Aşkın Gözyaşları I -şems Tebrizi



Yüklə 0,68 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə28/50
tarix15.10.2018
ölçüsü0,68 Mb.
#74403
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   50

Bir kaç hafta sonra üçüncü mektup da geldi:
“Güller Şems diye açmıyorsa, gülün kokusunu neyleyeyim. Ayrılığı ağlatamayan gecenin
karanlığını  neyleyeyim...  Şemssiz  sofranın  balını  böreğini  neyleyeyim.  Beni  kavurmayan
acıyı neyleyeyim... Gözümü yakmayan gözyaşını neyleyeyim. Karanlığıma Şems olamayan
yâri  neyleyeyim,  canını  yoluma  post  eylemeyen  dostu  neyleyeyim.  Şems  gibi  bakmayan
gözü  neyleyeyim.  Yârenin  yüreğine  merhem  olmayan  sözü  neyleyeyim.  Kır  kalemimi  ey
felek! Şems yoksa ne diye devran edersin âlemde. Zerrede âlemi, âlemde aşkı yaşamayan
Âdem’i neyleyim.
Sensizliğe  alışmak…  Her  türlü  teselli  sözü  bir  ihanet  geliyor  kulağıma.  Ne  tuhaf  ki  dün
seni  bana  kötüleyen  diller,  bugün  sensizliğin  efkârındaki  Mevlâna’yı  teselli  için  dil
döküyorlardı.  Her  türlü  teselli  sözü  bir  ihanet  geliyor  kulağıma.  Parmaklarım  alev  alev
yanıyor.  Kâğıt  tutuşacak,  mektup  yanacak  diye  çekiniyorum.  Cehennemden  betermiş,  seni
kazanmak için senden uzaklaşmak.
Kırk  senedir  beklediğimdin.  Geç  bulduğumdun.  Şimdi  yoksun.  Daha  kaç  sene
bekleyeceğim.  Çöldeki  kumlar  kadar  susuzum.  Gelişin  nisan  yağmuru  olsun.  Hani
dergâhımızın  avlusuna  bakırdan  koskoca  bir  taş  koymuştun.  Nisan  yağmurları  dolsun  da
orucumuzu  bin  bereketli  yağmurla  açalım  diye.  Gönlümün  nisan  yağmurlarıyla  ıslanan  gülü
açmayacak mısın hâlâ?
Sözlerin  kulaklarında  hâlâ  taze.  Kelimeler  yıldız  yıldız.  Cümlelerin  mehtapların  en
şahanesi.  Tebessümün  geliyor  gözümün  önüne.  Vuslat  gibi  güzel  bir  sabah  güneş
gülüşlerin. Biz birbiriyle genişleyen, kenetlenen ve sonsuzlaşan tek ruhuz.
Gel  Şems,  ayakların  kudüm  olsun,  kolların  rebap,  soluğun  ney  olup  vuslat  müjdesini
üfleyerek gel.
Nasıl  bir  pınarsın  sen  Şems?  İçtikçe  susadığım.  Nasıl  bir  ateşsin  sen  ey  Şems?
Yandıkça  serinlediğim.  Sen  görünüşte  etten  kemikten  ibaret  bir  insan;  ama  bütün  insanlığı
kalbinde taşıyan.
Senin yüzünü görmedikten sonra, varsayalım ki yüzlerce dünya görmüşüm, ne çıkar?
Güzelliğini  kimlere  sorayım  senin,  say  ki  herkese  sormuşum,  kim  anlatacak?  Sana
kavuşmadıktan  sonra  tut  ki  cennette  ebedîyim,  hurilerle  eşim,  devlet  yâr  olmuş  bana,  ne
çıkar bunlardan?
Ayrılık  bulutu  senin  ay  yüzünü  örttükten  sonra,  o  bulut  tut  ki  başıma  inciler  mücevherler
yağdırmış, Ne kârım olur bundan?
Şu aşağılık büyücü karı olan dünya, mademki yok olup gidecek bir gün, tahtını, bahtını,
dünya hazinelerini bana bağışlamışlar kabul et, ne olur ki yani? Senin aşkın yüzünden bütün
dünya  beni  kötülese  pervam  olmaz,  say  ki  gerçek  hakkında  yüzlerce  yalan  söylenmiş,  ne
önemi olur bunların?
Aşk suskunluğumdu benim! Aşk yangınımdı benim! Aşk vurgunumdu benim! Aşk yazımdı


benim! Aşk  yasağımdı  benim! Aşk  itirafımdı  benim! Aşk  heyecanımdı  benim!  Tek  varlığım
ve  tek  yokluğum…  Yaram  ve  merhemim…  Kazanmadığım;  ama  hep  kaybettiğim.  Evet,
buydu aşk! Özledim, ey Şems özledim. Çık gel Allah aşkına!
Aşkın  insanı  büyüttüğünü  olgunlaştırdığını  da  öğrendim  artık.  Bu  yaşıma  kadar  kimse
öğretmedi  bana  aşkın  karşılıksız  olduğunu.  Sadece  gönülden  sevenin  bu  acıyla
kavrulacağını,  sevilenin  ise  sevildiğini  bilmeyeceğini...  Şükürler  olsun  “Sana!”  Bana  hayatta
öğretilmeyenleri  hissettirdin.  Hiç  kimseye  hissetmediklerimi  hissettirdin.  Hiç  kimse  için
yapamayacaklarımı  yaptım.  Pişman  mıyım?  Hayır,  hiç  pişman  olmadım  ve  aşkı
sonsuzluğuma saklarken bile mutluyum. Hayatımın son basamaklarında bana böyle bir aşkı
yaşattın. Seni sevmeme izin verdiğin için teşekkür ederim…”
Son  mektup  içimi  dağladı.  Cevap  yazıp  yazmamakta  tereddüt  ettim.  Bir  yanda  hasretin
yangını  diğer  yanda  Mevlâna  için  fedakârlık. Aşk  için,  aşk  adına. Aşk  hatırına  gitmeliydim.
Yazı  yazmayı  oldum  olası  sevmezdim.  Mevlâna’ya  dönecektim  ancak  bir  şartla.  Beni  yola
düşürecek kelimeyi yazabilecek miydi acaba? Bunu öğrenmek için cevabi mektubu yolladım.
“Aşk ehli isen sitemin cahili olma. Özledim diyorsun mektubunda. Sadece kuru bir özledim
mi yazdı yanık yüreğin. Anla Mevlâna. Ağla Mevlâna. Bu ayrılık bir dersti anlayana. Bu gam
sebepti ağlamana. Nâdan olma gelir bir aşiyan gözyaşını kurulamaya. Ağlama Mevlâna’m.
Karşılıksız  sevgiyi  yaşamak  gerekiyormuş.  Birini  sevmenin,  delice  bir  aşkla  bağlanmanın
güzelliğini  yaşamanın  hazan  mevsimine  gelmek  olduğunu  bilmiyordum.  Meğer  hayatta  ne
çok şey kaçırmışım... Ya ben erken geldim, ya sen çok geç kaldın vuslata…
Benden çılgın bir gülüş bekleme. Acılarımla mutluyum. Mutluluk çatık kaşlıdır ve ciddidir.
İkimiz de fırtınaya yakalanmışız aşk nereye savurur, bilinmez. Ayrılığımız kâh asırlar kadar
uzun, kâh rüya kadar kısa. Asrı, vuslata çevirmek senin yazacağın bir kelimeye bağlı.
Bana  öyle  bir  kelime  yaz  ki  dayanamayıp,  Şam’dan  uçup  kanatlanayım  Konya’ya.  Beni
perişan et, pervane et, bir kelime yaz… Öyle bir kelime ki lügatlerde geçmemiş olsun. Öyle
bir  kelime  ki  daha  önce  kimse  kimseye  söylememiş  olsun.  Öyle  bir  kelime  ki  cehennemi
söndürsün… Yaz ki gelsin ayağına kapanan turabın olsun Şems.”
Mektubum  kendisine  ulaşınca  Mevlâna’nın  bayramlık  çocuklar  gibi  sevindiğini  anlattılar
sonraları.  Kelimelerim  mektuptan  göğe  uçtu,  göğe,  yani  gönlüne.  Kelimelerim  musiki  oldu
Mevlâna’ya.  Bütün  kokular  yavan,  bütün  şiirler  soluk,  bütün  şarkılar  ahenksizdir  artık
Mevlâna’nın  yanında.  Mektubumu  okudukça  zirvelerdeydi,  büyük  mustariplerin,  büyük
ermişlerin,  büyük  ruhların  kanat  çırptığı  zirvelerde.  Ve  “Kendimden  utanıyorum,  ben
toprağım,  sen  arş.  Ben  tenim,  sen  gönül.  Ben  alevim,  sen  ışık”  diyerek,  defalarca  okur..
okur..  koklar..  koklar  kâğıdı.  Sonra  koynuna  sokarak  derin  bir  âh  çeker.  Mektubu  tekrar
çıkarır sinesinden Sidretü’l Münteha’yı geçercesine tekrar okur kendinden geçerek. Olduğu
yere sevinçten yığılır… Rüyalar içinde bir rüyadan başka bir rüyaya uyanır. Elini göğsünde
gezindirdiğinde  kâğıdın  bembeyaz  bir  güle  dönüştüğünü  görür.  Gülü  koklar. Ağlar,  ağlar…


Yüklə 0,68 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   50




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə