174
ANADOLU ÜNİVERSİTESİ
Görsel 6. Claude Debussy – Prélude à l’après-midi d’un faune, ölçü 1-10
(Piyano düzenlemesi)
Bestecinin Nocturnes adlı yapıtının “Nuages” (Bulutlar) adlı
bölümü si tonalitesindedir,
ancak, önceki bölümde de değindiğimiz gibi, bu tonalitenin modalitesi (majör ya da minör)
belirsizdir. Parçanın ilk dört ölçüsünde si notası ton merkezi olarak sezilir, ancak bu merkez,
sembolist şiirin örtülü anlamlarına benzer şekilde, açıkça telaffuz edilmemiş,
ima edilmiş bir
merkezdir. Üstelik dize sonunda si notasının bir kök ses olarak değil, sol (ve hemen ardından
sol diyez) kök sesinin üçlüsü olarak, yani oldukça zayıf bir şekilde duyurulmasıyla bu merkez
belirsizleştirilmiştir (Görsel 7). Bu tasarım, si notasını eksen kimliğinden sıyırır ve bir renk
olarak gösterir. Ayrıca, önceki örnektekine benzer biçimde,
birinci dize, armonik bir hedefe
ulaşmadan, sözünü unutmuş biçimde, bir tür vazgeçişle bırakılır. Nuages, sonraki dizeye sözdi-
zimsel bir ilişki kurmak yerine, tınısal benzerlikler yoluyla ilişki kazanmayı amaçlayan bir dize
ile başlar.
Ancak Nuages’da özerkliğiyle dikkat çeken esas öğe, değişen eşlik dokularına ve motif içeri-
ğine karşın, hiç değişmeden tekrarlanan korangle motifidir (Görsel 7). Seine nehrindeki bateau-
mouche’ların sis
düdüğünü betimleyen bu motif, bir taraftan diyatonik dizinin T5 aralığı (si – fa
diyez) yerine e5 (si – fa) aralığını vurgulayarak si merkezini fonksiyonel tonalitenin dışına taşır,
diğer taraftan, diğer partilerden farklı bir ölçü rakamıyla (4/4) ve değişmeden tekrarlanmasıyla
kendi özerkliğini vurgular. Böylece, art arda gelen öğeler arasındaki serbest ilişkiye ek olarak, eş
zamanlı duyulan öğeler arasında da bir özerklik ilişkisi, gevşek bir parça-bütün ilişkisi oluşur.
175
SANAT & TASARIM DERGİSİ
Görsel 7. Claude Debussy – Nocturnes, “Nuages”, ölçü 5-10
Nuages’ın devamı da belirsiz kalışlarla biten dizelerle doludur. İlk dizede gördüğümüz tasa-
rım, yapıtının hem küçük hem de büyük ölçekli yapısal öğelerinde de gözlenir. Bu yönüyle Nua-
ges, dizeler arası ilişkilerin
tonal ilişkilerden ziyade, fonolojik, fonetik benzerliklerle kurulduğu
bir ses bütünüdür, türlü renkleriyle bir ‘si’ sesidir.
Prélude à l’après-midi d’un faune’daki flüt figürünün yarattığı belirsizlik ve tereddüttün bir
benzerini, Nuages’da orta kesitten önce duyulan ve hemen ardından tekrarlanan bir figür yaratır.
Bölüm içinde daha önce duyulmamış olan ve yapıtın devamında da bir daha tekrarlanmayan bu
figür, önceki akışı keser ve dinleyiciyi müziğin devamı konusunda öngörüsüz bırakır. Figürün
ardışık olarak tekrarlanması, oluşan süreksizliği derinleştirir. İkinci bölme, bu
figürün son no-
tasının (fa diyez) açtığı bir parantez içinde yer alan (ve böylece zamansal akışa mekânsal bir yön
katan), bir anlık bir hayalmiş gibi gözükür. Bu figür yapısal sınırları belirsizleştirerek dinleyicide
bir tereddüt yaratır.
176
ANADOLU ÜNİVERSİTESİ
Debussy müziğinde tereddüt kimi zaman tonalitenin ekseni bağlamında da karşımıza çıkar.
Prélude à l’après-midi d’un faune’da bahsettiğimiz tonal belirsizliğin bir başka örneğini besteci-
nin en çok tanınan orkestra yapıtlarından La Mer’in ilk bölümünde görürüz. Bölüm çift-odaklı
tonal bir yapıda tamamlanır (DeVoto 2004: 128).
38
Tonal gelenekte, yapıtın giriş ve final kesitle-
rinde tonalitenin özellikle belirgin olması beklenir, buna karşın La Mer’in
ilk bölümü si bemol
ve re bemol merkezlerinin yarattığı bir çift-odakla tamamlanır. Bu çift anlam, bas partisinin bu
sesleri dönüşümlü duyurmasıyla bölümün son akoruna kadar sürer. Bölümün son akorunda
bile, beşli bir akorun yaratacağı kararlı etki yerine (re bemol – fa – la bemol), ek altılı akor kul-
lanılmış ve eksen etkisi zayıflatılmıştır. (re bemol – fa – la bemol - si bemol).
Bestecinin geleneksel anlamlarla yüklenmiş ses gerecinden kaçınmasının diğer bir örneği
olarak majör ve minör diziler dışındaki dizilere yöneldiğine değinmiştik. La Mer, bu açıdan da
zengin bir örnektir. Parçanın tüm bölümlerinde bir tür idée fixe olarak duyulan korno teması,
R. Howat, s. Trezise, D. Tymoczko gibi Debussy araştırmacılarının ‘Akustik dizi’ olarak tanımla-
dığı bir dizi üzerine kuruludur (Görsel 8). Ayrıca ilk bölümün finalinde oluşan iki odaklı eksen
durumunda da pentatonik dizi kullanımı belirgindir. Nuages’ın orta kesitinden önce beliren ve
yapısal anlamda bir tereddüt yaratan yukarıda değindiğimiz figürün ses içeriği tam-ton dizi-
sinden türemiştir. Tekbiçimli olan ve herhangi bir tonal
yönü işaret etmeyen bu içerik, figürün
konumundan kaynaklanan tereddüttü güçlendirir.
38 İlk olarak Jan LaRue’nün bir makalesinde kullandığı bu terimi (bifocal tonality) Debussy araştırmacısı DeVoto da benimsenmiş ve kita-
bında sıkça değinmiştir.
Görsel 8. Claude Debussy – La Mer, Akustik dizi
Bu ve benzeri kullanımlar Debussy’nin diğer yapıtlarında da görülür ve bir parçanın özel ifa-
desi olmanın sınırlarını aşarak, bestecinin bir dil özelliğine dönüşür. Bestecinin sembolist üslu-
ba yakınlığını gösteren, ancak makalenin hacmi nedeniyle burada
değinmediğimiz birçok baş-
ka incelik de saptanabilir. Küçük bir örnek olarak, bestecinin piyano için bestelediği Prelüdlerde
parçanın adının yapıtın son sayfasının sağ alt köşesine ve üç noktadan sonra yazmış olmasını
(sözgelimi ‘... Des pas sur la neige’) gösterelim. Spekülatif bir yorumla, bu tercih, parçanın baştan
etiketlenerek tanımlanması yerine, müziğin ima edilen nesnesinin zaman içine yayılarak, müzi-
kal çağrışımlarla ortaya çıkması fikrinin bir yansımasıdır. Yapıtı,
baştan etiketlenmiş, statik bir
olgu yerine, bir ‘süreç’ olarak sunma fikri, sembolist şiirin yukarıda değindiğimiz ‘çağrışımlarla
oluşan anlam’ yaklaşımı ile paralellik taşımaktadır.