29.03.2018
BOSNA HERSEK ZİYARETİ ÖNCESİ BASINA YAPILAN AÇIKLAMA, ANKARA
Değerli basın mensupları, Bosna Hersek Bakanlar Konseyi Başkanı Sayın Denis Zvizdic’in davetine icabetle Sayın bakanlarımız, milletvekillerimizle birlikte bugün Saraybosna’ya bir ziyaret gerçekleştiriyoruz. Sayın Zvizdic’in 6-8 Nisan 2016 tarihinde ülkemizi resmî ziyaretinden sonra bugün Balkanlarda bizim için önemli ve müstesna bir ülke olan Bosna Hersek’e gidiyor olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum.
Zambaklar ülkesi olarak da bilinen Bosna Hersek’e yönelmek, eşsiz güzelliklere ve ortak tarihe yönelmek anlamına geliyor. Esasen, Sayın Cumhurbaşkanımız da bu yıl içerisinde, bu yıl ortalarında Bosna Hersek’e bir resmî ziyaret gerçekleştirecek, dolayısıyla bizim ziyaretimiz bir anlamda bu ziyaretin altyapısını oluşturmak, hazırlıklarını gözden geçirmek için de faydalı olacaktır. İki gün sürecek ziyaret sırasında Sayın Zvizdic’le ikili, heyetler arası görüşmelerin yanı sıra Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konsey üyeleri, Bosna Hersek Parlamento Temsilciler ve Halklar Meclisi Başkanlık Divanı üyeleriyle bir araya gelme fırsatımız olacak. Ayrıca, iş âlemiyle, Bosna Hersek’te iş yapan Türk iş adamlarıyla bir araya gelme ve onların konularını ele alma fırsatımız olacak.
Yine ziyaretimiz kapsamında Uluslararası Saraybosna Üniversitesi’nin öğrencileriyle bir araya geleceğiz, onlarla sohbet edeceğiz. Bölgeye ilişkin, Balkanlara ilişkin ve küresel konulara ilişkin, Bosna Hersek-Türkiye ilişkilerine yönelik değerlendirmelerde bulunacağız. Saraybosna Üniversitesi, esasen Türkiye’den yükseköğretime giden öğrencilerin de ağırlıkla yer aldığı bir üniversitedir.
Ortak tarihi geçmiş ve ortak gelecek perspektifimiz olan Bosna Hersek’in istikrarı, huzuru aslında Balkanların geleceği, istikrarı, huzuru demektir. 90’lı yılların başında yaşanan büyük acıların izleri hâlâ hepimizin hafızasındadır. Dolayısıyla Balkanlarda benzer bir sıkıntının, krizin, kaosun yaşanmaması için bölgedeki bütün ülkelere ortak sorumlulukla hareket etme görevi düşüyor. Türkiye olarak da biz Balkanların huzuru, istikrarı için elimizden gelen bütün gayreti gösteriyoruz, bütün bölge ülkeleriyle gerekli ikili veya çoklu temaslarımızı sürdürüyoruz.
Ziyaretimiz vesilesiyle yapacağımız görüşmelerde ekonomik konuları ele alacağız, karşılıklı yatırımları ele alacağız ve gittikçe artan ilişkilerimiz daha da nasıl geliştirilebilir, bunları ele alıp konuşacağız. Fırsatlar, zorluklar nelerdir ilişkilerimizde, bunları kapsamlı bir değerlendirme imkânımız olacak.
Bosna Hersek’le ilişkilerimizi geliştirmemizin sadece Türkiye-Bosna Hersek’le sınırlı olmadığını biliyoruz. Burada yapacağımız her çalışma Balkanlarda yaşayan bütün ülkelerin refahına da ayrıca katkı sağlayacaktır. Böylece ziyaretimizi tamamlamış olacağız. İnşallah bu ziyaretimiz hem Balkanların hem de Bosna Hersek-Türkiye ilişkilerinin gelişmesi için önemli bir vesile olur. Bu ziyarette bizimle beraber Başbakan Yardımcımız ve KEK Başkanımız Sayın Recep Akdağ, Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, Ekonomi Bakanı Sayın Nihat Zeybekci, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanımız Sayın Ahmet Arslan, AK Parti Grup Başkan Vekilimiz Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Bosna Hersek Dostluk Grubu Başkanı Edirne Milletvekili Sayın Rafet Sezen, Erzincan Milletvekili Serkan Bayram ve Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Profesör Doktor Ali Erbaş refakat edecektir, teşekkür ederim.
Sorularınız varsa alalım.
SORU: MGK bildirisinde geçen bir ifadeyi sormak istiyorum efendim size. PKK, PYD, YPG, DEAŞ, FETÖ gibi terör örgütleri için proje terör örgütü ifadesi kullanılıyor, yanılmıyorsam bu ilk kez kullanılan bir ifade. Burada proje terör örgütü ifadesi derken tam olarak ne söylenilmek isteniyor acaba?
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM: Yani aslında ifade kendisini anlatıyor yani bu örgütler kendi iradesiyle ortaya çıkan örgütler değil, bu projeyi hazırlayan birilerinin olduğunu ifade ediyor. Örgütler birilerinin amaçlarına hizmet etmek amacıyla geliştirilmiş, yönlendirilmiş, sipariş üzere kurulmuş örgütlerdir. Biz bunlara bazen taşeron örgütler diyoruz, bazen efendim arkalarında bir üst akıl olan terör örgütleri diyoruz. Burada vatandaşlarımızın, milletimizin dikkatini çekmek amacıyla böyle bir tabir Millî Güvenlik Kurulu bildirisinde yer aldı. Zaten bunu görüyorsunuz hem Suriye’de hem yurt içinde terörle yaptığımız mücadelede açık bir şekilde görüyoruz. Bunların çeşitli ülkelerin uyruklarından; ne Kürtlerin, ne Türklerin ne de başka bir vatandaş grubumuzun dertleriyle ilgili bir oluşum içinde olmadıklarını açık seçik görüyoruz. Parayı kim verirse ona hizmet eden, bugün bu kılıkta, yarın başka kılıkta iş gören örgütler. 15 Temmuz’da hatırlayın darbeden hemen sonra PKK’yla FETÖ’nün terör elemanlarının bir araya geldiği, darbe başarılı olursa nasıl hareket etmek gerektiğini, başarılı olmazsa nasıl hareket etmek gerektiğini teferruatlıca konuştuklarını görüyoruz. Şimdi normal şartlarda bu örgütlerde bir amaç olsa, bir hedef olsa, kendilerine yönelik bir akılları olsa, dünya bir araya gelse bunlar bir araya gelemez. Hedef ne? Hedef Türkiye Cumhuriyeti’ni zora sokmak, yormak, efendim yani bunları yıkmak, parçalamak, bölmek gibi ütopik hayalleri dünya dursa gerçekleşmez. Ancak bizi meşgul edebilirler, enerjimizi biraz burada sarf etmemize sebep olabilirler. Son iki yılda yaptığımız çalışmalarda Allah’a şükür hem yurt içinde hem yurt dışında terör örgütlerinin her birine gereken cevabı verdik. Çok şükür bu konuda da tamamen inisiyatif, güvenlik güçlerimizin elindedir. Ve terör örgütü de bu yüzden sürekli yer değiştirerek, sürekli ad değiştirerek ayakta kalma gayreti içerisindedir.
Buyurun.
SORU: Efendim tam da biraz önce ifadenize ek olarak bu proje terör örgütleri içerisinde Suriye Demokratik Güçleri vardı, şimdi Suriye Gelecek Partisi kuruldu Rakka’da, pek çok yapıyı içine alan. Dolayısıyla, bu yapıyı ABD’nin yeni süreçte, bu yeni partiyi de destekliyoruz açıklaması var. Yeni süreçte askeri çözüm değil de, siyasi çözüm olarak kullanacağı ve Türkiye’yle bir pazarlık konusu yapacağı iddia ediliyor. SDG, SGP mi oldu, nasıl bakıyoruz? ABD yeni oyunlar peşinde mi, ne düşünüyorsunuz?
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM: Bunların sürekli yer ve isim değiştirdiklerini hep söyledik. Suriye’de başka isimle karşımıza çıkıyorlar, Irak’ta başka isimle karşımıza çıkıyorlar, ama üzerlerindeki postu kaldırınca bunların kim olduğu çok açık şekilde meydana çıkıyor. Biz bunları iyi tanırız, hangi kılıkla, hangi isimle gelirse gelsinler belki bazı dostlarımızı geçici bir süre kandırabilirler, ama Türkiye Cumhuriyeti’ni ve aziz milletimizi kandıramazlar, çünkü otuz beş yıldır biz bunlara karşı amansız bir mücadele ediyoruz. Ve Kürt kökenli vatandaşlarımız, Türk kökenli vatandaşlarımız, herkes bunlardan ciddi şekilde zarar gördü ve hiçbir şekilde ne ülkemiz toprakları içerisinde ne de hiçbir şekilde ülkemizin sınırlarının etrafında böyle oluşumlar hayat bulamaz, buna imkân vermeyiz. Teşekkür ederim.
Buyurun.
SORU: Özden Erkuş, NTV.
Efendim, yerel seçimler artık önümüzdeki ilk sandık olarak görülüyor. Bu çerçevede cumhur ittifakında bir uzlaşma var, ama yerel seçimlerde de MHP’yle, AK Parti arasında bir uzlaşma söz konusu olabilir mi? Örneğin, bazı yerlerde partilerin birbirleri lehine aday göstermemesi ya da ortak aday gösterilmesi gibi bir durum söz konusu olabilir mi acaba?
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM: Arkadaşlar, bildiğiniz gibi yakın zamanda Meclisten geçen Milliyetçi Hareket Partisi’yle, AK Parti’nin müşterek verdiği teklifte milletvekili seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde partilerin ittifak yapabilmelerine imkân sağlayan bir kanun, bu kanun çıktı. Buna göre isteyen partiler, istediği başka partilerle müşterek seçime gidebilecekler. Eskiden nasıl oluyordu? Bir partinin listesine, içine başka bir parti giriyordu, o partinin bayrağıyla seçim yapılıyordu, daha sonra aldığı sonuca göre ayrılıyordu veya parti içinde kalabiliyordu. Bunlara gerek yok, gizli saklı olmaya gerek yok. Partiler kendi kurumsal kimliğini muhafaza ederek seçime girebiliyor ve seçim sonuçları da ittifak yapan partilerin aldığı oylar nispetinde ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bizim bu aşamada Milliyetçi Hareket Partisi’yle yapacağımız ittifak Cumhurbaşkanlığı seçimini kapsıyor, milletvekilliği seçimini kapsıyor. Yerel yönetimler yani belediye seçimleriyle ilgili herhangi bir şu an için Milliyetçi Hareket Partisi’yle ortak bir çalışmamız yok.
Teşekkür ederim.
29.03.2018
BOSNA HERSEK BAKANLAR KURULU BAŞKANI DENİS ZVİZDİC İLE ORTAK BASIN TOPLANTISI, BOSNA HERSEK
Değerli basın mensupları; bugün Balkanların güzel ülkesi Bosna Hersek’te bulunmaktan ve kıymetli mevkidaşım Sayın Zvizdic’le bir araya gelmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum.
Şahsım ve heyetim adına bize gösterilen bu sıcak karşılama ve ev sahipliğinden dolayı teşekkür ediyorum.
Evet, Bosna Hersek, Türkiye ilişkileri köklü bir geçmişi var ve çok da güzel bir geleceği var. Özellikle Balkanlarda huzurun, istikrarın kalıcı olarak devam etmesi, Bosna Hersek ilişkilerinin Türkiye ve diğer Balkan ülkeleriyle ilişkilerinin gelişmesine bağlı. Bu anlamda Türkiye olarak başından beri Bosna Hersek’le ilişkilerimizi her yönde geliştirmek için adımlar atıyoruz.
Az önce Sayın Başbakanın da ifade ettiği gibi, Türkiye, Bosna Hersek’in bütün göstergelerinde ilk on ülke arasında yer alıyor, günden güne de ekonomik ilişkilerini ve diğer alanlardaki ilişkilerini geliştirmek için yeni yeni adımlar atıyor.
Bosna Hersek’in NATO üyeliğini hareketli bir şekilde Türkiye destekliyor, çünkü barışın ne demek olduğunu en iyi Bosna Hersek bilir, en iyi Türkiye bilir. Dolayısıyla gelecekte bölgede acıların yaşanmaması için NATO üyeliği konusunda önümüzdeki günlerde yapılacak değerlendirmelerde, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da Türkiye Bosna Hersek’in yanında yer alacak ve tam üyelik sürecini desteleyecektir.
Benzer şekilde diğer Balkan ülkeleriyle birlikte Bosna Hersek’in Avrupa Birliği hedeflerinin de gerçekleşmesinden yanayız, bunun için de desteklerimiz devam edecek.
Bölgesel iş birliğinin yanı sıra, tabii ikili iş birliğimizi de geliştirme konusunda daha fazla neler yapabiliriz, bunları da Sayın Başbakan'la ve sayın bakanlar düzeyinde ele aldık, görüştük.
Şunu memnuniyetle söyleyebilirim ki; enerji, ulaştırma, ticaret, tarım ve turizm alanında yaptığımız işler var, ama daha fazla potansiyelimiz olduğunu söyleyebilirim.
Türk yatırımcıları Bosna Hersek’te uzun bir süreden beri var, ancak bunların sayısını artırmak arzusundayız ve bu konuda tabii ki yapılması gereken bazı şeyler var. Kısa vadeli küçük sorunlar var. Bunların çözüleceğine inanıyoruz çünkü her bir yatırım yeni bir istihdam demek, birçok insana iş, aş kapısı demek. Esasen Türkiye de, Bosna Hersek de, değerli Başbakan ve Hükümeti de burada ne kadar çok insana istihdam oluşturursa o kadar büyük bir hizmet edeceğinin bilincinde, bunun için de gerekli gayreti gösteriyor. Kendisine bir kez daha teşekkür ediyorum.
Ayrıca, ikili ticaretimiz de artıyor, artarken iyi bir şey de oluyor, denge oluşuyor. Önceden bizim lehimizde bir ticaret dengesi vardı, şimdi ilk defa bu senenin ilk aylarında Bosna Hersek’in ihracatı ithalatının üzerine çıktı. Ama toplam ticaret rakamına baktığımız zaman, Türkiye, Bosna Hersek’in potansiyelini yansıtmıyor altı yüz on yedi milyon dolar. Daha önce koyduğumuz hedef bir milyar doların üzerine çıkmak için biraz daha fazla gayret göstermemiz lazım.
Et ithalatıyla ilgili herhangi bir sıkıntı yok, şu anda on beş bin ton yıllık bir kota var. Bunun önümüzdeki gelecek beş yıl içerisinde de serbest ticaret anlaşmasıyla belirlenecek bir sisteme göre devam etmesini öngörüyoruz, bununla ilgili hazırlıklarımız sürüyor.
Bu arada, Sayın Cumhurbaşkanımızın Bosna Hersek’e bu yılın ortalarında bir ziyareti olacak, bu ziyaret vesilesiyle başta serbest ticaret anlaşması olmak üzere yaklaşık on farklı alanda bir anlaşma imzalanması söz konusu. Bu ne anlama geliyor? Bu, Bosna Hersek, Türkiye arasındaki ilişkilerin daha da ileriyle taşınması ve ticaretin başta olmak üzere turizmde, tarımda ve enerji altyapı sektörlerinde yeni iş birliklerinin ortaya konması.
Tabii bugün görüştüğümüz konulardan bir tanesi de, altyapı, ulaştırma projeleridir. Bunlar içesinde de en önemlisi, Belgrad, Saraybosna kara yolu projesidir. Bu projeyle ilgili Ocak ayı başında Sayın Cumhurbaşkanımızın ev sahipliğinde Bosna Hersek Başkanı ve Sırbistan Cumhurbaşkanı’nın bir araya geldiği toplantıda bu projenin hayata geçirilmesi konusunda bir çalışma başlatılmasına karar verildi. Bu çerçevede Ulaştırma Bakanlığımız teknik uzmanları ciddi anlamda bir çalışma yaptılar. Sonuçta Tuzla ve Vişegrad olarak da her iki kanattan bir ring yolu oluşturacak şekilde projeyi ele aldılar, bütün yönleriyle incelediler, fizibilitesini yaptılar, ön maliyet hesaplarını yaptılar ve bu yıl içerisindeki görüşmelerde bu projenin hangi modelle, hangi finansman kaynağıyla gerçekleştirilebileceği konusu ele alınıp ve buna göre hareket edilecek.
Bilindiği gibi ülkemiz 15 Temmuz 2016’da hain bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya geldi. FETÖ diye adlandırdığımız terör örgütünün yapmaya çalıştığı bu darbeye karşı Bosna Hersek Hükümeti çok hızlı bir şekilde tepki vermiş ve bu darbeye karşı olduğunu açıkça ilan ederek ülkemizin yanında yer almıştır. Ben bu vesileyle bu desteklerinden dolayı Sayın Başbakan’a teşekkür ediyorum, Bosna Hersek halkına Türk milleti adına teşekkür ediyorum.
Tabii bu darbenin bastırılması ve sorumlularının hukuk içerisinde yargılanması süreci Türkiye’de devam ediyor. Ama bu örgüt küresel bir örgütün, yüz altmış farklı ülkede maalesef bunların faaliyetleri var. Şüphesiz Bosna Hersek’te de faaliyetleri var. Hükümetin bunların faaliyetlerini özellikle eğitim alanı, iş hayatı başta olmak üzere sonlandırılması konusunda gösterdikleri gayretten dolayı teşekkür ediyorum. Ancak tabii hala bunların öyle veya böyle farklı isimler altında faaliyetlerinin de devam ettiğini biliyoruz, bu konuda desteklerinin devam etmesini arzu ediyoruz.
Türkiye Bosna Hersek’te sadece ticari ilişkileri geliştirmekle kalmıyor, aynı zamanda TİKA marifetiyle kültürel değerlerin ortaya çıkarılması ve sosyal sorumluluk niteliğindeki projelerin gerçekleştirilmesi için de ciddi bir gayret gösteriyor. Bu imkânı bize verdiği için Bosna Hersek yetkililerine teşekkür ediyoruz. Balkanların istikrarı ve güveni aslında Avrupa’nın güvenliği demektir, Ortadoğu’nun güvenliği demektir. Bu bakımdan buradaki barışın, buradaki istikrarın bozulmaması için bütün bölge ülkelerine büyük bir sorumluluk düştüğünü biliyoruz. Bu çerçevede de biz Bosna Hersek başta olmak üzere diğer bütün ülkelerle dostane ilişkilerimizi geliştirmenin gayreti içindeyiz. Özellikle Türkiye’nin Ortadoğu’da, Suriye alanında, Irak alanında teröre karşı vermekte olduğu mücadele sadece kendi ülkemizi, kendi vatandaşlarımızı emniyete almakla kalmıyor, aynı zamanda Balkanların, Avrupa’nın da bir mülteci akınına uğraması ve terör faaliyetlerine maruz kalmasının da önüne geçiyor. Bu bakımdan Avrupalı dostlarımız başta olmak üzere bölge ülkelerinin ülkemizin bu mücadelesinde çok daha fazla yanımızda olmasını arzu ediyoruz.
Bu ziyaretimiz şüphesiz dost ve kardeş Bosna Hersek’le olan ilişkilerimizin daha da gelişmesi için önemli bir fırsat olacağını düşünüyorum. Aynı zamanda Cumhurbaşkanımızın yapacağı ziyarete de ciddi bir altyapı hazırlık oluşturmasını da öngörüyoruz.
Bu duygularla ben bir kez daha Sayın Başbakana şahsım ve heyetim adına teşekkür ediyorum.
SORU: Sayın Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına da bir sorum olacak, Türkiye’de büyüme rakamları açıklandı yüzde 7,4 oranında Türkiye büyüme gösterdi nasıl değerlendirirsiniz?
Teşekkürler.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM: Evet, teşekkür ediyorum. Türkiye bugün 2017 yılı için büyüme oranı açıklandı. Türkiye 2017 yılında yıl boyunca ortalama 7,4 bir büyüme gerçekleştirdi. Bu ne anlama geliyor; bu dünyada en fazla en yüksek büyüme oranını gerçekleştiren ülke Türkiye oldu. Dördüncü çeyrekte 7,3 üçüncü çeyrekte 11,1 ve yıl ortalaması 7,4. Gelişmiş 20 ülke içerisinde dâhil dünya genelinde en yüksek büyüme oranı. Bu büyüme oranı bizim için bir sürpriz değil, bunun böyle olacağına aylar önce zaten gelişmelerden görmüştük. Türkiye 2018 yılı içinde sürdürülebilir, istikrarlı ve orta vadeli planda hedeflediği büyüme oranını tutturmak için gerekli projelerini, hazırlıklarını yapmıştır ve büyüme devam edecek, iş istihdam üretimi devam edecek diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
SORU: Faktör Gazetesinden.
Bosna Hersek’teki kamuoyunun bir kısmı Türkiye Cumhuriyeti’ne daha doğrusu yetkililerine serzenişte bulunuyor. Onlara göre Türkiye Bosna Hersek’e karşı kardeşlik politikası yürütüyor böyle bir roterik kullanıyor, fakat sahada aynı tutum sergilemiyor. Bosna Hersek’te yeterince yatırım yapmıyor, yetkililerinin söyledikleri yatırımlar takip edilmiyor. Peki, böyle serzenişte bulunanlar konusunda sizin cevabınız ne olacaktır?
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM: Evet, Türkiye Bosna Hersek’te yatırım yapıyor bir kere bu yatırım yapmıyor düşüncesine çok katılmıyorum. Türkiye’nin yatırımcıları hatta Bosna Hersek’te ticari büyüklük bakımından ilk beşe giren yatırımcıları var. Tabii Sayın Başbakan da ifade etti, daha fazla yatırım olması için yatırımcının geleceğe yönelik güveninin daha fazla gelişmesine ihtiyacı var. Yani yatırım ortamının daha da iyileşmesine ihtiyaç var. Bunu sadece Bosna Hersek’e yönelik söylemiyorum, kendimiz için de söylüyorum. Biz son haftalarda büyük bir reform yaptık. Yatırım ortamını iyileştirmek için bürokrasiyi azaltılacak birçok yeni yasal düzenlemeler yaptık. Yatırımcının en çok aradığı güven ve istikrardır, öngörülebilirliktir, geleceğe yönelik planlarını yapabilmesi için uygun iklimin var olmasıdır. Bosna Hersek’te istikrar var, güven var, yatırım ortamıyla ilgili bir sorun yok. O yüzden de biz yatırımcılarımızı her zaman teşvik ediyoruz. Şu an da Bosna Hersek’te Türk yatırımcılarının üstlendiği projelerin yaklaşık tutarı altı yüz milyon dolar civarındadır. Ayrıca TİKA az önce de söyledim sağlık, içme suyu veya başka konularda birçok proje gerçekleştirdi. Bunun tutarı da yaklaşık üç yüz milyon dolar civarındadır. Ayrıca Ziraat Bankası marifetiyle orta ve küçük ölçekli yatırımcıların kullanılması için çok makul, çok cazip şartlarda Türkiye yüz milyon euroluk bir kredi imkânı sundu ve bu kredi şu anda kullanılıyor.
Bunun dışında, tabii bu krediyle yerinden, yurdundan gitmiş olanların dönüşü hedefleniyor ve burada da ciddi bir mesafe kat edildiğini, altı bin beş yüz kişinin tekrar dönüş yaptığını görüyoruz.
2015 yılında yine Bosna Hersek ekonomisine destek olmak ve ilk işe başlayan işletmecileri teşvik etmek için elli milyon euroluk yeni bir kredi hattını da devreye aldık, bu da kullanıma başladı. Bildiğiniz gibi 2014’te yaşanan sel felaketinden sonra kırmızı et ithalatında bir çalışma başladı. Bugün bu halen devam ediyor ve önümüzdeki yıllarda da en az 5 yıl aynı şekilde devam edecek. O bakımdan tabii ki daha fazlasına yapmak mümkündür. Ancak Türkiye Bosna Hersek’e gereken ilgiyi göstermiyor şeklindeki bir serzenişin mesnetten yoksun olduğunu düşünüyorum. Biz her zaman Balkanların istikrarı, huzuru için Bosna Hersek’le dayanışma halinde ve diğer komşu ülkelerle de sadece Bosna Hersek’le değil, Sırbistan’la da biz, Kosova’yla da, Makedonya’yla da, Arnavutluk’la da, Bulgaristan’la da velhasıl bölgede bulunan bütün ülkelerle gayet iyi ilişkiler içerisindeyiz. Karşılıklı ticaretimiz, iş birliğimiz artarak devam ediyor çünkü bölgesel refah hepimizi ilgilendiriyor. Bu bölgelerin hangi birinde, hangi bir ülkede bir sıkıntı meydana gelse, bir zincirleme reaksiyon gibi bütün ülkeleri olumsuz etkiliyor. Bunun acı tecrübelerini yakın geçmiş, tarihimizde gördük. Tekrar böyle hadiseler yaşamamak için çok daha fazla iş birliği, çok daha fazla dayanışma, çok daha karşılıklı ticaretin, turizmin artırılması yönünde, yatırımların artırılması yönünde gayret göstermemiz gerektiğinin bilincindeyiz ve bunun gereğini de yapıyoruz.
Teşekkür ederim.
SORU: Siz birkaç defa refah, istikrarın hem Bosna Hersek’te, hem Balkanlarda söylediniz. Bildiğiniz gibi Bosna Hersek’te geçen aylarda savaş kelimeleri çok konuşuldu, silahlanma çok konuşuldu, dolayısıyla acaba gerçek bir tehditler mi var, yoksa seçimler önümüzde var ve onun bir şeyi var? Dolayısıyla önümüzdeki dönemde AK Parti’nin Saraybosna’da çalışması konusunda bir adım olacak mı?
Teşekkürler.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM: Teşekkür ediyorum.
Türkiye’de tabi AK Parti deyince akla istikrar ve güven geliyor. 2002’den bu tarafa AK Parti hükümetleri Türkiye’de iş başı yapıyor ve Türkiye iktidarlarımız döneminde üç kat büyüdü hem milli gelir açısından, hem altyapı, hem ihracat açısından çok büyük bir mesafe kat ettik. Dolayısıyla güven ve istikrarın ne anlama geldiğini yaşayarak gördük. İstikrarsızlığın nelere mal olacağını 15 Temmuz darbe girişimiyle yaşadık. Bu tecrübeleri bildiğimiz için ben sık sık güvene, istikrara, huzura vurgu yapıyorum. Esasen Bosna Hersek de buna yabancı değil.
Bosna Hersek, bu coğrafya tarih boyunca üç kez yıkıma uğradı, son yüzyıl içerisinde. Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı ve 90-91 yıllarında başlayan o acı olaylar, maalesef iç savaş çok büyük bedeller ödetti. Onun için ben bundan Bosna Hersek’te yaşayan bütün entitelerin gerekli dersi aldığını düşünüyorum ve istikrarı bozacak herhangi bir girişime izin vermeyeceklerine inanıyorum.
Teşekkür ederim.
29.03.2018
ULUSLARARASI SARAYBOSNA ÜNİVERSİTESİ’NDE YAPILAN KONUŞMA, BOSNA HERSEK
Sayın Bakanlar, milletvekilleri, Uluslararası Bosna Üniversitesi’nin çok değerli Rektörü, hocaları, sevgili öğrenciler, hanımefendiler, beyefendiler; hepinizi en kalbi duygularımla selamlıyorum, hayırlı akşamlar diliyorum.
Balkanların kalbi olan, Türkiye’nin gönlünde de büyük yeri olan dost ve kardeş Bosna Hersek’i ziyaret etmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum, mutluluk duyuyorum. Bu vesileyle Uluslararası Saraybosna Üniversitesi’nde siz değerli hocalarımızla, öğrenci kardeşlerimizle bir araya gelmekten, bu fırsatı elde etmekten dolayı da sizlere, yöneticilere teşekkür ediyorum.
Benim aslında bu üniversiteye ikinci gelişim. 8 Ekim 2013’te ilk ziyaretimi gerçekleştirmiştim. O zaman üniversitenin onuncu akademik yıl açılışına katılmıştım. Ayrıca, Bilgi Teknolojileri Merkezi açılışını da birlikte yapmıştık. Bir de, biliyorsunuz Abbas Güçlü var eğitim yazarı, uzmanı, onunla beraber buradan bir Genç Bakış programı gerçekleştirmiştik ve bu program Türkiye’de oldukça yankı da yapmıştı. Bugün o kadar fazla uzun zamanımız yok, ama sizlerle bir arada olup hasret gidermekten doğrusu keyif alıyorum, mutluluk duyuyorum.
Bilge Kral, büyük düşünce adamı, devlet adamı, kurucu lider Aliya İzzetbegoviç’i bu vesileyle rahmetle, şükranla anıyorum, mekânı cennet olsun. O, düşünce dünyamızın kutup yıldızlarından biriydi.
Yüzyıllarca birlikte yaşadığımız Balkanların güven ve istikrarı esasında bizim dış politikamızın özünü oluşturur. Her zaman Balkanlarla iç içe olduk, bundan sonra da çok yönlü, kapsamlı ilişkilerimiz artarak devam edecek. Bölge ülkeleriyle yakın ve dostane ilişkilerimizin siyasi, ekonomik ve kültürel alanlardaki ilişkilerimizi derinleştirmek için bütün imkânları seferber ediyoruz. Bu anlamda Bosna Hersek bizim kalbimizin yarısıdır. Buradan bütün Balkan coğrafyası için huzur, barış ve esenlik dileklerimizi bir kez daha tekrar ediyoruz.
Bosna Hersek’in gerek Avrupa Birliği’ne, gerekse NATO’ya üyeliği için Türkiye olarak her türlü katkıyı vermeye devam edeceğiz.
Türkiye ile Bosna Hersek arasındaki ilişkilerin daha da derinleştirilmesi, siz bilim insanlarının emek ve gayretleriyle mümkün hale gelecektir. Siz öğrencilerin bir araya gelmesi, kaynaşması, dostluklarını burada tesis etmeleri geleceğe yönelik iki ülke arasındaki kardeşliğin, dostluğun en güzel nişanesi olacaktır, en güzel temelini teşkil edecektir. Sizleri bütün bu çabalarınızdan dolayı yürekten tebrik ediyorum.
Değerli dostlar, sevgili öğrenciler; bölgedeki bütün ülkelerle, Balkan ülkelerinin tamamıyla iyi ve dostane ilişkilerimiz her geçen gün artıyor. Son dönemde Bulgaristan Başbakanı’nı ülkemizde misafir ettik. Daha sonra Hırvatistan, Sırbistan, Makedonya Cumhurbaşkanlarını, Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Konsey üyesi Sayın Bakir İzzetbegoviç’i, ayrıca Makedonya ve Arnavutluk Başbakanlarını ülkemizde ağırladık.
Sayın Cumhurbaşkanımız, bu hafta başında biliyorsunuz Bulgaristan’ın Varna şehrinde Türkiye-Avrupa Birliği Zirvesi yapıldı, oraya katıldı ve Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri bütün yönleriyle ele alındı. Ben de 15 Mart’ta Bakü’de Nizami Gencevi Küresel Forumu vesilesiyle Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konsey üyesi Sayın İvaniç, Arnavutluk Cumhurbaşkanı Sayın Meta ve Makedonya Cumhurbaşkanı Sayın İvanov’la baş başa görüşme imkânı buldum.
Önümüzdeki dönemde de bütün bölge ülkeleriyle karşılıklı ziyaretlerimiz devam edecek. Bu yılın ortalarında Sayın Cumhurbaşkanımız Bosna Hersek’e bir resmî ziyaret gerçekleştirecek ve birçok anlaşmayı o ziyaret vesilesiyle imzalamış olacağız. Serbest ticaret anlaşması imzalayacağız, havacılık anlaşması, eğitim anlaşması, daha birçok alanda on civarında anlaşmayı dost ve kardeş Bosna Hersek’le imzalamış olacağız. Bu vesileyle Sayın Cumhurbaşkanımızın sizlere selamını da iletmek isterim.
Balkan ülkelerinin kendi aralarındaki ilişkileri daha da geliştirmesi için Türkiye olarak ciddi bir gayret veriyoruz. Ülkemiz, Bosna Hersek, Sırbistan ve Hırvatistan arasında üçlü dayanışma mekanizmasını tesis ettik. Bu çerçevede yıl içinde Bosna Hersek’te ikili zirve toplantısının yapılması öngörülüyor, bunun çalışmaları devam ediyor.
Balkanlar bizim için bir rekabet alanı değil. Biz Türkiye olarak bu bölgeye ilgimiz, alakamız, kendimizle ilgilenmek kadar önemlidir, aynı derecede ilgileniyoruz. Elbette bu ilginin gerçek anlamda derinleşmesi, kültürel ve akademik ilginin de aynı derecede yoğunlaşmasıyla mümkün. O yüzden Uluslararası Saraybosna Üniversitesi ciddi bir görev ifa ediyor. Büyük düşünür Aliya İzzetbegoviç’in bize işaret ettiği ve beklediği de ancak budur.
Avrupa ve Avrupa Atlantik kuruluşlarıyla bütünleşme hedefini Bosna Hersek’in, sonuna kadar destekliyoruz. AB ve Avrupa ülkeleri en büyük ticaret ortaklarımızdan biridir ve bu bölgeyle ticaretimizin bir kısmı kara yolu ile bu topraklar üzerinden yapılıyor. Bu nedenle Avrupa Birliği’nin Balkanlardaki yol ağlarının, ulaşım hatlarının daha da geliştirilmesi, altyapının iyileştirilmesi konusunda Türkiye olarak etkin bir şekilde görev almayı arzu ediyoruz ve unutmayalım ki Türkiye, Avrupa’nın en büyük kara ulaştırma filosuna sahiptir. Ve yine Türkiye 2018’in sonunda dünyanın en büyük havalimanını hizmete alacak bir ülkedir.
Son dönemde gündeme gelen, Türkiye yönünü Avrupa Birliği’nden Orta Doğu’ya çeviriyor gibi eleştirileri de haksız, yanlı ve tutarsız olarak görüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız bu işin her zaman başında olmuştur ve Batı’ya olan ilgi, ilişkilerimizin kuralları bellidir. Dış politikadaki ana eksenimiz bellidir. Türkiye, Avrupa Birliği’ne üye olmak istiyor, ancak bunu ne pahasına olursa olsun yaklaşımıyla yapmak istemiyor. Müslüman kimliğimizi koruyarak, değerlerimizi koruyarak biz Avrupa Birliği üyesi olabiliriz. Bize bundan vazgeç diyorlarsa, o zaman böyle bir birliğin bize hiçbir faydası olmaz. Kimliğimizi, benliğimizi muhafaza etmek, geleceği garanti altına almak demektir. Aksi halde bir sömürge anlayışının parçası olmaktan kurtulamazsınız.
Türkiye Avrupalı mı, Türkiye Asyalı mı şeklinde zaman zaman yersiz, gereksiz sorulara da muhatap oluyoruz. Türkiye tarih boyunca medeniyetlerin buluştuğu coğrafya olarak hem Avrupa’nın, hem de Asya’nın bir araya geldiği bir ülkedir. Türkiye aslında medeniyet çatışmasını sona erdiren, değişik dinleri, inançları, kültürleri yüzyıllar boyunca birbiriyle kaynaştıran bir görev yapmış. Altı yüz yıl Osmanlı’ya bakın, Osmanlı bu topraklarda bulundu, Asya’da da bulundu, Orta Doğu’da da bulundu, Afrika’da da bulundu. Ama hiçbir zaman Osmanlı bulunduğu topraklarda emperyalist bir emel, bir amaç uğrunda olmadı. Eğer öyle olsaydı başkalarının yaptığı gibi 1900’lü yılları başında, 1911’den sonra Fransa Kuzey Afrika’ya geldi, elli yıl içinde orada yaşayan insanların dili, resmî dili Fransızca oldu. Ama altı yüz yıl bu topraklarda yaşayanlar ne dinlerinden, ne dillerinden bir şey kaybetmediler. Önemli olan, insanların değerlerini, kimliklerini koruyarak, asimile olmadan kendilerini ifade ederek varlığını sürdürmesidir. Bizim inancımızın, bizim değerlerimizin gereği de budur.
ZİYARETİMİZİN AĞIRLIĞINI SİYASİ İLİŞKİLERİMİZİN YANI SIRA EKONOMİK KONULAR OLUŞTURUYOR.
Yatırımcılarımız ve iş adamlarımız da özellikle son yıllarda Balkan ülkelerindeki faaliyetlerine hız vermiştir. Bosna Hersek’te birçok Türk şirketi faaliyet göstermektedir, 300-400 milyon dolar arasında doğrudan yatırımları vardır. Yatırımcılarımızın çalışmaları şüphesiz kendilerine olduğu kadar Bosna Hersek’in ekonomisine de ciddi katkı sağlamaktadır. Bu ziyaret vesilesiyle ülkelerimiz arasındaki mevcut olan ekonomik ilişkilerin çok daha ileriye taşınması ve siyasi ilişkilerimize yaraşır bir şekilde potansiyelimizin tam olarak kullanılabilmesi amacıyla ne gibi adımlar atabiliriz, bunu değerli dostum Sayın Denis Zvizdic’le kapsamlı bir şekilde bugün yaptığımız görüşmelerde ele aldık ve geleceğe yönelik birçok konuda mutabakata vardık. Ziyaretimizin ağırlığını siyasi ilişkilerimizin yanı sıra ekonomik konular oluşturuyor. Turizm, tarım, enerji, altyapı gibi projeler müşterek yapabileceğimiz projeler olarak önümüzde duruyor. Bu bakımdan iki ülke arasındaki iş birliğini derinleştirecek o kadar fırsatlar, o kadar imkânlar var ki, yeter ki biz etkin bir zaman planlamasıyla bu fırsatları gerçeğe dönüştürelim. Son yıllarda turizmde gözle görülür bir canlanma var. Turist sayısı, her iki ülkeye gidiş gelişler artmaya başladı. Her geçen yıl bir yıl öncekine göre artıyor, bu güzel bir şey. İki türlü güzelliği var. Bir; hem buradan bir ekonomik fayda elde ediliyor. Ama ondan daha önemlisi, bu gidiş gelişler dostlukları artırıyor. İki ülkenin birbirine daha çok yakınlaşmasına vesile oluyor. Dolayısıyla bu yaz sizleri Türkiye’de görmek istiyoruz, Türkiye’de ağırlamak istiyoruz.
FETÖ ÖRGÜTÜ, BİNLERCE, HATTA MİLYONLARCA GENCİMİZİN GELECEĞİNİ KARARTMIŞTIR.
Tabii son zamanlarda Avrupa Birliği’yle yaşadığımız sorunlar var, bunun sebebi çok açık: Türkiye bulunduğu coğrafyada amansız bir mücadele veriyor. Neyin mücadelesini veriyor? Üyesi olduğu NATO’nun sınırlarını korumak için mücadele veriyor. Türkiye’nin güney sınırları NATO’nun sınırlarıdır. Türkiye, aynı anda birkaç terör örgütünün tehdidi altındadır. DEAŞ, PKK, FETÖ, PYD, YPG terör örgütlerinden ciddi bir sıkıntı yaşamakta, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğine büyük tehditler olmaktadır. Bunun yanı sıra tabii sadece ülkemize bu tehditler vaki olmayıp aynı zamanda Suriye’de, Irak’ta yaşayan, iç savaştan, karmaşadan, otorite boşluğundan büyük bedel ödeyen milyonlarca insan yerlerini, yurtlarını, vatanlarını terk edip ülkemize gelmek zorunda kalmıştır. Biz onlara kucak açtık, bağrımızı açtık, aşımızı paylaştık, evimizi paylaştık. Çünkü onlar bizim kardeşimiz. Ve inşallah orada şartlar düzelince hepsi dönüp gidecek. Çünkü hiç kimse ülkesinden dışarıda bir yerde yaşamak istemez. Ne kadar şartlar iyi olursa olsun boşuna dememişler; bülbülü altın kafese koysanız, ille de vatanım, ille de vatanım dermiş. Onun için biz onların acılarını dindirmek, uğradıkları zulmü hafifletmek için onlara ev sahipliği yapıyoruz.
Aslında bizim orada verdiğimiz mücadele, Avrupa’nın güvenlik mücadelesidir. Eğer Türkiye o terörle mücadeleyi vermemiş olsa, bu yerinden yurdundan edilen milyonlarca insana sahip çıkmamış olsaydı, emin olun ki terör ve göç, mülteci akını Balkanları da, Avrupa’yı da istila eder ve buralarda hayat yaşanmaz hale gelirdi.
Bütün bu fedakârlıklar ortadayken Avrupalı dostlarımızın bazı marjinal örgütlerin yönlendirmesiyle Türkiye’ye haksız bir şekilde bir tutum içerisine girmesi de doğrusu bizi üzüyor ve bunu kabul etmek mümkün değildir. Türkiye’nin, Afrin’de de, Fırat Kalkanı bölgesinde de, Irak’ın kuzeyinde de verdiği mücadele insanlık onurunun mücadelesidir. O bakımdan marjinal terör örgütlerinin, FETÖ örgütünün, PKK bölücü örgütünün propagandasıyla, algı operasyonlarıyla Türkiye hakkında kanaat oluşturmak Avrupa Birliği’ne yakışmıyor, dostluğa da yakışmıyor, müttefikliğe de yakışmıyor.
Balkanlar’da huzur var, istikrar var. Ama bu huzur ve istikrarın çok büyük bir bedelle elde edildiğini asla unutmayalım. Bu topraklar son yüz yıl içerisinde Sayın Başbakan’ın da ifade ettiği gibi üç kez büyük yıkıma uğradı: Birinci Dünya Harbi, İkinci Dünya Harbi ve 90-91’li yılların başında yaşanan katliamlar. Bütün bunların çok büyük bedeli oldu. Bunun hasarları hâlâ giderilmiş değil. Hâl böyleyken bundan sonra yapılması gereken, farklılıkları ayrıştıran değil zenginleştiren bir özellik olarak ele almak ve geleceğe, ortak hedeflere, ortak refaha, kardeşliğe daha fazla fırsat tanımak. Empati yapacağız. Dinimiz farklı olabilir, dilimiz farklı olabilir, renklerimiz farklı olabilir, ama unutmayalım; gözlerimizin rengi farklı olsa da gözlerimizden dökülen yaşların rengi hep aynıdır. Onun için insanlığa karşı görevimiz var, sorumluluğumuz var. Torunlarımıza sorun bırakmak gibi bir lüksümüz de yok. Sorunları torunlara bırakmayacağız, çözmenin yollarını arayacağız.
Gençler, 2016 15 Temmuz’da Türkiye bir alçak darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı. Bu darbe girişimini tabii Sayın Cumhurbaşkanımızın dik duruşu, Hükûmetimizin kararlılığı, ama her şeyden önemlisi seksen bir milyon vatandaşımızın, milletimizin meydanlara inmesiyle etkisiz hale getirdik ve darbecilere darbeyi vurduk. Ay yıldızlı bayrağımız inmedi, ezanlarımız dinmedi. Bu darbenin arkasında kim vardı? Alçak FETÖ örgütü var. Bu FETÖ örgütünün en önemli özelliği şudur: Ne kadar kutsal değeriniz varsa o değerleri en aymaz şekilde kullanan, kendi hedeflerine erişmek için her şeyi mübah sayan, daha da kötüsü akıllarını emperyalist emellere kiraya veren güruhlardır. Tam bir terör örgütü. Sadece Türkiye’nin değil aslında dünyanın birçok ülkesinin başına beladır.
Biz dost ve kardeş Bosna Hersek’teyiz, görüşmelerimizde hep dile getirdik; bunların sakin gibi gözüktüklerine bakmayın, bir gün fark edersiniz, ama geç olabilir çünkü bunlar kendi aklıyla hareket etmiyor. Bunlar bu bölge üzerinde, belirli ülkeler üzerinde hedefleri olan, projeleri olan bazı güçler tarafından yönlendiriliyor. O bakımdan gençler, siz siz olun özgür iradenizi, aklınızı, fikrinizi asla bu sapkın emellere teslim etmeyin; benim size söyleyeceğim budur. FETÖ örgütü, binlerce, hatta milyonlarca gencimizin geleceğini karartmıştır. Onların güzel hayallerini yok etmiştir. Ne adına? Kendi karanlık emelleri adına. Eskiden değerlerimiz vardı, hepimiz aynı safta namaz kılardık, Ramazan orucumuzu tutardık, kutsal değerlerimizi hep beraber savunurduk. Ama bu değerlerimizi de yok ettiler, temiz duyguları, Müslümanların iyilik etme, yardım etme, insanların en iyisi insanlara faydası, yararı olur hadisine göre yaptıkları her türlü güzel işi kendi alçak emelleri uğrunda maalesef kullandılar ve birçok zarar verdiler.
O bakımdan bu konuda da hem darbe gecesi bizimle temasa geçip darbe karşısında net duruş sergileyen Bosna Hersek Devleti’nin yöneticilerine bu vesileyle bir kez daha Türk milleti adına teşekkür ediyorum. Ve FETÖ konusunda gösterdikleri hassasiyete de ayrıca teşekkür ediyorum.
Değerli konuklar, Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konsey Başkanı Sayın Bakir İzzetbegoviç’in de ifade ettiği gibi; FETÖ, toplumun her alanına kollarını dolamış bir ahtapottu, aynen de böyledir. Her türlü melanete rağmen, her türlü yaptıkları alçaklığa rağmen takiyeyle, yalanla dolanla varlıklarını başka kimlikler altında sürdürüyorlar. En fazla nüfuz ettikleri, sızdıkları alan da eğitim alanıdır. Bu alandaki mücadele bir gün, iki gün yapılacak bir mücadele değildir, yıllar alacaktır. Biz Bosna Hersekli kardeşlerimizden bu alçak örgütün okullarını kapatmalarını isterken aslında karşılıksız bırakmıyoruz, yerine alternatif de gösteriyoruz. İşte Türkiye Maarif Vakfı, Sedef Vakfı ve buna benzer her yönüyle tescil olmuş, herhangi bir zararlı faaliyetten ari olmuş vakıfların, kuruluşların bu görevi pekâlâ ifa edeceğini düşünüyoruz. FETÖ’nün Bosna Hersek’teki yapılanmasının gelecekte hem bu ülkeye, hem kardeşliğimize zarar vermemesi konusunda da daha fazla hassasiyet gösterileceğine de yürekten inanıyoruz.
MEDENİLİK VASFI AŞINAN DÜNYA KARŞISINDA, BOSNA HERSEK BİR KUTUP YILDIZI GİBİ DURMAKTADIR.
Değerli öğrenci arkadaşlarım, hanımefendiler, beyefendiler; Bosna Hersek bugünün ve yarının dünyası için çok mühim bir coğrafya. Bosna Hersek, farklılığın, çeşitliliğin, çoğulculuğun, çokluk içerisinde birliği gösteren en güzel örnek. İşte bu üniversite de aynı. Bakın 56 farklı ülkeden insan birbirinizi burada tanıyorsunuz, kaynaşıyorsunuz, kardeş oluyorsunuz, daha sonraki hayatınızda ömür boyu bu kardeşliği sürdürüyorsunuz. Dünyanın ihtiyacı olan bu. Yani Avrupa’da ırkçılık, İslam düşmanlığı aldı başını gidiyor. Böyle bir Avrupa’nın gelecek vizyonu olabilir mi? Nereye kadar bu vizyonu sürdürebilir? O yüzden biz dostlarımıza hep şunu söylüyoruz: Lütfen Türkiye’yi, bizim coğrafyamızı değerlendirirken etrafımızda bulunan bölücü, FETÖ’cü terör örgütlerinin unsurlarının ağzıyla, onların görüşleriyle değerlendirmeyin. Gerçekleri bizatihi araştırın, soruşturun, ona göre kanaat edinin. Coğrafi, dini ve etnik farklılıkları aşan, özgün bir medeni var oluşun mekânı aranıyorsa işte burasıdır, Bosna Hersek’tir. 90’lı yıllarda bu topraklarda yaşanan acılar, esasında çoğulcu ve medeni bir şekilde bir arada yaşamayı hedef almıştır. Bu tarihi mücadeleye o dönemde önderlik eden, hayatını koyan Aliya İzzetbegoviç’tir, Bilge Kral’dır. O, sıkıntılı bir dönemde liderliğiyle yükselerek en zor zamanlarda halkına umut olmuş, geçmişte ülkesinde yaşanan acıları unutmadan kalıcı barışın sağlanması için geleceğimizi geçmişimizde aramayacağız, kin ve intikam peşinde koşmayacağız, diyerek ölçüyü koymuştur. Onca acıya rağmen, onca etnik temizliğe rağmen bütün acıları bağrına basmış ve gelecek nesillere kin, nefret değil kardeşlik, sevgi ve dostluk tavsiye etmiştir. Allah mekânını cennet eylesin.
Aliya İzzetbegoviç adalet anlayışı, itidale verdiği önem ve siyasette saygınlığı gözetmesiyle, insanlığın saygı duyduğu bir Müslüman olarak tarihe altın harflerle adını yazdırmıştır. Ondan geriye bir devlet adamı, İslam kültür ve düşüncesine eserleriyle katkı sağlamış bir aydın, bir özgürlük savaşçısı olarak örnek alınacak bir miras vardır. O miras, bugün bu coğrafyada ışık tutmaya devam ediyor. Coğrafi, dini, etnik çalışmalarla değerler arasında gidip gelerek fakirleşen, medenilik vasfı aşınan dünya karşısında Bosna Hersek bir kutup yıldızı gibi durmakta ve bölgeye adeta yön vermektedir.
Bosna’ya mündemiç medeniyet iddiasını, zenginliği, müsamahayı taşıyan, işleyen ve büyüten kurumlardan birisi de işte bu içinde bulunduğumuz üniversitedir. Mazisi çok eski değil, fiilen on beş yıllık mazisi var. Ama Uluslararası Saraybosna Üniversitesi bu sürede hakikaten gurur duyulacak bir mesafe katetmiş. Üniversite bir yere aittir, fakat üniversite cihanşümul olanın peşindedir. Üniversite sadece içinde bulunduğu toplumla konuşmaz, evrensel kavramlar ve değerler üzerinden bütün dünyaya hitap eder. Uluslararası Saraybosna Üniversitesi, Bosna’nın tarihi birikimi ve değerler manzumesini daha adil, daha barışçı bir dünya için milletlerarası camianın hizmetine sunmaya devam ediyor. Yabancı düşmanlığının açık hale geldiği, aşırı sağ ırkçı partilerin gittikçe palazlandığı, başta hümanizm olmak üzere geçmişte sahiplenen birçok değerin aşındığı, göçmenlere dair risklerin arttığı bir Avrupa zemininde Bosna Hersek’in önemi ve değeri daha iyi anlaşılıyor. Türkiye ve Bosna Hersek ortak bir medeniyet tasavvurunun paydaşları olarak hem bölgede, hem dünyada barış ve adaletin tesisi için birlikte çalışıyor.
Uluslararası ilişkilerde olan biten her şey güç ve çıkar ile meşrulaştırılarak ahlaki ve adil bir dünya arayışı elde edilemez. Adalet, iyilik insani var oluşa dair en temel değerlerdir. Bu değerlerin toplumlar arası ilişkilerde bir karşılığı yoksa insanlığımızı nasıl muhafaza edeceğiz. Değer eksenli bir dünya tasavvuru geliştirmeden insani ve medeni var oluşumuzu öne çıkarmadan sorunlarımızı aşamayacağımız aşikârdır. Bizim medeniyet birikimimizin değer ekseni bir dünya arayışına, adil ve barışçıl bir dünya talebine en büyük katkıyı sizler yapıyorsunuz, yapmaya devam edeceksiniz. Ve bu güzel yolda, bu hayırlı yolda hep sizlerin yanında olacağız.
Türkiye ve Bosna Hersek köklü tarihi kültürel bağlarla birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Biz burada geldik, hiç yabancılık çekmedik. Kendimizi evimizde, şehrimizde gibi hissediyoruz, bu çok önemli bir duygudur. Hani derler ya evden uzakta evinde olmak; işte biz onu burada gördük, burada yaşadık. Bosna Hersek üzülürse Türkiye üzülür, Bosna Hersek sevinirse Türkiye sevinir. Bosna Hersek’in barış, huzur, istikrar ve güven içinde yaşaması bizim en büyük emelimiz, en büyük isteğimizdir. Bizim aramızda çünkü gönül köprüleri var. Ve biz tarih boyunca olduğu gibi bugün de Bosna Hersekli kardeşlerimizle gönül diliyle konuşuyoruz. Bugün Gazi Hüsrev Vakfı’na uğradı benim oğlum, geldi anlattı; 1530’lu yıllarda kurulmuş. O gün bugün o kuruluş felsefesini kaybetmeden gençlerin, insanların dinini, ilmi öğrenmesi için gayret gösteriyor ve büyük bir hizmet ifa ediyor. Bizim ecdadın özelliği bu, bizim ecdat işini yaparken, yola çıkarken Şeyh Edebali’nin “insanı yaşat ki devlet yaşasın, insani yücelt ki devlet yücelsin” felsefesine göre yönetimini inşa etmiş ve biz o ecdadın torunları olarak aynı değerleri koruyarak geleceği inşa etmeye çalışıyoruz.
Değerli misafirler, Türkiye-Bosna Hersek arasındaki eğitim ve kültür alanında devam eden iş birliğiyle ilgili bazı konuları da kısaca bahsetmek istiyorum.
Bosna Hersek’te ağırlığı Uluslararası Saraybosna Üniversitesi’nde olmak üzere çeşitli şehirlerde öğrenim gören Türkiye’den gelmiş 1600 civarında öğrencimiz var. Aynı şekilde Bosna’dan, Türkiye’de Türkiye bursları ve destekleriyle öğrenim gören gençlerimiz var. Uluslararası Saraybosna Üniversitesi’nin kurucu vakfı Sedef Vakfı, eğitim alanında Bosna Hersek’te ayrıca bir ilköğretim, bir ortaöğretim okulu ve liseyle hizmet vermeye devam ediyor. Diğer yandan Türkiye Maarif Vakfı da kuruluş sürecini tamamlamış olup Bosna Hersekli kardeşlerimize gerekli eğitim desteği vermek için faaliyetlerini yoğun bir şekilde sürdürüyor.
Değerli öğrenci kardeşlerim; 21. yüzyıl sınırların anlamını yitirmeye başladığı, küreselleşmeyle toplumların birbirine daha da yakınlaştığı, bilginin, bilişimin, teknolojinin öneminin gittikçe arttığı bir dönem olarak akıllarda yer almaktadır. Bu dönemde böyle güzide bir kurumda ve Bosna Hersek gibi güzel bir ülkede eğitim görmekte olan sizlere önerim, daha çok merak etmeniz, daha çok okumanız ve en az iki yabancı dil öğrenmeyi başarmanızdır. Ayrıca, okulda ya da üniversitede öğrenilen derslerle yetinmeyin, ülkemizin ve insanlığın tarihini, dünyada olup biten olayları öğrenip irdelemenizi, kanaatlerinizi daha geniş bir perspektifte, vizyonda oluşturmanızı öneririm.
Türkiye ve Bosna Hersek pek çok ülkeden farklı olarak zor bir coğrafyada yer alıyor. Ancak bu ülkelerin gençleri ülkelerine ve milletlerine yaraşır bilgilerle, donanımla yetişirlerse o zaman gelecek teminat altına alınmış demektir. Bu yetenekleri insanlığın huzuru, selameti, istikrarı için kullanmak üzerimize bir vecibedir, farzdır. Çalışmaktan yılmamak, öğrenmekten usanmamak, karşımızdakini anlamaya, empati yapmaya gayret etmek mecburiyetindeyiz. Bu vesileyle şu anlayışı da benimsemenizi özellikle istirham ederim: Bizim on beş yıldır Türkiye için, Türkiye’nin kalkınması için, büyümesi için, altyapısıyla, üstyapısıyla, ekonomisiyle çalışırken benimsediğimiz bir ilke var. O da şudur: Zor hemen yapılır, imkânsız biraz zaman alır.
Bu duygu ve düşüncelerle bir kez daha bugün bu ziyaret vesilesiyle sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti ifade ediyor, değerli dostum Sayın Başbakan’a bize gösterdiği yakın ev sahipliği için, ayrıca sizlerin bu yakın ve sıcak karşılamanızdan dolayı teşekkür ediyorum.
Hepinize iyi akşamlar diliyorum. Sağ olun, var olun.
Dostları ilə paylaş: |