Fəlsəfə və sosial-siyasi elmlər – 2016, № 2
- 140 -
safi milli hâsılayla dünyanın en büyük 17. ekonomisi olabilmiş bir büyük
güçtü. Türkiye derken Rusya dışında, Orta Avrupa’dan Asya’ya kadar böl-
genin
en büyük ekonomisine, nüfus yapısına, endüstrisine ve etki alanına sa-
hip önemli bir ülkeden bahsediliyordu.
Türkiye’de 2016’da aslında Erdoğan’ın temsil ettiği şey esas itibarı ile
bir kısmı yukarıda ifade edilen bir sosyolojinin temsilidir. Çeşitli defalar
BM Genel Kurulunda Erdoğan’ın “
dünya 5’ten büyüktür” İfadesini tekrarla-
masının anlamı da bu bağlamda daha iyi kavranabilir. Eğer bu sözü BM Ge-
nel Kurulu’nda nüfusu 4 milyon, GSMH’sı 2 milyar dolarlık bir küçük ülke-
nin lideri söyleseydi, bu ancak havada kalan bir sözden öteye gidemeyebilir-
di.
Erdoğan açısından düşünüldüğünde, eğer sizin temelde temsil ettiğiniz
80 milyonluk devasa bir sosyoloji varsa, bunlarla eklentili geniş bir Türk ve
Müslüman dünya ve onların
hassasiyetleri varsa; dolayısıyla bütün bu hassa-
siyetlerin bir temsilcisi olarak bir şey söylediğiniz zaman onun bir karşılığı
kaçınılmaz olarak olacaktır. Türkiye ve Erdoğan açısından bu karşılığın ta-
bii bir de sert yüzü vardır. Bu karşılık ve sert yüz bugün Türkiye ve Erdo-
ğan’a aynı zamanda bir düşmanlık, öfke ve saldırı sebebi olarak da ortaya
çıkmaktadır.
Aklıselim bir biçimde şu soruları soralım ve cevap arayalım. Bugünkü
Türkiye’de bir darbenin yanında kim yer alır? Bir darbe ile zor bir kapıdan
belirsiz bir geleceğe kim yürümek ister? Birkaç meczup belki çıkar ama bili-
niyor ve göründü ki bu sorunun cevabı
kimse istemez oldu. Bu teşebbüse
karşı herhangi bir etnik, dini, siyasi grup olumlu tepki vermedi. Kimse Tür-
kiye’nin bir oligarşiye ihtiyacı var demedi. O zaman
hiç kimsenin bir ihtiyaç
olarak dillendirmediği, destek vermediği bir darbe girişimi niçin yapıldı?
Cevap basit: Çünkü küresel merkezlerin Türkiye’den beklentileriyle, Türki-
ye’nin bu küresel merkezlere verdiği cevap arasındaki büyük fark, Türki-
ye’yi yönetenlerin avami bir dille yeniden hizaya getirilmesi(!) gerektiği,
Küresel sistem açısından Türkiye’nin eski bağımlılık ilişkilerine yeniden
döndürülmesi gereği ile ilgilidir.