134
ANADOLU ÜNİVERSİTESİ
Savaş filmlerini sahne sahne yazan Banner bu projeye savaşın iticiliğine
rağmen filmlerinin
nasıl cezbedici olduğu düşüncesiyle başlar (HERBERT, 2010: 106). Francis Ford Coppola’nın
1979 yapımı Apocalypse Now filmini 1997’deki işinde Banner, çok büyük bir kağıt üzerine el
yazısıyla filmin bütün ayrıntılarını sahne sahne yazar. Bu seriye “Full Metal Jacket” ve “Black
Hawk Down” (Görsel 4) gibi savaş filmleriyle de devam eder. Sanatçı aynı zamanda Vietnam
savaş filmlerini topladığı ve yine filmlerin tüm sahnelerinin paragrafsız detay detay anlatımı-
na dayanan, basılı 1000 sayfalık “The Nam” isimli bir kitap basmıştır. Bu kitap bakıldığında
filmlerin çözümlemesi gibidir ancak okumak kitabın kalınlığı ve paragrafsız basımından do-
layı neredeyse imkansızdır. Banner yalnızca savaş filmlerini değil aynı
zamanda porno filmleri
de işlerinde kullanır. 2001 yılında yazıları pembe renkle basarak oluşturduğu “Arsewoman in
Wonderland” (Görsel 5) bu işlerine örnek olarak gösterilebilir. Yine aynı yöntemi kullanarak
karşılıklı bütün sahneleri detay detay yazar. Pornografik filmlerdeki cinselliğin aşırı uçlarını
işlerine de yansıtmış olur. Banner bu yazılı işlerinde bir bakıma yazılı iletişimin en uç sınırlarını
izleyene yansıtır. Savaşın iticiliği ve savaşa karşı olan nefrete karşın savaş filmlerine olan merak
arasındaki karşıtlığı da aynı yöntemle gösterir. Yazılar okunur şekilde olsa da hem içerik sebe-
biyle hem de paragrafsız ve kelime aralarının yok denecek kadar az boşluklu olması,
çok uzun
metinlerin çok geniş bir alanı kaplaması, belli bir süreç sonunda yazıların okunmasını zorlaştı-
rarak es geçilmesine neden olur. Dolayısıyla Banner’ın işlerinde okunma es geçildiğinde yazının
kaligrafi ve tipografisiyle beraber uyguladığı alandaki görselliğe odaklanılır.
Görsel 4. F. Banner, Black Hawk Down, 2010
135
SANAT & TASARIM DERGİSİ
Alman çağdaş sanatçı Jonathan Meese ise dışavurumcu olarak nitelendirilebilecek yapıtla-
rında kalın fırça darbeleri ve izleriyle beraber boya katmanlarını tuvalleri üzerinde birleştirir.
Resimlerinde yazı, sembol ve imgeleri de kullanan sanatçı bunları anlamlarından bağımsızlaştı-
rarak onlara nötral bir kimlik katar. Daha doğru bir deyişle onları kimliksizleştirir. Çünkü ona
göre sanat içerisinde her imge, sembol, etrafta
var olan bütün nesneler, objeler, düşünceler ya da
kavramlar tamamen anlamlarından, kendilerinden bağımsızlaşarak sanat içerisinde kendilerine
nötr bir alan yaratırlar (http://www.vice.com/video/jonathan-meese).
Genellikle svastika ya da haç sembollerini kullanan Meese bu tutumuyla provokatif bir tavır
sergiler. Yazı, imge ve sembolleri kendi bağlamlarından kopararak resimlerine plastik bir öğe
olarak onları katar. Onları insanların vermiş oldukları anlamlarından uzaklaştırarak oyun alanı
olarak gördüğü sanata sadece oyunun bir parçası
ya da bir çizim, leke olarak dahil eder. Yazdığı
kelimeler de anlamdan bağımsız sadece çizgilerin birleşmesidir. Dolayısıyla Meese’nin resimle-
rinde de anlamdan bağımsızlaşan okunabilir kelimeler vardır. Ancak Meese’nin tutumu bu ke-
lime ve sembolleri okunmaz hale getirir. Çünkü onlar okunabilir ya da anlamca yorumlanabilir
kavramlar değillerdir artık. Böylelikle kendi sanat felsefesinin de bir parçası olan kuralsızlığı
yapıtlarını oluşturan parçalarda da uygular. Onları plastik öğelere çevirir. (Görsel 6).
Görsel 5. F. Banner,
Arsewoman in Wonderland, 2001
Görsel 6. J. Meese, Çehrem Kedimden Daha Zararsız, 2006
136
ANADOLU ÜNİVERSİTESİ
Özdemir Altan’ın 9 ayrı döneme ayırdığı sanat yaşamında
1
genel olarak resimlerine baktı-
ğımızda yazıların resimlerinde yer edindiğini görürüz. Her ne kadar resimlerindeki yazılar ta-
nıdık gelse de aslında herhangi bir anlam içermezler. Altan bu yazıları farklı öğeleri bir arada
kullanmak olarak tanımladığı espası yaratmak adına resimlerine dahil eder. Çoğunlukla Arap-
ça, Uzak doğu dilleri ya da Almancayı anımsatan kelimeler kullanan Altan sonrasında rastlantı
sonucu anlamlı bir yazı ya da cümle elde etmişse onu tekrarlamaya devam eder. Burada Altan
için yazı kolaj, boya, çizgi, figür gibi farklı elemanlardan bir tanesidir.
Öğelerin içerdiği anlam-
dan çok, genel olarak resme katkısını önemser. Dolayısıyla yazıların da bir anlam ifade etmesi
Altan için önemli değildir. Onu plastik olarak resmin geneline yaptığı katkı çerçevesinde de-
ğerlendirir. 90’lı yılların başlarında ilk aile soyağacını görerek ondan etkilenen Altan, başladığı
Soyağaçları serisini de aynı düşüncede temellendirir (Görsel 7). Çizgi,
daire ve daire içlerindeki
yazıların birbiriyle olan ilişkilerinden etkilenen Altan resimlerine bunu taşıyarak boya ve renkle
onları birleştirir. Aralarındaki farklı elemanların birlikteliğinden yararlanan Altan için bu seri-
de de yazı doğrudan plastik bir öğe olarak seriye dahil olur. Bunun yanı sıra yine aynı seride
tekrarlanan “Ich bin Maler”
2
yazısı ise kendisini hem kavramsal hem soyut hem dışavurumcu
hem de figüratif sanatçı olarak gören Altan’ın kavramsal yönünü ortaya çıkarır. Çünkü Altan’a
göre “Sanat birbirinden farklı kavram, köken, yapı ve mantıkların bir araya gelmesiyle oluşur”
(ERTEN, 2015: 4). Özellikle bu, yazının içerdiği anlamla onu gerçekleştirirkenki ifadeci tavrın-
daki tezatlığı göz önüne serer. Çünkü yazıyı boya ve resimsel bir ifadeyle resmine dahil eder.
Aynı zamanda yazının resimde kendi söylemiyle espası oluşturan farklı
elemanlardan bir tanesi
oluşu, yazının resimde yine plastik değerini ön plana çıkarır. Bu bağlamda düşünüldüğünde
Altan için resme atılan imza da büyük önem taşır. Çünkü imza da resmin bir parçası konu-
mundadır. Dolayısıyla resmin kompozisyonuna göre imzasının gerekli gördüğü şekilde yeri ve
boyutuyla oynayarak onu da resimlerinin bir öğesi olarak ve yine farklı elemanlardan bir tanesi
düşüncesiyle resimlerine dahil eder.
1 Sanatçıyla yapılan röportajda kendi ifadesidir (http://ozdemiraltan.net/pPages/pArtist.aspx?paID=516§ion=555&lang=TR&bhcp=1
&periodID=&pageNo=0&exhID=0 erişim tarihi: 2 Temmuz 2016).
2 Almanca “ben ressamım”
Görsel 7. Ö. Altan, “Soyağaçları” serisinden, 1995