Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
144
etkisinde olduğu Comte’un pozitivizmindeki çizgisinden de
ayrılır. ‘Evrim’in, bir zorunluluk olduğunu ve Bilinemez’in,
Kavranamaz Kudret’in kendisini belli etmesine yarayan bir
gerçeklik olduğunu söyler. Ayrı ayrı olguların değerlendiril-
mesinde evrimin sentetik bir düzen içinde anlaşılacağını ve
tecrübelerimizi aşan gayesel bir gerçek olduğunu belirtir.
324
Spencer’a göre, somut yorumlamaların hepsini birleştirip bü-
tünleştiren tek gerçek; belirtileri daima değişen, ama geçmiş
ve gelecek zamanda değişmez olan bir Kuvvet’i tanıyıp kabul
etmektir. Bilimin de, metafiziğin de, teolojinin de kendisine
gitmekte oldukları hedef böyle bir neticedir.
325
Spencer’ın biyolojik Evrim Teorisi evrensel bir ‘evrim’ yak-
laşımının alt kümesidir. Bu yönüyle Lamarck’ın, Darwin’in ve
Wallace’ın biyoloji merkezli Evrim Teorileri’nden ayrılmak-
tadır. Spencer’ın genel ‘evrim’ yaklaşımında, basit ve homo-
jen bir halden kompleks ve heterojen duruma geçiş esastır.
326
Aynı şekilde bireylerin gelişiminin de bu esas çerçevesinde
oluştuğunu savunur, ünlü biyolog Wolff ve Von Baer’i takip
ederek, homojen bir yumurtadan canlının değişik bölüm ve
organlarının evrimleşmesini, iddiasına delil olarak gösterir.
327
Bu daha önce incelenen sıralıoluş teorisi ile ilişki kurularak
Evrim Teorisi’nin savunulmasıdır.
Spencer, her ne kadar ‘Sosyal Darwinizm’ ile özdeşleştiril-
diği için daha çok Darwin ile arasında bağ kuruluyorsa da, as-
lında o, biyolojide Lamarck’ın takipçisidir. 1852 yılında, Dar-
win daha ‘Türlerin Kökeni’ kitabını yazmadan yedi yıl evvel,
Lamarck’ın Evrim Teorisi’ni, embriyolojiden örneklerle bir-
leştirip savundu.
328
Spencer, Lamarck’ı takip ederek sonradan
324 Herbert Spencer, İlk Prensipler, s. 143-145.
325 Herbert Spencer, İlk Prensipler, s. 361.
326 Herbert Spencer, İlk Prensipler, s. 141-142.
327 Erik Nordenskiöld, The History of Biology, s. 495.
328 Peter J. Bowler, Evolution The History of an Idea, s. 225.
Evrim Teorisi'nin Ortaya Konması
145
kazanılan özelliklerin aktarılmasının biyolojik evrimin temel
mekanizmasını oluşturduğunu söyledi. Kendisi, kalıtım ile il-
gili genel bir teori ortaya süren ilk kişi olarak gösterilir. Bu
yaklaşıma göre, türe özel, kendini yenileyen, fizyolojik par-
çacıklar çevreye cevap verme ve böylece sonradan kazanılan
özellikleri aktarma yeteneğine sahiptirler.
329
Darwin, sonradan kazanılan özelliklerin aktarılmasının,
‘doğal seleksiyon’ mekanizmasının temel olduğu bir siste-
min
330
yan bir mekanizmasını oluşturduğunu söyledi. Weis-
mann, sonradan kazanılan özelliklerin aktarılamayacağını
deneyleriyle gösterip sadece ‘doğal seleksiyon’un yeterli oldu-
ğunu kabul etti. Bu, Lamarck’ın Evrim Teorisi’ni yıkıyor ve
Darwin’in Evrim Teorisi’ni de yaralıyordu. Fakat diğer yan-
dan Evrim Teorisi’nin savunulması için ‘doğal seleksiyon’ ön
plana çıktı ve zamanla Darwinizm’in rakibi Lamarckçılık (bi-
yolojik bulgular arttıkça Weismann destek kazandı) tamamen
gözden düştü.
Spencer, Weismann’ın sonradan kazanılan özelliklerin ak-
tarılamayacağı görüşüne itiraz etti ve sonradan kazanılan özel-
likler aktarılamıyorsa evrimin de olamayacağını söyledi. O,
yeni bir yapı evrimleştiğinde, vücudun geri kalanının ona uyum
sağlaması gerektiğini ve tesadüfi değişikliklerin hep beraber
doğru zamanda gerçekleşmesini beklemenin mümkün olma-
dığını ileri sürdü. ‘Doğal seleksiyon’ bir tek organdaki deği-
şikliği açıklayabilirdi, ama birbirine entegre tüm bir vücudu
açıklamakta yetersizdi. Ayrıca Lamarckçılık, kullanılmayan
organların toptan yok olmasını açıklayabiliyorken, ‘doğal se-
leksiyon’ bütünüyle elenmeyi açıklamakta zorluklara sahipti.
Spencer, kullanılan organların geliştiğini ve kullanılmayan
organların yok olduğunu söyleyen Lamarckçılığın, evrim için
329 Ernst Mayr, The Growth of Biological Thought, s. 669-670.
330 Charles Darwin, The Origin of Species, s. 69.
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
146
açıklayıcı bir mekanizma ileri sürdüğünü düşünüyordu.
331
As-
lında Spencer, ‘doğal seleksiyon’un içinde bulunduğu zorluk-
ları doğru tespit etmişti, yoksa sosyolojik görüşünde ‘doğal
seleksiyon’a yer veren Spencer’ın, eğer yeterli görseydi, ‘do-
ğal seleksiyon’ merkezli bir Evrim Teorisi’ne itiraz etmesi için
neden yoktu. ‘Doğal seleksiyon’, Spencer’ın evrimsel yaklaşı-
mında itiraz etmediği, fakat ikinci dereceden önem verdiği bir
mekanizmaydı.
332
Bu tavır Darwin’inkinin tam tersidir. Geli-
şen biyoloji Weismann’ı haklı çıkardı, sonradan kazanılan özel-
likler aktarılamıyorsa evrimin doğru olamayacağını söyleyen
Spencer, Weismann’ın görüşünün biyolojiye tamamen hâkim
görüş olduğunu görmeye ömrü yetmedi.
Spencer’ın Evrim Teorisi açısından bir önemi de, onun ‘ev-
rim’ kavramını popülarize etmesinin yanında, ‘en uygun ola-
nın yaşaması’ (survival of the fittest) deyimini ilk olarak kul-
lanmasıdır. O, var olma kavgasının (struggle for existence), en
uygun olanın yaşamasına (survival of the fittest) yol açtığını
söylemiştir (Spencer’ın bu ifadesi ile, Nietzsche’nin Nazizm’e
ve ırkçılığa yol açan üstün-insan ifadesi arasında bağlantılar
kurulmuştur).
333
Darwin, ‘ Türlerin Kökeni’ kitabının beşinci
baskısından (1869) itibaren Spencer’ın bu ifadesini kullan-
maya başlamış ve günümüzde bu ifade Spencer’dan çok Dar-
win ile özdeşleşmiştir. Darwin, ‘evrim’ kavramını ise ilk ola-
rak ‘İnsanın Soyu’ kitabında, 1871’de, sonra 1872’de ‘Türlerin
Kökeni
’nin altıncı (sonuncu) baskısında kullandı.
334
Daha evvel
‘evrilme’ ( evolve) fiilini kullanıyordu, ama ‘evrim’ ( evolution)
kavramını kullanmamıştı. Darwin, ‘Türlerin Kökeni’ kitabı-
nın sonraki baskılarında, Herbert Spencer’ın zihinsel gelişimin
331 Peter J. Bowler, Evolution The History of an Idea, s. 245-246.
332 Michael Ruse, Can A Darwinian Be A Christian, Cambridge University Press,
Cambridge, (2001), s. 171.
333 Theodosius Dobzhansky, Evolution, Genetics and Man, s. 112.
334 R. B. Freeman, The Works of Charles Darwin an Annotated Bibliographical, s.
29.
Dostları ilə paylaş: |