112
D
Ü Ş Ü N C E
D
Ü N Y A S I N D A
T
Ü R K İ Z
34 ÖNEN, Nizam (2005), İki Turan-Macaristan ve Türkiye’de Turancılık, İstanbul: İletişim Yayınları, 238-
244.
35 bk. Batu, A turáni egyistenhívők egyszerű istentiszteletének szertartása, Szalay Nyomda,
Budapest,
1936. (Oldalszámozás nélkül.)
36 BENCSİ, Zoltán Koppány-e, vagy István?,
Gyarmati Ferenc, Budapest, 1938, 60-64.
37 Szent István’ın Hristiyanlığı kabul etmeden önceki adı.
38 bk.
Ferenc Zajti, Zsidó volt-e Krisztus, Gede Testvérek Kiadása, Budapest, 1999.
39 Ferenc Zajti, Memorandum, Budapest, 1943, (A mű címlapja [Eserin kapağı].)
40 bk. Árpád Szakács, “Kurultáj: a magyar családok ünnepe. Ingyenes megakoncerttel készül a Kárpátia”,
Barikád, 2012 Augusztus/2. s. 33-35.
41 JESKÓ József – BAKÓ Judit – TÓTH Zoltán, “A radikális jobboldal webes hálózatai. (Jobbik: Egy
network-párt természetrajza)”, Politikatudományi Szemle, 2012/1. s., 81-101.
114
D
Ü Ş Ü N C E
D
Ü N Y A S I N D A
T
Ü R K İ Z
alanda başlattıkları ıslah, daha sonraki yıllarda
özellikle eğitim ve sosyal hayatta büyük değişimler
meydana getiren Cedidizm hareketini tetikledi. XIX.
yüzyıl aydınları halkı dinî taassuptan kurtarmaya
ve Ruslaşmaktan korumaya çalışırken, XX. yüzyıl
aydınları “Rus denizinde boğulmak üzere olan, geri
kalmış bu millet nasıl kurtulur?” sorusunu sormaya ve
ona çözüm önerileri getirmeye başladılar. XIX. yüzyıl
aydınlarının gündeminde pek fazla yer işgal etmeyen
ticaret, matbuat, ilk eğitimin yaygınlaşması, yardım
cemiyetlerinin kurulması, kız çocuklarının eğitimi,
gazete ve dergi neşriyatı gibi yeni meseleleri ise XX.
yüzyıl aydınları gündeme getirdiler.
XX. yüzyıl aydınlarının diğer bir özelliği
de çoğunun ölüm tarihinin 1937 olmasıdır. Stalin
döneminde bütün Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler
Birliği ülkelerinde yürütülen katliamlar sırasında
ortadan kaldırılan bu aydınların çoğunun günümüzde
dahi mezar yerleri belli değildir. Özbek yazar
Şükrüllah’ın ifadesiyle bu dönemde öldürülenlerin
hepsi kefensiz gömülmüşlerdir. Aydınlara isnat
edilen uydurma suçlar ise Sovyet karşıtı faaliyetlerde
bulunmak, Sultan Galiyevci olmak, Pantürkizm ve
Türkiye lehine casusluk yapmak.
Aziz Ubeydullin (1887-1937), devlet adamı Kaşaf Muhtarov (1896-1937), Rauf
Sabirov (1894-1937), siyasetçi Sultan Galiyev (1892-1940), gazeteci Safa Burgan (1889-1937),
Salah Atnagulov (1893-1937), yazar ve gazeteci Fatih Kerimi (1870-1937), tarihçi Hadi
Atlasî (1875-1940), edebiyatçı Cemaleddin Velidi (1887-1932), dilci Alimcan Şeref (1896-
1950), matematikçi Ayaz Maksudov (1891-1942), şair Fathelislam Burnaşev (1898-1942),
yazar Alimcan İbrahimov (1887-1938), pedagog Fatih Seyfi Kazanlı (1888-1937), pedagog,
yazar ve tercüman İbrahim Bikkulov (1885-?), tarihçi Gasim Mansorov (1894-1955), yazar
Ömer Tulumbay (1990-1939), devlet adamları Sahibgerey Saidgaliyev (1894-1939), Hacı
Gabidullin (1896-1940), arkeolog Said Vahidov (1887-1937), devlet adamı Şaygardan
Şaymardanov (1890-1939), tenkitçi Muhammed Galiev (1893-1952), pedagog Gabdulkavi
Tuykin (1886-1936) gibi pek çok kişi öldürüldü ya da gulag olarak adlandırılan mecburi
çalışma kamplarında uzun yıllar ikamet etmek zorunda kaldılar. Bu kamplardaki hayat ve
çalışma şartları o kadar ağırdı ki süresi biten mahkumların çoğu evlerine sakat ya da ağır
hasta olarak dönüyordu. Çalışma kamplarındaki sürelerini tamamlayan mahkumların
çoğu bu defa da 5-10 yıl gibi müddetle vatanlarından uzaklarda mecburi ikamete tabi
tutuluyorlardı.
XIX. yüzyıl
aydınları halkı
dinî taassuptan
kurtarmaya ve
Ruslaşmaktan
korumaya
çalışırken, XX.
yüzyıl aydınları
“Rus denizinde
boğulmak
üzere olan, geri
kalmış
bu millet
nasıl kurtulur?”
sorusunu
sormaya ve ona
çözüm
önerileri
getirmeye
başladılar