engel olan doğal mekanizmaya zarar verir. Bu mekanizmanın bozulması
genellikle yüksek miktarda yağ tüketen hastalar için sorun oluşturur.
Bundan başka, sitokinler kan dolaşım ına karışarak bir hormon gibi
beyne gidebilir, kan-beyin bariyerini geçip beyindeki mikroglial hücre
ler adı verilen bağışıklık hücrelerini harekete geçirebilir. Beynimizdeki
hücrelerin çoğu n lu ğu n u , sitokinlere yanıt veren m ikroglial hücreler
MİKROP SOHBETİ: BAĞIRSAK BEYİN DİYALOGUNUN TEMEL BİLEŞENİ 105
oluşturduğu için aslında beyin, bağırsak-mikrop-bağışıklık sistemi
sinyallerinin iletildiği bir alıcı hedeftir. Bağırsaktan beynin böylesine
uzak mesafedeki bölgelerine bağışıklık sinyallerinin gönderilmesinin,
Alzheimer hastalığı gibi nörodejeneratif hastalıkların gelişiminde rol
oynadığı ileri sürülmüştür.
M ikroplar, bağışıklık sistem im izle k u rd u k la rı k arm a şık ileti
şime ek olarak, beyninizle daha az dikkat çekici ama yine de önemli
yollarla iletişim ku rm ak için ürettikleri metabolitleri de kullanırlar.
Bağırsaklarımızdaki mikroplar çok çeşitli ve çok sayıdadır (her insan
geni için bağırsaklarda 360 m ikrobik gen bulunur) ve bu m ikroplar
bizim sindiremediğimiz maddeleri sindirebilirler. Böylece birçoğunu
sindirim sistemimizin üretmediği yüz binlerce farklı türde metabolit
üretilmiş olur. Mikropların oluşturduğu bu metabolitlerin pek çoğu kan
dolaşımına geçerek kanda bulunan moleküllerin yaklaşık yüzde 40’ını
oluşturur. Bunların birçoğunun nöroaktifolduğu kabul edilir, yani sinir
sistemimizle etkileşime girebilirler. Kalın bağırsak, bu metabolitlerin bir
kısmını absorbe ederek kan dolaşımına aktarır ve geçişkenliği yüksek
bir bağırsağa sahipseniz, daha fazla metabolit kan dolaşımına katılır.
Metabolitler, dolaşıma girdikten sonra hormonların yaptığı gibi, beyin
de dâhil vücudunuzdaki birçok organa ulaşabilirler.
Mikropların ürettiği metabolitlerin beyne sinyal iletmede kullan
dıkları bir diğer önemli yol da bağırsak duvarındaki serotoninle dolu
enterokromaffin hücreleri ile ilgilidir. Bu hücreler çeşitli mikrobiyal
metabolitleri tanıyabilen reseptörlerle kaplıdır. Bu metabolitlere örnek
olarak saf ra asidi metabolitleri ve tam taneli tahıl, kuşkonmaz veya en
sevdiğiniz sebze yemeğinde bulunan bütiratgibi kısa zincirli yağ asitleri
gösterilebilir. Bunlardan bazıları enterokromaffin hücrelerinde serotonin
üretimini artırarak bu molekülün büyük kısmını vagus siniri üzerinden
beyne sinyal göndermek için kullanılabilir hâle getirir. Mikrop kaynaklı
metabolitler ayrıca uykunuzu, ağrıya karşı duyarlılığınızı ve genel sağlık
106 BEYIN-BAĞIRSAK BAĞLANTISI
durum unuzu değiştirebilir. Hayvan deneylerinde kaygı benzeri duygu
ların ve sosyal davranışların gelişimini de etkiledikleri gösterilmiştir.
Bu metabolitler meyve, kepekli tahıl ve sebzeden zengin sağlıklı bir ye
mekten sonra kendinizi gayet iyi, çok fazla yağlı patates cipsi veya derin
yağda kızartılmış tavuk parçaları yedikten sonra ise kötü hissetmenizde
rol oynayabilir.
içeride Geçen Milyonlarca Sohbet
Bağırsak mikrobiyotasının rolünü böylesine ilgi çekici ve etkili kılan
şey, bu mikrop kütlesinin doğrudan bağırsak tepkilerimiz ile bağırsak
duyularımızı birbirinden ayıran arayüzde bulunmasıdır. Yeni yediğiniz
öğünün türüne veya bağırsaklarınızın tamamen boşalmış olup olmadı
ğına bağlı olarak, enterik sinir sistemi bağırsak ortamını değiştirmek için
mide bağırsak kanalının asiditesini, içeriğinin akışkanlığını, sindirim
sıvılarının salgılanmasını ve mekanik kasılmaları kontrol etmek suretiyle
sindirimi yönetir. Böylece bağırsak mikropları asidite, salgılanan hayati
sindirim sıvıları, mevcut besin maddeleri ve bunları dışarı atmadan önce
ne kadar süre sindireceklerine dair oluşan bölgesel değişikliklere sürekli
uyum sağlarlar. Aynı şekilde, stres veya fazla endişe, beynin duygusal ça
lışma programlarının bağırsaklarımızda sahnelenecek çarpıcı senaryolar
yazmasına yol açarak, bağırsakların kasılmasını, mideden kalın bağırsa
ğa geçiş hızını ve kan akışını değiştirir. Bu, ince ve kalın bağırsaklardaki
mikroplar için yaşam koşullarını önemli ölçüde değişime uğratabilir ve
stres sırasında bağırsaklarınızda yaşayan mikropların bileşiminin fark
lılaşmasındaki nedenlerinden birini oluşturur. Buna karşılık, kendinizi
üzgün hissettiğinizde, bağırsaklarınızdaki her şey yavaşlarken, mikroplar
bu değişiklikleri hisseder ve bu değişen koşullara uyum sağlamalarına
yardımcı olan genleri etkin hâle getirirler.
MİKROP SOHBETİ: BAĞIRSAK-BEYIN DİYALOGUNUN TEMEL BİLEŞENİ 107
Bu arada, sindirim, bağışıklık ve sinir sistemlerine ait dokular, bağırsak
peptidleri, sitokinler ve nörotransmitterleri içeren sinyal moleküllerini
kullanarak birbirleriyle sürekli iletişim halindedirler. Aslında bu maddele
rin tümü, uzun ortak evrimsel geçmişimiz sayesinde, “mikrop sohbeti’nin
birbirine uzak akraba lehçeleri olan biyokimyasal dil öğeleridir.
Biz bilim insanları, bağırsak mikroplarının beyin-bağırsak iletişimin
deki temel rolüne ilişkin ilk şaşkınlığımızı üzerimizden attıkça ve son
yıllarda bu ilişkiyi daha derinlemesine araştırdıkça beyin, bağırsak ve
mikrobik enfeksiyonların hepsinin sürekli olarak yakın iletişim hâlinde
oldukları daha çok belirginleşti. Beyni, bağırsakları ve mikrobiyomu
tek bir bütünleşik sistemin parçaları olarak düşünm eye başladık; bu
parçalar birbirleriyle sürekli konuşuyor ve birbirlerinden geribildirim
alıyordu. Kitap boyunca bu sistemi beyin-bağırsak-mikrobiyom ekseni
olarak adlandırıyorum.
Yirminci yüzyıl boyunca, bilim insanları mikrobiyal ortaklarımızı
fark edememişlerdi, çünkü bu mikropların büyük çoğunluğu laboratu-
varda yetiştirilemiyordu. Mikropların sınıflarını belirlemek için oto
matik gen dizileme teknikleri ortaya çıkana ve devasa mikrobik verileri
işlemek için süperbilgisayarlar üretilene kadar, orada hangi mikropların
bulunduğunu, toplu olarak hangi genlere sahip olduklarını ve hangi me-
tabolitleri ürettiklerini belirlemek için kapsamlı çalışmalar yürütmemiz
olanaksızdı. Daha net bir ifadeyle söyleyecek olursak, beyin-bağırsak-
mikrobiyom eksenindeki çeşitli oyuncuların birbirleriyle nasıl iletişim
kurdukları konusunda çok sınırlı bilgiye sahiptik.
Bağırsak mikroplarının vücudumuzda ayrıcalıklı bir rolden fazlası
na sahip olduğu artık netleşmiştir. Stanford Üniversitesinin önde gelen
mikrobiyoloji uzmanlarından biri olan David Relman’ın belirttiği gibi,
“İnsan mikrobiyotası, insan olmanın temel bir bileşenidir.” Yediklerimizin
büyük bölümünü sindirmemize yardımcı olan vazgeçilmez rollerine ek
olarak, bu bağırsak mikropları beynimizdeki iştah kontrol sistemlerinin,
108 BEYİN-BAĞIRSAK BAĞLANTISI
duygusal işletim sistemlerinin, davranışlarımızın ve hatta zihnimizin üze
rinde çok büyük ve tamamen beklenmedik bir etkiye sahiptir. Sindirim
sistemimizdeki bu görünmez yaratıklar, kendimizi nasıl hissettiğimiz,
içimizden gelen kararları nasıl aldığımız ve beynimizin nasıl gelişip yaş
landığına dair söz sahibidirler.
KISIM 2
SEZGİ VE BAĞIRSAK
DUYGULARI
SAĞLIKSIZ ANILAR: YAŞAMIN
ERKEN DÖNEMLERİNDE EDİNİLEN
DENEYİMLERİN BAĞIRSAK-BEYİN
DİYALOĞU ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Dostları ilə paylaş: |