BiSMİllahirrahmanirrahiM قال الله تعالى


B) Muhammed b. Kasım’ın Kıyamı



Yüklə 2,21 Mb.
səhifə24/41
tarix01.08.2018
ölçüsü2,21 Mb.
#60434
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   41

B) Muhammed b. Kasım’ın Kıyamı


Muhammed b. Kasım’ın kıyamı hicri 219 yılında gerçekleşti. O İmam Seccad (a.s)’ın torunlarından ve Kûfe sakinlerindendi. Zahid, ibadet ehli, muttaki Alevilerden ve seyyitlerdendi. Kıyamından dolayı Mutasım tarafından baskı altına alındığı için Kûfe’den Horasan’a kaçmak zorunda kaldı. Mesudi bu konuda şöyle der: “Bu yılda (h.219) Mutasım, Muhammed b. Kasım’ı korkuttu. O oldukça zahit ve muttakiydi. Mutasım’ın, kendisine zarar vermesinden korkunca Horasan’a kaçtı. Merv, Serehs, Talegan ve Nesa şehirlerinde dolaştı.3

Ebu’l-Ferac’ın naklettiğine göre etrafında 40.000 kişiye yakın bir topluluk oluştu. Ama yine de kıyamı amacına ulaşmamış ve bu büyük topluluk dağılmıştır. Sonunda Tahiriler tarafından tutuklanmış, Samerra’da zindana gönderilmiştir.4 Tabi daha sonra Şiiler ve takipçilerinin yardımıyla özgürlüğüne kavuştu, fakat bundan sonra ondan haber alınamadı ve meçhul bir şekilde dünyadan gitti.1


C) Yahya b. Ömer Talibi


Cafer-i Tayyar’ın torunlarından olan Yahya b. Ömer Talibi, zühdü ve takvasından ötürü Kûfe halkı arasında eşsiz bir makama sahipti. Abbasi halifesi Mütevekkil ve Türk askerlerinin kendisine reva gördükleri zulüm ve tahkirlerden ötürü Kûfe’de onlara karşı kıyam etmek zorunda kaldı. Yönetimi ele geçirince adalet ve insafla davrandı ve bu yüzden Kûfe’de fevkalade bir muhabbete mazhar oldu. Ancak kıyamı Muhammed b. Abdullah b. Tahir tarafından bozguna uğradı. Halk onun yasında kendinden geçti.2 Mesudi şöyle der:

“Yakını olan olmayan ona ağıt yaktı, küçük, büyük herkes onun için ağladı.3

Ebu’l-Ferac’ın nakline göre Abbasiler zamanında şehit olan hiç kimse için onun kadar şiir okunmadı.4

Kıyamların Yenilgiye Uğrama Sebepleri


Kıyamların yenilgiye uğramasının sebeplerini, birincisi liderliğin zayıflığı, ikincisi güçlerin uyumsuzluğu ve kopukluğu olmak üzere iki delilde aramak gerek. Bu liderlerin genelde düzgün bir planı yoktu ve işleri doğru İslami ölçüler üzere değildi. Bu yüzden bu inkılâpların çoğu Masum İmam tarafından teyit edilmemiştir. Kabul edilen bazı şahsiyetlerin gerçekleştirmiş oldukları kıyamların başarılı olamamasının sebebi de plan ve programlarında yenilgilerinin önceden görülebiliyor olmasıdır. Eğer Masum İmam onları açıkça teyit etseydi, kıyamın başarısızlıkla sonuçlanması halinde Şiiliğin esasları, imamet, Şii güçlerin asli temelleri sarsılırdı.

Diğer taraftan Kıyamı gerçekleştiren güçler uyumsuz ve kopuktu. Her ne kadar aralarında, ölüm pahasına hedeflerinde direnen ihlâslı şahsiyetler ve gerçek Şiiler bulunsa da çoğu, hedeflerine inanmamış, Alevi önderlere uyum sağlayamamış, genelde de savaş meydanında komutanlarını ve liderlerini yalnız bırakıp kaçan insanlardı. Allame Cafer Murtaza bu konuda şunları yazar:

“Bu yenilgilerin sebebi sadece şudur: Zeydi kıyamlar öncelikle siyasi hareketlerdi. Tek özelliği de Peygamber (s.a.a) hanedanından olan ve hükümete kılıç çeken herkese tabi olmaya davet etmektir. Asil tefekkürden, güçlü, kalbin ve vicdanın derinliklerinden gelen ve kaynayan imandan nasibini almamıştı. Körleşmiş bir duygu ve gelişmemiş bir kültürel anlayışa dayanıyordu. Girdaplardan korkulmaması ve canların bu yolda rahatlıkla feda edilebilmesi için, ahde vefa ve sorumluluk bilinci içinde sağlam bir temel inşa edecek derecede duyguların, düşünce ve vicdanla, iç içe olmalarını sağlayamamıştı. Hatta tam aksine inkılâpçı güçlerin derinliklerinden kaynayan alıkoyucu etkenler, duygusal ve düşünsel güçlerden destek almayı tıpkı susuz birinin seraba itimat etmesi gibi kılmıştı. Bu nokta kararlı ve ciddi bir şekilde olaylarla karşı karşıya kalan halkın, zorlukları atlatıp meyvelerini toplama zamanına geldiklerinde, sıkıntısız ve sakin bir yaşama nasıl meylettiklerini açıklamaktadır.1

0n Yedinci Dersin Özeti


Dağınık kıyamlar genellikle önceden plansız ve ferdi kararlarla, çoğunlukla da halifeler ve zalim valilerin zulümlerinden dolayı gerçekleştirilmekteydi. Şehid Feh olarak meşhur Hüseyin b. Ali Hasani’nin kıyamı, Abbasi halifelerinden Hâdi’nin haddinden fazla zorbalık ve zulümlerinden dolayı gerçekleşen kıyamlardandır. Zahit ve takvalı Alevilerden olan Muhammed b. Kasım Mutesim tarafından kendine yönelik baskılar sebebiyle Horasan’a gitmeye mecbur kalmış ve orada kıyam etmiştir. Yahya b. Ömer Talibi de Mütevekkil’in memurlarının zulümlerinden ötürü kıyam etmiştir. Ama Alevilerin gerçekleştirdikleri kıyamların neden başarısızlıkla sonuçlandığı sorusunun cevabını liderlerin yetersizliği ve güçlerin farklı yönlerde olmasında arayabiliriz.

On Yedinci Ders Soruları


  1. Dağınık kıyamları açıklayın.

  2. Kıyamların yenilgiye uğrama sebebi neydi?


BEŞİNCİ BÖLÜM
Şia’nın Coğrafi Yayılımı

ON SEKİZİNCİ DERS

Şia’nın Coğrafi Yayılımı


Medine’nin, Şiiliğin başlangıç noktası olduğu şüphe götürmez bir gerçektir. Hz. Peygamber (s.a.a)’in ashabı arasından olan ilk Şiiler bu şehirde yaşamışlardır. İlk üç halife zamanında Şii sahabeler çeşitli şehir ve bölgelere dağıldılar. Bunların bazıları siyasi ve askeri kademelerdeydi. Allame Muhammed Cevat Muğniye bu konuda şöyle yazıyor:

“Şii sahabeler, Şiiliğin gelişimi ve yayılımında esas rolü üstlenmişlerdir. Her nereye gitseler halkı Kur’an, hadis, sabır ve tahammülle Şiiliğe davet ediyorlardı. Hz. Peygamber (s.a.a)’in ashabı olmalarından dolayı da halk arasında saygın ve değerliydiler. Sözleri çok tesirliydi.”1

Hatta Şam’a ait olan ve Muaviye’nin tesirinde olan Cebel Amil gibi bir yer, büyük sahabe Ebuzer’in oradaki varlığının bereketiyle Şia’nın asli merkezlerinden biri olmuştur.”2

Osman’ın hilafetinin son dönemlerinde, büyük bir Şia kesimi İslam topraklarında yaşamaktaydı. Hilafet için devamlı Hz. Ali (a.s)’nin ismi zikredilmekteydi. İsyancılar Medine’de toplandığında, Osman, Hz. Ali (a.s)’ye bir mektup gönderir ve ona, isyancıların daha az tahrik olma ihtimaliyle, bir müddet Medine’den çıkıp Yenbe’deki mezrasına gitme hususunda ricada bulunur.1 Özellikle Irak’ta Osman’ın zamanında birçok Şia bulunmaktaydı. Örneğin Basra Şiileri, şehir Cemel ordusunun elinde ve tebliğlerinin etkisi altında olduğu halde Emire’l-Müminin (a.s)’in Muhacir ve Ensar’la beraber onlara doğru geldiğinden haberdar olduklarında sadece Rabîa kabilesinden 3000 kişi Zîkar’da Hazret’e katıldılar.2 Bunların Hz. Ali (a.s)’yle birlikte olmalarındaki etken inançlarından kaynaklanıyordu ve Hz. Ali (a.s)’ye Hz. Peygamber (s.a.a) tarafından seçilen imam gözüyle bakıyorlardı. Bu mesele Belazuri’nin, “Ali’nin Şiilerinden, Rabîa kabilesinden” tabirinden de bu anlaşılmaktadır.3

Hz. Ali (a.s)’nin kendisi hükümetin başına geçip Irak’a gittiğinde bu bölgede Şiiliğin yayılması hususunda oldukça etkisi olmuştur. Aynı şekilde geneli Şiiler arasından seçilen Hazret’in valileri ve hâkimlerinin de diğer bölgelerde Şiiliğin yayılmasında büyük etkileri olmuştur. Seyyit Muhsin Emin şöyle diyor: “Ali’nin valileri nereye giderlerse oranın halkı Şii oluyordu.4

Tabi bu dönemde tamamen Emevilerin etkisinde olan Şam’ın yanında, Osmanî eğilimi olan bölgeler de vardı. Basra ve Irak’ın kuzeyi gibi yerlerde de Osman’ın yakınlarının bulunmasından dolayı halk Osmanîliğe temayül etmişti.5 Bu eğilim Irak’ın kuzeyinde ikinci asrın sonuna kadar devam etmiştir.

Mekke cahiliye döneminde Haşimi ve Alevi karşıtı eğilime sahipti. Taif de gerek cahiliye, gerekse İslam döneminde, Mekke’yle uyum içindeydi. Kureyş sürekli Beni Haşim’le rekabet içindeydi ve Beni Haşim’in liderliğini kabul etmeye hazır değillerdi. Bu, Kureyşlilerin Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’e muhalefetlerinin sebeplerinden biriydi. Taifliler de Kureyş’le beraber Hz. Peygamber (s.a.a)’in davetini kabul etmedi. Gerçi İslam’ın güçlenmesinden sonra gecikmeli olarak İslam’ı kabul etmişlerdir.

Haccac zamanından itibaren Şiilik, Irak ve Hicaz sınırlarından başka bölgelere kaymıştır. Bu dönemde Şialar Haccac’ın haddinden fazla baskı ve zulmünden dolayı dağılmış, diğer İslam topraklarında yaşamaya başlamışlardır. Hicri ilk asrın geride kalmasıyla gitgide özellikle İslam topraklarının doğusunda, İran’da Şii merkezleri oluştu. Horasan’da Abbasiler onların Peygamber (s.a.a) hanedanına olan sevgilerinden istifade ettiler ve “Âl-i Muhammed’in rızası” sloganıyla onları etraflarında topladılar, Emevilerle olan savaşlarında onlardan faydalandılar.

Abbasiler döneminde Şiilerin yayılması hayli göz alıcıdır. Şiiler İran’ın yanı sıra Orta Asya, Hindistan ve Kafkasya gibi yerlere ulaştılar. Emevi devletinin yıkılmasıyla Şiaların batıdaki etkisi de başlar. Özellikle ikinci asırda Şii İdrisiler hükümetinin kurulduğu Afrika’da her ne kadar hükümetleri Zeydi’yse de Şiilerin çalışmaları için iyi bir ortam olmuştur. Elbette merkez ve Medine’yle bağlantıları, onlara karşı koymak için kurulan Mısır’daki Ağlebiler devletinin varlığından dolayı çok azdır.1

Böylece Şiilik, hicri ikinci asırda İslam dünyasının doğusuna ve batısına yayıldı. Huzistan’ın yanı sıra Cebel bölgesi (Havali bölgesi ve Zagros dağlarının etrafı) İran’ın merkezi ve Orta Asya, bugünkü Afganistan, Azerbaycan, Fas, Hindistan ve Taberistan gibi uzak bölgelere kadar yayıldı.2



Yüklə 2,21 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   41




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə