34
Asyalı büyük usta Akira Kurosawa’nın kısmen epik başyapıtı Yedi Samuray (Seven Samurai,
1954), kendi kulvarındaki ve coğrafyasındaki filmlerin yanı sıra birçok
Hollywood ve Avrupa filmine
esin kaynağı olmuş, öncü bir şaheser niteliğinde. Film, tahmin edileceği üzere Japon ustanın diğer
filmleri gibi, derine inemeyen yani yüzeysel normlar içerisinde seyirciyi sadece dövüş sahneleriyle
samurayların yaşamına ortak etmeyi amaçlayan samuray filmlerinden çok daha farklı. Yaklaşık
üç buçuk saatlik bu satirik destan, her sahnesi ve söylediği her sözle sadece devlet konumundaki
samurayları değil, çiftçi portresi altında işçiyi, haydutlar ile de sömürücüleri; yani toplumun sınıfsal
yapısını inceleyen, ve doğallıktan uzaklaşmayan atmosferinde ilerlerken günlük gerçeklerin altını
çiziyor.
Filmin muhtevasını irdelediğimizde üç ana bölüm göze çarpıyor: Çiftçilerin köylerini
haydutlardan deyim yerindeyse karın tokluğuna koruyacak samuraylar arayışı ve yedi samurayın
bir araya gelişi, toplanan samurayların köye gidişi ve çiftçilerle tanışıp kaynaşmaya çalışması ve
nihayetinde savaş. Filmi, ilk bölümünden, yani samurayların bir araya gelişlerinden analiz etmeye
başlayacak olursak söz etmemiz gereken ilk şey çiftçilerin tutumu olacaktır. Haydutların zulmünden
ve hasatlarına el konulmasından bıkan çiftçiler çareyi koruyucu samuraylara daha azını ödeyerek
kurtulmakta buluyorlar. Önceleri çaresiz ve sömürülmekten bıkmış, bıçağın kemiğe dayandığı yerde
gibi görünen bu çiftçiler seyircinin tüm dürtüleri ve naif beklentileri doğrultusunda (filmin ilerleyen
bölümlerinde çiftçilerin ve samurayların sırtında kambur gibi olacak) köyün en yaşlısının yani akıl
hocalarının da onayıyla ürünlerini haydutlardan korumak için samurayları bulmaya karar veriyorlar..
Bu andan itibaren, çoğu filmde mutlak iyi olarak verilen çiftçilerin zamanla karanlık taraflarını
keşfetmesiyle usta yönetmen ikinci bölüme geçiyor ve filmini şekillendirmeye başlıyor. Bunu daha ilk
andan samuraylardan birisinin yediği birkaç tabak pirinç sonrası yakılan ağıttan hissediyor izleyici ve
filmin kalan kısmında da çiftçiler sürekli samurayların giderlerinden dert yanmaya devam ediyorlar.
Kısacası Japon usta, canlarını ortaya koyup koruyacakları köylüler tarafından çekiştirilen ve ahlaksız
olarak nitelendirilen samuraylar ve çiftçiler yardımıyla geniş bir bencillik panoraması çiziyor ve
çok değerli insani yargılara sataşarak en derin yaraları deşiyor. Filmin son bölümünde ise seyirci
çok beklediği savaş sekanslarıyla baş başa kalıyor. Fakat bu bölümde dahi yönetmen sürekli insana,
sınıf sistemine, bencilliğe, zıtlığa ve farklılıklara ihtişamlı sözlerle değinerek, filmin satirik tavrını ve
görece dingin havasını desteklemeye devam ediyor. Savaşın sona erdiği yerde ise bu kudretli, ders
niteliğindeki sözlerin ardından sadece ‘’Bir kez daha kaybettik.’’ diyebilen yönetmen, düşülen çaresiz
hali sade ve aciz bir sözle ete kemiğe bürüyor. Tüm bunların yanında samurayların hepsinin farklı
hayat hikayeleri ve çiftçilerin gerçek yaşam öyküleriyle harmanlanan alt metinler de filmi ileriye
taşıyor.
Sonuç olarak film, genelinde akıcı bir samuray filmi olarak süregelirken özeline inildiğinde
insan yaşamına ve sınıf sistemine dair çok güçlü bir tenkit niteliğinde. Filmin geneline hakim
olan iyi-kötü değil de bizden ve bizden olmayan ayrımı da bunun en açık örneği. Ayrıca ustalıkla
kurulmuş planları, sahnelerle son derece uyumlu müzikleri, kurgusu ve Kikuchiyo ile Kanbei’nin
ömürlük öğütleriyle Yedi Samuray geçtiğimiz yüzyılın nadide başyapıtlarından biri.
Serkan Küpeli
Seven Samurai
Yönetmen:
Akira Kurosawa
Senaryo:
Akira Kurosawa, Shinobu Hashimoto
Oyuncular:
Toshirô Mifune (Kikuchiyo), Takashi Shimura (Kanbei), Keiko Tsushima (Shino)
1954 / Japonya / Japonca / 207’
Dövüş Sanatları Filmleri
19 Temmuz Perşembe 19:00