14.03.2018
AZERBAYCAN CUMHURBAŞKANI İLHAM ALİYEV İLE GÖRÜŞME, AZERBAYCAN CUMHURİYETİ
Türkiye-Azerbaycan bir millet, iki devlet. Dolayısıyla ülkelerimiz arasındaki münasebetler gün geçtikçe gelişiyor, ilerliyor. Hem Türkiye’de, hem Azerbaycan’da karşılıklı yatırımlarımız artıyor, ticaretimiz artıyor, turizm faaliyetleri artıyor. Bununla da yetinmiyoruz, aynı zamanda bölge ülkelerinin de kalkınması için, gelişmesi için Türkiye-Azerbaycan olarak birlikte çalışıyoruz.
Terörle mücadelemizde, özellikle Afrin Harekâtı’nda dost, kardeş Azerbaycan’ın inanılmaz büyük desteği var, bunun için şükranlarımızı sunuyoruz.
Azerbaycan’ın derdi bizim derdimiz, Azerbaycan’ın sevinci bizim sevincimiz, biz hep böyle görüyoruz.
Bir kez daha teşekkür ediyorum.
14.03.2018
AZERBAYCAN MİLLÎ MECLİS BAŞKANI OKTAY ASADOV İLE GÖRÜŞME, AZERBAYCAN CUMHURİYETİ
Biz bir milletiz iki devletiz. Dolayısıyla, buraya geldiğimiz zaman kendimizi hiç yabancı hissetmiyoruz, evimizde gibi hissediyoruz. Sizin de ifade ettiğiniz gibi günden güne Azerbaycan-Türkiye arasındaki alakalar, ilişkiler gelişmeye devam ediyor, sürekli üst düzey ziyaretler yapılıyor.
Az önce Cenap President Sayın Aliyev Beyefendi’yle de bir araya geldik. Burada Türkiye, Azerbaycan ilişkilerini tekrar gözden geçirdik, değerlendirdik ve şunu memnuniyetle gördük ki; ülkelerimiz arasındaki münasebetler her bakımdan gelişmeye devam ediyor. Bölgede, Kafkaslarda Azerbaycan’ı bölgenin bir teminatı, sigortası olarak görüyoruz. Bölgenin istikrarının devam etmesi bakımından Azerbaycan’ın güçlü olması lazım. Azerbaycan ve Türkiye münasebetlerinin daha da ileriye gitmesi lazım. Sizin de ifade ettiğiniz gibi, geçtiğimiz günlerde Hocalı katliamının yıl dönümü gerçekleşti. Orada açılan sergi esasında, Hocalı’da yaşanan vahşeti, insanlık dışı katliamı en açık şekilde gösteriyor. Tabii ki Azerbaycan’ın Yukarı Karabağ meselesi, Dağlık Karabağ meselesi hâlâ kanayan bir yaradır ve mutlaka bu yanlış günün birinde düzelecektir, biz buna inanıyoruz. Her zaman Azerbaycan’ın haklı davasında Türkiye yanında olmaya devam edecektir.
AZERBAYCAN-TÜRKİYE ARASINDA KARŞILIKLI YATIRIMLAR AŞAĞI YUKARI HER ÜLKEDE ON MİLYAR DOLARIN ÜZERİNE ÇIKMIŞ DURUMDA.
Bildiğiniz gibi Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan parlamentoları dış ilişkiler komisyonunun toplantısı da geçtiğimiz Şubat ayı sonunda Türkiye’de gerçekleşti. Biz de büyükelçilerimizin katılımıyla güzel, verimli bir toplantı yaptık.
Gürcistan, Azerbaycan, Türkiye esasında birçok anlamda bölgesel iş birliğinin en güzel örneklerini yerine getiren üç ülke. 2004 yılında Bakü-Tiflis-Kars demir yolu projesini biz gündeme getirdiğimizde projenin gerçekleşeceğine hiç kimse inanmıyordu. Ama başta Hürmetli President olmak üzere, Cumhurbaşkanımız proje üzerinde çok ciddi durdular, ehemmiyet verdiler. Biz de takip ettik ve projeyi tamamladık. “Yani ne olacak işte bir demir yolu projesidir, ne var bunda” denebilir ama bu proje bir demir yolu projesinden çok daha öte öneme sahip bir iştir. Böylece Azerbaycan-Türkiye arasında doğrudan kesintisiz ulaşımı sağladığı gibi tüm bu Orta Asya, Uzak Doğu coğrafyasını Kafkaslar üzerinden Avrupa’ya bağlantı sağlayan stratejik öneme sahip bir iş. Aynı şekilde Bakü-Tiflis-Ceyhan, Bakü-Erzurum ve nihayet bu sene sonunda açılması öngörülen TANAP Projesi, Kafkasların, bu bölgenin sadece Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan ve Orta Asya için değil aynı zamanda Balkanlar ve Avrupa için de enerji güvenliğini sağlayan konumunu bir kez daha bu ortaya çıkarmış durumda.
Dolayısıyla, Azerbaycan-Türkiye arasında parlamentolar seviyesinde ilişkilerimiz günden güne gelişiyor. Dostluk Grubu Başkanımız Necdet Ünüvar Hocamız ve diğer arkadaşlar çok yakın bir çalışma içerisindeler. Diğer yandan tercihli ticaret anlaşmasıyla birlikte ürün çeşitliliğinde artışlar meydana geldi. Azerbaycan-Türkiye arasında karşılıklı yatırımlar aşağı yukarı her ülkede on milyar doların üzerine çıkmış durumda. Dolayısıyla gelecek yılları dikkate aldığımızda güçlü Azerbaycan, güçlü Türkiye, bölgenin bir anlamda teminatı olacaktır. Bazı ülkelerin Azerbaycan üzerinde, Türkiye üzerindeki olumsuz faaliyetleri, dünya beynelhalk milletleri etkileme gayretleri, böylece sonuçsuz kalacaktır.
Rusya’yla da ilişkilerin, o anlamda Türkiye-Rusya ilişkilerinin de tekrar düzelmesi bölgenin gelişmesine ayrıca katkı sağlıyor.
Yarın malum 6’ncısı düzenlenecek Nizami Gencevi Uluslararası Forumu'nda da bu konuları kapsamlı bir şekilde ele alacağız. Nizamı Gencevi 13. asırda yaşamış çok büyük bir bilge bir insan. Bir Azeri Türk’üdür. Her ne kadar bazıları sahip çıksa da gerçek odur, Gence’de doğmuştur, Gence’de yaşamış ve Gence’de vefat etmiştir. Dolayısıyla onun hamsesi beş mesnevisi bugün dünya bilim adamlarına, büyük şairlere bir örnek olmuştur, numune olmuştur. Özellikle Erzincan dolaylarında Mengücekoğulları Fahreddîn Behrâm-şah için yazdığı mesnevisi büyük bir hikmetle doludur. İki bin beş yüz beyitten oluşan ve her bir beyti bir ülkeyi idare edecek kadar hikmetli sözlere sahiptir. Böyle büyük bilge bir insanın adına uluslararası etkinlik düzenlemiş olmanızdan dolayı da tebrik ediyorum. Bu etkinliğe seve seve katılmayı arkadaşlarımla beraber arzu ettim ve bunun için buradayız.
Şahsım ve bütün arkadaşlarım adına bir kez daha zatıâlinize ve heyetinize bize gösterdiğiniz bu yakın ilgi ve ev sahipliğinden dolayı teşekkür ederim.
14.03.2018
AZ TV’YE VERİLEN MÜLAKAT, AZERBAYCAN CUMHURİYETİ
RÖVŞEN RAGİFOĞLU: Merhabalar değerli seyirciler. “Günün Nabzı” programı yayında. Azerbaycan TV’nin mobil kameraları, Türkiye’nin Bakü Büyükelçiliği'nde kuruldu ve ilerleyen dakikalarda canlı yayınımızda biz iki kardeş ülke, “bir millet, iki devlet” Türkiye ile Azerbaycan arasında stratejik iş birliği ilişkileri, bu ilişkilerin gelişme yönleri ve hedefleri konusunda ayrıntılı görüş alışverişinde bulunacağız. Konuğumuz ise Azerbaycan’da ziyarette bulunan Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım.
Sayın Başbakan, merhabalar. Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Azerbaycan’da sizi selamlamaktan çok memnunuz. Bugün ortak değerleri yüksek düzeyde koruyan, gelecek nesillere aktaran ve stratejik ortaklık ilişkileri geliştiren Azerbaycan, Türkiye ilişkilerinden bahsedelim. Bu ilişkilerin küresel dünyadaki diğer ülkeler için bir örnek olduğunu kesin olarak söyleyebilirim ancak bu ilişkilerin mevcut gelişimi hakkındaki görüşlerinizi duymak bizim için önemli.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM:
Teşekkür ediyorum.
Gerek Azerbaycan’da gerekse Türkiye’de bizi izleyen bütün vatandaşlarımıza, kardeşlerimize vakitleri hayırlı olsun diyoruz.
Azerbaycan, Türkiye, siz de ifade ettiniz, bir millet, iki devlet. Bu aslında birçok şeyi ifade ediyor. Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinde Azerbaycan’ın bağımsızlığını kazanmasından itibaren çok hızlı bir gelişme görüyoruz. Gelişmenin tarihsel geçmişi var, dostluk geçmişi var, kardeşlik geçmişi var, tabii ekonomik açıdan, siyasi açıdan, kültürel açıdan gelişmeleri burada söyleyebiliriz.
İki ülke arasındaki yatırımlar karşılıklı olarak artıyor. Azerbaycan’ın on milyar doların üzerinde Türkiye’de yatırımı var, aynı şekilde Türk yatırımcıların da bir o kadar Azerbaycan’da yatırımı var.
Bunların ötesinde, aslında sadece Azerbaycan’ın ve Türkiye’nin geleceğini ilgilendirmeyen, aynı zamanda bütün Kafkas bölgesini hatta Orta Asya’yı hatta Balkanlar ve Avrupa’yı da yakından ilgilendiren önemli projeler var. Bunlar nedir? Bakü-Tiflis-Ceyhan projesi, Bakü-Tiflis-Erzurum-Şahdeniz var, ayrıca TANAP projesi ve bizzat içinde yer aldığım Bakanlığım zamanında Bakü-Tiflis-Kars demir yolu. Bunlar çok önemli projeler.
Düşünün ki bugün Bakü-Tiflis-Kars demir yoluna ta Çin’den gelen yükler, bütün Orta Asya’dan, Türkmenistan’dan, kuzeyden Kazakistan’dan Hazar üzerinden Bakü’ye, Bakü’den Tiflis-Kars, ta Edirne’ye, Balkanlara, Londra’ya kadar ulaşabiliyor. Bu ne demektir? Yüzyıllar boyunca Doğu ile Batı arasında ticaret yollarının geçtiği bu güzergâhın yeniden hayata geçirilmesi, ihya edilmesi. Bunu kim yapıyor? Türkiye-Azerbaycan, tabii Gürcistan da bu projede yer alıyor.
Aynı şekilde TANAP projesi de hem Kafkas bölgesini hem de Türkiye’nin ve bütün Avrupa’nın enerji tehlikesizliğini sağlayan çok büyük bir proje, bu sene sonunda da inşallah bu projeyi de tamamlamış olacağız.
Tabii ilişkilerimiz bununla sınırlı değil, daha fazla potansiyelimiz var, daha fazla imkânımız var, kültürel ilişkilerimiz, ticari ilişkilerimiz de geliyor. Mesela yarın Uluslararası Nizami Gencevi toplantısı var. Dünyanın her tarafından cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar geliyor, eski cumhurbaşkanları geliyor, başbakanlar geliyor. Konu ne? Konu, küresel barış, bölgesel barış. Dünyanın çeşitli ülkeleri arasındaki uçurumun, refah, kalkınma uçurumunun ortadan kaldırılması, terörle mücadele ve dostluğun, kardeşliğin, istikrarın sağlanması.
Bunun için, Nizami Gencevi, -belki bilmeyenler vardır- 13. yüzyılda yaşamış çok büyük bir Azeri Türk bilgini. O devirde yazdığı mesneviler, kitaplar, şiirler bugün bile herkesin başucu kitabı niteliğinde. Verdiği öğütlerle devlet adamlarının milletleri için ne kadar güzel işler yapabileceğini, yanlış yaparlarsa başlarına neler gelebileceğini çok akıcı bir dille anlatıyor.
Tabii hoşgörü, kapsayıcılık ve bölgesel, küresel barışın temini, terörle ortak mücadele, aşırıcılıklara son verme, bütün bunlar esasında Nizami Gencevi’nin 13. asırda bütün insanlığa olan mesajıdır. Bu mesajın bugün Bakü’den dünyaya yayılmış olması ve küresel bir boyut kazanması hem dost ve kardeş Azerbaycan hem de Türkiye bakımından gurur verici bir şey, dolayısıyla böyle bir toplantıya katılmaktan da büyük bir memnuniyet duyuyorum.
RÖVŞEN RAGİFOĞLU: Sayın Başbakan, verdiğinizden bilgilerden dolayı teşekkür ederim. Azerbaycan, Türkiye ve Gürcistan’ın ortak olarak gerçekleştirdiği küresel projelere daha detaylı değinelim. Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol, Bakü-Tiflis-Erzurum doğal gaz, Güney Gaz Koridoru, Bakü-Tiflis-Kars demir yolu projelerini doğru kaydettiniz, aynı zamanda bu demir yolu hattı projesinin açılışına Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da katılmıştı. İtiraf edelim ki zamanında bu projelere inananlar çok azdı. Fakat bugün bu projeler gerçekleşiyor ve gerçekleştikçe çevresine daha fazla ülkeyi birleştiriyor. Şimdi bu projeler artık bölgemizin gelişimine daha fazla katkı sağlıyor ve bölgeyi daha olumlu bir şekilde imajını dünyaya sunuyor. Bu projelerin bölgede güvenlik ve iş birliği açısından önemine ayrıca değinelim.
BAŞBAKAN YILDIRIM: Çok doğru bir şey söylediniz. Şunu söyleyeyim: 2004 yılında ben Ulaştırma Bakanı idim. Bu projeyi ilk defa, Bakü-Tiflis-Kars demir yolunu ilk defa gündeme getirdiğimizde bu projenin gerçekleşeceğine inanan neredeyse yoktu, hayal denildi. Ama biz sabrettik, inat ettik, gayret ettik ve bugün o hayal gerçeğe döndü. Tabii burada Cenap Devlet Başkanı İlham Aliyev ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın dirayeti, onların liderliği çok önemliydi. Onlar bu proje olacak dediler, Gürcistan’a da gerekli destekler verildi, ihtiyaçları karşılandı ve projeye onlar da katıldılar ve nihayet projeyi tamamladık. Daha şimdiden Avrupa’dan bu tarafa yük taşıtmak isteyenler var; Çin’den, Orta Asya’dan bu projeye katılmak isteyenler var.
Aynı şekilde düşünün TANAP projesi, bu da Avrupa’ya sadece Türkiye’ye değil Avrupa’ya, Balkanlara doğal gaz taşıyacak bir hat. Türkiye bölümü bu sene bitiyor, Türkiye’den sonra da TAP diye devam ediyor Balkan ve Avrupa ülkelerine. Dolayısıyla burada ne yapıyor? Enerjide tehlikesizlik sağlıyor aynı zamanda. Enerji güvenliği Avrupa için birinci derecede önemli bir konu, terörden daha da önemli bir konu. O yüzden bu ve buna benzer projeler Türkiye’nin, Azerbaycan’ın hatta Gürcistan’ın bölgedeki önemini daha da ortaya çıkarıyor ve bölgenin istikrarı, huzuru, geleceği için ciddi bir imkân sağlıyor. İsteriz ki bölgedeki diğer bir ülke de buna katılsa, artık geçmişe yönelik yanlışlardan vazgeçse, kastettiğim ülkeyi anlıyorsunuz; Ermenistan.
Yukarı Karabağ meselesinde, Azerbaycan’ın bütün egemenlik haklarının eninde, sonunda sağlanması gerektiğini düşünüyoruz. Birleşmiş Milletler, AGİT Minsk Grubu, bütün uluslararası örgütler burada Ermenistan’ın yaptığı işin büyük bir yanlış, büyük bir katliam olduğunu biliyor, kabul ediyor. Bir insanlık suçu işlendiğini herkes kabul ediyor ama çözüm konusunda maalesef adım atmada biraz gerekli hassasiyeti göremiyoruz. Ama şartlar ne olursa olsun, bizim bakımımızdan her zaman Azerbaycan’ın haklı davasının biz yanındayız.
RÖVŞEN RAGİFOĞLU: Sayın Başbakan, çok önemli bir noktaya değindiniz. Bugün ortada somut kararlar var. Birleşik Milletlerin dört kararı, İslam İşbirliği Teşkilatı, Avrupa Konseyi ve Avrupa Güvenlik İş birliği Teşkilatı’nın somut belgeleri var. Ancak bugün Ermenistan işgal politikasına devam ediyor. Azerbaycan’ın toprakları yaklaşık 30 yıldır hâlâ da işgal altında bulunuyor. Ermenistan-Azerbaycan-Dağlık Karabağ sorununun bugün bölgesel tehdit açısından güvenliğinden bahsedelim. Çünkü bu çatışma donmuş bir çatışma değil. Her an ateşlenebilir ve o zaman da sorumluluk işgalci Ermenistan ve uluslararası kurumların üzerine düşecek. Bölgesel iş birliği ve bölgesel güvenliğe bu münakaşa ne kadar ciddi zarar verebilir?
BAŞBAKAN YILDIRIM: Tabii ki yani burada Yukarı Karabağ meselesi gündemde kaldıkça, bölgesel istikrar, bölgesel huzur her zaman tehdit altında demektir. Kaldı ki siz de ifade ettiniz, Birleşmiş Milletler, AGİT, İslam İşbirliği Teşkilatı, daha birçok uluslararası toplumun kararları var, bu konuda Azerbaycan’ın haklılığı dünyaca kabul edilmiş. Burada yapılması gereken şey şu: Ermenileri bu uluslararası toplum, kuruluşlar daha fazla teşvik etmeli. Yani bu çözüm konusunda onlara daha fazla baskı yapmalı. Ama eninde sonunda bu yanlış düzelecektir, biz buna inanıyoruz. Çünkü ortada Azerbaycan’ın yüzde 20 oranında işgal edilmiş toprağı var, bir milyona yakın göç var. Dolayısıyla bunlar çözülmeden, bu insanlar yurtlarına dönmeden bu işlerin bitmesi söz konusu değil.
Biz şunu prensip olarak kabul ediyoruz: Azerbaycan için tehdit neyse, bizim için de odur, Azerbaycan’ın sevinci neyse bizim için odur, üzüntüsü neyse bizim için de odur.
Bakın, biz de benzer bir çalışmayı şimdi Türkiye’de yapıyoruz. Türkiye 40 yıldan beri terör örgütüyle büyük mücadele veriyor. Şimdi artık yurt içinde terör mücadelesinde ciddi bir mesafe katettik. Fakat maalesef şimdi özellikle Suriye’de yönetim boşluğundan, iç savaştan dolayı ne oldu? Orada terör tekrar hortladı, Irak’ta PKK, DEAŞ; Suriye’de YPG, PYD. Bütün bunlara karşı Türkiye amansız bir mücadele veriyor. Esasında orada, Suriye’de çözüm üretmek için, işte Suriye’de kalıcı bir barış sağlamak için, devlet kurmak için herkes sözde gayret ediyor, 70’ten fazla ülke var orada ama herkesin kafasında başka başka fikirler var. Hiçbirinin bizim kadar Suriye’ye iç içe hali yok. Bizim 911 kilometre hududumuz var, ortak hududumuz ve 3,5 milyon Suriyeliye biz yedi yıldır ev sahipliği yapıyoruz. Onlarla evimizi, aşımızı paylaşıyoruz. Dolayısıyla burada Türkiye’nin, huzuru sağlamak, terörü yok etmek için çok haklı bir mücadelesi var. Bunu daha önce Fırat Kalkanı Harekâtı’yla, Cerablus, Azez hattında yaptık, şimdi Afrin hattında gerçekleştiriyoruz. İnşallah buradan bütün terör unsurlarının tamamını temizleyeceğiz. Orada yaşayan Arap, Kürt, Türkmen ahaliyi de bu zulümden kurtaracağız.
Bizim için prensip bellidir; ülkemizin güney hudutlarında hangi tehdit gelirse gelsin, nerede ne zaman geldiğinin önemi yok, biz ona karşı gereken güvenlik tedbirimizi uluslararası hukuka dayalı olarak meşruiyet içerisinde alıyoruz, almaya devam edeceğiz.
RÖVŞEN RAGİFOĞLU: Sayın Başbakan, topraklarımızın yüzde 20’sinin işgal altında ve aynı zamanda tüm zorluklara rağmen somut olarak Azerbaycan’ın bir milyondan fazla mülteci ve zorunlu göçmenleri olduğunu kaydettiniz. Tüm bunlara rağmen Azerbaycan dünyaya barış mesajı veriyor ve Ermenistan dışında Azerbaycan bölgesel ülkelerle sağlıklı iş birliğini sürdürüyor. İtiraf edelim ki bu iş birliğinden Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye birliğinden ve yanı sıra diğer ülkeler arasında iş birliğinden endişelenen güçler var. Yarın Bakü’de dört ülkenin; Azerbaycan, Gürcistan, Türkiye ve İran Dışişleri Bakanları bir araya gelecek. Bu iş birliği bölgesel ilişkilere ne sağlayacak ve bu iş birliğinin gelişmesi ne gibi fırsatlar oluşturacak?
BAŞBAKAN YILDIRIM: Üçlü mekanizma çalıştı; Gürcistan-Azerbaycan-Türkiye. Birçok proje yapıldı, bölgesel proje, bütün dünyayı ilgilendiren projeler. Şimdi dörtlü yapıyoruz.
RÖVŞEN RAGİFOĞLU: Daha da büyüyor.
BAŞBAKAN YILDIRIM: Büyüyor. İcabında ileride beşli de yapacağız, altılı da yapacağız. Yani daha doğudaki ülkeler bir araya gelecek, ortada, batıdakiler bir araya gelecek. Amaç, bütün bu coğrafyayı, yani, Çin’den başlayıp ta Balkanlara, Avrupa’ya gidinceye kadar bütün bu Avrasya coğrafyasını, Kafkasya coğrafyasını, Orta Asya coğrafyasını, Orta Doğu’yu, Balkanlarda huzuru, istikrarı sağlamak, burada yaşayan insanların refahını artırmak. Yani biz Azerbaycan ile bunu zaten başından beri yapıyoruz; iki devlet bir millet olarak. Ancak bunu genişletmemiz lazım, bu birlikteliğe, bu kardeşliğe diğer ülkeleri de dâhil etmemiz lazım. Onun için yarın, efendim buna işte İran’ın da katılması, daha sonra daha doğuda Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan gibi ülkelerin de katılması, şüphesiz bölgenin geleceği için umut verici bir şey, bunun için gayret gösteriyoruz.
RÖVŞEN RAGİFOĞLU: Azerbaycan- Türkiye ekonomik iş birliğine en önemli konulardan biri olarak bakalım. Bahsettiğiniz gibi, iki ülke arasındaki ticaret hacminin yakın zamanlarda artırılması konusu hedefte duran ana konulardandır. Bugün, Azerbaycan’da petrol dışı sektörün gelişimi öncelikli konulara dayanmakta. Türkiye’de petrol dışı sektörün gelişimi ve göstergeleri göz önünde. Sayın Başbakan, bu bakımdan siyasi ilişkiler kendi yerinde fakat ekonomik alanda biz potansiyel fırsatları tam olarak kullanabildik mi?
BAŞBAKAN YILDIRIM: Edemiyoruz. Yani şöyle: Potansiyelimiz çok yüksek ama maalesef bu potansiyeli tam istediğimiz gibi kullanamıyoruz. Bunun için geçtiğimiz yıllarda yüksek düzeyli stratejik iş birliği ihdas edildi ve Bakü-Tiflis-Kars demir yolu lahiyesinin açılışıyla da burada ortak Bakanlar Kurulu toplantısı Cenap Devlet Başkanlarının başkanlığında yapıldı, bir adım atıldı, bir hedef konuldu; Beş milyar dolar yıllık ticaret hacmi. Şimdi bunu gerçekleştirmek için yapılması gereken birtakım işler var, atılması gereken adımlar var.
Nedir? Taşımacılıkla ilgili bazı kolaylaştırıcı adımlar var; Bakü-Tiflis-Kars önemli bir adım ama kara yolunda bazı sıkıntılar var.
Ticarette birtakım kısıtlayıcı şartlar var, yani işte bazı ürünlerin ithali, ihracı, bunlara ait kısıtlamalar var. Bütün bunları teker teker ele alıyoruz. Yani şimdi mesela Azerbaycan SOCAR Türkiye’deki en büyük yatırımı ve oradaki yatırım sadece Türkiye’ye hitap etmiyor, daha çok dünyaya hitap ediyor, büyük bir rafineri.
Benzer şekilde burada Türk müteahhitlerin altyapı yatırımlarına, Azerbaycan son on yılda müthiş bir inkişaf gösterdi. Yollar, altyapı projeleri çok gelişti. Yani her geldiğimizde Bakü’yü, Azerbaycan’ı daha farklı, daha güzelleşmiş olarak görüyoruz. Uluslararası kültürel faaliyetleri, spor faaliyetlerini yapıyor şimdi. 2025 yılına Azerbaycan EXPO için Bakü müracaat ediyor. Bunlar çok önemli gelişmeler, bunlar bizim göğsümüzü kabartıyor. Azerbaycan’ın böyle güzel işler yapması, böyle inkişafı, sanki biz kendimiz yapmış gibi hissediyoruz. O yüzden üst düzey ziyaretlerin daha da artması lazım, bakanların daha sık gelip gitmesi lazım, iş adamları arasında daha sıkı iş birliği olması lazım, ama her şeyden önce formalitelerin, mevzuatın azaltılması lazım. Bunlar için de gayret ediyoruz, çalışıyoruz, günden güne iyileşiyor.
RÖVŞEN RAGİFOĞLU: Teşekkür ederim. Bir sonraki sorumu aynı zamanda bir Türk vatandaşı olarak yanıtlamanızı isterim, Sayın Başbakan, Azerbaycan’a gelirken neler hissediyorsunuz?
BAŞBAKAN YILDIRIM: Azerbaycan’a gelirken biz hiçbir yabancılık hissetmiyoruz, yani burada kendimizi evimizde hissediyoruz. Aynı dili konuşuyoruz, aynı özelliklere sahibiz, aynı duyguları besliyoruz; vatan, millet, bayrak sevgimiz aynı. Şimdi otele geldim, okul çocukları beni Azerbaycan-Türk bayrağıyla karşıladılar. Ve her biri Afrin ile ilgili mektup yazmış, o mektupları bana verdiler. Azerbaycan bayrağını verdiler, Kur'an-ı Kerim verdiler. Sokakta Azerbaycan vatandaşlarına, kardeşlerimize soruyorlar, herkes diyor ki “Biz de Afrin’e gitmek istiyoruz”, Türkiye’de de herkes Afrin’e gitmek istiyor. Bu ortak duyguyu yaşıyor olmak insana kendisini yabancı hissetmiyor.
Onun için bir kez daha bana bu fırsatı verdiğiniz için ve sizin vasıtanızla Türkiye’de, Azerbaycan’da milyonlarca kardeşimizle sohbet etme imkânı bulduğumuz için çok müteşekkirim, teşekkür ediyorum.
RÖVŞEN RAGİFOĞLU:
Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ediyoruz.
BAŞBAKAN YILDIRIM:
Sağ olun, iyi yayınlar.
RÖVŞEN RAGİFOĞLU: Sevgili seyirciler, “Günün Nabzı” programı sona erdi. Programımızın konuğu Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım oldu. Türkiye Başbakanı ile Azerbaycan-Türkiye ilişkileri ve bu ilişkilerin gelişme yönleri, ilişkilerin stratejik hedefleri konusunda detaylı görüş alışverişinde bulunduk. Buluşmak üzere, sağlıcakla kalın.
15.03.2018
6. KÜRESEL BAKÜ FORUMU, AZERBAYCAN CUMHURİYETİ
İlham Aliyev Beyefendi, Mihriban Hanımefendi, hanımlar, cenaplar, diğer ülkelerden gelen değerli cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar, değerli misafirler, bugün Bakü’de önemli bir forum vesilesiyle sizlerle bir arada olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Bütün katılımcıları saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
Azerbaycan’ın uluslararası meselelere ilişkin diyaloğu geliştirmek amacıyla kurmuş olduğu Nizami Gencevi Uluslararası Merkezi’nin çalışmalarını yakından takip ediyor ve takdir ediyorum.
2012 yılında kurulmuş olmasına rağmen Nizami Gencevi Merkezi son altı sene içerisinde yirmi ülkede etkinlik gerçekleştirmiş ve 100’den fazla devlet, hükûmet başkanının bir araya gelmesini başarmıştır.
Genceli Nizami 13. yüzyılda yaşamış Azeri Türk bir bilim adamıdır, bir şairdir, bir düşünürdür. Leyla ile Mecnun, Hüsrev ile Şirin, Haft Paykar ve İskendername gibi önemli efsanevi eserleriyle Türkçe, Farsça ve Arapça edebiyatına mühür vurmuş önemli bir şahsiyettir. Bu vesileyle büyük bilgin Nizami’yi hürmetle, muhabbetle anıyorum.
Genceli Nizami bugünkü dünya meselelerinin çözümü için ta o devirde altın anahtar veriyor ve diyor ki; bağlı bir kapıya anahtar arıyorsan, onu sadece âlimlerde aradığın takdirde bulabilirsin. İşte bu sebeple Küresel Bakü Forumu her yıl farklı bir konu, farklı bir temayla dünyanın güncel meselelerinin ele alındığı saygın bir platform olarak kabul görmeye başlamıştır. Ele alınan konular üzerinde ehil ve saygıdeğer kişilerin görüş alışverişinde bulunması, bölgemizin ve dünyamızın ihtiyaç duyduğu ufuk açıcı düşünceleri de ortaya koyuyor. Forumun özellikle bu seneki teması olan “katılımcı toplumlar oluşturmak için farkları azaltmak” başlığı gittikçe kutuplaşan dünyada nasıl kuşatıcı, barışçı toplumlar inşa edeceğimizi göstermesi bakımından sonra derece isabetli bir temadır.
Her meselenin merkezinde insan var. Hepimiz gelecek nesillere huzur, refah dolu, sürdürülebilir bir dünya bırakmakla sorumluyuz. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın, insanı yaşat ki dünya yaşasın” prensibini önemsemeliyiz. Bunun için küresel barışın korunması, sürdürülebilir kalkınma, adil bölüşüm, bölgesel refah ve kalkınmada uçurumun azaltılması önemli hedeflerimiz arasında yer almalıdır.
Eldeki veriler maalesef bu konuda iyimser olmamıza imkân vermiyor. Bu zorlukların aşılması için çok ama çok daha fazla çaba sarf etmemiz gerekiyor. Bir yandan dünyada yeni teknolojilerin, bilişimin, iletişim teknolojilerinin gelişmesi, sanayi 4.0, yapay zekâ gibi yenilikçi teknolojilerimizin hayatımıza girmesi; diğer yandan da çalışma alışkanlıklarımızın, iş ve meslek türlerimizin süratle değişmesi, bunlar dünyanın geleceği için güzel şeyler. Ancak bu gelişmelerin bütün dünya için, bütün ülkeler için verimli ve hayırlı olması için mutlaka bölgesel ve küresel anlamda daha fazla iş birliğine ihtiyaç var. Bir ülkenin fazla kalkınması, hemen yanı başındaki ülkenin yarışta geri kalması, küresel huzursuzluğun önemli kaynaklarından biri olmaktadır.
Toplumların karşı karşıya kalabilecekleri sorunların, toparlanma kabiliyetlerinin geliştirilmesinin de aynı derecede önemli olduğuna inanıyoruz. Diğer taraftan kalıcı bir toplumsal ahenk için farklılıkların, ayrıştıran değil zenginleştiren husus olduğunu da görmemiz gerekir. Çağımızda aşırıcılık, yabancı düşmanlığı, ırkçılık, İslam düşmanlığı gibi sorunlar ne yazık ki daha çok konuşulmaya başlandı. Özellikle gelişmiş ülkelerde bu gibi durumlarla karşı karşıya kalıyoruz. Barış içinde yaşayan çoğulcu, demokratik toplumlar inşa etmek için bu yıkıcı akımlara karşı mutlaka ortak mücadele şart. Irk, cinsiyet, sınıf farkı gözetmeksizin bütün insanlara eşit imkân sağlandığı ve kimsenin kendisini dışlanmış hissetmediği bir toplumda istikrar kalıcı olacaktır. Nitekim Türkiye olarak biz bu yaklaşımdan hareketle insan odaklı barışçı dostlukları artırma, düşmanlıkları azaltma yönünde bir istikrarlı politika uyguluyoruz. Ayrıca genç nesillerin eğitiminde evrensel değerler, hoşgörü ve farklılıkların zenginlik olduğu tezini daima göz önünde bulunduruyoruz. Bu değerlerin toplumdaki adaletsizliğe, nefrete ve hatta terör gibi tehditlere karşı etkin bir mücadele için şart ve gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Ülkemizin zengin, farklı kültürel geçmişe sahip olduğunu söylemek isterim. Türkiye, medeniyetlerin buluştuğu, dinlerin buluştuğu, yüzyıllardan beri Asya-Avrupa arasında bir buluşma noktasıdır. Ve bu özelliğiyle yüzyıllar boyunca farklı kültürlere ev sahipliği yapmıştır. Bunun yansımasını kültürümüzde, dilimizde, hayatın her alanında görmek mümkündür.
Değerli konuklar; ülkelerin birbirine gittikçe daha bağımlı hale geldiği bir dünyadayız. Bu durumda geniş bölgeleri, ekonomileri ve halkları birbirine bağlayan projelerle ancak bölgesel ve küresel refahı sağlamamız mümkün olacak.
Az önce Sayın Cumhurbaşkanı Aliyev’in ifade ettiği gibi Kafkaslar bölgesinde Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye olarak hakikaten bölgesel iş birliğini, hatta küresel refahı yakından ilgilendiren önemli projeleri hayata geçirdik. Ben bu projeleri tekrar sayacak değilim, ama mesela bizzat görev de aldığım Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Projesi sadece Azerbaycan, Gürcistan, Türkiye’yi ilgilendirmiyor. Uzak Doğu’dan ta Batı Avrupa’ya kadar büyük bir coğrafyayı ilgilendiren ve yüzyıllar boyunca tarihi İpek Yolu olarak hizmet veren orta koridoru, modern demir yolu hattıyla birleştiren bir projedir. Bu projeyle Uzak Doğu, Orta Asya, Kafkaslar, Anadolu ve Orta Doğu coğrafyasıyla Balkanlar ve Avrupa birleştirilmiş oluyor. Aynı şekilde Trans Anadolu doğal gaz boru hattı da bu yıl içerisinde tamamlanmış olacak, böylece Azerbaycan gazı Anadolu üzerinden Balkanlara ve Avrupa’ya sevk edilmiş olacak. Bu aslında bölgesel ve küresel iş birliğinin en güzel örneklerinden biridir. Bir yandan enerji güvenliğinin sağlanması, bir yandan da ülkelerin birbirinin ihtiyacını karşılaması bakımından çok anlamlı bir projedir. Türkiye, müttefikleri ve dostları için güvenilir, bölgesel barış ve refaha kendini adamış bir ülke olduğunu Orta Doğu’da, Balkanlarda, Kafkasya başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde göstermiştir. Son yedi yıldır Suriye’de yaşanan iç savaş ve yönetim boşluğundan kaynaklanan mülteci akınında 3,5 milyondan fazla mülteciyi misafir eden; ekmeğini, aşını paylaşan ülke Türkiye’dir. Eğer bunlar yapılmamış olsaydı bölgede huzursuzluk daha da artacak ve devam eden terör olaylarını kontrol altına almak belki de mümkün olmayacaktı.
Evet, bugün burada, yarın düzenlenecek panellerde konuşmacılar, uzmanlar, bilim adamları farklılıklar nasıl ortadan kaldırılabilir ve ülkeler birbirlerine nasıl yaklaştırılabilir bunu enine boyuna tartışacaklar. Bunun en önemli başarılabileceği husus daha fazla empati, daha fazla karşılıklı dostluk ilişkilerini geliştirmek ve Birleşmiş Milletlerin küresel olaylarda daha güven artırıcı bir yapıya kavuşturulması. Rekabeti değil, sorun çözmeyi esas alan bir Birleşmiş Milletler reformunun artık kaçınılmaz bir ihtiyaç olduğu da bu vesileyle gün gibi ortada. Bir yanda insanlar ölüyor, kimyasal gazlar kullanılıyor, çocuk, büyük, yaşlı, genç, ama Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi sadece rekabet uğruna, ülkelerin birbiriyle rekabeti uğruna bu insanlık dramına gerekli cevabı veremiyor, bu vahşeti durduramıyor. Küresel barışı, kardeşliği sağlamak ancak ve ancak herkesin olaylar karşısında çifte standart gözetmeden insanlığı, insani değerleri esas alarak çözüm üretmesiyle mümkün olacaktır. İşte çok uzakta değil, Yukarı Karabağ sorunu yıllardan beri Azerbaycan’ın kanayan yarasıdır. Topraklarının yüzde 20 faizi haksız bir şekilde işgal edilmiş, 1 milyondan fazla insan evsiz, barksız, mülteci konumuna düşmüştür. Birleşmiş Milletler, AGİT Minsk Grubu, birçok uluslararası örgüt, organizasyon bu haksızlığı kabul ettiği halde, bunun düzelmesi gerektiğini ifade ettiği halde maalesef bu konuda gerekli adımlar atılamamıştır. Eminim ki eninde sonunda hak yerini bulacaktır ve yanlış yapanlar bunun karşılığını bir şekilde görecektir.
Bu duygularla konuşmamı burada tamamlarken, küresel meselelere önemli çözümler sunan ve dünyadan birçok siyasetçiyi, bilim adamını, uzmanı bir araya getiren böylesine seçkin bir forumun etkinliklerinden birine de Türkiye olarak ev sahipliği yapmak istediğimizi ifade etmek istiyorum. Ve bu önemli etkinliğe davet ederek siz değerli katılımcılara fikirlerimizi paylaşma fırsatı verdiği için Nizami Gencevi Uluslararası Merkezi’ne, başkanlarına teşekkür ediyorum. Forumdan elde edilecek sonuçların, bizlere toplumlarımızın refahı için, daha güzel bir dünya için güzel sonuçlar doğurmasını ve güzel fikirler ortaya koymasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Dostları ilə paylaş: |