77
S
İ Y A S E T V E
K
Ü L T Ü R
D
E R G İ S İ
Buhara Halk Cumhuriyeti’nin bütün yöneticileri, 1923 yılında Ruslar
tarafından tutuklanarak Moskova’ya götürülmüştür. Feyzullah Hoca, “Sovyet Rusya
politikasına uygun hareket edebileceğini” bildirmiş ve Buhara’ya geri gönderilmiştir.
1924 yılında Turar Rıskulov’un adını “Türk Cumhuriyeti” olarak değiştirmek istediği
“Türkistan”ın bütün itirazlara rağmen beş parçaya bölünmesi üzerine Feyzullah
Hoca, yeni kurulan Özbekistan Sovyet Cumhuriyeti’nin Başbakanı olur. Bu
noktadan itibaren millî yöneticiler için Sovyet yönetimini fazla kuşkulandırmadan
var olan şartları değerlendirerek mümkün olduğu kadar iktidarda kalmaktan başka
bir yol kalmamıştır. Akmal İkramov ile birlikte “Millî İttihad Fırkası”nı da kurmuş
olan Feyzullah Hoca, 1938 yılında yoldaşı Akmal İkramov’la birlikte idam edilmiştir
(Coşkunarslan 1999a: 70-74).
20
Abdurrauf Fıtrat
Türkistan’daki “Genç Buharalılar” hareketinin ideolojik önderi olan ve “Genç
Buharalılar”ın iktidarı döneminde eğitim konusuyla bizzat ilgilenen Türkolog
Abdurrauf Fıtrat, 1937’de Stalin tarafından başlatılan “repressiya”nın kurbanları
arasında önemli bir yere sahiptir. Cedidizmin ve yeni usulde eğitimin Tükistan’daki
en önemli temsilcisi olan Fıtrat’ın sonu da, tıpkı Gaziz Gubaydillin ve Bekir Sıtkı
Çobanzade gibi, kurşuna dizilerek öldürülmek olmuştur. 1884 yılında Buhara’da
dünyaya gelen şair, nasir, tiyatro yazarı, bilim, fikir ve devlet adamı, müzikolog ve
eğitimci Abdurrauf Fıtrat, Buhara’daki Mirabad Medresesi’nde eğitim görmüştür.
Daha sonra İstanbul’a gelerek Darülfünun’da 1909-1913 yılları arasında okumuş,
İstanbul’da bulunduğu yıllarda milliyetçiliği benimsemiştir. Buhara’ya döndükten
sonra Cedid hareketine katılarak Genç Buharalılar örgütünde faal bir rol almıştır.
Sovyetler Buhara’ya girdikten sonra, Buhara Komünist Partisi üyesi (1918-1924),
Buhara Halk Sovyet Cumhuriyeti Eğitim Bakanı (1921), Başbakan Yardımcısı (1922),
Buhara Komünist Partisi Siyasi Büro üyesi olmuştur. Bu dönemde, milli edebiyatçılar
derneği olan “Çağatay Gürüngi”nde etkin bir rol oynamıştır (1919-1921). Ardından
Moskova, Taşkent, Semerkand ve Buhara’da enstitü ve üniversitelerde dersler
vermiştir.
4 Ekim 1938 tarihinde, diğer Ceditçi şair ve yazarlarla birlikte, Ruslaştırma
politikalarıyla Sovyet ideolojisini kabul etmediği için halk düşmanı ilan edilerek
öldürülmüştür. 1956 yılında aklanmış, fakat eserlerinin yayımlanmasına izin
verilmemiştir. Eserleri ancak 1991’den itibaren yayımlanmaya başlamıştır.
Fıtrat’ı sorgulayan ve yargılayanlara göre onu ölüme götüren suçlar şunlardır:
1. Devrim karşıtı milliyetçi örgüt “Millî
İttihad”ın
üyesi olmak,
2. Azerbaycan’daki milliyetçi örgütle Sovyet Şarki Cumhuriyetlerini Sovyetler
Birliği’nden ayırıp burjuva Turan devletini kurmak amacıyla birleşen Özbekistan devrimine
karşı örgütün başkanlarından birisi olmak,
78
D
Ü Ş Ü N C E
D
Ü N Y A S I N D A
T
Ü R K İ Z
3. Genç edebiyatçıları antidevrimci milliyetçi
örgüte almak ve onları milliyetçi, devrim karşıtı bir ruhla
yetiştirmek,
4. Devrim karşıtı ve milliyetçi ruhla nazım ve
nesir eserler yazmak (Coşkunarslan 1999a: 84).
Çolpan (Abdülhamid Süleymanoğlı)
Daha çok kullandığı Çolpan mahlasıyla
tanınan Abdülhamid Süleymanoğlı, 1893’te
Andican’da dünyaya gelmiştir. 1938’de
kurşuna
dizilerek
öldürülen
Çolpan,
Türkistan’ın
yetiştirdiği en büyük şairlerdendir. Kendisinden
sonra gelen bütün millî şairlerce üstat olarak
kabul edilmiştir. Türkistan’da 1905 yılından sonra
Ceditçiler tarafından çıkarılan gazete ve dergilerle
İsmail Gaspıralı, Mahmudhoca Behbudi ve Münevver Kari gibi Ceditçilerin etkisi
altında kalmıştır. 1913 yılından itibaren eserler vermeye başlamıştır. İlk makalelerini
“Sada-yı Türkistan”, “Sada-yı Fergana” ve “Türkistan” gazetelerinde neşrettirmiştir.
Sanatkâr olarak tanınmasını sağlayan şiirleri olmuştur. “Uyganış” (1924), “Bulaklar”
(1922) ve “Tañ Sırları” (1926) adlı şiir kitaplarının yazarı Abdülhamid Süleymanoğlı,
şiir kitaplarında Doğu ülkelerini işgal eden sömürgeci Ruslarla İngilizlere duyulan
nefreti, onlara karşı mücadele duygusunu, Rusların baskı, zulüm ve katliamlarını,
Hokand ve Türkistan’ın diğer şehirlerinde dökülen kanları, Türkistan’ın
parçalanmasını, halkın açlık, sefalet ve çaresizliğini, esir Türkistanlıların umutlarını
ve yüksek millî şuuru, açık ve sanatkârane bir üslupla anlatmıştır. 1937’de yargılanıp
hapse atılan ve 4 Ekim 1938’de kurşuna dizilerek öldürülen Çolpan’a isnat edilen
suçlar, diğer Türkistanlı milliyetçi aydınlara yöneltilen suçlardan farklı değildir:
1. Devrimin ilk günlerinden beri devrim karşıtı güçlerin yanında yer alıp “Millî
İttihad
” örgütüne üye olmak ve rejim karşıtı etkinliklerde bulunmak,
2. Şuralar Hükû
meti’ne karşı yürütülen bütün faaliyetlerde (Türkistan’ın bağımsızlığı
için savaşmak, Basmacılık hareketini desteklemek gibi) etkin bir şekilde rol almak,
3. “Milliyetçiliği terk ediyorum” diyerek Şura Hükû
metini aldatmak, son zamanlara
kadar devrim karşıtı milliyetçilik faaliyetlerinde bulunup Türkçülük (Türkperestlik)
örgütünün önderleri Feyzullah Hoca ve Rıskulovların yanında faaliyetlerde bulunmak,
4. Şiirlerinde devrim karşıtı milliyetçiliği övüp göklere çıkarmak, bu tür şiirler yazıp
yaymak, devrim karşıtı açıklamalarda bulunmak,
5. Harici işbirlikçilerle ilişki kurmak,
6. Japonya taraftarı olmak (Özbay 1994: 19).
1938’de kurşuna dizilerek öldürülen Çolpan, 1958’de aklanmıştır.
1938’de kurşuna
dizilerek öldürü-
len Çolpan, Tür-
kistan’ın yetiştir-
diği
en büyük
şairlerdendir.
Kendisinden son-
ra gelen bütün
millî şairlerce
üstat
olarak kabul
edilmiştir