78
değer kuramını reddetti ve mal karakterini nesnel özelliklere değil, öznel
değerlendirilmelere atıfla açıkladı.
Mevcut miktarı, gereklilikten daha az miktarda olan mal söz konusu olduğunda
“insanlar
1.
bu kantitatif ilişkiye dayanan tasarrufları altındaki bir malın her birimini
korumaya ve
2.
onun faydalı özelliklerini muhafaza etmeye çalışırlar.
3.
Söz konusu malın mevcut miktarı ile tatmin edecekleri daha önemli
ihtiyaçları ve tatmin etmeden bırakmak zorunda kalacakları ihtiyaçları
arasında
bir seçim yapmaya ve
4.
malın belli bir miktarı ile mümkün olan en iyi sonucu elde etmeye veya belli
bir sonucu mümkün olan en küçük miktarda elde etmeye – veya diğer bir
ifadeyle, tüketicilerin onlar için mevcut malların miktarlarına ve özellikle
üretim araçlarının mevcut miktarına yönelmeye, en
uygun şekilde tatminine
çalışırlar (ibid, s. 46).”
Bu dört amaca yönelen faaliyetlerin bileşimi, iktisadi davranış olarak
adlandırılır. Bunlar, izole birey için de, toplum için de geçerlidir. Fakat toplum söz
konusu olduğunda, ilgili malların gerekliliklerden az olması, bazı bireylerin bunlara
sahip olmasının diğer bireyleri bu malların sahipliğinden dışlaması sonucunu doğurur.
Mala sahip olan bireylerle sahip olmayanlar arasında çıkar zıtlığı oluşur. Bu durum,
mülkiyetin korunması olarak isimlendirilen yasal düzenlemenin kökenidir.
Böylece beşeri iktisat ve mülkiyet, mevcudiyetlerinin nihai nedeni olarak, her ikisi de
mevcut miktarları kişilerin gerekliliklerinden daha küçük olan mallar gerçeğine sahip
oldukları için, ortak bir iktisadi orijine sahiptirler. Beşeri iktisat gibi, mülkiyet de, bu
yüzden, keyfi (ihtiyari) bir buluş değil, fakat daha ziyade, şeylerin doğası içinde, bütün
79
iktisadi malların mevcut miktarları ve onlarla ilgili gereklilikler arasındaki eşitsizliğin
bize yüklediği problemin pratik olarak mümkün tek çözüm yoludur (ibid, s. 47).
Menger’in mülkiyet tanımı, malların miktarının gerekliliklerden az olduğu
durumda bireylerin bu mallar için rekabet etmesi ve birbirlerini bu malların
kullanımından dışlamasının kaçınılmazlığı üzerine kuruludur ve toplumsal bir kurum
olan mülkiyetin, toplumun ekonomisindeki konumunu bağlam dışı bırakır. Diğer bir
ifadeyle mülkiyet kavramı, tarihsel devamı olan toplumsal sınıflaşma ve üretimin bu
sınıflaşma temelde örgütlenmesi sonucuna kadar izlenmez.
Mülkiyet, sadece malların gerekliliklerden az olduğu durumun pratik sonucudur,
kaçınılmazdır, ve “akla uygun”dur (ibid, s. 49). Yani eşitlikçi bölüşüm yönünde reform
ihtimal dâhilinde bile değildir
25
; malların miktarının gereklilikten az olduğu her
durumda, mülkiyet kurumu var olacaktır.
Mülkiyet, bu anlamda, sosyal formu içindeki beşeri iktisattan bu yüzden ayrılamaz ve
sosyal reform ile ilgili
bütün planlar, sadece iktisadi malların uygun bir dağılımına değil,
fakat asla mülkiyet kurumunun kendisinin ilgasına da makul şekilde yöneltilemez (ibid,
s. 48).
Menger, iktisadi davranan bir insanın farklı ihtiyaçlarının tatminini nasıl
gerçekleştireceğini göstermek için basit aritmetik bir tablo hazırladı. Öncelikle,
malların tüketiminden aldığımız hazzın, tükettiğimiz birim arttıkça azaldığını,
tükettiğimiz her ilave birimin, bize daha az haz verdiğini söyledi. İhtiyacımızın
giderildiği noktadan sonra ise malın her ilave tüketimi bize zarar verecekti. Bu
25
Hayek’e göre, Menger’in aslında sempati duyduğu sosyal reform düşüncesini iktisat teorisinden
dışlamasının sebebi, “sosyal duyarlılığın, onun nesnel muhakemesini asla etkilemeyecek” olmasıydı (Hayek, 2009:
xxxix).
80
açıklamayı
böyle isimlendirmemiş olsa da, hatta marjinal kelimesini hiç kullanmamış
olsa da, Menger, azalan marjinal fayda ilkesini formüle etti.
Tablo 6. Menger’in
Fayda Tablosu
I
II
III
IV
V
VI
VII
VIII
IX
10
9
8
7
6
5
4
3
2
9
8
7
6
5
4
3
2
1
8
7
6
5
4
3
2
1
0
7
6
5
4
3
2
1
0
6
5
4
3
2
1
0
5
4
3
2
1
0
4
3
2
1
0
3
2
1
0
2
1
0
1
0
0
Tabloda, sütunlar farklı malları, satırlar ise, malın tüketildiği birimi ifade ediyor.
Roma rakamlarıyla ifade edilen mallar, tüketimi kişiye en fazla hazzı sağlayandan, en
az hazzı sağlayana doğru sıralanmıştır. Kişi, önce kendisi için en yüksek önem
derecesindeki malı (örneğimizde I. mal) tüketir. İlave tüketimde kişi, aynı haz
miktarını sağlayacağı için I ve II. malların tüketimi konusunda farksızdır. Seçim süreci
bu şekilde devam eder.
Bu prosedürün nihai sonucu, başarılamayan tatminlerin en önemlisinin her ihtiyaç türü
için aynı öneme sahip olması ve bundan dolayı bütün ihtiyaçların, ayrı tatmin
davranışlarının eşit bir önem derecesine kadar tatmin ediliyor olmasıdır (ibid, s. 76).
Marjinalizmin klasik politik iktisattan kopuşunun muhtemelen en önemli ayağını
değer teorisi oluşturur. Klasik politik iktisat, metanın değerini, üretilmesi için gereken
nesnel maliyetle tanımlarken, marjinalizm, değeri, insanların metaya atfettiği öznel
önemle açıkladı.