19.03.2018
ADLI YARGI HÂKİM VE CUMHURİYET SAVCILARI ILE IDARI YARGI HÂKIMLERI KURA TÖRENİ, ANKARA
Hasan Celal Bey, ülkemizin kalkınmasında, gelişmesinde büyük emeği olan merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın açtığı yolda ilerlemiş, medeni cesareti daima demokrasinin ve millet iradesinin yanında durmak olmuştur.
Özellikle onun 28 Şubat sürecindeki hukuk mücadelesi hiçbir zaman unutulmayacaktır. Allah rahmet eylesin, mekânı Cennet olsun. Milletimizin başı sağ olsun.
ADALETİN EVRENSEL SEMBOLÜ ABAKÜS DEĞİL TERAZİDİR.
Sayın Cumhurbaşkanım, değerli misafirler; avukatlıktan hâkim ve savcılığa geçiş yapan sizlerin kura çekme töreninde bulunmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Mesleklerinde ilk günün heyecanını yaşayan sizlerin bu coşkunuzu ve heyecanınızı paylaşıyorum. Her birinizi tek tek tebrik ediyor, alacağınız önemli bu görevde başarı diliyorum.
Sayın Cumhurbaşkanım, değerli misafirler; en başta adaletin gecikmeden tecellisi bir ülke için önemli ve vazgeçilmezdir. Elbette adalet kendi kendine tecelli etmiyor, bunu gerçekleştirecek olan bir teşkilatımız var, bunlar da sizlersiniz. 2002 yılında, dokuz bin üç yüz kırk dokuz olan hâkim ve savcı sayımız yüzde 73 oranında artırılarak bugün on altı bin altmış yediye yükselmiştir. On bir bin iki yüz otuz iki hâkim, dört bin sekiz yüz otuz beş savcı, bugün Türkiye’nin her noktasında görev yapıyor. Birazdan kura çekecek aday arkadaşlarımızın katılımıyla bu sayı on sekiz bine ulaşacak. Yüz bin kişiye düşen hâkim ve savcı sayısı Avrupa ortalaması aşağı yukarı hâkimlerde yüzde 20, savcılarda 11. Türkiye’de ise bu yeni atamalarla birlikte hâkimler için 14, savcılar için 6 seviyesine yükselmiş olacak. Avrupa Konseyi’nde Yüz bin kişiye düşen hâkim ortalaması 20.7, savcı ortalaması 11.3. Bizde ise yüz bin kişiye düşen hâkim ortalaması az önce de ifade ettim 14, savcılar da 6’dır.
Aradan geçen süre zarfında, şu on beş yılda, tam iki kat hâkim, savcı sayısında artış sağladık. Nüfusumuz artıyor, ekonomimiz büyüyor, toplum gelişiyor, sosyal ve ekonomik gelişmelere bağlı olarak yargı mercilerinin önüne gelen itilaflar da çeşitleniyor. Bu itilaflara süratle cevap vermek doğru ve adil çözümler sunmak sizlerin işi olacak. İşte bunun için yargı mensuplarının donanımı, liyakati, meslekteki kalitesi özel bir önem taşıyor. Adalet her yerde her zaman ve şartta istisnasız bir şekilde bütün vatandaşları ilgilendiren bir konudur. Aranması, korunması uğrunda her şeyin feda edilmesi gereken müstesna bir değerdir. Adaletin güçlü olduğu yerde devlet de güçlüdür, hukukta adaletle taçlanır, anlam kazanır. Sonu adalete varıyorsa hukuk, devlet kudretinin meşruiyet kaynağı olur. Hukuk devletini hukuka saygısı olmayan diğer yönetimlerden ayırmakta ancak böyle mümkün olur. Hukuk devletinde vatandaş keyfi uygulamalardan korunur, vatandaşa yeterli hukuki güvence sağlanır. Böylece herkesin adalete güveni bağlılık duygusu da korunmuş olur. Bu amaçların sağlanmasında adil, tarafsız, hızlı, etkin işleyen bir yargı sisteminin varlığı olmazsa olmazdır. Bugün mesleğe başlayacak siz değerli arkadaşlarımız işte bu büyük ideale hizmet edeceksiniz. Daha önce avukat olarak adalet hizmetlerinin içinde bulunmuş olmak kuşkusuz önemli bir tecrübedir. Bugüne kadar savunan taraftaydınız, şimdi iddia ve yargılayan tarafta yer alacaksınız. Görevinizi yaparken edindiğiniz avukatlık tecrübesi adil karar vermenize çok büyük katkı sağlayacak. Adalet adına avukat olarak sizi hoşnut etmeyen ne varsa bunları değiştirmek, düzeltmek fırsatı artık karşınızda duruyor.
Kıymetli konuklar; birazdan çekilecek kurayla sizlerin ilk görev yerleri belirlenecek. Bütün meslek hayatınızın bu ilk günün heyecanı ve coşkusuyla, aynı zamanda başarılarla dolu geçmesini Mevla’mdan niyaz ediyorum.
Başarıdan kast ettiğim şey, sadece parlak sicil ve terfiler değil. Latinler, “saymalı değil tartmalı” demiş, belki de bu sözü sayıdan çok tartıya vurmaya değer adalet için söylemişler. Adalet saymadan çok tartmayı gerektiren bir muhakeme alanıdır. Meslekte gelen ve giden dosyalar sayılır, çıkan iş sayılır, Yargıtay denetiminden geçen işlerden bahsedilir, alınan notlar söylenir. Ancak hepimiz biliyoruz ki, adalet basit bir matematik hesabı değildir. Rakamlar, sayılar, istatistikler hiç değildir. Nitekim adaletin evrensel sembolü de abaküs değil terazidir. Mahkemelere gidip gelenler dosyalardan ve kâğıtlardan ibaret değildir. Kararlar sadece bir kâğıt değil, insanların, belki de toplumların kaderini değiştiren belgelerdir.
Değerli hâkim ve savcı adayı kardeşlerim; verdiğiniz her kararın bir insanın hayatına, umut ve korkularına karşılık geleceğini asla unutmayın. Önünüze konacak belki sizin için sadece bir iş gibi gözükebilir, ancak o dosyalarla ilişkili hayatlar için vereceğiniz her karar birçok hayatı etkileyecek. Verdiğiniz her karar bazen ümit, bazen yeis, bazen korku, bazen de sevinçle dolu bir bekleyişe karşı gelecektir. Bu bekleyişi adaletle tamamlamanız en doğru ve tabii beklentidir.
Her vatandaşımız adaletin kapısını çaldığında, gönül rahatlığıyla vicdanınıza iltica edebilmelidir. Her vatandaşımız kapınıza vardığında hakkına erişeceğini bilmelidir. Topluma bu güveni vererek liyakatle görevinizi ifa edeceğinize yürekten inanıyorum. Bugün en saygın mesleklerin başında gelen hâkim ve savcılık mesleği aynı zamanda en fazla titizlik gerektiren mesleklerin de başında yer almaktadır. Dolayısıyla, meslek hayatınız boyunca vicdanlarınızın doğal bir adalet terazisi olmasına özen gösteriniz. Yargının evrensel etik kurallarını, yani bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk, dürüstlük, ehliyet ve liyakat ilkelerini daima gözetmelisiniz. Bu ilkeler inanıyorum ki, meslek hayatınızda sizlere en doğru kılavuzluğu yapacaktır.
TÜRKİYE BÜYÜK BİR ÜLKE VE VARLIĞINA YÖNELİK HER TÜRLÜ TEHDİDİ BERTARAF EDECEK GÜCE SAHİPTİR.
Değerli kardeşlerim; bugün bizi bir araya getiren bu önemli toplantıyla ilgili değerlendirmelerime geçmeden önce, başka bir konuya kısaca değinmek isterim. Adalet elbette çok önemli ve hepimiz bunun farkındayız. Ancak bir gerçek daha var ki, bir ülkede adaletin tesis edilmesi için o ülkenin öncelikle güvenliğinin temin edilmesi şarttır.
Türkiye büyük bir ülke ve varlığına yönelik her türlü tehdidi bertaraf edecek güce sahiptir.
Bildiğiniz gibi güney sınırlarımızda ülkemizi hedef alan bölücü terörist yapılanmaları bir süreden beri devam ediyor. Bu tehlikeyi bertaraf etmek üzere 20 Ocak’ta Zeytin Dalı Harekâtı’nı başlatmıştık. Bu harekâtın amacı; Suriye’nin kuzeybatısında Afrin bölgesinde PKK, KCK, PYD, YPG ve DEAŞ gibi terör örgütlerini ortadan kaldırmak, etkisiz hale getirmekti. Harekât başladığı günden bu yana başarıyla devam etmiş, nihayet dün sabah Mehmetçiğimiz Özgür Suriye Ordusuyla beraber Afrin şehir merkezini bütün terör unsurlarından temizleyerek kontrolü ele almıştır. Bu zaferin 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin 103. Yıl dönümünde gerçekleşmiş olması bizim için farklı, ayrı bir anlam taşıyor. Çünkü Zeytin Dalı Harekâtı da tıpkı Çanakkale Deniz Zaferi’yle aynı amaç ve aynı ruhla gerçekleşmiştir.
Türkiye terörle mücadelede ulusal ve uluslararası hukuka uygun olarak bu operasyonu ifa etmiştir. İlk günden beri Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunduğumuzu ve bunun altını çizdiğimizi ifade ettik. Bizim kimsenin bir karış toprağında gözümüz olmadığını söyledik. Güney sınırlarımızda yuvalanan terör örgütlerini bertaraf etmek, sadece kendi ülkemize, milletimize değil aynı zamanda bölgede yaşayan masum, mazlum kardeşlerimize karşı da bir borcumuzdur.
Biliyorsunuz ki, biliyoruz ki bu örgütlerin tamamı aslında birtakım emperyal güçlerin bölgedeki amaçlarına hizmet ediyor. Hiçbirinin Kürtler, Araplar, Türkmenler, Ezidiler ve diğerlerinin huzuru, güveni diye bir gayesi yok. Zeytin Dalı Harekâtı bir barış harekâtıdır, teröre karşı yürütülen bir operasyondur. Ülke sınırlarımızın terör tehdidinden arındırılması, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğinin temini için yapılan bir faaliyettir. Şunun altını bir kez daha çizmek istiyorum: Bu harekât süresince kahraman Mehmetçiklerimiz, Özgür Suriye Ordusu mensupları sivillerin zarar görmemesi için azami derecede dikkat göstermişlerdir. Bunun yanında harekât alanında insani yardım faaliyetlerinin en etkin yürütülmesi için yoğun çaba gösteriyoruz. Bizim için terör örgütlerinin baskı ve zulmünden kurtulmak için bölgeden ayrılan masum insanların huzuru ve güvenliği çok önemli. Bugüne kadar bu hassasiyetimizi cümle âleme en iyi şekilde gösterdik. Yakın zaman önce Fırat Kalkanı Harekâtı’nın yapıldığı bölgede bugün hayat normale döndü, huzur, güven sağlandı. Şimdi de Afrin bölgesinde bundan böyle hem güvenlik, hem huzur ortamı tesisi için gerekli adımları hızlı bir şekilde atıyoruz. Bunu bilen bölge halkı bu inançla kahraman Mehmetçiğimizi ve ÖSO mensuplarını Afrin’de bağrına basmıştır. Hal böyleyken bu konuda gerçeklerle yüzleşmeye cesareti olmayanlar Türkiye aleyhine kara propagandalarını sürdürüyorlar. Terör örgütlerinin yalanlarıyla, iftiralarıyla, alçakça yaptığı propagandalarla Türkiye’yi suçlamanın akılla, izanla izahı yok. Bölgede terör örgütlerini silahlandıranların bu örgütleri cesaretlendirenlerin bu konuda Türkiye’ye söz söyleme hakkı da yok. Kahraman Mehmetçiğin ve ÖSO mensuplarının Afrin’i, çevresini, tüm terör unsurlarından temizlemiştir ve olay bu kadar açık ve nettir. Ve her terör tehdidi tamamen ortadan kaldırılıncaya kadar bizim bu bölgedeki mücadelemiz kim ne derse desin devam edecek. Zeytin Dalı Harekâtı’nda şehit olan askerlerimize, ÖSO mensuplarına, 15 Temmuz şehitlerimize, vatan, istiklal mücadelesi yolunda hayatını kaybeden bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun. Gazilerimize hayırlı, uzun ömürler diliyorum. Bu harekât boyunca Mehmetçiğimize destek veren her bir vatandaşımıza şükranlarımı sunuyorum, Allah aziz milletimizden razı olsun.
Harekâtın başından bu yana vatandaşlarımızı doğru bilgilendirmek için fedakârca görev yapan bütün medya ve basın mensuplarına da ayrıca teşekkür ediyorum.
Yakın geçmişte ne yazık ki, bir ihanet şebekesinin mensupları adaleti tesis etmekle görevli bu camianın içine de sızdılar. Bu güzide mesleğin mensuplarını hiç hak etmediği birtakım olaylara sebebiyet verdiler. Sadece meslektaşlarına değil, adalete de ihanet ettiler. Onlar kararlarını verirken kanunları, etik ilkeleri değil, emir aldıkları vesayetçi zihniyetin karanlık emellerini gözetmeyi tercih ettiler. Ve nihayet 15 Temmuz’da devleti topyekûn ele geçirmeye çalışan bir gizli örgütlenme yapısı içinde millete darbe yapmaya da kalkıştılar. Ancak Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bu millet tarihte benzeri olmayan bu ihanet şebekesine hak ettiği dersi verdi. Ay yıldızlı bayrağımız inmedi ezanlarımız dinmedi, demokrasimiz devam etti.
Allah’a hamdolsun bu karanlık zihniyet bugün yargı camiamızdan tamamen temizlendiği gibi yaptıklarının hesabını da Türk yargısına veriyorlar.
Sizler açılan bu temiz sayfada inanıyorum ki, hukukun üstünlüğünü, adalet idealini hakkıyla yaşatacaksınız sizlere inanıyor ve güveniyoruz. Adalet adına çıktığınız bu zorlu ama o kadar da onurlu yolda hepinize başarılar diliyorum. Allah yar ve yardımcınız olsun. Adalet terazisini hakkıyla taşımayı nasip etsin.
20.03.2018
101 YERLEŞIM YERINE DOĞALGAZ HIZMETE ALIM TÖRENI, ANKARA
Saygıdeğer Cumhurbaşkanım, değerli katılımcılar, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığımızın değerli mensupları, hanımefendiler, beyefendiler, hepinizi bu güzel etkinlik vesilesiyle saygıyla hürmetle selamlıyorum.
Sözlerimin başında, rahmet-i rahmana uğurladığımız değerli siyasetçimiz Hasan Celal Güzel'i bir kez daha rahmetle anarak başlamak istiyorum.
Allah rahmet eylesin Hasan Celal Güzel Bey’in mekânı cennet olsun. Güzel bir insandı, adı gibi bir insandı. Kendisi Türk siyasetinin ilkeli ve temiz yüzü olarak bu aziz milletin hafızasında daima yaşayacaktır. Yakınlarına sabrı celil niyaz ediyorum.
Sayın Cumhurbaşkanım, 18 Mart Çanakkale Savaşı’nın yıl dönümü vesilesiyle bir kez daha bu vatan için canını seve seve veren bütün şehitlerimize, İstiklal mücadelemizde, 15 Temmuz mücadelemizde, Afrin’de, Fırat Kalkanı’nda ve terörle mücadelemizde hayatını kaybeden bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Afrin’de kahramanlık destanı yazan Mehmetçiğimize ve ÖSO birliklerini yürekten tebrik ediyorum.
Türkiye Afrin operasyonuyla terörle mücadeledeki kararlılığını aslında bütün dünyaya bir kez daha göstermiştir. Teröristle, sivili ayırmak ve tek bir sivile dahi zarar vermemek için kılı kırk yararak yapılan bu operasyon, başarıyla tamamlandı. Nasıl ki El-Bab’ı sahiplerine teslim ettiysek, Afrin’i de Afrinlilere, oradaki Arap, Kürt, Türkmen kardeşlerimize teslim edeceğiz. Güven ve huzur içerisinde yaşamalarını temin etmek için gerekli tedbirleri alıyoruz, çalışmaları yapıyoruz. Türkiye’nin teröre karşı tavrı açık ve nettir. Bugün olduğu gibi bundan sonra da ülkemize yönelen her terör tehdidini aynı kararlılıkla bertaraf edeceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın. PKK, PYD, DEAŞ, FETÖ bunların hepsi hiçbirinin birbirinden farkı yok, hepsi terör örgütüdür ve mücadelemiz bunlarla kararlı bir şekilde devam edecektir.
Terör örgütleri sadece Türkiye’nin değil, aslında bölgenin ve bütün insanlığın düşmanıdır, çünkü terör insanlık suçudur. Bir ülke ya da bir topluma karşı işlenen terör suçu bütün insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Ancak ne yazık ki dünyada teröre karşı aynı kararlı net duruşu göstermeyenler var. Buradan terörle iş birliği yapan, terör örgütlerini destekleyen ülkelere sormak istiyorum, teröre arka çıkarak bütün insanlığın geleceğini tehlike ve tehdit altına attığınızı düşünemiyor musunuz? Sizler böylesine tutarsız ve sorumsuz hareket ederken, bilesiniz ki Türkiye olarak biz, teröre karşı kararlılığımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Ülkemizin, bölgemizin ve dünyanın güveni için, huzuru için bu mücadele sürecek. Bunu bir kez daha buradan, milletin evinden ilan ediyoruz.
ENERJİ KAYNAKLARININ DÜNYA PAZARINA ULAŞTIRILMASI NOKTASINDA ÖNCÜ PROJELERİ HAYATA GEÇİRDİK.
Sayın Cumhurbaşkanım, değerli katılımcılar, Türkiye büyük bir ülke, güçlü bir ülke, aynı zamanda potansiyeli de yüksek olan bir ülke. Bir yandan ülkemiz için tehdit olan terör yapılarıyla mücadele ederken, diğer yandan da ülkemizin geleceğini inşa etmeyi ihmal etmiyoruz. Her alanda kalkınmaya, büyümeye, yatırım üstüne yatırım yapmaya devam ediyoruz. Az önce Enerji Bakanımız bütün detaylarıyla anlattı, on altı yılda enerjide nereden nereye geldiğimizi ifade etti. Bildiğiniz gibi doğal gaz sektöründe Türkiye güçlü siyasi irade ve sağlam ekonomik istikrar ile AK Parti iktidarında önemli adımlar attı. Bugün de yüz bir yerleşim yeri ve ilçemize doğal gazı ulaştırmanın mutluluğuyla bu töreni icra ediyoruz. Yüz bir yerleşim yerinde yaşayan vatandaşlarımız için doğal gazımız hayırlı, uğurlu olsun.
Evet, 2002’de Sayın Cumhurbaşkanım, altı il doğal gazla tanışmıştı, aynı zamanda altı ilinde bölünmüş yolu vardı. Şimdi on altı yıl aradan sonra yetmiş sekiz ilimiz doğal gaz ile buluştu, üç ilimiz de bu yıl içerisinde buluşuyor ve böylece doğal gaz gitmeyen ilimiz kalmıyor. Başlangıçta aslında bölünmüş yolu olan iller sayısı doğal gazın önünde gidiyordu ama son bir iki yılda doğal gaz hamlesi bölünmüş yolun önüne geçti. Bunun için de Bakanımızı tebrik ediyorum. Ama bölünmüş yol konusunda da iyi durumdayız bir iki sene içerisinde bölünmüş yolla bağlanmayan ilimiz kalmayacak. Çok zorları, kaldı, tünellerden dolayı biraz daha işimiz var. Hali hazırda dört yüzün üzerinde ilçe belde de doğal gaz mevcut. Sadece illerde değil, son bir yılda doğal gaz sağlanan yüz bir ilçe ve yerleşim merkezleriyle birlikte iki milyon üç yüz bin vatandaşımız daha doğal gaz konforuyla buluşma imkânı sağladı. Bu kapsamda 2017 yılında bir milyar iki yüz milyonluk yatırım yapıldı, 13500 kilometreyi aşan bir dağıtım ağı kuruldu. Yapılan çalışmalarla doğal gaz dağıtım şebekesi bugün altmış iki milyon vatandaşımıza hizmet verir hale geldi. Eğer nüfusa vurursak, nüfusumuzun yüzde 77’si artık doğal gaz kullanıyor.
Sayın Cumhurbaşkanım, değerli misafirler; Türkiye, zatıâliniz liderliğinde AK Parti iktidarıyla küresel ekonomik sistemde söz sahibi olan ülkelerden biri haline gelmiştir. Bugün G-20 ülkeleri arasında yer alan Türkiye dünyanın ilk on ekonomisinden birisi olacağını göstermektedir. Türkiye son on altı yılda dünya ortalamasının üzerinde bir büyüme gerçekleştirmiş ülkedir. Bu durum doğal olarak enerji talebini de hızlı bir şekilde beraberinde getirdi. Biz bu talebin karşılanmasının yanında enerji arz güvenliğini de sağlamak, enerji kaynağını çeşitlendirmek için de projeler geliştiriyoruz. Türkiye Ortadoğu ve Hazar havzası başta olmak üzere dünyanın ispatlanmış doğal gaz rezervlerinin üçte ikisinin bulunduğu bölgede yer alıyor. Bu bölgelerdeki enerji kaynaklarının dünya pazarına ulaştırılması noktasında öncü projeleri hayata geçirdik. Mavi Akım, İran, Bakü-Tiflis-Erzurum doğal gaz hattı ile Türkiye, Yunanistan Doğalgaz Enterkonnektörü projeleri Türkiye’nin bu alandaki konumunu güçlendirmiş ve küresel ölçekte tescil etmiştir. Azeri petrolü başta olmak üzere Hazar petrolünün Ceyhan’a akışını sağlayan Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattını da yine bu dönemde hayata geçirdik. Ayrıca Azerbaycan’la birlikte geliştirdiğimiz güney gaz koridorunun bel kemiğini teşkil eden TANAP Projesini de inşallah bu sene içerisinde tamamlamış olacağız. Ondan sonra TAP projesi var, yani Balkanlara, Avrupa’ya doğru bu gazın iletilmesi var. TANAP hattının devamını oluşturacak Trans Adriyatik Boru Hattı’yla, Azeri gazı, Türkiye’yle birlikte Avrupa piyasalarına da ulaşmış olacak. Türkmen gazının da bu projenin bir parçası olması için çalışmalarımızı Enerji Bakanlığımız devam ettiriyor. Rusya’da Türk Akımı Projesiyle Balkanlar üzerinden aldığımız gazı doğrudan Karadeniz’den ülkemize sevk edilmesi de diğer bir üzerinde durduğumuz projedir. Bu projeyle ilgili çalışmalar da şu anda olumlu bir şekilde sürüyor.
Bu projenin ikinci aşaması, Avrupa doğal gaz piyasasındaki gelişmelere bağlı olarak değerlendirilecek. Diğer taraftan Doğu Akdeniz gazı da kaynak çeşitlendirme çalışmalarımızda yeni bir alternatif olarak dikkate alınıyor. Ülkemizin doğal gaz ve enerji ticaret merkezi haline gelebilmesi için çok büyük ve önemli yatırımları hayata geçiriyoruz. Böylece doğal gaz ticaretinde bölgemizdeki tüm ülkeler için güvenilir bir ortak haline gelme hedefimiz günden güne yaklaşıyor.
Rusya Federasyonu'yla Akkuyu Nükleer güç santrali projesi, Japonya’yla Karadeniz kıyısında tesisine karar verilen diğer bir nükleer güç santrali projesi için anlaşmaları yaptık. Şimdi üçüncü nükleer santral projesini de hayata geçirmek için Bakanlığımız çalışmalarını sürdürüyor. Hedefimiz Sayın Cumhurbaşkanım, önümüzdeki yıllarda elektrik üretimimizin çeşitlendirme açısından yüzde 10’una yakın kısmını nükleer kaynaktan sağlamaktır.
Sayın Cumhurbaşkanım, değerli katılımcılar; enerji verimliliği, sosyal ve ekonomik kalkınma hedeflerimize ulaşmak ve bu hedeflerin sürdürülebilirliğini sağlamak açısından önemlidir. Aslında dünyada gelecek yıllarda en büyük konu enerji olacak, enerji üzerine birçok anlaşmazlıklar olacaktır. O bakımdan da Türkiye’nin coğrafi konumu, elindeki imkânlar gittikçe daha önemli hale geliyor. Dünyamızı küresel çapta tehdit eden kaynak yetersizliğinden, çevre ve iklim sorunlarından en az şekilde etkilenmemiz, enerji verimliliği hususunda geliştirdiğimiz projelerle doğrudan orantılıdır. Bir taraftan yerli, yenilenebilir enerji kaynaklarının harekete geçirilmesi, diğer taraftan enerji verimliliğinin artırılması için yeni yeni projeler üretiyoruz. Ülkemizin uluslararası enerji ticaretinde rekabetçi konuma gelmesi için gayret ediyoruz. İnanıyorum ki, enerji kullanma konusunda her birimizin göstereceği hassasiyet, verimlilik ve bu bilincin yaygınlaşmasına da vesile olacaktır.
Enerji ticaretinde merkez ülke olma hedefiyle güvenilir, şeffaf, iş birliğine dayalı etkin ve yenilikçi enerji politikalarını cesaretle uygulamaya soktuk. Doğal gaz boru hattı projelerimiz, sıvılaştırılmış doğal gaz depolamaya yönelik yatırımlarımız ve nükleer çalışmalarımız, Türkiye’ye duyulan Türkiye’nin geleceğine duyulan güveni göstermektedir. Bağımsız enerji, güçlü Türkiye sloganıyla açıkladığımız milli enerji ve maden politikasıyla bu konudaki kararlı duruşumuz devam ediyor.
Doğal gaz çalışmalarında etkin faaliyet yürüten başta Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanımız ve ekibi olmak üzere daha önce aynı görevi yapan Enerji Bakanlarımıza ve BOTAŞ, EPDK gibi bu alandaki hizmet veren kuruluşlarımıza, ayrıca Türkiye’deki enerji sektörünün dağıtımını büyük bir başarıyla gerçekleştiren özel sektör firmalarımıza, emeği geçen bütün ekibe, mühendisinden işçisine kadar şükranlarımı sunuyorum. Birlikte daha nice güzel hizmetlerin açılışında beraber olmak dileğiyle, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.
Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.
20.03.2018
21 MART DÜNYA
DOWN SENDROMU FARKINDALIK GÜNÜ KAPSAMINDA TBMM’DE DOWN SENDROMLU ÇOCUKLARLA BİR ARAYA GELİŞ, ANKARA
21.03.2018
"MİLLETİMİZLE BİRLİKTE DAHA YEŞİL TÜRKİYE" BULUŞMASI, ANKARA
Çok değerli misafirler, hanımefendiler, beyefendiler; hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
Az önce Orman ve Su İşleri Bakanımız Veysel Bey, Veysel Hocamız anlattı, üç gün bayram. 21 Mart Dünya Ormancılık Günü, 22 Mart Dünya Su Günü, 23 Mart Dünya Meteoroloji Günü. Her üç gün de Veysel Hoca’ya ait, dolayısıyla üç gün Orman ve Su İşleri Bakanlığımızın faaliyetleriyle ilgili kutlamaları gerçekleştiriyoruz.
Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanım, bugün iki önemli gün daha var. Bir tanesi Down sendromluların günü. Aslında Down sendromu bir eksiklik değil bir fazlalık. Onların kromozomları diğer insanlardan bir tane daha fazla. Onun için toplumda bunu, Down sendromunu bir eksiklik gibi görmek bilgi eksikliğinden kaynaklanıyor. Çok da sevimliler. Bütün Down sendromluların gününü de bu vesileyle tebrik ediyorum.
21 Mart Nevruz; bahar mevsiminin bolluk ve bereketini, toprağın dirilişini müjdeleyen Nevruz’u da milletçe el ele, gönül gönüle kutlamanın heyecanını yaşıyoruz. Başarı müjdeleyen bu güzel günün milletimize ve bütün insanlığa huzur ve bereket getirmesini de Cenabı Mevla’mdan niyaz ediyorum.
Ağaca, ormana, suya, kısaca bütün yaratılmışlara karşı özel bir bakış açısı olan bir medeniyetin evlatlarıyız. Yunus Emre’nin dediği gibi yaratılmışı severiz Yaradan’dan ötürü. Biz de canlı cansız bütün mahlukatın hakkını, hukukunu gözetmekle kendimizi sorumlu addediyoruz. Ağacın, kuşun, bütün yabani hayatın üzerimizde hakkı olduğuna inanıyoruz. Çevreyi hoyratça, sınırsızca kullanma lüksümüz yok. Bizler çevrenin belli ölçülerde kullanım hakkına sahip kiracılar konumundayız. Yaşadığımız çevreye gözümüz gibi bakmalı ve gelecek kuşaklara aynı şekilde teslim etmeliyiz.
“Ağaç dikip gölgesinde halkı dinlendirmek gibi insanın kıyamet gününde hesabına yarar bir erdem yoktur” diyor yüce Peygamberimiz. Ecdadımız Fatih Sultan Mehmet, “Ormanımda bir dalı kesenin başını keserim” diyor. Rahmetli Fethi Gemuhluoğlu ne güzel söylemiş; insana dost olmak, fikre dost olmak, coğrafyaya dost olmak, ormana, ağaca, taşa, kurda, kuşa dost olmak, tarihe dost olmak, komşuya dost olmak gerekir. İşte bizler böyle bir inancın, böyle bir medeniyetin evlatlarıyız.
Sayın Cumhurbaşkanım, çok değerli misafirler; ormanlarımıza, su kaynaklarımıza sahip çıkma konusunda on altı yıldır çok büyük işler başardık. Yolları, köprüleri, tünelleri, havaalanlarını yaparken; çevreyi, ormanlarımızı, su kaynaklarımızı da asla ihmâl etmedik. Oralara da önemli yatırımlar yaptık. Çünkü bu ülkenin seksen bir milyon vatandaşına olduğu gibi taşına, toprağına, ağacına kuşuna da dostuz, sevdalıyız. Bu sevda ile on altı yıldır yollardayız, milletin hizmetindeyiz. Bu sevda ile ülkemizi, yurdumuzu şenlendirmeye devam ediyoruz. Bu sevdayla şehirlerimizi, topraklarımızı imar etmeye devam ediyoruz.
Bir ağaca, bir bitkiye güzel gözle bakan insan hayatın tamamı için emek ve değer üretir. Tabiata, toprağa güzel gözle bakan insan bütün mahlukata hizmet eder, bütün mahlukatın hukukunu da gözetir. İnsan topraktan ayrılmamalı, topraktan kopmamalı. Tabiatla barışık olan kendisiyle de barışık olur. Âşık Veysel gibi kara toprakla sadık yâr olmak gerekir. Özellikle gençlerimize tavsiyemiz, toprakla uğraşması ve ormanlarımıza vakit buldukça gitmek, ağaçlarla ve yeşillikle vakit geçirmek, börtü böceği seyretmek. Onlarla birlikte kendimizle barışık kalmayı ve mutlu kalmayı da öğreneceğiz. Hayata, olaylara daha müspet, daha barışçı bakmayı da ormanlarımız, yeşillik bize öğütlüyor. Toprağımıza, ormanımıza gözümüz gibi sahip çıkmalıyız.
Evet, az önce Bakanımız son on altı yılda orman varlığımızı nereden nereye çıkardığımızı ince detaylarıyla, rakamlarıyla anlattı. Tarım ve hayvancılık, ziraat alanında kapasitemizi çok daha iyi kullanabiliriz. Bu alanlarda çok önemli destekler veriyoruz ve bu destekleri daha da geliştireceğiz.
Sayın Cumhurbaşkanım tabii ki orman köylümüzü de ormanı olmayan köylümüzü de desteklemek, talimatlarınızla son on beş yılda yaptığımız en önemli işlerden bir tanesi. Tarım desteklerini 1 milyar 800 milyondan 15 milyarın üzerine çıkardık. Hayvancılığı aynı şekilde destekliyoruz. Özellikle orman köylerimizin imkânlarının artırılması ve orman köylerimize mahsus yeni gelir alanlarının oluşturulması konusunda neler yapıldığını Sayın Bakanımız bütün detaylarıyla anlattı. Bal ormancılığı, ceviz vesaire diğer ek gelir sağlayacak birtakım çalışmalar yapıldı. Bundan sonra da yapılması gereken ne varsa bunları da ülkemizin imkânları doğrultusunda en iyisini yapmaya çalışacağız. Çünkü başından beri biz ne diyoruz? Laf üstüne laf koyan değil, taş üstüne taş koyan bir iktidarız. Sürekli iş yapmayı hedef alan, milletimizin yüzünü güldürmek, milletimizin hayatını kolaylaştırmak için ilk günkü heyecanla, ilk günkü aşkla çalışıyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanım, değerli misafirler; son on altı yıl içerisinde özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde 2008-2012 yılları arasında millî ağaçlandırma seferberliği başlatmıştık. Söz verdiğimiz gibi bu seferberliği büyük bir başarıyla tamamladık ve ağaçlandırmada yüzümüzü güldürecek bir sonuç ortaya çıktı. Şimdi de yine sizin riyasetinizde daha yeşil bir Türkiye’yi birlikte inşa edelim kampanyasını başlatıyoruz, bugün itibarıyla bu kampanyayı başlatmış olacağız. Ülkemiz, insanımız ve ormanlarımız için daha güzel bir gelecek için hayırlı, uğurlu olsun.
Bu kampanya vesilesiyle Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye’de her haneye, her hanenin reisine bir mektup gönderecek. Bu şu demektir: Türkiye’de yaklaşık 23 bin hane var, her bir haneye bir mektup sizin imzanızla gidecek ve bu kampanyanın başladığı bildirilecek ve bununla ilgili vatandaşlarımıza bütün detaylar aktarılacak.
On altı yılda 4 milyar 39 milyon fidanı toprakla buluşturduk. Bazıları diyor ki -işte iş yapmaya yüzü olmayan sürekli tenkit edenler- efendim bu kadar fidan dikilmemiştir, inanmayan gitsin saysın 4 milyar 39 milyon fidan dikildi. Ben şahidim yolların üzerinde, bütün bölünmüş yolların üzerinde, biz Orman ve Su İşleri Bakanlığımızla o zaman protokol yaptık, hep refüjlere, yol kenarlarına yetişkin ağaçlar diktik ve bunların birçoğu büyüdü ve yolları çok daha da güzel hale getirdiler. Bugün ülkemizin yüzde 29 nispeti ormanlarla kaplı, 2023 sonuna kadar yüzde 30’a çıkartacağız. Bu oran 2002’de yüzde 23’ler seviyesindeydi. 1992–2002 yılları arasında yılda ortalama yetmiş beş milyon fidan üretiliyordu. Sadece 2017 yılında üretilen fidan miktarı üç yüz yirmi iki milyona çıkmış. Sakarya Sapanca’da Fidan ve Süs Bitkileri Borsası tesis edildi, faaliyete geçti, her alanda ağaçlandırma çalışmaları sürüyor. Okul bahçelerinden, üniversite kampüslerinden, ibadethaneler, yol kenarları her taraf yeşillendiriliyor. Ormanlarımızı kırsal kalkınmanın lokomotifi olarak görüyoruz. Ceviz, badem, zeytin, trüf mantarı gibi otuz sekiz eylem planıyla ormanlarımızdan vatandaşlarımızın daha fazla faydalanmasının yolunu açtık. Üç yüz doksan altı adet bal ormanı kuruldu ve bu şekilde şu anda dünya bal üretiminde Türkiye ikinci sıraya yükseldi.
Beş bin köye beş bin gelir getirici projeyle 2019 yılı sonuna kadar kırsal alanda yaşayan vatandaşlarımıza yeni gelir alanları sağlamış olacağız. Bu kapsamda, 2015 yılından itibaren üç bin beş yüz köyde on milyon gelir getirici fidan dikimi gerçekleşti. İlk defa her ilde bir şehir ormanı projesi de yine iktidarımız döneminde başladı ve yüz kırk iki adet şehir ormanı, mesire yeri kurulumu tamamladık, mesire yeri sayısı 1310’a çıktı. Üç yüz elli milyon insanın bugün günlük olarak takip ettiği bir sitede, Türkiye’de bu şekilde yapılan 41 alan mükemmellik belgesi aldı. Bu da yurt dışında korunan alanlarımıza ilişkin yoğun bir ilginin olduğunu ortaya koyuyor. Bütün illerimizin tabiat turizmi planları uygulama eylem planları hazırlandı, bu planlamayla koruma alanları vatandaşımızın huzur içerisinde, konforlu bir şekilde vakit geçireceği alanlar haline getirildi. Son on altı yılda korunan alanlarımızın sayısını yüz yetmiş beşten, beş yüz elli dörde yükselttik. Korunan alanlarımız, alan olarak da arttı. 2002’de 9000 hektar olan koruma alanları, 30 milyon hektara çıktı. 2003 yılında otuz üç adet olan millî park sayısı kırk üçe; on altı tabiat parkı iki yüz yirmi üçe çıktı. Millî parkları, tabiat parklarını ziyaretçilerin çekim alanı haline getirdik. Kır lokantaları, barınaklar, kamp piknik alanları ve vatandaşlarımızın rahatça vakit geçireceği birçok alanı kazandırdık. Tabii bunları yapmak yetmiyor, bunların temiz tutulması ve gelecek nesillere aktarılması da önemli, bu da vatandaşlarımızın sorumluluğunda. Ormanlarımızı temiz tutacağız, yangın riskine karşı tedbirlerimizi alacağız. Piknik yaparken yangına meydan vermeyecek önlemleri almak da buraya gelen vatandaşlarımızın sorumluluğu olacak.
Çevre kirliliği bugün dünyada hem insanlar hem de bütün canlılar için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Çevrenin temiz tutulması, korunması, ekolojik dengeye zarar vermemek, gittikçe bu konuda hassasiyet artıyor.
Tarihi parklarımızı ihya ediyoruz Çanakkale, Nene Hatun, Sarıkamış, Sakarya, Kop Dağı Müdafaa Tarihi Millî Parkı düzenlemeleri dokuya uygun olarak gerçekleştirildi. Tarihi Malazgirt Meydan Muharebesi Millî Parkı da yapılıyor, bu yılki kutlamalara hazır hale gelmiş olacak.
Gördüğünüz gibi Sayın Cumhurbaşkanım, değerli misafirler; hizmetler, eserler saymakla bitmiyor. Kısaca şunu söylemek istiyorum: Türkiye özellikle orman varlığını artırma konusunda ve orman yangınları konusunda çok büyük bir kapasiteye sahip oldu. Sadece ülkemizdeki orman yangınlarına müdahale etmekle kalmıyoruz, çevremizdeki birçok ülkede geçtiğimiz yaz orman yangınlarına en önce ulaşıp katkı sağlayan ülke olduk. Orman yangını demek âdeta bir insanın ciğerlerinin yanması demektir. Orman kolay yetiştirilmiyor, onlarca sene içerisinde meydana getirdiğiniz ormanlar maalesef küçük bir ihmalle, küçük bir yanlışla kül olup gidebiliyor, onun için ormanlarımıza gözümüz gibi bakmamız lazım. İklim değişikliğinin en büyük sebebi, mevsim değişikliğinin en büyük sebebi, küresel ısınmanın en büyük sebeplerinden biri tabiattaki doğal dengelerin değişmiş olması, yok olması, tabiatın insanlar eliyle yok edilmesinden kaynaklanıyor. Bu bakımdan bu konuda vatandaşlarımıza çok önemli görevler düşüyor.
Sayın Cumhurbaşkanım, değerli konuklar; aynı zamanda 23 Mart Meteoroloji Günü dolayısıyla da son on beş yıl içerisinde bu konuda yaptığımız faaliyetlere de kısaca değinmek istiyorum. Hava tahmini oranında yüzde 90’ların üzerine çıktık. Meteorolojik gözlem sistemimiz, yani nokta sayımız 1840’a yükseldi. Aşağı yukarı bölgede Türkiye bu alanda lider konuma geldi. Zirai don ikazı konusunda Avrupa’ya bile hizmet verir hale geldik. Eskiden denizcilerimiz denizdeki hava tahminlerini başka kaynaklardan öğrenirdi, şimdi Cebelitarık’tan Hazar Denizi’ne kadar bütün denizlerdeki anlık hava tahminleri, deniz durumları bizim Meteoroloji Genel Müdürlüğümüz tarafından veriliyor. 2002’de bir adet meteorolojik radar mevcutken, bugün on sekiz tane meteorolojik radarımız var. Vatandaşlarımıza daha güvenilir hava raporu, daha sıklıkla hava raporu vermek için gerekli çalışmaları yapıyoruz. Bu program vesilesiyle 21 Mart Dünya Ormancılık, 22 Mart Dünya Su, 23 Mart Dünya Meteoroloji günlerini ve Nevruz Bayramınızı tekrar tebrik ediyorum. Aynı zamanda mübarek üç ayların da başındayız, üç ayların bütün ülkemize, insanımıza, İslam dünyasına barış, huzur ve güzellikler getirmesini Cenabı Mevla’mdan diliyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hayırlı, uğurlu olsun.
Dostları ilə paylaş: |