Erich fromm psikanaliz ve



Yüklə 136,65 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə18/34
tarix14.05.2018
ölçüsü136,65 Kb.
#43828
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   34

risinde  gölgeleri  görüp  de  gölgeleri  gerçek  sanan  adam 
gibidir.
Bu  düşünsellik  süreci  dilin  yeteri  kadar  belirgin 
olmamasına  bağlanabilir.  Bir  yaşantı  bir  sözcükle  dile 
getirilebildi  mi  bir  yabancılaşma  oluyor;  bütün  bu  ya­
şantının  yerine  bir  sözcük  koyabiliyorsunuz.  Bütün  bu 
yaşantı  ancak  dile  getirilebildiği  ana  kadar  gerçek  var­
lığını  koruyordu.  Bu  genel  düşünsellik  süreci  her  halde 
tarihin  hiç  bir  döneminde  günümüzün  ileri  çağdaş  kül­
türünde  olduğu  kadar  yoğun  ve  yaygın  olmamıştı.  Bi­
limsel  ve  teknik  başarının  koşulladığı  bir  olgu  olarak 
ve  bununla  ilgili  olarak  eğitim  ve  okumuşluğun  yaygın­
laşması  nedeniyle  anlıksal  (intellectual)  bilginin  öne­
mini  artırması  sonucu,  giderek  sözcükler  yaşantıların 
yerini  aldı.  Ama  söz  konusu  kimsenin  bu  olgudan  ha­
beri  yok.  O  bir  şey  gördüğünü,  bir  şey  hissettiğini  sa­
nıyor,  aslında  anıların  ve  düşüncelerin  dışında  bir  ya­
şantısı  yok.  Gerçeği  kavradığını  sandığı  zaman  onu  yal­
nız  zihinsel  benliğiyle  kavrıyor,  buna  karşın  yüreğiyle 
ve  gövdesiyle  hiç  bir  şeyi  kavrayamamıştır.  Yaşadığını 
sandığı  yaşantıyı  bütün  benliğiyle  paylaşmıyor.
Bilinçdışmın  bilince  dönüşme  sürecinin  nasıl  oluş­
tuğu  konusuna  tekrar  dönelim.  Bu  soruya  bir  yanıt 
aramadan  gene  en  iyisi  konuyu  bir  formül  içine  koya­
lım.  Gerçekte  bilinç  diyebileceğimiz  de  bilinçdışı  diye­
bileceğimiz  de  bir  şey  yok.  Bilinçli  ayırdmda  olma  ve 
bilinçsiz  ayırdmda  olamama  dereceleri  var.  O  zaman 
sorumuz  şöyle  o lm a lı:  Daha  önce  ayırdmda  olmadığım 
bir  şeyi  farkedip  ayırt  ediverince  ne  oluyor?  Yukarda 
dile  getirmeye  çalıştıklarımızla  aynı  doğrultuda  bu  so­
ruya  verebileceğimiz  genel  yanıt  bu  süreçte  atacağımız 
her  adımın  «normal»  bilincimizin  gerçeğe  uymayan, 
düzmece  yapısını  anlamamıza  yardımcı  olacağıdır.  Bi-
62


linçdışmdakini  bilince  çıkarmak,  böylece  bilinci  geniş­
letmek,  gerçekle  hem  anlıksal  (intellectual)  açıdan, hem 
duygusal  açıdan  daha  yakın  bir  ilişki  kurmak  demek 
olacaktır.  Bilinci  genişletmek,  uyanmak,  gerçeği  örten 
perdeyi  kaldırmak,  mağaradan  dışarı  çıkmak,  karanlığı 
aydınlığa  çıkarmak  demek  olacaktır.
Sakın  bu  Zen  Budistlerin  «aydınlanma»  adını  ver­
dikleri  şeyle  aynı  yaşantı  olmasın?
Bu  konuya  daha  sonra  dönmek  üzere  şimdi  psika­
nalizdeki  en  çetin  soruyu  yani  bilinçdışmm  bilince  dö­
nüşmesini  sağlayan içgörü  ve  bilginin  niteliği  konusunu 
incelemek  istiyorum  (39).  Kuşkusuz  psikanaliz  araştır­
malarının  ilk  yıllarında  Freud’da,  yaygın  olan  akılcı 
inanca  uyarak,  bilgi  deyince  anlıksal  (intellectual),  ku­
ramcı  bilgiyi  anlıyordu.  Analistin  hastada  belirli  geliş­
melerin  oluşma  nedenini  ve  hastanın  bilinçdışmda  ne 
bulduğunu  hastaya  açıklamasının  yeteceğini  sanıyordu. 
Yorum  adı  verilen  bu  anlıksal  (intellectual)  bilginin 
hastada  bir  dönüşüm  yapacağını  varsayıyordu.  Ama 
çok  geçmeden  Freud  ve  öteki analistler Spinoza’nm  «an- 
lıksal  bilgi ancak  aynı  zamanda duygusal  bilgiyi de  içer­
diği  oranda  dönüşümü  gerçekleştirebilir»,  yollu  sözle­
rinin  ne  kadar  doğru  olduğunu  anladılar.  Anlıksal  (in­
tellectual)  bilginin hiç  bir  dönüşüm sağlayamadığı mey­
dana çıktı,  yalnız  belki  bilinçdışı kıpırdanışlar konusun­
da  anlıksal  bilgi  onların  daha  iyi  denetim  altına  alın­
masını  sağlayabilir,  bu  da  psikanalizin  amaçları  arasına 
girmekten daha çok  geleneksel ahlâkın  amaçları  arasına 
girer.  Hasta  kendini  araştırmalarının  konusu  olan  bîr
(19) 
Bu  dönüşümü  dile  getirebilecek  belirli  bir  sözcük  yok.
•Baskının  kaldırılması»  diyebiliriz  ya  da  daha  somut  olarak  uyan­
ma  sözcüğünü  kullanabiliriz.  Ben  baskının  yok  edilmesi  sözcüğünü
öneriyorum.
63


nesne  olarak  görüp,  tarafsız  bilimsel  gözlemci  tutumu­
nu  sürdürdükçe,  kendi  bilinç  dışıyla  ilişki  kuramaz,  ol­
sa  olsa  bilinçdışı  konusunda  düşünebilir;  kendinde  var­
olan  daha  geniş,  daha  derin  gerçeği  yaşantı  durumuna 
getiremez.  Bir  kimsenin  kendi  bilinçdışım  bulabilmiş 
olması  kesin  olarak  anlıksal  (intellectual)  bir  eylem  de­
ğildir,  ama sözcüklerle  dile  getirilmesi olanaksız  bir duy­
gusal  yaşantıdır.  Bu  demek  değildir  ki  düşünce  ve  kur­
gu  bulguya  yol  açamaz.  Ama  zaten  bulgu  eylemi  her 
zaman  kendi  başına  bütünlüğü  olan  bir  yaşantıdır.  Bü­
tünlükten  amaç  insanın  ancak  bütünlüğüyle  bulguyu 
yaşantılaştırabileceğine  işaret  etmek  içindir.  Bu  yaşan­
tının  başlıca  özelliği  birdenbire  ve  kendiliğinden  oluşu­
mudur.  İnsanın  gözleri  birdenbire  açılıverir,  kendisi 
ve  dünya  birdenbire  değişik  bir  ışık  içinde,  değişik  bir 
görüş  açısından  gözüküverir.  Genellikle  bu  yaşantının 
öncesinde  insan  bir  hayli  huzursuzluk  duyar,  ama  son­
radan  da  yepyeni  bir  güç  ve  kesinlik  duygusu  içini  kap­
lar.  Bilinçdışımn  keşfedilmesi  olgusu  anlıksal  (intellec­
tual)  ve  kuramsal  bilgiyi  aşan  derinlemesine  hissedi­
len  ve  giderek  yaygınlaşan  bir  dizi  yaşantılarla  ortaya 
çıkar.
Bu  tür  deneysel  bilginin  önemi,  öznel  anlıksal  göz­
lemcinin  kendisini  bir  nesne  varsaydığı  türden  bir  bil­
giyi  ve  böyle  bir  bilginin  ayırdmda  olma  durumlarını 
ve  bu  nedenle  de  bizim  Batılı  akılcı  bilgi  düşüncemizi 
aşması  gerçeğinde  saklanıyor.  (Batı  geleneğinden,  yu- 
şantısal  bilgi  konusunda  ayrılanlar  :  Spinoza’mn  bilgi­
nin  en  yüce  biçimi  saydığı,  sezgi;  Fichte’nin  anlıksal 
(intellectual)  sezgisi;  Bergson’un  yaratıcı  bilincidir.  Bü­
tün  bu  sezgi  kategorilerinde  özne - nesne  ayrıklığının 
bilişi  aşılmış  oluyor.  Bu  tür  yaşantının  Zen  Budizm  ba­
kımından  önemi  ilerde  Zen  incelenirken  açıklanacak­
tır.)
64


Yüklə 136,65 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   34




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə