Carl gustav jung



Yüklə 3,33 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə39/138
tarix18.06.2018
ölçüsü3,33 Mb.
#49331
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   ...   138

ANALtTİK  PSİKOLOJİ

Dolayısıyla,  nevrozun  içeriği  ve nedeni,  babasına karşı duyduğu çocuksu- 

erotik duygu ile kocası için duyduğu aşk arasındaki çatışmadır, diyebiliriz.

Ancak,  aynı  klinik  vakaya  «öteki»  içgüdü,  iktidar  istenci  açısından 

bakacak  olursak,  bambaşka  bir  görünüm  ortaya  çıkmakta.  Anababanın 

mutsuz  evliliği,  çocuğun  iktidar  istenci  için  mükemmel  bir  fırsat 

yaratmıştır. İktidar içgüdüsü,  ben’in, her ne vasıta ile olursa olsun, «üst»e 

çıkmasını  istemektedir.  Ne  pahasına  olursa  olsun,  «kişinin  bütünlüğü» 

korunmalıdır.  Süje  üzerinde en  ufak  bir üstünlük elde etmeyi  amaçlayan 

çevreden  gelen  her  girişim,  görünürde  dahi  olsa,  Adler’in  ifadesi  ile 

«erkeksi  bir  protesto»  ile  karşı  konmaktadır.  Annenin  düşkırıklığı  ve 

nevroza sığınması iktidar sergilemek ve üstünlük elde etmek için istenilen 

fırsatı  yaratmıştır.  Sevgi  ve iyi davranışın iktidar içgüdüsü bakımından bu 

amaç  için  biçilmiş  kaftan  olduğu  bilinir.  Erdem  çoğu  kez  başkalarını 

kabul  etmeye  zorlar  insanı.  Hasta,  daha  küçük  bir  çocukken  kendini 

sevdirerek,  sırnaşarak  babasının  gözünde  ayrıcalıklı  bir  yer  sağlamış 

bulunuyordu  —  bu  babasına  olan  aşkından  değildi,  sadece  sevgi  göster­

menin  üstünlük  elde  etmek için  iyi  bir yöntem  olduğundandı.  Babasının 

ölümündeki  gülme  nöbeti  bunun  apaçık  bir  kanıtıydı.  Bir  an  durup 

düşünürsek, dünyayı olduğu gibi  görünceye kadar, aşkın böyle bir açıkla­

masına  —haydi  kötü  bir  ima  demeyelim  ama—  korkunç  bir  hoşgörüyle 

bakmaya eğilimliyiz. Âşık olan ve aşkına inanan, amaçları gerçekleştiğin­

de  sanki  hiç  âşık  olmamış  gibi  sırt  çeviren  az  mı  insan  gördük!  Hem 

doğanın  yöntemi  de  bu  değil  mi?  «Pir  aşkına»  aşk  mümkün  müdür? 

Mümkün  olsa da,  son derece  ender rastlanan  en yüksek erdemlerden  biri 

olmalı.  Belki  de  aşkın  amacı  konusunda  genelde,  elden  geldiğince  az 

düşünme eğilimi söz konusudur; yoksa, aşkımızın değerini daha az uygun 

bir ışık altında gösterecek  buluşlarımız olurdu.

Hastayı,  babasının  ölümünü  öğrendiğinde,  gülme  nöbeti  tutmuştu, 

eninde  sonunda  üste  çıkmıştı  işte.  Histerik  bir  gülüştü  bu,  psikolojik 

kökenli  bir arazdı,  bilinçli  ben’den  değil,  bilinçdışı  sâiklerden  doğan  bir 

şeydi.  Bu  hafife  alınmayacak  bir  ayrılıktır;  aynı  zamanda  insan  erdem­

lerinin  nereden  ve  nasıl  doğduğunu  da  bize  göstermektedir.  Bunların 

karşıtı,  bilinçli  erdemlerimizin  karşıtlarının  nicedir  birikmekte  olduğu 

cehenneme  —çağdaş  bir  ifadeyle—   bilinçdışına  inmiş  bulunmaktadır.



İKTİDAR İSTENCİ

121


Erdem  uğruna, bilinçdışı  hakkında bir şey öğrenmek  istememekteyiz; bi- 

linçdışı denen şey yoktur demek, erdemli anlayışın doruğuna ulaşılmışlığı 

gösterir.  Heyhat!  H offm ann’ın  masalındaki  Şeytan’ın  İksiri  gibi. 

Medardus kardeşin başına gelen  bizim de başımıza gelmektedir: bir yeri­

mizde,  masanın  altına  atmaya  can  attığımız  her  şeyi  saklayıp  gizleyen, 

kötü niyetlerle istif eden, kendi etimiz ve kanımızdan uğursuz ve korkunç 

bir kardeşimiz  var.  Hastamızda,  nevroz,  babasında,  hâkim  olamadığı  bir 

şeyin  varlığını  sezdiğinde  patlak  vermişti.  Derken  büyük  bir  ışık  doğ­

muştu: annesinin nevrozunun amacını öğrenmiş bulunuyordu, akılcı  yön­

temlerle ve cazibeyle üstün gelinemeyecek bir engelle karşılaşıldığında, o 

ana kadar kendinin  haberi olmadığı  bir başka yöntem daha vardı,  bu yön­

temi  annesi  daha  önce  keşfetmiş  bulunuyordu.  Bundan  böyle  annesinin 

nevrozunu  taklit  edecekti.  Nevrozun  ne  yararı  olur  ki,  diyeceksiniz. 

Nevrozun  hikmeti  ne  ola?  Çevresinde  nevroz  vakası  gören  herkes  bilir 

bunun  nelere  «kadir»  olduğunu.  Bütün  ev  kasıp  kavrulur  bu  yöntemle. 

Kalp  spazmları,  nefes  tıkanma  nöbetleri,  kramplar,  nelere  yol  açmaz  ki. 

Acıma  duyguları  sular  seller  gibi  akar,  anababalar  üzülür,  hizmetçiler 

koşuşur, telefonlann  ardı  arkası kesilmez, doktorlara koşulur, teşhis  koy­

makta güçlük çekilir, sonra hadi bakalım, bir doktordan ötekine işin yoksa 

gez dur, tedavi çarelerinin bini bir para gider, keselerin ağzı açılır ve bütün 

bunların  orta  yerinde  saf,  masum  hasta  durur,  «spazm»ları  geçince  de, 

herkes ona müteşekkir olur.

Adler’in  ifadesi  ile  bu  eşsiz  «düzen»  küçük  kız tarafından keşfedil­

miş  ve  babası  ne  zaman  orada  olsa,  başarıyla  ona  başvurmuştur.  Baba 

ölünce,  artık  üstünlüğü  elde  etmiş  oluyordu.  İtalyan,  ona  erkekliğini 

uygun  bir  şekilde  hatırlatarak  kadınsılığını  vurguladığında,  İtalyan’ın 

pabucu dama atılmıştı. Ama uygun bir evlilik fırsatı çıkınca karşısına, âşık 

olmuş, eş ve annelik kaderine hemen razı olmuştu.  Saygı gören üstünlüğü 

korunduğu  sürece  her  şey  yolunda  gitmişti.  Ama  kocasının  gözü  bir  an 

dışarıya  kayınca,  iktidarının  dolaylı  ifadesi  eskisi  gibi  son  derece  etkin 

olan  «düzene»  başvurmuştu,  çünkü,  önceden  babasının  durumunda, 

üzerinde hâkimiyet kuramadığı bir engele —bu kez kocasına— toslamıştı.

İktidar psikolojisi  açısından durum  böyle, korkarım  okur şimdi Ho­

canın  durumunda  hissedecek  kendini.  Tarafların  birini  dinleyip  ona




122

ANALİTİK PSİKOLOJİ

haklısın  derken,  ötekini  dinlediğinde  ona  da  haklısın  deyip,  bir  üçüncü 

nasıl  olur  da  hem  beriki  hem  öteki  haklı  olur,  diye  sorunca,  «sen  de 

haklısın»  diyen Hocayı  hatırlatıyor.  İktidar istencinin  son  derece  önemli 

rolü  olduğu kesin.  Kronik arazların  ve komplekslerin,  inanılmaz bir inat­

çılıkla  ve  kurnazlıkla,  karşı  konmaz  bir  şekilde  amacına doğru  ilerleyen 

ince  «düzenler»  olduğu  doğrudur.  Nevroz  teleolojik  olarak yönlenmiştir. 

Bununla Adler  büyük başarı  elde etmiştir.  Şimdi,  bu  iki görüşün  hangisi 

doğru  dersiniz?  İnsanın  beynini  patlatacak  bir  soru.  Bu  iki  açıklamayı 

yanyana  koymamız  olası  değil,  birbirine  taban  tabana  zıt  da  ondan. 

Birinde  başta kesin  gerçek Eros  ile Eros’un  kaderi,  ötekinde  ben’in  ikti­

darı  söz  konusu.  Birinci  durumda  Ben,  amaca,  yani  iktidara erişmek için 

bir araç. B en’in  iktidarından yana olanlar birinci görüşe karşı  çıkacaklar, 

aşktan yana olanlar, ikinci  açıklamayı  benimsemeye yanaşmayacaklardır.



Yüklə 3,33 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   ...   138




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə