göstermekte. İshalin oluşm a nedeni, stresin bağırsakların daha güçlü
bir şekilde kasılmasına ve alınan yiyecekleri sindirim kanalı boyunca
daha hızlı itmesine yol açmasıdır. Buna ek olarak, stres, çeşitli sindirim
sıvılarının bağırsaklara salınm asını da artırır. Bağırsak işlevinde stre
se bağlı oluşan değişiklikler, bağırsak m ikroplarının yaşam koşulları
üzerinde çarpıcı etkilere sahiptir. Buna tepki olarak, dışkıdaki bakteri
SAĞLIKSIZ ANILAR 129
sayısı önemli ölçüde düşer ve koruyucu bir bakteri türü olan laktobasil-
ler, miktarı en çok azalanlar arasında yer alır. Shigella veya
E. coli
gibi
patojen mikroplar ise teşvik edilir, bu da bağırsak enfeksiyonlarına kapı
açar. Stres hormonu norepinefrin de bu tür işgalcileri daha saldırgan ve
daha ısrarcı kılar. Buna karşın, maymun deneylerinde stresin etkilerinin
geçici olduğu bulunmuştur. İlk haftanın sonunda, genç maymunlar yeni
keşfettikleri bağımsızlıklarına uyum sağladıklarında, bağırsaktaki lakto-
basillerin sayıları normale dönmüştü. Bağırsak mikrobiyotası üzerindeki
etki geçici olduğu için bu stresin bir önemi var mı? Bu geçici mikrobiyal
değişikliklerin beynimiz üzerinde herhangi bir etkisi olur mu?
Ontario, Hamilton'daki McMaster Üniversitesi nde Bercik ve ekibinin
yürüttüğü yakın tarihli bir çalışmada, araştırmacılar, bizim aynı hay
van modelinde yaptığımız çalışma sonucunda annenin yetersiz ve kötü
bakım sunmasının bağırsakların strese karşı verdiği yanıtın artmasına
neden olduğuna ve bunun da beynin stres devrelerindeki değişmelerle
uyumlu olduğuna ilişkin elde ettiğimiz bulguları doğrulamıştır. Ancak,
annelerinden yetersiz miktar ve kalitede bakım almış olan hayvanlarda
kaygı ve depresyon gibi başka değişikliklerin de oluştuğunu unutm a
yın. Bercik’in araştırma grubu, bağırsak mikrobiyotasının bu davranış
değişikliklerinin oluşumundaki özel rolünü ilk kez tanımladı. Bağırsak
mikrobiyotasında ve bunların metabolitlerinde oluşan değişikliklere
bağlı olarak görülen şey sadece yetersiz ve kötü annelik davranışının bu
"psikolojik” sonuçlarıydı, buna karşın bağırsaktaki tepkisellik değişik
likleri hayvanlarda strese karşı gelişen tepkideki artış ile ilişkiliydi. Bu
önemli bulgular insanlardaki araştırmalarda da doğrulanabilseydi sa
dece bağırsak mikrobiyotasının stresle ilgili psikiyatrik bozukluklardaki
rolünün tam olarak kavramamızı değil, aynı zamanda Jennifer ve strese
duyarlı bozuklukları bulunan ve erken yaşlarda olumsuzluklar yaşamış
olan diğer hastaların tedavisine de yararı olacaktı. Bağırsak mikrobiyo-
tasını beslenme tarzındaki değişikliklerle, pre ve probiyotiklerle deği
130 BEYIN-BAĞIRSAK BAĞLANTISI
şime uğratarak, farklılaşmış bağırsak mikroplarının beyin üzerindeki
etkilerini tersine çevirmek bütünleyici tedavi planında önemli bir yere
sahip olabilirdi.
Anne Karnında Stres
Hamilelikte yaşadığınız stres düzeylerinin bebeğinizin geleceğini tehli
keye atabileceği uzun süredir bilinmektedir. Aşırı stresli annelerin bebek
leri daha yavaş gelişir, doğum kiloları daha azdır ve enfeksiyonlara karşı
daha savunmasızdırlar. Bununla birlikte, yakın zamana kadar annedeki
stresin yavruların davranışına ve beyin gelişimine olası zararlı etkileri
ile ilgili çok az şey biliniyordu.
Bulunan kanıtlar, bu stres etkilerinin bir kısmını mikrobiyal yol
daşlarımızdaki değişikliklere bağlamıştır. İlk olarak, maymun deney
leri annedeki stresin bağırsak mikrobiyotamızı değiştirdiğini gösterdi.
VVisconsin Madison Üniversitesinden nörobiyolog Chris Coe, altı hafta
boyunca hamile rhesus maymunlarını her gün 10 dakika boyunca açıp
kapattığı rahatsız edici sese maruz bıraktı. Büyük bir şehirde traf iğin, aşırı
gürültünün ya da doğumdan birkaç gün öncesine dek çalışmak zorunda
kalmanın insanları strese sokması gibi bu alarm sesi de anne maymunları
strese sokar. Şaşırtıcı bir şekilde, stres altındaki anne maymunların yav
rularında strese sokulmadan rahat bırakılan anne maymunların yavru
larına göre çok daha az sayıda iyi huylu bağırsak bakterisi (laktobasiller
ve bifidobakteriler) vardı.
Doğmamış bebeğin bağırsaklarında hiç mikrop bulunmadığı için,
anne stresinin yeni doğanın bağırsak mikrobiyotasını nasıl değiştirebil
diği ilk başlarda net değildi ama şimdi stresin annenin vajinal mikrobi-
yotasını değiştirebildiğini biliyoruz, bu da yenidoğanın bağırsakların
daki mikropları önemli ölçüde etkiler. Pennsylvania Üniversitesi nden
SAĞLIKSIZ ANILAR 131
nörobilimci Tracy Bale ve ekibi, hamile fareleri kalıcı tilki kokusu gibi
çeşitli rahatsız edici durum lara m aruz bırakarak strese soktu. Bale’in
araştırmaları, doğum öncesi stres paradigmasının, erkek köpeklerin
duygu ve stresi düzenleyen beyin ağlarındaki sinir gelişim inde büyük
değişikliklere yol açtığını daha önce göstermişti.
Stresin bir hayvanın
bağırsak
mikrobiyotası üzerindeki etkileri hakkın
da önceden bildiklerimize ek olarak, araştırmacılar stresli annelerin
vajinal
mikrobiyomunda büyük değişiklikler, özellikle laktobasillerde önemli
birazalm a saptadılar. Vajinal laktobasillerdeki stresin neden olduğu bu
azalmanın vajina asiditesini değiştirebildiği ve kadınları vajinal enfek
siyonlara yatkın hâle getirebildiği uzun zamandır bilinmektedir. Fakat
nasıl oluyor da stresin vajinal mikrobiyom üzerindeki bu etkileri, yavru
hayvanın beyin gelişimi ve davranışları için bu denli önem kazanıyor?
Annenin vajinal mikropları bebeğin bağırsak mikrobiyotasına ilk
olarak yerleştiği için, bu fareler, stresli anne maymunlarda olduğu gibi,
bağırsaklarında daha az sayıda laktobasil bulunan yavrular doğurmuştu.
Stresin bu etkisi, yavrudaki hem bağırsak mikrobiyomunun, hem de be
yin devrelerinin karmaşık yapılarının ömür boyu sürecek şekilde prog
ramlandığı kritik bir anda ortaya çıktığı için özellikle endişe vericidir.
Ancak anne farenin stresi sadece yavrularının bağırsak mikroplarını
etkilemekle kalmamıştı, beyinlerine de etkietmişti! Bale’in ekibi, yenido-
ğan farelerin mikrobiyotaları tarafından üretilen moleküllerin karışımını
inceledi. Hayvanlara beyinlerinin hızla tükettiği enerjiyi veren molekül
lerde değişiklikler olduğunu ve hızlı gelişen beyinlerin büyümesine ve
belirli beyin bölgeleri arasında yeni bağlantıların kurulmasına yardım
eden amino asitlerin de yetersiz üretildiğini saptadılar.
Bu laboratuvar çalışmalarının bugün hamileler ve anne olan kadınlar
için anlamı nedir? Endişe, depresyon, şizofreni ve otizm gibi yetişkin
lerde görülen birçok beyin rahatsızlığı ile muhtemelen İBS, günümüzde
sinirsel gelişim bozuklukları olarak kabul edilir, yani temel beyin de
132 BEYİN-BAĞIRSAK BAĞLANTISI
ğişiklikleri yaşamın çok erken döneminde, hatta birçoğu da anne kar
nında başlamaktadır. Bildiğimiz gibi, stres, bu sinir gelişiminde oluşan
değişiklikleri etkileyen önemli bir faktördür ve erken dönemde yaşanan
olumsuzlukların beyin-bağırsak eksenini etkileyebildiği en az iki ana
yol vardır: Biri strese tepki veren sistemin ve beyin-bağırsak ekseninin
epigenetik olarak değiştirilmesidir, diğeri ise bağırsak mikrobiyotasın-
da ve bunların oluşturduğu ürünlerde beyni daha fazla etkileyebilecek
stres kaynaklı değişiklikler yoluyla gerçekleşir. Bu demektir ki bu yıkıcı
hastalıkların gidişatında büyük ve uzun süreli bir etki yaratmak istiyor
sak hayatın çok erken döneminde müdahale etmeye başlamamız gere
kir. Yetişkin bir hasta tam oturmuş bir sendrom ile kliniğe geldiğinde,
tedavilerin çoğu belirtilere yönelik ve geçici olacak, uzun süren tedavi
başarısıeldeetmek ise çok daha güçleşecektir. Ancak Jennifer örneğinde
göreceğimiz gibi, yeni bilim anlayışı yetişkin hastalar için de daha etkili
tedavi seçeneklerini ortaya çıkarmaktadır.
Sağlıklı Bir Başlangıçta Mikropların Rolü
Bilimsel araştırma kariyerime başlamadan yıllar önce, bugün bile mik
robik yoldaşlarımızla ilgili düşüncelerimi etkileyen şaşırtıcı bir olaya
tanık oldum. Üniversitede kış tatilindeyken, Brezilya ile Venezuela ara
sındaki yağmur ormanlarının derinlerinde, Orinoco Nehrinin yukarı
kısımlarında yaşayan Yanomami halkını filmeçekmekiçin bir belgesel
film yapımcısına katılma şansı yakaladım. Ay ışığının aydınlattığı bir
gecede, bizi konuk eden Yanomami ailesinin yanında, bir hamakta uza-
nıyorken, ormandan gelen envai çeşit sesi dinliyordum. Bir türlü uyku
tutmuyordu. Kalktım, yakınlarda bir ses duydum ve çevredeki ormana
doğru birkaç adım yürüdüm. Burada yalnız başına 15 yaşında bir yerli
kadın gördüm, tam bir sessizlik içinde, büyük bir muz yaprağı üzerine
|