çaktır. Ama hastayla analistin karşılaştığı burada ve şu
anda hiç bir sınır yoktur. Analiz oturumunda karşılaş
tıkları zaman, birbirleriyle konuştukları zaman, hem
analist için, hem hastası için dünya yüzünde ikisinin
birbirleriyle konuşmalarından daha önemli bir şey ol
mamalıdır. Analist hastasıyla yıllar süren ortak çalış
malarının sonucunda hekimin alışılagelmiş işlevinin dı
şına, ötesine taşar, bir öğretmen, bir örnek ve belki de
bir usta olur, yeter ki analist kendisini tam uyanıklık
ve özgürlüğe ulaşıncaya kadar yabancılaşmadan, ko
pukluktan bütün bütün kurtarıneaya kadar yeterince
analiz olmuş saymasın. Analistin öğretim için analiz
uygulamasından geçirilmesi bu işin sonu değil ama
giderek aydınlanmaya götürecek olan, sürekli olarak
kendi kendini analiz etmenin başlangıcıdır.
68
V.
ZEN BUDİZMİN İLKELERİ
Yukardaki ayrımlarda Freud’cu psikanaliz ve onun
devamı olan insancı psikanalizin ana çizgilerle bir öze
tini vermiş oldum. İnsan varlığını ve bu varlığın ortaya
çıkardığı sorunları; yabancılaşmanın, bölünmüşlüğün,
ayrıklığın üstesinden gelmek olarak tanımladığım esen
liğin yapısını; psikanalizin amacını gerçekleştirmek için,
yani insanın bilinçdışmm içine girebilmek için uygula
dığı kendine özgü yöntemi inceledim. Bilincin ve bilinç-
dışmın yapısı «biliş» ve «ayırdında olma» durumlarının
psikanaliz bakımından ne anlam taşıdığına değindim.
En son olarak da bu uygulamada psikanalistin rolünü
inceledim.
Zen’le psikanaliz arasındaki ilişkileri tartışma ko
nusu yapmadan önce gerekli ortamı hazırlayabilmek
için Zen Budizmin de sistemli bir açıklamasını yap
mam gerekiyor.
Dr. Suzuki’nin sözler içine konabildiği kadarıyla
Zen öğretisinin anlayışını aktarabilmek amacıyla yaz
dığı «Zen Budizm Konusunda Konuşmalar» adlı yazısı
69
(ve bu yazı kadar öteki yazıları) beni böyle bir giri
şimde bulunmak yükünden kurtardığı için çok mutlu
yum. Ama gene de psikanalizle yakın ilişkisi olan ilke
lere değinmek gereğini duyuyorum.
Zen’in bütün özü aydınlanmayı (satori) başara
bilmekte düğümlenir. Bu yaşantıyı gerçekleştirememiş
kimse hiç bir şekilde Zen’i tam olarak anlamış sayıla
maz. Ben satori yaşantısını gerçekleştirememiş bir kim
se olduğum için ancak Zen’e değinmekle yetinebilirim.
Zen’i tam olarak yaşantıya dönüştürmüş bir kimse gibi,
nasıl konuşulması gerekliyse öyle konuşamam. Ama bu
nun böyle olması C. G. Jung’un söylediği gibi satori'nin
Batılılarm anlamaları hemen hemen olanaksız bir ay
dınlanma yolu ve yöntemi olmasından ileri gelmi
yor (22) . Karşılaştıracak olsak Zen, Batılılar için Herac-
litus’tan, Meister Eckhart’dan ya da Heidegger’den da
ha güç değil... Güçlük, satori’ye erişmek için harcan
ması gerekli büyük çabadan geliyor. Bu çaba çok kim
senin altına girmek isteyeceğinden daha ağır. Bu ne
denle satori Japonya’da bile az rastlanan bir şey. Gene
de Zen konusunda yetkiyle konuşamasam da Dr. Suzu-
ki’nin kitaplarını okumuş olmam, çok sayıda konuşma
larını dinlemiş ve Zen Budizm konusunda elime geçire
bilmiş olduğum her şeyi okumuş olmam bana Zen’in
ne olduğu konusunda hiç olmazsa gerçeğe yaklaşık bir
bilgi vermiş olabilir. Bu bilginin Zen Budizmle psikana
liz arasında, bir karşılaştırma girişiminde bulunmamda
bana yetecek derecede olduğunu umuyorum.
Zen’in başlıca amacı nedir? Buna Suzuki’nin ağ
zından bir yanıt verecek olursak «Zen, öncelikle bir
(22)
D. T. Suzuki’nin. «Introduction to Zen Buddhism», adlı ya
pıtının önsözü (Londra, Rider, 1949) S. 9-10.
70
kimsenin kendi yaradılışının niteliğini görebilme sana
tıdır. Zen bağımlılıktan özgürlüğe giden yolu işaret
eder... Zen hepimizin içinde yeterli oranda ve doğal
olarak var olan, ama normal koşullar altında eyleme
dönüşebilmek için uygun bir yol bulamadığından sıkı
şıp kalmış olan enerjinin açığa çıkmasına olanak sağ
lar... Öyleyse Zen’in amacı aklımızı kaçırmaktan ve zi
hinsel olanaklarımızı yeterince kullanamamak yüzün
den bir kötürüm, bir yarım adam olmaktan bizi koru
masıdır. Özgürlük diyerek anlatmayı amaçladığım şey
budur; her zaman içimizde zaten doğal olarak var olan,
bütün yaratıcı, iyiliğe dönük güçlere kendilerini açığa
çıkartmak olanağı tanımak anlamındadır. Mutlu ola
bilmek, birbirimize sevgi duyabilmek için bütün yete
neklerimiz var da, genellikle bu gerçeğe gözlerimizi ka
pıyoruz (23)». Biraz daha üzerinde durmak isteyeceğim
bu açıklamaların Zen’in başlıca ilkeleriyle ilgili yanları
var : Zen bir kimsenin kendi yaradılışının niteliğini
görebilme sanatıdır; bağımlılıktan özgürlüğe çıkış yo
ludur; bizi aklımızı kaçırmaktan ve bir kötürüm, bir ya
rım adam olmaktan korur ve içimizdeki mutluluk ve
sevgi olanaklarını ortaya çıkarır.
Zen’in son amacı satori denilen aydınlanma yaşan
tısını gerçekleştirmektir. Dr. Suzuki gerek konuşmala
rında gerek başka yazılarında bu konuda sözle anlatı
labilecek her şeyi açıklamaya çalıştı. Bu açıklamalar
dan Batılı okuyucu ve özellikle ruhbilimciler için önem
li olanlar üzerine biraz daha eğilmek istiyorum. Satori
anormal bir zihinsel durum, değildir. Gerçeğin silinip
yok edildiği bir trans durumu da değildir. Ne de bazı
dinsel uygulamalarda rastlanılan zihnin bir özseverlik
(23)
D. T. Suzuki, Zen Buddhism (New York, Doubleday Anchor
Book, 1956) S. 3.
71
Dostları ilə paylaş: |