Evrim Teorisi Ortaya Konmadan Önceki Felsefe, Bilim ve Biyoloji Tarihi
61
Tanrı anlayışını ifade eden ‘deizm’le karıştırmamak gerekir.
Tanrı’nın evrene aşkın olmasına rağmen evrenin her nokta-
sına müdahalede bulunabildiğini kabul edenler için; Tanrı’nın
zamana aşkın olmasına rağmen zamanın her anına müdaha-
lede bulunabildiğini kabul etmekte bir sorun olmaması gere-
kir. Leibniz’in çabası, kendi döneminin teoloji, felsefe ve bi-
limini uzlaştırmaya yönelik en önemli çabalarından biridir.
Leibniz’in felsefesinde mekanizm ve gayeciliği uzlaştır-
ması, insan bedeni ve zihni arasındaki uyuma yaklaşımı, var-
lık anlayışında ve Tanrı-evren ilişkisinde ‘baştan düzenlenmiş
uyum’ modelini temel alması, hem genel felsefe hem de bi-
yoloji felsefesi açısından önemlidir. Onun, matematiğe büyük
katkılarıyla beraber, doğada nitelin de nicelin yanında önemli
olduğunu söylemesi ve Buffon gibi çok önemli biyologları et-
kilemesi dikkate alınmalıdır. Ayrıca ‘monadlar’ın hepsinin
birbirinden farklı olduğunu ve aralarında bir derecelenme ol-
duğunu savunan Leibniz’in ‘süreklilik prensibi’ ile maden-
leri, bitkileri, hayvanları ve insanları sınıflaması da biyoloji
felsefesi açısından kayda değerdir. Bu anlayış, Aristoteles ile
İhvan-ı Safa ve İbn Miskeveyh gibi İslam düşünürlerinin can-
lıları varlık mertebelerine göre hiyerarşik sıraya dizişlerinin
bir benzeridir.
NEWTON VE EVRENSEL KANUNLAR
Kopernik ve Kepler’in ortaya koyduğu Güneş merkezli
sistem ile Galile’nin gözlemleri ve fiziğe yaklaşımı, evrenin
daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunmuştu. Fakat gezegenle-
rin yörüngelerinde nasıl kaldığı, Dünya’nın altındakilerin ne-
den düşmediği gibi sorular cevaplarını bulamamıştı. İşte tüm
bu soruların yerine oturması için bir dev gerekiyordu. O dev
de Newton’du (1642-1726). Newton, ağaçtan elmayı düşüren
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
62
kuvvetin, aynı zamanda Ay’ı Dünya’mıza doğru çektiğini or-
taya koydu. Bu yasa sayesinde Dünya’nın altındakiler düşmü-
yordu, bu yasa sayesinde tüm gezegenler yörüngelerinde ha-
reket ediyordu; bu ‘evrensel çekim yasası’ idi.
119
Newton’la
beraber, evrende, Dünyamızdaki fiziksel kanunların aynıla-
rının geçerli olduğu anlaşıldı. Bu Aristoteles’in ve onun tesi-
rindeki ortaçağ bilginlerinin çoğunu Ay-üstü âlem diye Dünya
ötesindeki evreni ayrı kanunlara tabi gören yaklaşımına tama-
men zıttı. Detaylı bir evrenbilim (kozmoloji) bilgisi ilk defa
Newton ile mümkün olmuştur.
Newton’un başarısının altındaki en önemli sırlardan biri
uzak gök cisimlerinin bile basit genel kanunlarla anlaşılabi-
leceğini fark etmiş olmasıdır.
120
Newton ile beraber, evrenin
matematiksel yasalarla ifade edilebileceğine olan inanç arttı.
Fizikte elde edilen başarılar, biyolojiye de fizikteki metodun
uygulanmasıyla benzer başarıların elde edilebileceği görü-
şüne yol açtı. Bazı biyologlar, fiziğin kuvvet ve hareket gibi
kavramlarıyla biyolojik fenomenlerin anlaşılamayacağını; fi-
zikalist yaklaşımlar yüzünden 17. ve 18. yüzyılda biyoloji bi-
liminin büyük yara aldığını savunmaktadırlar.
121
Bu iddianın
ne kadar doğru olduğu tartışılabilir ancak 16., 17. ve 18. yüz-
yıllarda fizik bilimindeki gelişmelerin ve kullanılan metodun
biyolojiyi etkilediği apaçıktır. Özellikle Newton ile beraber
fizik bilimleri zirve noktasına gelmiştir ve yalnızca biyoloji
değil, felsefeden tarih anlayışına kadar tüm insanlık düşün-
cesi Newton fiziğinin etkisinde kalmıştır.
Newton ile beraber mekanik evren anlayışı daha da po-
püler oldu, o, Descartes’ın fiziğindeki hataları da düzeltti.
122
119 Caner Taslaman, Big Bang ve Tanrı, s. 25.
120 John D. Barrow, Theories of Everything, Clarendon Press, Oxford (1991), s. 124.
121 Ernst Mayr, The Growth of Biological Thought, s. 96.
122 James Jeans, Fizik ve Filozofi, çev: Avni Refik Bekman, Ankara Üniversitesi Fen
Fakültesi Yayınları, İstanbul (1950), s. 118.
Evrim Teorisi Ortaya Konmadan Önceki Felsefe, Bilim ve Biyoloji Tarihi
63
Newton, evrensel düzenin Tanrı tarafından yaratılıp günümüze
dek muhafaza edildiğini söyledi, gezegenlerin yörüngelerini
Tanrı’nın tasarımının bir delili olarak sundu, canlıların yara-
tılışının ve dış âlemdeki ışığa karşı canlılara gözün verilme-
sinin tesadüf eseri olamayacağını savundu.
123
Mekanik evren
anlayışının hâkim paradigma olmasında en önemli isim olan
Newton’un, mekanik bilim anlayışıyla gayeci yaklaşımı ve ta-
sarım delilini uzlaştırmış olması önemlidir.
HUME VE TELEOLOJİK DELİL
Mekanizm ile gayeci yaklaşım arasındaki tartışmaya, te-
izm ile ateizm arasındaki gerilim neden taşınmıştır? Bunun
asıl nedeni ateizmin, Tanrı’nın zihnindeki plan (bütün) ile ev-
rendeki oluşumların (parçaların) oluştuğu şeklinde tüm evreni
kapsayan bir gayeci yaklaşımı, varlık anlayışları gereği kabul
edemeyecek olmasıdır. Hele bazı teistlerin, Tanrı’nın varlığını
kanıtlamak için ‘tasarım delili’ne (teleolojik delile) başvurması,
ateizm ile gayeci yaklaşım (teleoloji) arasındaki gerilimin se-
bebini iyice açığa çıkarır. Bu da ‘teleolojik delil’le ‘teleoloji’yi
hem doğru bir şekilde ayırt etmemiz hem de ilişkilerini doğru
kurmamız gerektiğini göstermektedir.
‘Teleolojik delil’, Tanrı’nın varlığını, evrendeki canlı veya
cansız varlıklardan ve oluşlardan yola çıkarak ispat etme gi-
rişimidir. ‘Teleoloji’ ise varlıklardaki gayeselliği ifade eder.
Örneğin “Yağmur bitkilerin büyümesi için yağar” veya “Göz
görmek için vardır” önermeleri ‘teleolojik/gayeci’ ifadelerdir.
Fakat yağmurun yararlarından veya gözün işlevinden yola çıka-
rak Tanrı’nın varlığı ispat edilmeye çalışılırsa ‘teleolojik delil’
(tasarım delili) kullanılmış olur. ‘Gayeci’ ifadeleri teistler kul-
landığı gibi, bazen ateistler de -özellikle biyolojide- kullanırlar.
123 John D. Barrow-Frank J. Tipler, The Anthropic Cosmological Principle, s. 60.
Dostları ilə paylaş: |