Evrim Teorisi'nin Değerlendirilmesi
263
tasarım delili bölümünde göreceğiz. Fakat mikro mutasyoncu
yaklaşımı savunanlar, daha geniş bir popülasyona ve zamana
evrimi yaymanın, işlerini kolaylaştıracağını düşünmektedirler.
Diğer yandan mikro mutasyoncu bir yaklaşım da olasılık so-
rununu aşmakta yetersiz olduğundan, hiç olmazsa fosillerden
gelecek sorunu aşmada kolaylık sağlaması ‘kesintili denge’ ku-
ramının bir avantajıdır. Bence bu bile bu kuramın göz önünde
bulundurulması gerekli ilginç bir kuram olarak değerlendiril-
mesi için yeterlidir. Fakat bu kuram fosilleri, Evrim Teorisi’nin
en önemli destekçisi zanneden yaygın kitle görüşünün aksine;
fosilleri, halledilmesi, tevil edilmesi gerekli bir sorun olarak
gören bir yaklaşımın eseridir. Bu kuramla beraber, en ünlü ev-
rimci fosilbilimcilerin ifadelerinden yola çıkılarak ara fosille-
rin yokluğu sorununa dikkat çekilmiştir. Oysa Gould’un ifa-
desine göre, ara geçiş formlarının fosillerinin yokluğuna dair
sorun daha önce ‘fosilbilimin ticari sırrı’ (the trade secret of
paleontoloji
) idi.
522
Dawkins ve Dennett gibi ateist evrimci-
leri kızdıran da bu ‘ticari sır’rın açığa çıkartılıp, hasım olarak
gördükleri kampa koz verilmesi olsa gerek!
KAMBRİYEN PATLAMASI
VE EDİACARA FAUNASI
Klasik Darwinci Evrim Teorisi anlatımına göre başta tek-
hücreli bir canlı oluşmuş, canlılar önce türlere, sonra cinslere,
sonra familyalara, sonra takımlara, sonra sınıflara, sonra filum-
lara ayrılmışlardır. Yüz milyonlarca yıl süren bu ayrışmadaki
safhalar hep yavaş yavaş aşılmıştır. Fosil bulgulardan bekle-
nen de, bu yavaş yavaş ayrışmayı doğrulayan, ‘Darwinci soy
ağacı’nı destekleyen delilleri sunması olmuştur. Oysa Kamb-
riyen Patlaması ve Ediacara Faunası, yavaş adımlarla ilerleyen
522 Stephen Jay Gould, The Panda’s Thumb, s. 181.
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
264
evrimle ilgili klasik beklentilerle en zıt olguları oluşturmak-
tadırlar. Prekambriyen (Kambriyen öncesi dönem) dönemde
3 milyar yıl kadar sadece bakterilerin ve mavi-yeşil alglerin
hüküm sürdüğünü fosil kayıtları söylemektedir. Oysa Kamb-
riyen dönemine gelindiğinde (530 milyon yıl kadar öncesi),
bir sürü birbirinden farklı çok-hücreli canlı, aniden, fosil ka-
yıtlarında kendini gösterir. İçinde sınıf, takım, familya, cins
ve türü barındıran filumların yarısından fazlası bu dönemde
ortaya çıkmıştır. Yirmi bin gözlü ‘trilobit’ de, beş gözlü ‘opa-
binia’ da, hep bu dönemde, aniden, fosil kayıtlarında gözük-
müşlerdir. Darwinci biyologların ve fosilbilimcilerin fosillerden
bekledikleri, fosillerin ‘aşağıdan-yukarıya’ bir evrimi göster-
mesiydi. Buna göre, türler ancak yüz milyonlarca yıl içeri-
sinde sınıflara ve filumlara ayrılmalıydı. Oysa fosil bulgular,
Kambriyen’de, bir anda, filumların ortaya çıktığını göstermiş-
tir. Bu da ‘aşağısı’ ile ilgili kayıtlar olmadan ‘yukarı’nın or-
taya çıkmış olmasıdır ki evrimci beklentileri karşılamamıştır.
Darwin de Kambriyen dönemde birçok canlının aniden gö-
zükmesiyle ilgili sorunun farkındaydı. O, teorisinin gerektir-
diği gibi, bu dönemden önce binlerce çok-hücreli canlı oldu-
ğuna inanmaktan vazgeçmedi ve bu olguyu fosil kayıtlarındaki
ve araştırmalarındaki yetersizliklerle açıkladı. Darwin’in dö-
neminde bugüne kadarki fosil araştırmalarının % 1’inden azı-
nın yapıldığını düşünürsek, bu mazaret, o dönem için yerinde
gözükmektedir. Fakat günümüze kadar yapılan araştırmalar,
‘Kambriyen Patlaması’nı -yanlışlamak bir yana- desteklemiştir.
1909’da Charles Doolittle Walcott’un, Burgess Shale’de bul-
duğu fosiller, 1980’lerde Sirius Passet ve Chengjiang’da bulu-
nan fosiller, Kambriyen dönemde, bir anda birçok canlı türünün
ortaya çıktığını desteklemektedirler. Artık, fosil araştırmala-
rın yetersizliği bir mazeret olarak ileri sürülemez. Kambri-
yen Patlaması yeni araştırmalarla destek kazanmıştır, fakat bu
Evrim Teorisi'nin Değerlendirilmesi
265
dönemden önce mikro mutasyoncu Darwinci yaklaşıma göre
olması gereken ara formlar, bu kadar çok yapılan kazıya rağ-
men bulunamamıştır. Bu fosillerin bulunamaması, artık ek-
sik araştırmaya bağlanamayacağı gibi, Kambriyen dönemden
önceki fosillerin ‘tortu bırakmaması’ gibi Darwin tarafından
ileri sürülen sebeplere de bağlanamaz. Nitekim Kambriyen
Patlaması’ndan önceki üç milyar yıl boyunca Dünya’da hüküm
sürmüş yegâne canlı olan tek-hücreli bakterilerin ve mavi-ye-
şil alglerin fosilleri bulunmuştur. Birçok ünlü fosilbilimcinin
de söylediği gibi elimizdeki fosil kayıtları önemli ölçüde gü-
venilirdir.
523
Bu da göstermektedir ki Kambriyen Patlaması
bir yanılsama değil, fosilbilimin ortaya koyduğu en enteresan
olgulardan biridir.
Bir aralar Ediacara Faunası’ndaki canlıların, Kambriyen
dönemde ortaya çıkan canlıların atası olabileceği düşünüldü.
1947’de, Avustralya’da, R. C. Sprigg tarafından Ediacara Fa-
unası bulundu. Burada Kambriyen Patlaması’ndan 40 milyon
yıl kadar önce (Prekambriyen dönemin sonlarında) çok-hücreli
canlılar bulundu. Fakat fosilbilimcilerin de dikkat çektiği gibi,
Ediacara Faunası’nın canlıları Kambriyen canlılarından o kadar
farklıdır ki,
524
bu canlıların Kambriyen dönemindeki canlıla-
rın atası olduğu söylenemez. Ediacara Faunası’nda ve Kamb-
riyen dönemde ortaya çıkan canlılar, ilk çok-hücreli canlı tür-
leridir ve büyük bir çeşitlilik göstermektedirler. Kambriyen
Patlaması’nın on milyon yıl kadar sürdüğü tespit edilmiş-
tir; bu on milyon yıllık zaman dilimi tüm Kambriyen çeşit-
liliğin oluşma tarihidir. Dünyamızın 4,5 milyarlık yaşını göz
önüne alırsak, bu süre dünyanın yaşının 1/450’sine karşılık
523 Simon Conway Morris, Cambrian Explosion of Metazoans and Molecular Bio-
logy: Would Darwin Be Satisfied?, International Journal of Developmental Bio-
logy 47, 7-8 (2003), s. 505-515.
524 Simon Conway Morris, The Crucible of Creation, Oxford University Press, Ox-
ford (1988), s. 29-31.
Dostları ilə paylaş: |