D ü Ş Ü n c e d ü n ya s I n da



Yüklə 1,74 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə52/113
tarix22.07.2018
ölçüsü1,74 Mb.
#58351
1   ...   48   49   50   51   52   53   54   55   ...   113

115
S
İ Y A S E T   V E  
K
Ü L T Ü R  
D
E R G İ S İ
Aralarında gazeteci ve yazar Mahmud Fuat Tuktarov (1880-1938), gazeteci ve din 
âlimi Zakir Kadiri Ugan (1878-1954), tarihçi Abdullah Battal Taymas (1883-1969), devlet 
adamı  ve  hukukçu  Sadri  Maksudi  Arsal  (1878-1957),  yazar  Ayaz  İshaki  (1878-1954), 
tarihçi Zeki Velidi Togan (1890-1970) gibi aydınlar ise yurt dışına kaçarak hayatlarını 
kurtarabildiler.
Tatarlar arasında çok yönlü aydın geleneğinin ilk temsilcisi Kayyum Nasıri’dir. 
Nasıri 15.02.1825 tarihinde Kazan civarındaki Yukarı Şırdan köyünde doğdu. Dedeleri 
ve babası bölgenin tanınmış âlimlerinden idi. Babası, küçüklüğünden itibaren Nasıri’ye 
temel dinî bilgileri öğrettikten sonra onu Kazan’a götürerek Beşinci Mahalle (Ak Mescit) 
Medresesi’ne verdi. Bu medresede 1855 yılına kadar dinî eğitim gören Nasıri, Arapça 
ve Farsça ve gizli gizli Rusça da öğrendi. Aynı yıl erkek Rus çocuklarının okuduğu dinî 
okulda (Duhovnoe Mujskoe Uçilişçe) ve bu okulun devamı olan İlahiyat Akademisi’nde 
(Duhovnaya Seminariya) Tatarca öğretmenliği yapmaya başladı. Kuruluş gayesi misyoner 
yetiştirmek  olan  bu  okullarda  Nasıri  gibi  milliyetçi,  dindar  bir  kişinin  vazife  alması 
çözülmesi zor bir meseledir. Nasıri 1871 yılında bu işten uzaklaştırıldı. Bu görevinden 
ayrıldıktan sonra hükûmetin de yardımlarıyla medreselerde okuyan Tatar çocuklarına 
Rusça kursları düzenlemeye başladı. Fakat misyoner mekteplerinde öğretmenlik yaptığı 
için  Kazan’da  yaşayan  Müslümanlar  tarafından  sevilmiyordu.  Bu  nedenle  kurslara 
devam eden öğrenci sayısı ancak beş-on kişi kadardı. Ayrıca dershane olarak kullanacağı 
ev bulmakta da büyük sıkıntı çekiyordu. Şarap fabrikası ve genelevin bulunduğu sarhoşu 
bol bir sokakta ağır şartlar içinde bu kurslara bir müddet devam ettikten sonra vazgeçmek 
zorunda  kaldı.  1873  yılında  Müslüman  Mektepleri  Müfettişi  Radloff’un  yardımıyla 
Muallim  Seminarya’sında  (Muallim  Mektebi-Uçitelskaya  Seminariya)  yeniden  Tatarca 
dersler  vermeye  başladı.  Okul  için  İslâm  tarihi  derslerinde  kullanılmak  üzere  çeşitli 
haritalar hazırladı. Fakat çok geçmeden Radloff’un istediği ders kitabını tashih ederek 
okuttuğundan Radloff’la araları açıldı ve görevinden istifa etti. 
Nasıri, 1860’lı yıllarda yayın faaliyetlerine başladı. Nasıri’nin en önemli ve orijinal 
yönlerinden  birisi  dil  konusundaki  görüş  ve  faaliyetleridir.  O,  eskiden  beri  İdil-Ural 
bölgesinde süregelen Osmanlı ve Çağatay Türkçesi karışımı bir Tatar Türkçesi yerine 
müstakil, saf Tatarcayı ön plana çıkarmaya çalışmış ve Tatarca’nın Çağatayca’nın bir kolu 
olduğunu, kendine has kaide ve usullerinin bulunduğunu savunmuştur. Eserlerini saf 
Tatarca ile yazmaya çalışan Nasıri, Arapça ve Farsçadan yalnızca Tatarcada bulunmayan 
sözlerin  alınması  gerektiğini  öne  sürmesine  rağmen,  kendisini  kısmen  Osmanlı 
Türkçesinin  tesirinden, Arapça  ve  Farsça  kelimelerden,  ıstılahlardan  kurtaramamıştır. 
Nasıri’nin saf Tatarca ile ilgili bu görüşleri, döneminde pek fazla taraftar bulamamışsa 
da 1917’den sonra meydana getirilen edebî Tatarcanın temellerini atmış oldu. Nasıri’nin 
Tatarcanın sarf, nahiv ve lügatine dair çalışmaları kendi döneminde ve daha sonra Tatarca 
üzerine yapılan çalışmalara rehberlik etmiştir. 
1871’de İdil-Ural bölgesinde ilk olarak takvim (salname) geleneğini başlatan Nasıri 
bu geleneği 1897’ye kadar sürdürdü. Çıkardığı takvimlerinde genel takvim bilgilerinden 


116
D
Ü Ş Ü N C E  
D
Ü N Y A S I N D A  
T
Ü R K İ Z
başka,  halk  arasında  maarifin  yayılması  için,  tarih, 
coğrafya, halk edebiyatı gibi konularda da makaleler 
yazdı.  Onun  bu  takvimleri  bir  gazete  ve  dergi 
hizmetini  görmüştür.  26  sene  boyunca  sadece  üç  yıl 
çıkaramadığı takvimlerinde birçok konuyu işlemiştir. 
Ay  ve  güneş  tutulmalarını  takvimlerinde  önceden 
haber verdiği için, Kazan halkı Nasıri’yi din bozucu, 
misyonerlere satılmış diye tahkir ediyordu. Nasıri’nin 
Kazan’da  yaşadığı  dönemde  Tatarlar  arasında  edip, 
şair ve yazarların sayısı parmakla gösterilecek kadar 
az olduğu gibi bunların ne manaya geldiğini bilenlerin 
sayısı da çok az idi. Kazan bölgesinde köy köy dolaşıp 
Türk-Tatar  folklorunu,  inançlarını,  adetlerini  ve 
etnografyasını incelemiştir. 
Tatar  yenilikçilik  düşüncesinin  en  önemli 
temsilcilerinden  olan  Kayyum  Nasıri  sürekli  olarak 
Tatarların  cahilliğinden  ve  eğitime  önem  vermeme-
lerinden  şikâyet  ediyordu.  Ömrünün  son  yıllarında 
hız  kazanan  usûl-i  cedid  hareketinin  doğrudan  taraftarı  olmasa  da  eski  medreseleri 
sevmiyordu  ve  bu  medreseleri  sürekli  tenkit  ediyordu.  Bir  arkadaşına  yazdığı 
mektubunda  eski  medreselerin  halkın  ahlakını  bozduğu  fikrini  ileri  sürmekteydi. 
Kayyum Nasıri özellikle yazdığı ders kitapları, terbiye ve talim konusundaki görüşleriyle, 
döneminde, İsmail Gaspıralı ile başlayan eğitimde yenileşme hareketinin öncülerinden 
sayılıyordu. Her ne kadar kendisi usûl-i cedidçilere yakın bir konumda durmamış olsa 
da, fen bilimlerine önem verip ibtidâî mektepler için ders kitapları yazması; eğitimde bir 
tertip arayışına girmesi; sınıflara göre hangi alandan hangi kitabın okunacağını tespit 
etmeye çalışması ve Rusça öğrenmeyi teşvik etmesi gibi fikir ve faaliyetleri onun usûl-i 
cedidçilerin  öncülerinden  olduğuna  dair  en  önemli  göstergelerdir.  Bir  gözünün  kör 
olmasından  dolayı  daima  “Kör  Kayyum”  diyerek  aşağılanan,  sürekli  olarak  imzasız 
mektuplarla  tehdit  edilen  Nasıri,  Tatar  halkının  Rusça  öğrenmesi  taraftarı  olmakla 
birlikte bu işin zorla ve misyoner Rus papazları vasıtasıyla yapılmasına şiddetle karşıydı. 
Bu nedenle Rusça öğrenmek isteyen Tatarlar ve medrese öğrencileri için çeşitli gramer 
kitapları ve sözlük hazırladı. 40 yıl boyunca durup dinlenmeden eserler yazan Nasıri, 
yaklaşık bir ay kadar hasta yattıktan sonra 02.10.1902’de vefat etti.
Kazan’da kurduğu Muhammediye Medresesi ile Usûl-i Cedid hareketinin İdil-
Ural bölgesinde yayılmasına büyük katkı yapmış olan Alimcan Barudî, 1857’de Kazan 
yakınlarındaki Küçük Kaval köyünde doğdu. Alimcan’ın doğumundan üç yıl sonra aile 
Kazan yakınlarındaki Porohovoy (Barudîye) köyüne taşındı. Fakat burada da bir yıl kalan 
aile daha sonra Kazan’ın merkezine taşındı. Barudî henüz beş yaşlarında iken Kazan’ın 
ikinci mahallesindeki Kerimi Medresesi’ne (Göl Boyu Medresesi) devam etmeye başladı 
Kayyum Nasıri 
özellikle yazdığı 
ders kitapları, 
terbiye ve talim 
konusundaki 
görüşleriyle, 
döneminde, 
İsmail Gaspıralı 
ile başlayan 
eğitimde 
yenileşme 
hareketinin 
öncülerinden 
sayılıyordu.


Yüklə 1,74 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   48   49   50   51   52   53   54   55   ...   113




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə