ÇİN VE AVRUPA BİRLİĞİ’NİN YENİ İPEK YOLU GİRİŞİMLERİ VE ORTA ASYA’YA
YANSIMALARI
Yrd. Doç. Dr. Çiğdem ŞAHIN
Özet: Bu çalışmada, 21. yüzyılın en çok üzerinde durulmaya başlanan konularından biri olan Yeni İpek Yolu
(YY) girişimleri kapsamında, Çin ve Avrupa Birliği’nin girişimleri, iki taraf arasındaki ilişkilere etkisi
üzerinde durulacaktır. Tarihi İpek Yolu güzergahının iki ucunda yer alan Çin’in ve Avrupa ülkelerinin çatısı
olarak görülen AB’nin, gerek kendi YİY projeleri gerekse diğer büyük aktörlerin projeleri ile kesişen çıkar
noktalarında Orta Asya ve Kafkasya’nın olduğu görülmektedir. Dolayısıyla tarafların YİY yaklaşımları ve
projelerinin belirlenmesi, Orta Asya bölgesinin de konumunun önemini belirginleştirmektedir. Çalışmada
önce genel YİY girişimleri hakkında bilgi verilecek, ardından sırayla Çin ve AB’nin politika, program ve
projeleri ele alınacaktır. Son olarak, Çin ve AB ilişkilerinde YİY girişimlerinin etkisi değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: Yeni İpek Yolu, Çin, Avrupa Birliği, Orta Asya.
The New Silk Road Initiatives of China and the European Union and Effects on the Central Asia
Abstract: One of the most challenging issues of the 21st century is the New Silk Road initiatives mostly by
the great powers but also countries on the historical route of the Silk Road. This study emphasizes the
initiatives by China and the European Union. As the two border powers of the historical Silk Road, China
and European Union policies, programmes and projects concerning the New Silk Road routes also affect the
Central Asia and Caucasia. Thus, the importance of the Central Asia will become more pronounced as the
projects of China and EU are assessed. This study covers a general consideration about the New Silk Road
initiatives at the first part, then China’s and EU’s approaches and projects. Consequently, the effects of New
Silk Road initiatives on the relations between China and EU will be analyzed.
Keywords: The New Silk Road, China, European Union, Central Asia.
Giriş
Sovyetler Birliği sisteminin sona ermesi ve bölge devletlerinin bağımsızlığa kavuşmasıyla, sahip
olduğu enerji potansiyeli ve dünya ticari hatlarındaki stratejik konumu nedeniyle, Orta Asya yakın ve
uzak güçlerin gündeminde yerini almaya başlamıştır. 2000’li yılların başından itibaren iyice
belirginleşmeye başlayan bu ilgi, Avrupa ve Asya’yı birbirine bağlayan tarihi İpek Yolu’nun yeniden
canlandırılması girişimleri kapsamında daha da artmıştır. Tarihi yolun güzergahında kilit bir konumda
olan Orta Asya bölgesinde yer alan bağımsız devletler, çeşitli projelerle ticari hatların geliştirilmesi,
çeşitlendirilmesi, serbestleştirilmesi ve güvenli hale getirilmesi amacıyla ortaya çıkan ve yüzyılın en
önemli tartışma konularından biri haline gelen Yeni İpek Yolu (YİY) tartışmalarında üzerinde titizlikle
durulması gereken rollere sahip olmuştur. YİY girişimlerinde gerek somut projeler uygulayan gerekse
ilgili politikalar güderek konunun doğrudan tarafları olarak algılanan aktörlerin başında Çin, ABD,
Türkiye, AB ile vücut bulan Avrupa, Avrasya bütünleşmesi girişimleriyle öne çıkan Rusya ile birlikte
Orta Asya ülkeleri Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan gelmektedir. Ayrıca
Azerbaycan, Moğolistan, Pakistan, Afganistan gibi çok sayıda ülkeyi de kapsayan ve uluslararası
kuruluşların finansmanıyla desteklenen çok taraflı projeler de bulunmaktadır. Tarafların ürettikleri YİY
politikalarına bakıldığında, Orta Asya ülkeleri dahil çıkarların örtüştüğü derecede projelerin yarar
sağlayacağı sonucu doğmaktaysa da, yine aynı bölgede çıkarların çatışmacı bir karakterde olması
imkanının politikanın doğası gereği olduğundan, tarafların birbiriyle kurduğu ilişkilerde Orta Asya’nın
konumunun ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu çalışmada, tarafların çeşitli işbirlikleri aracılığıyla ortaya koyduğu çok sayıda proje ve girişim
dahilinde, Çin ve AB ile somutlaşan Avrupa’nın YİY girişimleri, bu kapsamda AB-Çin ilişkileri ve Orta
Asya’nın bu ilişkilerdeki konumu, ilgili yazın ve güncel resmi bilgiler üzerinden değerlendirilmiştir.
Çalışmada öncelikle YİY girişimleri hakkında genel bilgi verilmiş, ardından Çin ve AB’nin girişimleri ve
projeleri ele alınmıştır. Bağlantılı olarak AB ve Çin ilişkilerinin YİY kapsamındaki durumu üzerinde
durulmuş ve Orta Asya bölgesinin bu ilişkilerdeki yeri değerlendirilmiştir.
Niğde Üniversitesi, İİBF, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü, csahin@nigde.edu.tr
54
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
Yeni İpek Yolu Girişimleri
İpek Yolu, Doğu’nun ipek ve ipekli mallarının Batı pazarlarına ticaretiyle başlayan, daha sonra
baharat, gümüş ve diğer ürünlerin de bu ticaret hareketine katıldığı ve Batı ülkelerinin de girişimiyle
açılan çok sayıda yoldan oluşan bir ağ olarak M.Ö. II. yüzyıldan itibaren ortaya çıkmış, bu ağa İpek
Yolu’nu bir isim olarak veren ise Alman bilgin Ferdinand von Richthofen (1877) olmuştur (Tezcan, 2014:
97). Bu iki bin yıllık tarihte, önceki tarihlerde de yol/yollar hakkında yapılan çalışmalar mevcut olmakla
birlikte, Richthofen’in bu çalışması özellikle Almanların ilgili dönemde Çin’le Avrupa’yı birbirine
bağlayacak ticari bir demiryolu düşüncesinin bir rehberi olarak kabul edildiği için, İpek Yolu tabiri bu
tarihten itibaren daha popüler olarak kullanılmaya başlamıştır (Chin, 2013: 196-197). Çin’in Xian
şehrinden Orta Asya, Anadolu ve Akdeniz üzerinden Avrupa’ya uzanan bu yollar ağı 16. yüzyıla kadar
gözdeyken, bu tarihlerde başta deniz güzergahları olmak üzere başka hatların kullanılmaya başlanmasıyla
eski önemini yitirmiş ve zamanla ortadan kalkmıştır. Ancak 20. yüzyılın son döneminde yaşanan
gelişmeler sonucunda ve 21. yüzyılın başlarında belirginleşen yeni ekonomik haritada, tarihi İpek Yolu
hattında yer alan ülkelerin üzerinden, Batı ve Doğu’nun ticari aktörleri tarihi İpek Yolu’nun yeni
okumalarını yapmaya başlamış, gündem YİY projeleriyle meşgul hale getirilmiştir.
Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve özellikle Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından, dünya
ekonomik ve ticari hatlarında serbestleşme ve ticareti yoğunlaştırma, özellikle yeni bağımsız devletlerin
birer aktör olarak dünya politikasına katılmalarıyla birlikte öncelikli konular haline gelmişlerdir. Orta
Asya ülkeleri başta olmak üzere, Güney Kafkasya ve Güney Asya ülkeleri üzerinde, yeni ticari haritadaki
konumları ve kaynakları itibariyle çok fazla durulmaya başlanmıştır. 20 Temmuz 2011 tarihinde ABD
Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Hindistan’a gerçekleştirdiği bir ziyarette, ilişkilerin 21. yüzyıl vizyonu
çerçevesinde yaptığı konuşmada tarihi İpek Yolu’nun geçmişte Güney ve Orta Asya’yı birbirine ve
dünyanın diğer bölgelerine ticari bir ağla bağladığını hatırlatarak, 21. yüzyılda bu yolun daha kapsamlı
şekilde yeniden canlandırılması teklifini dile getirmiştir:
“ … Yeni bir İpek Yolu oluşturmak için birlikte çalışalım. Bu sadece adı gibi tek bir yol değil,
ekonomik ve transit bağlantılardan oluşan bir ağ ve ekonomik bir alan olmalıdır. Bu, daha fazla
demiryolu, karayolu ve enerji altyapısı… inşa etmek demektir. Bu, sınırlardaki imkanların geliştirilmesi
demektir. Malların ve kişilerin serbest dolaşımı önündeki tüm bürokratik ve diğer engellerin kaldırılması
demektir. Bu, hepimizin yaşamında var olan modası geçmiş ticaret politikalarından kurtulmak ve 21.
yüzyıl için yeni kurallar oluşturmak demektir.” (Clinton, 2011)
Clinton’un yaptığı bu açıklamadan, küresel ticaret ve piyasalar konusunda inisiyatif ve iddia sahibi
olan-olacak devletlerin bakışlarının Orta Asya ve Güney Asya eksenine yoğunlaşacağı anlaşılmıştır. Orta
Asya ülkeleri açısından bakıldığında, çok uzun süre kapalı bir sistemde kalmanın ardından bağımsızlığın
pekişmesi ve güçlü şekilde ayakta kalabilmeleri, ekonomik kalkınmalarına bağlıdır. Günümüzdeki
karşılıklı bağımlılık ilişkilerinin yeni gereklilikleri de göz önünde bulundurulduğunda, gerek bölge
ülkeleri gerekse Asya-Avrupa-Amerika kıta ülkelerinin bu bağımlılıklar temelindeki ihtiyaçlara ulaşma
imkanını sağlayacak bir yollar ağı oluşturulması niyetinin genel kabulünü ifade etmektedir. Bir yandan
gelişmiş ülke sanayileri yeni pazarlara ihtiyaç duyarken, öte yandan ülkelerin artan enerji talepleri
sonucunda uluslararası işbirliği kaçınılmaz bir gereklilik haline gelmiştir. Bu işbirliğini kolaylaştıran
teknolojik yeniliklere ek olarak, gelişmiş ulaştırma ve lojistik sistemleri sayesinde ticari faaliyetlerin
artması ve yoğunlaşması işten bile olmayacaktır. Tüm bu gerekçelerle desteklenen YİY projeleri, Orta
Asya ülkelerinin dünya ekonomisinde ihtiyaç duydukları yere ve öneme kavuşmasında rol oynayacağı
düşünülen etkenlere de meşru zemin hazırlamaktadır: Bölgesel işbirliğinin, siyasi esnekliğin, ekonomik
büyümenin, çeşitlenmiş ticaretin ve artan yatırımın sağlanması. (Fedorenko, 2013: 4)
Bu doğrultuda Orta Asya’nın da merkezde olduğu veya bir şekilde geçiş hatlarında yer alan bölge
ülkelerinin taraf olduğu çok sayıda mevcut ya da planlanan projeler gündemdedir. Denilebilir ki, YİY
aslında çok taraflı ve farklı odaklı, ancak amaçta birleşen bir projeler bütünüdür. ABD, hareket merkezine
Afganistan’ı alan ve çevresindeki ülkelere açılan ortak bir işbirliği ve yatırım alanı oluşturma, bu alanın
dünyanın diğer bölgeleriyle ekonomik olarak bütünleşmesini sağlama anlayışında YİY stratejisi
uygulamaktadır; işin içine politik ve güvenlik işbirliği boyutlarını da açıkça dahil etmekte ve YİY’in
ABD desteğiyle inşa ediliyor olduğunu ilan etmektedir. (Pyatt, 2012). Türkiye, 1990’ların başından
itibaren çeşitli yatırımlar ve işbirlikleri yoluyla bölge ülkeleriyle ve diğer İpek Yolu hattı ülkeleriyle olan
ilişkileri bağlamında daha avantajlı görünmekle birlikte, 2008 sonrası belirginleşen bir YİY söylemine
sahiptir. Türkiye’nin komşu ülkeleriyle işbirliğinin geliştirilmesi ve lojistik altyapısının güçlendirilmesine
ilişkin çalışmaların kapsamlı şekilde ele alınması için, 2008 yılında, Türk Gümrük ve Ticaret Bakanlığı