150
Türk halk ( Âşık) edebiyatına kazandırmıştır ki, Âşık Hasan
İskenderi de Uştibin’in muhafazakâr yapısından özgür bir
toplumun oluşması adına Âşık Şemşir irsinin devamcılarından
birisi olarak dikkati çeker. Bilhassa Tebriz ve Karadağ âşık
geleneği usta-çırak ilişkisine dayanır. Bu bağlamda Karadağ
âşık muhitinin yetirmesi olan Âşık Hasan İskenderi de Âşık
Şemşir benzeri bir yolu izlemiştir.
Tıpkı Âşık Şemşirde görüldüğü gibi Âşık Hasan İsken-
deri’nin de ortaya koyduğu yapıtlarında herhangi bir sosyal
adaletsizliğe, bilgisizliğe, yolsuzluğa, aşırı dini fanatizmine,
karşı yüksek maneviyatlı bir karşı çıkış söz konusudur. Âşığın
yapıtlarında alın teriyle kazananların, adaletsizliğe uğramışla-
rın kısacası Azerbaycan halkının adalet arayan acı feryatları
vardır.
Aşığın yaratıcılığını yüksek kıymetlendiren Türk halkı
Âşık Şemşir’i Azerbaycan incesənət hadimi gibi Azerbaycan
şifahi edebiyatının bir üstadı olarak İran coğrafyasındaki yüz-
lerce âşık arasında bir duayen olarak beynelmilel bir misyon
yüklenmiş olan Âşık Hasan İskenderi bu şöhretine yakışan bir
şekilde yetkililerin dikkatini çekmemiştir. Böylesi bir saz ve
söz ustasının tarihin suskunluğunda yok olup gitmemesi
folklorşunaslar için yerine getirilmesi gereken bir borçtur.
Tıpkı Âşık Şemşir’de görüldüğü gibi Âşık Hasan İsken-
deri’nin de ortaya koyduğu yapıtlarında herhangi bir sosyal
adaletsizliğe karşı çıkış, bilgisizliğe, aşırı dini fanatizmine,
yolsuzluklara, nihilizme, karşı azadi bir yüksek maneviyatlı
karşı çıkış söz konusudur. Bu şiirlerin gençlik yıllarına ait
olanlarda emekçilerin, adaletsizliğe uğramışların acı feryatları
vardır. Bu adil ve azadi çıkışları âşık sanatını seven geniş
kitlelerin ve folklor uzmanlarının derin beğenisini kazanmıştır.
151
Günümüz âşıkları ise başta toy meclisleri olmak üzere
küçük çaplı kırtasiye işleri ile gelirlerini artırma peşindeler. Bu
nedenle Âşık Hasan İskenderi de el, oba, oymak oymak
gezerek yaşam mücadelesini sürdürmektedir.
Azerbaycan şifahi halk edebiyatının yaratıcılarından
birisi olan sanatçı Karadağ yöresinin önemli ve usta aşıkların-
dan olup Vezirgen Şehri’nde, Araz’ın yan sahilindeki Üzüm
Çallası Kenti’nde 2 Behmen 1326 (22. 01. 1948)
tarihinde
doğdu. Annesi Ebul Kasım Nebati’nin İran Azerbaycanının en
az ayak basan, ancak manevi yoğunluğu yüksek olan ve çok
eski gelenekleri olduğu gibi korumakta olan doğulduğu Uştibin
kızıdır. O, bu nedenle altı ay kadar burada bir hafız yanında
dini dersler alıp. Uştibin’in gelir düzeyinin düşük olmasının
yarattığı yaşam koşullarının ağırlığı nedeniyle 9-10 yaşlarında
Tebriz’e göçer. Burada babasıyla birlikte fereş fabrikasında
çalışmaya başlar.
Âşık Hasan burada çalıştığı sırada Farsça okuduğu
şarkılar ile dikkati çeker. Çalışma arkadaşları onu çok beğenir,
bu beğenilerini alkışlarıyla ifade ederler. O, gördüğü bu ilgi ve
beğeni karşısında işi biraz daha ilerletmek ister. Bu nedenle bir
gün Tebriz’de taş mağazasında akordiyon ustası bir Ermeni ile
tanışır. O’nun kendisine akordiyon öğretme teklifine soğuk
bakarak bu teklifi geri cevirir. Bu sırada büyüyüp boya başa
catan âşık cemşid azer pira adlı bir hanım ile evlenir.
Aile için yeterli kazanç temin etme olanağını Tebriz’de
göremeyince eşi ile birlikte 1343 yılında Tehran’a göçer. Bu-
rada bir fırında iş bularak burada çalışmaya başlar. Cevreye
hakim olunca da “İran Pur Musiki Kursu”nda Fars musikisi
üzerinde çalışmaya başlar. Burada haftada iki gün üçretli ders
alır. O dönemler burada kurs ücretleri oldukça pahalı olup; 50
tümen olsa da aşıktaki öğrenme isteği ve her şeyden önemlisi
152
sesindeki güzel tonlama ve söyleyiş özelliği nedeniyle bu
yeteneğinden yararlanmak adına ona 5 tümanlik bir kurs indi-
rim yaparak aşık ile 45 tümene anlaşır.
Aşık kurs ücretlerini ödeyebilmek için meşhur müğenni
Ququşun amcasının “Efel“ adlı barında gündüz 10’da ve akşam
12’den 1. 30’a kadar şarkı söyler. Ancak onun bu yeni girişimi
uzun sürmez. Çalışma arkadaşlarının ihtiraslı tutumları nede-
niyle onlar ile münakaşa eder. Burada huzur bulamıyacağı ka-
rarına gelerek Tebriz’e geri dönerek buradaki âşıklar kahvesini
kendisine mekan edinir. Buradaki aşıklardan doldurduğu kaset-
leri getirip Tahran’da satarak geçimini devam ettirmeye çalışır.
Çocukluk yaşlarından itibaren ağır yaşam mücadelesi
yürüten aşık Tebriz Aşıklar Kahvesinde İran Türk aşık muhi-
tinde nam salmış saz ve söz ustalarıyla tanışıp dost olur. Âşık
musikisine karşı merakı gittikçe artar. İran Türk aşıkları içe-
risinde fazla yaygın olmasa ve aşıklar kaval sanatına iyi bak-
mazlarsa da Âşık Abdul Ali, âşığı alkışlar ve O’na âşıklık
sanatının inceliklerini öğretmekle yetinmeyerek kaval öğren-
mer için onu Âşık İsa Deşem’in yanına giderek ondan kaval
çalmağı öğrenir.
Bir yıllık bir çalışma sonucunda Azerbaycan aşıkları
içerisinde meşhur kavalçılardan birisi olur. Kaval eşliğinde
Azerbaycan halk manhıları okumaya başlar. Keskin hafızası ve
üstün kavrama yeteneği sayesinde destancı ifacısı olarak
dikkatleri üzerine toplar.
Bir süre bu şekilde yaşamını sürdüren İskenderi Âşık Ve-
li Abdi ile tanış olur ve ondan destan söylemeyi öğrenir. Ancak
O’nun bu konuda Âşık Veli Abad’dan çok Âşık Ali Bahşi’ye
eğilimi vardır. Zira bu eğilimin boş olmadığı daha sonra
anlaşılacaktır ki, âşık yaratıcılığının üzerinde en büyük nüfuz
sahibinin Âşık Ali Bahşi olduğunu kendisi ifade etmektedir.
Dostları ilə paylaş: |