerine” gibi sözcükler
yerleştirilemez. Dilbilgisi alışkanlıkları aşikârdır. Kıyas
yoluyla yapısalcılar insan ilişkilerinin de göreli yerlerine bağlı
olarak uygunluk ve anlam ifade edebileceğini belirtirler.
Örneğin, bir Cuma gecesi bir kentte sosyal etkileşimi ele
alırsak, gözden geçirdiğimiz görünürde birbiriyle ilgisiz
birtakım fenomenlerden bazı kalıp ve yapılara ulaşmamız
mümkündür; çünkü ortalıktaki canlılık ve neşenin ardında,
çalışma, düğün törenleri ve futbol maçları gibi başka
faaliyetlerle ilişkisi olan, insanlığın mitleriyle ve ortak
kalıplarla ilgili daha derin birtakım yasalar yatmaktadır.
Yapısalcılığın ilk temsilcilerinden antropolog Levi-Strauss
değişik toplulukların ve çağların birbirinden farklı kültürel
pratiklerinin ardında var olan birtakım ortak yapılar
gözlemlediğini belirtiyor, bir kültürel dilbilgisinin muadilinin
var olduğunu ileri sürüyordu. Mitlerin ve törenlerin ortak


işlevleri ise bağımsız biçimler olmak yerine insan zihninin en
temel çalışma biçimlerini yansıtıyor olabilir.
Postyapısalcılar etkileşimin ardında yasaların yatıyor olması
olasılığını yadsırlar. Onlar için sözcükler gerçeklikle bağlan
aracılığıyla değil ilişkileri aracılığıyla anlam kazanır; bu
ilişkileri keşfetme yoluyla insan doğası hakkında bilgi
edinebileceğimizi de reddederler. Foucault ve Derrida gibi
postyapısalcılar hem nesnelliğin hem de gerçeklik ve
hakikatin olanaklılığını yadsırlar. Her şey özneldir, gevşektir,
kendiliğindendir ve akış halindedir. Burada olgu diye bir şey
olmadığını, yalnızca yorum olduğunu söyleyen Nietzsche’den
yankılar duyuyoruz.
Postyapısalcılar burjuva toplumuyla ve gerçeklikle yakından
uzaktan ilgili her şeyi eleştirmeye girişiyorlardı. Bu ekole
katı-lanlar, genellikle Marksist bir evreden geçmişler, ama
daha sonra toplumu, sadece işçi sınıfı için değil bir bütün
olarak yapısö-kümüne tabi tutma fikrinde karar kılmışlardı.
Sözcükler iktidar yapılarıyla yüklü hale gelir, dolayısıyla
bunlara isyan etmek gerekir. Derrida yan şaka “metnin
dışında hiçbir şey yoktur” diyordu. Peki bu ne demektir?
Duyunca sırıtmamız gereken muhteşem bir ironi midir bu,
yoksa dünyanın üzerinde, metnin gerçek olduğu ama onun
dışında hiçbir şeyin mevcut olmadığı türünden vahim bir
çelişkinin hayaleti mi dolaşıyor? Bu son olasılık metne
alışılmadık derecede paradoksal bir ontolojik statü kazandırır.
Ama Dcrrida’nın, yapısalcı anlamda evren bir dizi ilişkiden
oluşan bir metin olduğuna göre, evren dışında hiçbir
şey yoktur, türünden bir şey söylediği düşünülmektedir; o
zaman da fazla bir şey söylemiyor demektir, önermenin bir


ironi olduğu yorumunu tercih etmek gerekir. Sorun şudur ki,
ne kastedildiğini bilemiyoruz, çünkü bir şeyin kastedildiğini
varsaymak post-yapısalcılar açısından bizi onun içine atıyor,
oraya gidiyoruz, yapıların olmadığı bir durumda yapıları
dayatarak. Metinler, postyapısalcılara göre iktidar yapıları
içerir, bunları yapısökü-müne tabi tutmak (tabii yapısökümü
yapan metinleri de) ve buharlaştırmak gerekir, bunu ilgimizi
çekmesi gereken her şeye uygulamak gerekir. Aslında,
herhangi bir şey dikkatimizi çekecek olursa, onu
yapısökümüne tabi tutmalıyız - buna kendimiz de dahilizdir.
Her şey kurmaca haline gelir (bu son cümle de dahil).
Ama elbette bir şey yapmanın yöntemi savunulurken, geçerli
birtakım girişimlerin yapılabileceğini varsayan bir ilke
vazedilmektedir. Sonuç olarak, postyapısalcılığın bizi içine
çektiği çarpıtılmış aynalar dünyasında bile aynalar vardır.
Postyapısalcılık popüler olmuştur, ama çok farklı düşünsel
konumlardan hareketle çok sert biçimde de eleştirilmiştir.
Bunların en çarpıcısı, iki bilimcinin, Sokal ve Bricmont’un
Son Moda Saçmalar başlıklı kitabıdır.

Yüklə 1,64 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   56   57   58   59   60   61   62   63   ...   77




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə