GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
138
İşte Mevlana Halidi Bağdadi hazretleri yedi seneye Hindistan’a
gitmiş ki Abdullah Dehlevi hazretleri dünyasını değişmiş, kaim
makamı yerinde, orada Hz. Ziyaeddin duruyor.
Abdullah Dehlevi Hazretleri, Ziyaeddin Hazretlerine ölmeden
evvel diyor ki;
—Bağdat’tan Molla Halid geliyor, o gelinceye kadar ben dünyamı
değiştiririm, ama ona gereken muameleyi yap onu iyi yetiştir,
diyor. Manevi gücün, kuvvetin, maharetin neyse ona işle diyor,
böyle tembihliyor.
Mevlana Halid geliyor görüyor ki gördüğü adam değil. Eyvah,
diyor. Ama Ziyaeddin Hazretleri;
—Merak etme hiç değişen bir şey yoktur, diyor. Senin gördüğün
Hazreti Pir bana ısmarladı, diyor. Sen korkma, hizmetini gör
alacağını alırsın, diyor.
Ona, yedi sene su taşıttırıyorlar, tekkeye sakalık yaptırıyorlar.
Ağacın ucuna küfeleri bağlar omzunda dereden su taşırlar. Bunlara
saka, hamal derler. Omuzları yara olmuş, yaraları kabuk bağlamış,
kabuklar kalkınca kanıyormuş.
Bir Ermeni hanımı varmış. Onun kapısının önünden suyu
götürürken, o Molla Halid’in yaralarını kanamış görünce, bu hanım
onun yaralarına bakmış tedavi etmiş pamuk getirmiş, o yaraların
üzerine zorla ısrar ederek koymuş.
Bunu Ziyaeddin Hazretleri görmüş.
—Molla Halid o nedir, demiş.
O da demiş ki,
—Efendim, ben bunu rızamla koymadım, filanca madam getirdi
yaranın üzerine yemin verdirdi, zorla koydu, diyor.
—Gel o zaman, gel diyor Ermeni hanımın o yaralar için yazığı
geldi de bizim yazığımız gelmez mi, Hazreti Resullulahın
merhameti gelmez mi, Allahın rahmeti sana gelmez mi, diyor. O
zaman ne yapıyor? İrşat ediyor.
GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
139
Molla Halid Bağdat’ta da kalmıyor Şam’a gidiyor, yerleşiyor.
Halidi Bağdadi hazretlerinin türbesi Şam dadır.
Şimdi şunu ifade edelim; çok büyük zat, zamanının dünya
üzerindeki, belki kıyamete kadar veya ondan daha evvel gelenler
hiç onun kadar büyük hizmet gören olmamış, hem zahir hem batın
Zülcenaheyn, bir asrın da Müceddididir. Zülcenaheyn çift kanatlı
demektir.
Zahir şeriatta da çok büyük hizmetleri olmuş fakat tarikatta da,
hizmeti olmuş. Müceddid olmayan, batın müceddid olmayan
tarikattan kol ayıramıyor. Emirle oluyor, Resulullah efendimizin
emri ile oluyor.
İşte Mevlana Halidi Bağdadi Hazretleri Nakşibendi’den kol
ayırmış buna Halidi kolu denmiş. İşte bu bizim kolumuzdur.
Mevlana Halidi Bağdadi hazretleri 365 tane halife çıkarmış, irşat
etmiş. Yani her gün bir halifeye icazet vermek için dua etmiş,
yarın, bir gün, öbür gün 365 günden bir gün boş geçmemiş hepsi
dolu.
Bizim kolumuz;
Tariki Şeriat,
Tariki Sohbet,
Tariki Rabıta,
Tariki Hatmedir.
Bir de Salih Baba divanında geçiyor;
Her bir kimse ehl-i irfân olamaz
Kırk yerden yarılmış kıl olmayınca
Ama bu kıl nasıl yarılabilir? Allah kadirdir. Cenabı Allah bir kılı
kalınlaştırır, onu kırk yerden de yarar. Her ne kadar o kıl bize ince
görünüyor ama, çok ince olanlara, çok takva olanlara göre yine
kalındır.
GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
140
Çünkü Cenabı Hak “muttakî olun” buyuruyor. Muttakî, takva olan
kurtaracak.
Fakat muttakî olan kim?
“Sizin en çok muttakî olanınız, en çok Allah’tan korkanınızdır”.
Öyleyse burada Evliyaullahta bir havf vardır. Fakat “Ela inne
evliyaallahu lâ havfün aleyhim velâhüm yahzenun
10
” ayeti ile
Cenabı Hak velilerde havf olmayacağını, üzülmeyeceklerini bize
bildiriyor.
Ama velilerde olan nasıl bir havf’tir?
Bizde de bir havf var ama onların havfı bizim havfımız gibi değil.
Niye?
Çünkü onlar havf makamına ulaşmışlar, orada havf makamında kıl
onlara kalınlaşmış onlar kılı kırka yarmışlar.
Havf makamında yarmışlar. Yoksa kıl yarılır mı? Kıl yarılmaz.
Bu zahirin, aklın, yapacağı anlayacağı bir iş değildir.
Ama bak insanlarda letaif makamları var, bir insan havf makamına
ulaşıyor. Havf makamına ulaşınca onda bir sıfat tecelli ediyor.
O havf öyle bir havf ki; bütün insanların havfı toplansa, birleşse
onun havfının yanında bir deryada bir katre gibi kalır.
Kimmiş bu kılı kırk yerden yaran?
Her bir kimse ehl-i irfân olamaz
Kırk yerden yarılmış kıl olmayınca
Yine ehli irfan yarıyor bu kılı, ama kılı yarmayan da ehli irfan
olamaz. Her ne kadar Evliyaullah’ta, bizim gördüğümüz gibi değil,
onlarda bir sıfat var, onlarda bir kuvvet var, onlarda bir özellik var.
10 Yunus 10:62
GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
141
Biz bunları göremiyoruz,
Bak Salih baba niye buyurmuş
Çâr-anâsır perdesini zâtına kılmış nikâb
“Çar anasır” nedir?
Çar; dört demek, anasır; madde demek. Dört Madde.
Ne bu? İnsanların halk edilen cesedi neyle halk edilmiş, neyle
yaşıyor?
İnsanların cesetlerinde;
Toprak var,
Su var,
Ateş var,
Hava var.
İnsanların zaten vücudu bunlarla halk edilmiş, bunlar var. Eğer
insanların vücudunda bunların bir tanesi olmazsa yaşayamaz. Fakat
bu dört maddenin, dört eczanın, iki tanesini görebiliyoruz, iki
tanesini göremiyoruz.
Bakın şu pervane bize hava veriyor. Hava görünüyor mu?
gösteriyor mu? İnsanlar hava almazsa ölür.
İnsanın vücudunda bir de Ateş var. İnsanlar derece koyuyorlar
ateşin bir sınırı var, onu aştı mı hayatı tehlikeye giriyor, ölüyor,
onun aşağısına düştü mü yine ölüyor. Bunlar görünmüyor, ama
bizim cesedimizde var, cesedimiz bunlarla yaşıyor, ama yalnız
Suyla Toprak cisim gösteriyor. İnsanlarda bunlar var.
Bu Evliyaullahta da vardır. Fakat diyor ki;
Çâr-anâsır perdesini zâtına kılmış nikâb
Diyor ki, O dört perdeyle kendini, zatını örtmüş, gizlemiş.
Bu ceset dört eczadan var olmuş, bunlar örtmüş kendisini gizlemiş.
Dostları ilə paylaş: |