Eker,
Avrupa Birliği’nin Yeni Mottosu ‘Farklılıkta Birlik’ ve Türkçenin ‘Farklılıkta Birlik’teki Yeri
41
yonu tarafından Türkçeye de çevrilmektedir. Ancak bilgilendirme amaçlı bu
belgelerin resmî niteliği bulunmamaktadır. Aslında, aralarında
Türklerin de
bulunduğu ana dili resmî dillerden farklı milyonlarca AB vatandaşının dil
hakları, açık ve örtülü engellemelerle karşı karşıya gelebilmektedir.
‘Yerli Azınlık-Göçmen Azınlık’ Ayrımı
Dil, iletişimle ilgili işlevlerinin yanı sıra, siyasal ve toplumsal simge olarak bir
grubun varlığının ve kültürünün en önemli ifade aracıdır. Bir azınlık dilinin
resmen tanınması, azınlığın eğitim ve kültür haklarını da beraberinde getirmek-
tedir. Bugün, AK’ye üye ülkelerin büyük bir bölümü tarafından imzalanan
UAKÇS’nin ve diğer belgelerin açık hükümlerine karşın, AB üyelerinde hatta
aynı ülkenin farklı bölgelerinde ortak bir azınlık yaklaşımı ve azınlık haklarıyla
ilgili ortak uygulamalar yoktur. Özellikle bir azınlık dilinin konuşulduğu coğraf-
yanın,
akraba devlet
19
(İng. Kin state)
ile komşuluğu, sorunu daha karmaşık
hâle getirmektedir. AB ülkelerindeki azınlık dillerinin önemli bir bölümünün
akraba devleti vardır.
1978’de BM raportörü F. Capotorti’nin önerdiği ve uluslararası alanda üzerin-
de büyük ölçüde mutabakata varılan tanıma değin (Preece 1988: 22–40. Ayrı-
ca, ‘azınlık hakları’ ile ilgili olarak bk. passim. Çavuşoğlu 2001),
azınlık ve
ulu-
sal azınlık kavramlarının uluslararası geçerliği bulunan tanımının yapılması,
insan hakları ile gündemin temel sorunlarından biri olmuştur. Capotorti’nin
tanımından hareketle
azınlık ‘Bulundukları ülkelerin geri kalan nüfusundan
daha az olan, söz konusu devletin topraklarının belirli bir bölümünü işgal eden,
hâkim durumda bulunmayan; etnik, dinî veya dilbilimsel farklılıklar taşıyan ve
kendi kültürlerini,
geleneklerini, din veya dillerini korumaya yönelik gizli veya
açık dayanışma duygusu sergileyen toplumsal gruplardır’.
20
Azınlık hakları konusu, özellikle Soğuk Savaş döneminin ardından yalnızca
ulusal sorun olma niteliğini yitirmiş, herhangi bir ülkede etnik-dinsel-dilsel
tansiyonun yükselmesi, bölge ve dünya barışına yönelik tehdit ve tehlike
olarak algılanmaya başlamıştır. Azınlık haklarıyla ilgili sorunlar ülke sınırlarını
aşarak, BM, UNESCO, AGİT, AK, AB gibi uluslararası kuruluşların, hatta
sorunla kendisini ilgili gören ülkelerin ajandalarına da girmiştir (Ulusal azın-
lıkların Avrupa uluslararası ilişkilerinin bir konusu olmasının sebepleri ile ilgili
olarak bk. Preece 1988: 30–32).
Uluslararası hukuk, azınlıkları
yerli/
yerleşik azınlıklar (İng. Autochthon
minorities) ve
göçmen azınlıklar (İng. Allochthon minorities)
olmak üzere iki
farklı kategoride değerlendirmektedir.
BM Sivil ve Siyasal Haklar Üzerine
Uluslararası Sözleşme (m. 27, 1966),
BM Ulusal veya Etnik, Dinî ve Dilbi-
limsel Azınlıklara Ait Kişilerin Hakları (m. 1, 2, 1992) vd. belgelerden hare-
ketle, yerli azınlıklar, BM Genel Kurulu tarafından
etnik,
dinî ve
dilsel olmak
bilig
, Bahar / 2009, sayı 49
42
üzere üç başlık altında toplanmaktadır.
21
Yerli azınlık kavramı, herhangi bir
devletin yurttaşları ve uyruklarıyla sınırlanmaktadır. Yerli azınlık sayılmanın
en önemli ölçüsü ise, tarihî dönemlerden bu yana
ilgili bölge veya ülkede
yaşıyor olmaktır (bk. Çavuşoğlu 2001: 45). Büyük bir bölümü İkinci Dünya
Savaşı’ndan sonra ekonomik ve siyasal nedenlerle sömürgelerden AB ülkele-
rine gelen ve bu ülkelerde belirli sayıya ulaşan Arap, Hintli, Pakistanlı vd.
göçmenler ile sığınmacı, yabancı ve göçmen işçilerin oluşturduğu gruplar
göçmen azınlıklar olarak kabul edilmektedir. Bu gruplar, BM’nin yerli azınlık
tanımlarının dışında değerlendirilmekte ve ayrı hukuka tâbi tutulmaktadır
(bk. Preece 1988: 28).
Avrupa Türkleri ve Türkçenin AB’deki Statüsü
Kendisini bir
kaynaştırma potası, dilbilimsel farklılıkları
anahtar tema olarak
nitelendiren AB’de yerli azınlıkların toplam dil sayısı, 2 Türk yazı dili
Türkiye
Türkçesi (TR) ve
Tatarca (
Tatar Türkçesi) (IA) da dâhil
olmak üzere, 65’tir.
22
AB ülkelerinde kullanılan 65 yerli dilden bir bölümü, hukuken tanınan, belirli
bölge ya da azınlıkların dilleridir. AB üyesi Romanya, Bulgaristan ve Yuna-
nistan’da konuşulan
Gagauz Türkçesi ile Polonya ve Litvanya’da konuşulan
Karay Türkçesi bu sayıya dâhil edilmemiştir. AB’ye üye veya üye adayı ülke-
lerden Bulgaristan,
23
Finlandiya, Estonya,
24
Litvanya,
25
Makedonya,
26
Po-
lonya
27
ve Yunanistan’da yerli Türk azınlıklar; Almanya, Avusturya, Belçika,
Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İngiltere ve İsveç’te ise ‘dışarıdan
gelen’ göçmen Türkler bulunmaktadır. Avrupalı yerli Türk topluluklarının
büyük bir bölümü etnik, dinî ve dilsel azınlık ölçütlerinden her üçünü de
taşımaktadır. Yaşadıkları ülkelerin yurttaşlarının çoğunluğu ile aynı dini pay-
laşan
Gagauzlar, etnik ve dilsel azınlıktır.
70 milyonu üye adayı Türkiye’de ve yaklaşık 5 milyonu birlik üyesi ülkelerde
yaşayan
28
toplam 75 milyona yakın Türkçe konuşurunun dil hakları, Kıbrıs
Türklerine yönelik kısa soluklu, dar çerçeveli girişimlerin ve tartışmaların
dışında, AB gündeminde değildir.
KKTC, Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya vatandaşı 1 milyondan çok
‘yerli’, 1,250,000’den çok göçmen kaynaklı toplam en az 2,250,000 ‘AB
vatandaşı’ Türk’ün dili Türkçe, AB müktesebatında
göçmen dilleri veya
daha
az kullanılan diller arasındadır. Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkler, AB
ülkelerine kendi iradeleriyle ve sonradan geldikleri savıyla, yerli azınlık olarak
kabul edilmemektedir. Örneğin, Almanya’da en az 2 milyon kişi tarafından
konuşulan
yerli/Avrupalı olmayan Türkçenin
29
(!) resmî statüsü yoktur; buna
karşılık çok az sayıda konuşuru bulunan
Dan,
Frisya,
Saterland,
Kuzey
Frisya ve
Sorb dilleri bölge/ azınlık dilleridir. İlk ve orta öğretimde bu azınlık
dillerine tahsis edilen zorunlu ana dili derslerinin saati ve dozajı Almancadan
daha fazladır (bk. İleri 2000: 28).